tag:blogger.com,1999:blog-60644517889716163642024-03-13T13:05:36.369+03:00arkeorehber Arkeolojinin Rehberliğinde Tarihte YolculukNeriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.comBlogger217125tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-2547993827103871402023-12-28T10:28:00.002+03:002023-12-28T14:01:59.912+03:00Gökyüzüyle Kucaklaşan Kent.. Blaundos<div class="xdj266r x11i5rnm xat24cr x1mh8g0r x1vvkbs x126k92a" style="margin: 0px; overflow-wrap: break-word;"><div dir="auto">Blaundos, Uşak ili sınırlarında, Ulubey ilçesine 10 km uzaklıkta bir antik kent. Düzgün ve bakımlı yollarıyla Batı Anadolu'nun neredeyse kalbinde yer alan Blaundos'a her yerden ulaşım oldukça kolay. Uşak'ın sadece halısı ve tarhanasından ibaret olmadığını gösteren Blaundos Kenti, Ulubey Kanyonu'nun içlerine gerdanlık gibi uzanan kıymetli bir mücevher.</div><div dir="auto"><br /></div><div dir="auto">M.Ö 4. yüzyılda İskender'in Anadolu'yu fethiyle birlikte bölgeye gelen Makedon askerlerin yerleşmesiyle kurulan kentin geçmişinin elde edilen arkeolojik buluntular sayesinde tunç çağına kadar uzandığı tespit edilmiş. Kentteki epigrafik buluntular ve sikkeler üzerinde Blaundoslular'ın kendilerini ''Blaundeon Makedonan'' Makedonyalı Blaunduslar olarak tanımladıkları görülmüş.</div></div><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjreXJuqw8RonepHxVk0vj39kVT6_zo2ZKhbB2i8DH_v1IStW4QzIQm3XqyTD7g2X6FHgj18cb6NzA-lBi_Tdqk0qybXWE_hp8qeddIC_1i7IiS6GsGrl2mfLC9bJUT2GmlNVtjYjzs4FOzQU4inh3bk9eAPfF6wc2tNPE79Za8FHqhh8kLrwWBCVLu4S0/s2048/4.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img alt="Blaundos kent kapısı" border="0" data-original-height="922" data-original-width="2048" height="288" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjreXJuqw8RonepHxVk0vj39kVT6_zo2ZKhbB2i8DH_v1IStW4QzIQm3XqyTD7g2X6FHgj18cb6NzA-lBi_Tdqk0qybXWE_hp8qeddIC_1i7IiS6GsGrl2mfLC9bJUT2GmlNVtjYjzs4FOzQU4inh3bk9eAPfF6wc2tNPE79Za8FHqhh8kLrwWBCVLu4S0/w640-h288/4.jpg" title="Gökyüzüyle Kucaklaşan Kent.. Blaundos" width="640" /></a><br /><br /><div class="x11i5rnm xat24cr x1mh8g0r x1vvkbs xtlvy1s x126k92a" style="margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word;"><div dir="auto">Araçları otopark alanına bıraktıktan sonra; bir kahramana ait anıt mezar, tapınak ve kente su taşıyan bir kemerin izlenebildiği keyifli bir yoldan yürüyerek kentin ana giriş kapısına ulaşılıyor. Ana karaya sadece kuzey yönünde dar bir alanla bağlı olan kente iki tarafında kulelerle desteklenmiş sur duvarının ortasındaki tek kemerli giriş kapısından giriliyor. Kapıdan geçtiğiniz anda, dünyayı ardınızda bırakıp adeta farklı bir evrene adım atıyorsunuz. Gezenler için müthiş, kenti kazanlar içinse zorlu bir başlangıç bu kent kapısı. Zira bu kapıdan geçmek dışında kente giriş yapmak mümkün görünmüyor. Durum böyle olunca; küçük bir kepçe dışında, kentte asırlardır toprakla iç içe geçmiş ayağa kaldırılmayı bekleyen mimari elemanları kaldıracak büyük iş makinalarını kentin içine sokmak imkânsız gibi. Elbette yaşadığımız teknoloji çağında imkânsız diye bir şey yok; sadece maddi yetersizlikler var. Biraz kente yatırım yapılmasıyla bu sorunun aşılabileceği aşikâr.</div><div dir="auto"> <br />Kent kapısından girince ziyaretçileri Ceres (Demeter) tapınağı karşılıyor. Tapınak, caddelerin birbirini dik açıyla kestiği ve eşit parseller üzerine binaların inşa edildiği Hippodamik plana(Izgara planı) göre kurulmuş olan kentin tam merkezine yerleştirilmiş. Ceres Tapınağı ve hemen önündeki sütunlu cadde üzerinde yoğunlaşan kazılardan izlenildiği kadarıyla, kentin görkemini ortaya koyan mimari elemanların büyük çoğunluğu korunmuş şekilde ve ayağa kaldırılmayı bekliyor.</div></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8w_ISp35C05cG5j7wk283my_1dohTQgVc_Mfwl9C4oVzUmSfD6K9A-N6SYSmNf8UiJiHr-B7g_965HTXermOoejbToGt2BNRSIkhE4y8LtPOIBHbN_jHrr1DDI7zNRBNAumQbGsASGiDV9XjUNi6qagh-kqkOSsY0MaV0lrrzMoreX-AiAY_7KgBkfwQ/s2048/7.