Sarı Çiğdem

 

Hani çocuktum ya bir zamanlar
sarı çiğdem?
Sen daha iyi bilirsin
nasıl bir şey olduğunu...
Ben bir kez yaşadım
o duyguyu;
sen her bahar yeniden doğar,
yeniden yaşarsın
çocukluğunu.


Yağmurun ıslattığı toprağı
güneş kucaklardı ya hani
ısıtır can verirdi?
Yavaşça çıkarırdın başını
güneşin kucağında
yeniden doğup yeşerirdin,
dolu dizgin gelen
baharın müjdecisiydin.
Nasıl da yükselirse
güzel bir kadın başı
zarif gerdanının üstünde;
narin bedeninde
öyle bir incelikle
uzanırdın güneşe
açmaya hazır sarı çiçeğinle...


İşte o çocukluk günlerimde
doğanın bana sunduğu
kıymetli bir hediyeydin.
Bakışlarım önümde
çocukça bir neşeyle
bulmaya çalışırken seni ben
ayaklarımın dibinde
bitiverirdin hemen...
Ellerim uzanarak beline
seni usulca topraktan ayırırdı;
minicik köklerin
baldan bile tatlıydı,
damağımda
güzel bir lezzet bırakırdı.


O minicik tat için
değer miydi ömrümü
yarıda kesmek dersen?
Çocukluk işte...
Senin çiçeğin gibi
tazeciktim
görebilmek için güneşi
toprağın altında
aylarca beklediğini
ve yaşamın kıymetini
nereden bilirdim?

Neriman Deniz