tanrılar ve yanılsama














Toprağın altında
gömülü bir kozaydı;
yıllardır derin bir
uykudaydı.
Vakti zamanı geldi;
uykusundan uyandı.
Başını merakla
yeryüzüne çıkardı.
Gecenin örtüsünü
üzerine geçiren dünya,
şansına
kör karanlıktı.

Bakışları
yüksek göklere kaydı;
yukarıda
ışıltılı cisimlerin süslediği
parlak bir örtü vardı.
Kimi göz kırpan,
kimi kayan
etrafa ışık yayan
parıltısına yıldızların
hayran kaldı.

Uzandı yükseklere
eline geldi en parlağı.
Dışı bu kadar ışıltılıysa;
içinde onu ateşleyen
kim bilir
ne cevher vardı.
Ovaladı avucundaki yıldızı;
üstteki cila kalkıp,
içteki cevheri
iyice parlasındı.

Döküldü üstteki ışıltılar
birer birer kayarak,
yerine koyu bir
karanlık bırakarak.
Şaşırdı küçük tırtıl
elindeki yıldıza bakarak.
Demek ki
dünyadaki her şey
göründüğü kadardı.
Yıldız göklerde parlak;
taş yerinde ağırdı.

Dünyaya çıkmanın
yorgunluğuyla
silkindi esneyerek;
yumuk gözleri
yavaşça açıldı gülümseyerek .
Şaşkınlıkla şöyle bir
etrafına bakındı;
düşündüklerinin hepsi
derin bir yanılsamaydı.
N.DENİZ