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Blaundos Demeter Kutsal Alanı" border="0" data-original-height="922" data-original-width="2048" height="288" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8w_ISp35C05cG5j7wk283my_1dohTQgVc_Mfwl9C4oVzUmSfD6K9A-N6SYSmNf8UiJiHr-B7g_965HTXermOoejbToGt2BNRSIkhE4y8LtPOIBHbN_jHrr1DDI7zNRBNAumQbGsASGiDV9XjUNi6qagh-kqkOSsY0MaV0lrrzMoreX-AiAY_7KgBkfwQ/w640-h288/7.jpg" title="Gökyüzüyle Kucaklaşan Kent.. Blaundos" width="640" /></a></div><br />Tapınağı geçip kentin uçurumla çevrili uç noktasına ulaştığınızda etkileyici bir tablo karşılıyor sizi. Kentin bir zamanlar büyük bir kamu binasına ait olan bir yapının duvar dolguları yıkılmış olsa da taşıyıcı taşlardan bir bölümü zamana meydan okuyarak birbirine tutunmuş ayakta kalmaya çalışıyor. Blaundos kentinin sembolü niteliğinde olan bu taşların görüntüsü, İngiltere'deki Stonehenge'i anımsatıyor.<div> <br />Dünyanın en uzun kanyonlarından biri olan Ulubey Kanyonu'nun hemen kenarında konumlanan Blaundos, kanyonun derin kıvrımlarının arasında yükselen bir yarımada üzerinde kurulmuş. Hal böyle olunca kentin içinde kanyonun kenarında değil de derin uçurumlarla dünyadan koparılmış bağımsız bir kara parçası üzerindeymiş hissi uyandırıyor insanda. Kentin öylesine büyülü bir atmosferi var ki kent mi gökyüzüne yaklaşmış, yoksa gökyüzü mü kentin hemen üzerine inivermiş anlayamıyor, yerle gök arasında kısacık bir mesafede sıkışıp kalmış gibi bir duyguya kapılıp şaşırıyorsunuz. Bu his zaman ve mekân algısını bir süreliğine sekteye uğratıyor.<div><br /></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhf723aH-7xkA51_aMRBow2uLYvOxE0WYswWjheSW-0gIY-gxYn3eXUNh6U1F-GCyoR-vmHVGJsvccD8C14pr_I_9lxQ_q8EC2Sx7ap2bZAveaqY30UKbpA8yu7MYDXSsKKDeQ9jyZO8Rt0toe-kFDkyoYXvII6bs4_Hkt7lsdOVglUOax729TBVL-kF-o/s2048/22.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Blaundos Bazilika" border="0" data-original-height="902" data-original-width="2048" height="282" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhf723aH-7xkA51_aMRBow2uLYvOxE0WYswWjheSW-0gIY-gxYn3eXUNh6U1F-GCyoR-vmHVGJsvccD8C14pr_I_9lxQ_q8EC2Sx7ap2bZAveaqY30UKbpA8yu7MYDXSsKKDeQ9jyZO8Rt0toe-kFDkyoYXvII6bs4_Hkt7lsdOVglUOax729TBVL-kF-o/w640-h282/22.jpg" title="Gökyüzüyle Kucaklaşan Kent.. Blaundos" width="640" /></a></div><div><br /></div>Kenti gezmeyi tamamladığımızda, tam gün batımına yakın ay ve güneş karşı karşıya geldi. Güneş gitmekte aheste, ay hâkimiyetini ilan etmekte acelede... Birisi doğuda yükselirken diğeri batıda bulutlarla cilveleşmekte... Gökyüzü yeryüzüyle kavuştu kavuşacak, iki eliyle uzansa insan; bir eli aya, diğeri güneşe değecek. Sadece selamlaştılar mı, yoksa bu vedalaşma anı bir görsel şölene mi dönüştü vakit darlığından göremeden kentten uzaklaşmak gerekti. Sırf bu anı sonuna kadar görebilmek için kente en kısa zamanda geri dönmeli... Bu şansı ben yakalayamadım ama Blaundos'a gidecek ziyaretçiler, günbatımını yakalamak için mutlaka vaktini ona göre ayarlamalılar. <br /><br />Kültürel mirasa, arkeolojiye ve tarihe meraklı gezginlerin bir şekilde yollarını düşürmesi gereken bir kent Blaundos. Alışılmış antik kentlerin ötesinde, atmosferiyle çok farklı bir deneyim ve görsel ziyafet sunmak için sessizce ziyaretçilerini bekliyor. Kentin eserlerini özverili çalışmalarıyla görünür kılan ve kenti daha iyi algılayarak gezmemizi sağlayan Uşak Üniversitesinden kazı başkanı Prof. Dr. Birol Can'a ve ekibine şükranlarımızı sunuyor, çalışmalarında omuz verenlerin ve destekleyenlerinin bol olmasını; toprağın altından çıkardıkları yapı elemanlarını kısa zamanda ayağa kaldırabilmelerini temenni ediyoruz. Sağ olsunlar, var olsunlar.</div></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dxWoAlT_UL2LUAGoBJCJK5e_iR_B2d8-0Zkn0vmvdUry8Gp5odzAeg9mlEJtGak9xqCLCkee8sF1aYOMw-wXg' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe></div><br /><div><br /></div>
<script>
window.dataLayer = window.dataLayer || [];
function gtag(){dataLayer.push(arguments);}
gtag('js', new Date());
gtag('config', 'G-7X7R9PZR0E');
</script>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>
Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com09655+2G Sülümenli/Ulubey/Uşak, Türkiye38.3575418 29.208869938.330620760639796 29.174537624609375 38.384462839360204 29.243202175390625tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-87710904706577315112023-04-06T19:36:00.006+03:002023-04-06T19:41:56.680+03:00Taşlara Hayat Veren Bir Karya Kenti.. TheraThera Antik Kenti tatil için Muğla üzerinden güneye doğru yol alan gezginler için doğa ve tarihin kucaklaştığı, havası, doğası ve tarihi dokusuyla mükemmel bir uğrak ve kısa süreli mola noktası olabilir.<br /><br />Muğla- Ula anayolundan 2 kilometre içeride, denizden 800 metre yüksekteki Okkataş adı verilen tepenin güney yamacında yer alan kentin açığa çıkarılan yapıları; kamusal, yaşamsal ve kutsal alanları ile ebedi istirahatgahlarının tamamı kayalar oyularak ve nakış gibi işlenerek oluşturulmuş.<br /><br />Akropolis zirve kısmında Kibele tahtı olarak tanımlanabilen bir kaya anıtı, tapınağa ait olabilecek bir temel kalıntısı ile sarnıç olabilecek harçlı duvarlara sahip iki yapı kalıntısı bulunduruyor. Kibele tahtının olduğu alan başta Ula Göleti olmak üzere,Ula Ovası ve Yenice Ovasını da kapsayan neredeyse 360 derecelik panaromik bir görsel sunuyor.<div><br /><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijO0wGJEJPZ2iN5lgrJbDc7Y__9yam8BEKfHZWbBXAae7gdzBY6uPWJ1Fs8dUz5LGDm-wcOZ-q4gCh6PwldpD4pO8ETvL40b22vQxZFgu9bCS55Pg1QpmpeI7FLf8zzVs1l4NB_U03GlTCsKThALwxa5c3NHQDCjdt70bUH51SqtjI2yJEkuatwnq9/s1600/193bf38b-ead0-45d0-a023-d9f6c2f961b2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="Thera Kibele Tahtı" border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijO0wGJEJPZ2iN5lgrJbDc7Y__9yam8BEKfHZWbBXAae7gdzBY6uPWJ1Fs8dUz5LGDm-wcOZ-q4gCh6PwldpD4pO8ETvL40b22vQxZFgu9bCS55Pg1QpmpeI7FLf8zzVs1l4NB_U03GlTCsKThALwxa5c3NHQDCjdt70bUH51SqtjI2yJEkuatwnq9/w400-h300/193bf38b-ead0-45d0-a023-d9f6c2f961b2.jpg" title="Taşlara Hayat Veren Bir Karya Kenti.. Thera" width="400" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kibele Tahtı</td></tr></tbody></table><br /><div>Akropolisi çevreleyen iç sur ile yerleşim alanını tepe yamacında sınırlayan bir dış savunma duvarına sahip kentin girişinde; ziyaretçileri işçiliği ve görselliğiyle göz dolduran tapınak cepheli kaya mezarları karşılıyor. Çam ağaçlarının oluşturduğu küçük bir koruluğu geçince şehrin ana caddesi üzerinde yürüyüp agoraya ve hemen agoranın kenarında yükselen, basamakları doğal anakaya üzerine işlenmiş tiyatroya ulaşılıyor. Tiyatronun basamakları çok fazla tahrip olmuş fakat bakımı ve temizliği çok güzel yapılmış o nedenle izlerken gözle tamamlanabiliyor.</div><div><br />Tiyatronun hemen yakınında anakayaya oyulmuş bir kutsal alan ve sonradan kiliseye dönüştürülmüş bir tapınak yapısı mevcut.<br /><br />Kentin üzerine kurulduğu tepenin batı kısmına doğru devam edildiğinde Yenice Ovasının muhteşem manzarası eşliğinde kaya mezarlar, tekne mezarlar, tonozlu oda mezarlar ve kısmen görülebilir durumdaki sanduka mezarlar ile mezar girişindeki kalkan kabartması motifi nedeniyle bir askere ait olduğu düşünülen anakayaya işlenmiş üstte lahit altta loculuslardan oluşan bir anıt mezar kompleksi gezilip görülebilecek eserler arasında.</div><div><br /></div><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjksAeF7e0pSjsv6oFvmWKj0GjOEYGR7er00kYBDRBo0gCnVhD3dWBzBch8cQYnid6MRqtUjt999Re7lfspiqFs9aa2WRCC9Qf-y3u4nEJoCJ0JSxi0Gd5WyLwNbWi4yO79Hp2Ndgo8W4EG_FX-fRzcaa1THNu59Fk9bY3au71zlZzdf0RVf8gH0IfL/s2048/339735438_225395250168369_2473631487907579884_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="Anıt Mezar Kompleksi" border="0" data-original-height="922" data-original-width="2048" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjksAeF7e0pSjsv6oFvmWKj0GjOEYGR7er00kYBDRBo0gCnVhD3dWBzBch8cQYnid6MRqtUjt999Re7lfspiqFs9aa2WRCC9Qf-y3u4nEJoCJ0JSxi0Gd5WyLwNbWi4yO79Hp2Ndgo8W4EG_FX-fRzcaa1THNu59Fk9bY3au71zlZzdf0RVf8gH0IfL/w400-h180/339735438_225395250168369_2473631487907579884_n.jpg" title="Taşlara Hayat Veren Bir Karya Kenti.. Thera" width="400" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Anıt Mezar Kompleksi</td></tr></tbody></table><br /><div>Mezar yapılarındaki bu dikkat çekici çeşitlilik ve güzellik Thera'nın varlığını sürdürdüğü dönemi içinde oldukça zengin ve renkli bir kent olduğunun da göstergesi olmalı.</div><div><br />Antik kenti gezip ana yola döndükten sonra, bu kez yolun karşı tarafına geçip Ula Göletinin huzurlu ve dingin atmosferinde ister göletin kenarındaki mekanlardan birinde, ister kendi belirlediğiniz bir alanda oturup sıcak/soğuk içeceklerinizi yudumlayarak yorgunluk atabilirsiniz. Hala enerjim tükenmedi derseniz maviyle yeşilin buluştuğu küçük göletin etrafında keyifli bir yürüyüş yaptıktan sonra yolunuza devam etmek de bir seçenek elbette.<img src="https://static.xx.fbcdn.net/images/emoji.php/v9/td8/1.5/16/1f60a.png" /><br /><br />Muğla Arkeoloji Müzesi asırlardır doğanın sarıp sarmalayarak toprağın altına gizlediği Thera kentinin yapılarını tekrar gün ışığıyla buluşturmuş; bizlere de gitmek, görmek ve elbette kente hayat vermek kaldı, </div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dzKTudaNIr1dFf-KYidQp5YjQD37smcMltPBUvJ0LLdPvOF1OfKGHOmvMuyhcilFNpLsTs31qINy1CkE6Iysg' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe></div><br /><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLEHfJg2XHoVO_DYjBghpcyXo4fUxQhmdvh6i1aWATkqf0utZxEMqdz5TUgNsw3SsUULPVyjzfzPVJACWEA5IkW0Trss8U9MxcAQ7W8HhdmkXKmdEbPWZUrxWN0PFd9dDJWTGj1oZ8xo3NsOB6xiCGDzB-NzXITkDORDfTHHYLSpo-339MVjZBIegA/s1600/4960ae9e-fb99-49b0-a588-18e01a7f1f7b.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Thera Tiyatro" border="0" data-original-height="721" data-original-width="1600" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLEHfJg2XHoVO_DYjBghpcyXo4fUxQhmdvh6i1aWATkqf0utZxEMqdz5TUgNsw3SsUULPVyjzfzPVJACWEA5IkW0Trss8U9MxcAQ7W8HhdmkXKmdEbPWZUrxWN0PFd9dDJWTGj1oZ8xo3NsOB6xiCGDzB-NzXITkDORDfTHHYLSpo-339MVjZBIegA/w400-h180/4960ae9e-fb99-49b0-a588-18e01a7f1f7b.jpg" title="Taşlara Hayat Veren Bir Karya Kenti.. Thera" width="400" /></a></div><br /><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSrC4m9XUhYTCSKL1k2uO7qYj7tqe58HlfA5KrpPjv7MTRj5DDc17wfgFbNQUduBis3I7EaaqgXYeasCFiXDNVJyYFf9wDvcxdMknAnvT9EZNzhvdpZFEH1cvaVawkaOVXYqM0eKKF1-bhKzDct2V_VULNexqTxAUt-JOuuHJq6rTPcJ9AwoSrOvqt/s1420/339333181_622761393200158_2103246077373441027_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Thera Kaya Mezarı" border="0" data-original-height="1420" data-original-width="640" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSrC4m9XUhYTCSKL1k2uO7qYj7tqe58HlfA5KrpPjv7MTRj5DDc17wfgFbNQUduBis3I7EaaqgXYeasCFiXDNVJyYFf9wDvcxdMknAnvT9EZNzhvdpZFEH1cvaVawkaOVXYqM0eKKF1-bhKzDct2V_VULNexqTxAUt-JOuuHJq6rTPcJ9AwoSrOvqt/w180-h400/339333181_622761393200158_2103246077373441027_n.jpg" title="Taşlara Hayat Veren Bir Karya Kenti.. Thera" width="180" /></a></div><div><br /></div><div><br /></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoC6vQXqljLDwVC647LVICJQ9MCdEVSMnHrOTgiqIp5TZZXKzRnthNtR1AYcbXbYtyl5nc6wAGdhJ_SwyQ3ic-0neAa3Au40VtFthhj1LNX8GrMoOgdyVvhaqQMrrv6Cx-6SmDR51zScVaRLUvGKOK7iQ7l30K1qN_OopzYRoeOk8ZmUzTcVmTQ8ht/s2048/339312061_248815090911605_4620512683497168011_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Thera Kaya Mezarı" border="0" data-original-height="922" data-original-width="2048" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoC6vQXqljLDwVC647LVICJQ9MCdEVSMnHrOTgiqIp5TZZXKzRnthNtR1AYcbXbYtyl5nc6wAGdhJ_SwyQ3ic-0neAa3Au40VtFthhj1LNX8GrMoOgdyVvhaqQMrrv6Cx-6SmDR51zScVaRLUvGKOK7iQ7l30K1qN_OopzYRoeOk8ZmUzTcVmTQ8ht/w400-h180/339312061_248815090911605_4620512683497168011_n.jpg" title="Taşlara Hayat Veren Bir Karya Kenti.. Thera" width="400" /></a><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9feoRjAcY8WC_PACCm1F7BeT38_ulI8Z-Mia9OYz-1Wiek-z27qV_vqjM34ix7pMlmq8hIWtplUGg04xazTqjif1YnozkFYSn7VDwBGQK5MVJmCsUhJhxf_xDtVJWAF_BZCbPDsGfXRxU5LtPH_v8aricZ_NnzJPxo053Mr8BO1FPTwegliMT9UVB/s2048/339747892_177604965090630_6748905932101424262_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Thera Tonozlu Mezar" border="0" data-original-height="922" data-original-width="2048" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9feoRjAcY8WC_PACCm1F7BeT38_ulI8Z-Mia9OYz-1Wiek-z27qV_vqjM34ix7pMlmq8hIWtplUGg04xazTqjif1YnozkFYSn7VDwBGQK5MVJmCsUhJhxf_xDtVJWAF_BZCbPDsGfXRxU5LtPH_v8aricZ_NnzJPxo053Mr8BO1FPTwegliMT9UVB/w400-h180/339747892_177604965090630_6748905932101424262_n.jpg" title="Taşlara Hayat Veren Bir Karya Kenti.. Thera" width="400" /></a></div></div><br /><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdZ7C6Uqs_5CF-sl9oNsI9s6tuFYdUa_Js3IGfD9M8PKs6Fc9gIzR4-6F_kzlyiU9ebHr7ceXfaig48R5ZjlA3teDU7o4kn6nbSCiUBYehRSLvIxjHXcno1TbbHdmZnxQzh9nYcwqxm3oO2pbo_PlJCY8dARgy399E69UV6P-bYmiSvwHzT-sh90VZ/s2048/339709408_950307856010825_3450841036038820559_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Thera Tiyatro ve Agora" border="0" data-original-height="922" data-original-width="2048" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdZ7C6Uqs_5CF-sl9oNsI9s6tuFYdUa_Js3IGfD9M8PKs6Fc9gIzR4-6F_kzlyiU9ebHr7ceXfaig48R5ZjlA3teDU7o4kn6nbSCiUBYehRSLvIxjHXcno1TbbHdmZnxQzh9nYcwqxm3oO2pbo_PlJCY8dARgy399E69UV6P-bYmiSvwHzT-sh90VZ/w400-h180/339709408_950307856010825_3450841036038820559_n.jpg" title="Taşlara Hayat Veren Bir Karya Kenti.. Thera" width="400" /></a></div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglvA04VLxqob76oIEnNoNVRKQ1uK8XXdFEaHSIZRgfbpAGPGpCUAaRefXt1jt9zo_aE5Ply2_SqyFKuyiMdeIhFWTXobqXhtam0dt7IQwVZaBJK5YopnWfMK65Lmuter80d0IgiRfKWj-qeDEtAORxRfP12QSj803U1QFo4V29e1vx9-OWiBGdre5N/s2048/339268887_1301472937104053_4948874961841491821_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Thera Yolu" border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglvA04VLxqob76oIEnNoNVRKQ1uK8XXdFEaHSIZRgfbpAGPGpCUAaRefXt1jt9zo_aE5Ply2_SqyFKuyiMdeIhFWTXobqXhtam0dt7IQwVZaBJK5YopnWfMK65Lmuter80d0IgiRfKWj-qeDEtAORxRfP12QSj803U1QFo4V29e1vx9-OWiBGdre5N/w300-h400/339268887_1301472937104053_4948874961841491821_n.jpg" title="Taşlara Hayat Veren Bir Karya Kenti.. Thera" width="300" /></a></div><br /><div><br /></div>
<script>
window.dataLayer = window.dataLayer || [];
function gtag(){dataLayer.push(arguments);}
gtag('js', new Date());
gtag('config', 'G-7X7R9PZR0E');
</script>
Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-28280323291205105192023-03-18T15:17:00.002+03:002023-04-06T19:42:43.786+03:00Kötülüklerin Anası Gece Tanrıçası Nyksİnsanları eski çağlardan günümüze kadar en fazla ilgilendiren ve cevabını aradıkları sorulardan biri dünyanın ve insanın yaratılışı olmuş. Havanın, suyun, ışığın, yerin, göğün, denizin, ayın, güneşin, gecenin, gündüzün ve insanların nasıl şekillendiğinin cevabını aramışlar ve aramaya devam ediyorlar. Yunan mitolojisi de başlangıcını bu yaşamsal ve süreklilik arz eden ölümsüz varlıklardan alır. Yunan mitolojisini temellendiren, bir düzene koyan, antik çağın ilk şairi kabul edilen Hesiodos (MÖ 8.yy), başlangıçta Kaos (Khaos) vardı diye başlar Tanrıların Doğuşu ‘nu anlattığı eserinde. Kaos; boşluk, düzenden yoksun kargaşa anlamına gelen ve evrenin var oluşundan da önceyi simgeleyen bir tanrıdır.<br /><br />Kaos'dan, önce Gaia(toprak, yaşadığımız dünya) sonra yer altı ve yeryüzü karanlıkları doğar. Bu tanrılar ''Karanlık'' anlamına gelen ve yeraltı karanlığını temsil eden Erebos ve ''Gece'' tanrıçası Nyks'tir. Işığın yokluğunda ortaya çıkan bu çiftin birleşmesinden Aither (Işık) ve Hemera (Gündüz) gibi ışıksal varlıklar doğar. Biz hala gece mi gündüzden, gündüz mü geceden doğar bilmecesinin cevabını araya duralım; insanlar antikçağda bu sorunun cevabını Erebos ve Nyks'in çocuklarıyla vermişler.<div><span><a name='more'></a></span> Erebos dünyanın derin yerlerindeki boşlukları dolduran karanlığın ve aynı zamanda yeraltında Hades'e giden ilk giriş yerinin yani yeraltı karanlıklarının kişiselleştirilmiş haliyken Nyks yeryüzündeki gece karanlığının tanrıçası olarak adlandırılmış.<br /><br />Nyks Greko Romen mitolojisinin protogenoi denilen ilk tanrılarından biridir. Protogenoi; toprak, yeraltı, gökyüzü, dağlar, denizler, karanlık, ışık, gece ve Aşk’ı simgeleyen, evrenin dokusunu oluşturan ve gerçekten ölümsüz olan varlıklardır. Olymposlu tanrılar da dâhil olmak üzere var olan her şey onlardan doğmuştur. Tanrılar arasında iktidar mücadelesi ve değişiklikleri olsa da varoluşu oluşturdukları için bundan etkilenmeyen, konumlarını ve güçlerini kaybetmeyen tek tanrılar protogenoilerdir.<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVgeK0KkqHsu3lNnqGZNx2__tbNS4pEF2gY_GHldXygF-Z6GqTy4xtbX3CgvFabHdHM0lalXufgn55KSMikv6OIeh_2o6SHnwIpddW79EDMR9LxW7k4kQL4IZwvhs_uGufGGgdIHL2Hg7QW0zMAS6csD8xkM5VicuOsb56GXvZiqAAaQqhLrGfS-eG/s854/Nyks1.png" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img alt="Karanlık ve Nyks" border="0" data-original-height="854" data-original-width="611" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVgeK0KkqHsu3lNnqGZNx2__tbNS4pEF2gY_GHldXygF-Z6GqTy4xtbX3CgvFabHdHM0lalXufgn55KSMikv6OIeh_2o6SHnwIpddW79EDMR9LxW7k4kQL4IZwvhs_uGufGGgdIHL2Hg7QW0zMAS6csD8xkM5VicuOsb56GXvZiqAAaQqhLrGfS-eG/w289-h400/Nyks1.png" title="Kötülüklerin Anası Gece Tanrıçası Nyks" width="289" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Bergama Zeus Sunağı Frizlerinden MÖ 3.yy<br />Nyks</td></tr></tbody></table><br /><div><div>Tanrıların ve insanların boyun eğdiricisi olarak anılan Gece tanrıçası Nyks, efsanelerde çok fazla adı geçmese de diğer tanrı ve tanrıçalara göre daha özel güçlere sahip olağanüstü bir güç figürü olarak görülüyor. Baş tanrı Zeus'un bile çekindiği, uğraşılmaması gereken ve korkulan bir tanrıça olan Nyks sanat eserlerinde üzerinde siyah dökümlü bir elbise ve başında sis halesiyle taçlandırılmış, kanatlı bir tanrıça şeklinde resmedilmiş.<br /><br />Nyks Erebos'la birlikte Işık ve Gündüz'ü yarattıktan sonra kendi kendine üretmeye(Parthenogenesis) devam eder. Ürettiği bu varlıklar genellikle yeryüzünde kötülüğü, açlığı, yıkım ve ölümü simgeleyen karanlık, kötücül güçlerdir. Karanlık Gece’nin yarattıkları içinde biz insanlar için belki de en korkutucu olanı üç ölüm tanrısı; korkunç Moros, kara Ker ve Thanatos’tur. <br /><br />Kelime anlamı olarak kader ve kıyamet anlamına gelen Moros insanın sonu için yaklaşan kıyametin korkunç habercisidir ve insanları ölümcül kaderlerine sürükleyen bir tanrıdır. <br /><br />Ker ölüm tanrısı Thanatos'un dişili bir tanrıçadır ve aynı zamanda ölüm anlamına gelir. Homeros'un Kara, uğursuz ve belalı gibi sıfatlarla andığı Ker canlıların ecelidir. Hesiodos ve Homeros Ker veya çoğulu olan Keres'i bir insanın veya bütün bir ulusun alın yazısı olarak canlandırırlar. Ecel geldiğinde hiç bir tanrının bunu engellemeye gücü yetmez. Ker'lerin halk geleneğinde ölülerin ruhlarıyla bir tutulduğu ve bunların kötülüğünden korunmak için Anthesteria bayramlarında kurban kesildiği biliniyor. Bu bayram doğanın uyanışı ve baharın gelişini kutlamak için Dionysos onuruna yapılan antik çağın dört büyük bayramından biridir. Bir diğer özelliği ise Ker'in kovulduğu ölüler festivali yönünün olmasıdır. <br /><br />Ölümün kişileştirilmiş hali olan Thanatos kendilerine verilen sürenin dolmasıyla insanları alır ve yeraltına Hades'e götürür. Katı yürekli acımasız ve korkulan bir tanrıdır. Kasvetli ve kederli bir tanrı olmasına rağmen tasvirlerindeki görünüşü bunun tam tersidir. Elinde yaşam ışığını söndüğünü simgeleyen ters çevrilmiş bir meşaleyle güzel bir genç olarak tasvir edilir. <br /><br />Thanatos huzurlu ve iyi ölümü sembolize ettiği için; günümüzde ''Ötanazi'' kelimesi bu tanrıdan alır kökenini ve belki de bu sebepten olsa gerek yine kendisi gibi Nyks'in çocuğu olan uyku tanrısı Hypnos'un da ikiz kardeşidir. Kardeşi Thanatos'a göre daha sevimli ve sevilen bir tanrı olan <a href="https://www.arkeorehberim.com/2017/10/mitolojide-uyku-ve-ruyalardan-gunumuze-gelenler.html" rel="nofollow" target="_blank">Hypnos</a> (Uyku) genellikle uzanmış şekilde bir elinde haşhaş bitkisi tutarken ya da kardeşi Thanatos'un yanında ayakta durur şekilde tasvir edilmiş.<br /><br /> Efsanelerde birbirine yakın olan veya biri diğerinin farklı bir şekli olarak yorumlanan tanrı ve tanrıçalar ikiz kardeşler olarak düşünülmüş genelde. Benzerdirler fakat aynı şey değillerdir. Tıpkı Karanlık ve Gece, Işık ve Gündüz, Ölüm ve Uyku tanrıları gibi. Gece, Gündüz ve Uyku; Karanlık, Gündüz ve Ölüm'ün sadece bir bölümünü içinde barındırırlar ama kendisi değillerdir. Antik çağda yapılan bu ayrım özünde insanın mantık ve akıl yürütmedeki becerisini ve felsefi bakışa yakınlığını da gösterir. <br /><br />Gece'nin kendi kendine ürettiği tanrılar arasında gösterilen <a href="https://www.arkeorehberim.com/2017/10/mitolojide-uyku-ve-ruyalardan-gunumuze-gelenler.html" rel="nofollow" target="_blank">Oneiros (Rüyalar)</a> çoğu zaman uyku tanrısı Hypnos'un çocukları olarak gösterilse de Hypnos'un Nyks'in çocuğu olması nedeniyle her şekilde Gece ile bağlantısı muhakkaktır. Rüyaların kişiselleştirilmiş tanrıları; korkunç hayvanlar, dev örümcekler, fareler, yılanlar vs. oluşun korkunç rüyaların sorumlusu Phobetor (Fobetor), genellikle yanıltıcı hayallerin yer aldığı iyi rüyaların sorumlusu olan, Phantanos (Fantanos) ve ismi ''Morphe (morf) '' biçim kelimesinden türeyen rüyaları ve şekilleri oluşturan, rüyalarda biçim değiştirerek insan siluetinde görünen, tanrılardan gelen ilahi mesajları, imgeler ve hikâyelerle insanlara rüyalarda anlatan Morpheus'tur. <div><br /></div><div>Nyks'in kendi kendine ürettiği kader ve ölümle ilişkili bir diğer tanrılar grubu <a href="https://www.arkeorehberim.com/2020/09/kader-tanricalari-moiralar-ve-kirman.html" rel="nofollow" target="_blank">Kader tanrıçaları Moira'lar</a>dır. Kelime anlamı pay veren anlamına gelen Moira'lar, insanlara yaşam paylarını verirler. Doğum, yaşam (mutluluk, başarı, talihsizlik vs.) ve ölüm. Klatho ''eğiren, saran''. Lakhesis ''ölçen'' ve en korkunçları Atrapos ise ''kaçınılmaz ve geri dönüşü olmayan'' yani ölüm anlamına gelir. </div><div><br />Tanrısal öcü simgeleyen ve ''İlahi adalet'' olarak adlandırabileceğimiz <a href="https://www.arkeorehberim.com/2016/05/kor-talih-ayari-bozuk-terazi-ve-ilahi-adalet.html" rel="nofollow" target="_blank">Nemesis</a> de Gece'den doğan tanrıçalardan biridir. Yaşamdan diğer insanlara göre hak ettiğinden daha fazlasını alan, bu özellikleriyle kibir ve gurura kapılan insanları cezalandıran Nemesis Öç Tanrıçası olarak da anılır. </div><div><br /></div><div>Nyks'in bunca kader, ölüm ve uyku tanrısıyla yetinmeyip insanlar arasında huzursuzluk, mutsuzluk, kavga ve savaş nedeni olan kötülükleri şekillendirdiği evlat listesi; Momus (Suçlama),Oizys (Acı, Sıkıntı), Apate (Aldatma), Philotes (Arkadaşlık, Karasevda), Geras (Yaşlılık), Eris (Fitne, Fesat) diye uzayıp gidiyor. <br /><br />İnsanlar doğası gereği karanlıktan ve geceden korkar fakat bu korkuları hep yanlış nedenlerledir. Görünen o ki; aslında korktukları karanlık değil içinde barındırdığı bilinmeyenlerdir. Antik çağda, dünyada ve insan doğasında var olan pek çok kötülüğün anası olarak Nyks (Niks) yani Gece tanrıçasının kabul edilmesi de bu korkudan olsa gerektir.<br /></div><br /></div></div>
<script async="" src="https://www.googletagmanager.com/gtag/js?id=G-7X7R9PZR0E"></script>
<script>
window.dataLayer = window.dataLayer || [];
function gtag(){dataLayer.push(arguments);}
gtag('js', new Date());
gtag('config', 'G-7X7R9PZR0E');
</script>
<span><!--more--></span><span><!--more--></span></div>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-47240457993551563482023-03-18T15:06:00.001+03:002023-03-18T15:06:32.216+03:00Denizİşte yine geldim sana<br />mavi bedeni ışıltılı<div>ilahi sesli sevgilim deniz!<br />huzurun huzurumderinliğin dinginliğim...<br />Şimdi ne kadar<br />önüme ak köpükler serip<br />davetkar darbelerle<br />okşasan da ayaklarımı,<br />göz alıcı maviliğin<br />aklımı başımdan alıp<br />çelmeye çalışsa da gönlümü;<br />dünyayı geride bırakıp<br />atlayamam kollarına ne yazık...<br />Henüz ne sen ne de ben<br />güneşin ışıklarında <br />yeterince yıkanamadık...<br /><br /><br />Gerçi soğuk karşılarsın beni <br />her seferinde bilirim...<br />Zaten ne zaman sıcacıktı ki<br />seninle ilk buluşmamız?<br />Sen yosun kokulu sularınla<br />sarıp sarmalarken beni<br />okşanırken serinliğinle tenim;<br />sarılmak yerine sana<br />şımarık bir çocuk hırçınlığıyla<br />seni döverek ısıtırdı<br />kendini bedenim...<br />Ne zaman ki güneşin ışığında <br />yıkanarak ikimiz<br />buharlaşıp kavrulurduk;<br />işte o zaman<br />orta noktada buluşup<br />soğukla sıcağın ateşkesi olurduk.<br /><br /><br />Gidiyorum şimdi<br />gönlümü bırakıp sende...<br />Güneş izin verdiğinde<br />hep randevulaştığımız günde<br />coşkulu özleminle<br />adımlarım kumları eze eze<br />koşarak geleceğim yine...
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-14074316061332136252022-11-21T01:41:00.005+03:002023-03-19T20:55:59.393+03:00Neolitik Dönemin Metropolü Çatalhöyük<p> Çatalhöyük Konya'nın yaklaşık 52 kilometre güneyinde Konya
Ovasının düzlüğünde yerleşim görmüş 9500 yıllık bir ören yeri. Sekiz bin kişilik
nüfusu ile Neolitik dönemin en kalabalık yerleşim alanı olduğu düşünülen Çatalhöyük; çatıdan girilen evleri, sokakları olmayan şehir planlamasıyla, duvar resimleri,
kabartmaları, heykelcikleri gibi sanat eserleri ve yöneticisiz olduğu düşünülen
toplum yapısıyla uluslararası öneme sahip bir yerleşim alanı. Neolitik döneme
tarihlenen dünyanın en erken yerleşik düzene geçilerek şehirleşmiş yerleşim
yerlerinden biri. O nedenle sadece Anadolu değil tüm dünya tarihi açısından
önemli ve bu nedenle UNESCO'nun korunması gereken dünya kültürel miras listesi
içinde yer alıyor.</p><p class="MsoNormal"><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Çatal şeklinde görüntüye sahip iki höyükten oluştuğu için
Çatalhöyük ismi verilmiş. İlk yerleşim M.Ö 7500-5500 yılları arasında Doğu
Çatalhöyük'te kurulmuş ve bilinmeyen bir nedenle insanlar burayı terk ederek
Batı Çatalhöyük'e yerleşmişler. Buradaki yaşam ise M:Ö 5200 yıllarına kadar
devam etmiş. Yaşam 2000 yıl boyunca kesintisiz devam ederken birden terkedilmiş.<o:p></o:p></p><p class="MsoNormal"><span></span></p><a name='more'></a>James Mellart tarafından 1958 yılında Çatalhöyük'ün
keşfedilmesiyle birlikte o zamana kadar ilk tarım ve yerleşik hayat Verimli
Hilal olarak adlandırılan Mezopotamya ile anılırken Anadolu coğrafyasına
taşınmış. Neolitik Dönemde Yakın Doğu'da yayılan kültürel ve ekonomik değişimin
en kalabalık katılımcısı olan Çatalhöyük, sahip olduğu stratejik konumu
nedeniyle Neolitik yaşamın Avrupa ve ötesine taşınmasına aracı olmuş.<p></p><p class="MsoNormal"><o:p></o:p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_AEHrufki31F3blZ57FQu6pP7VqWUqvh42GcPcDkvnUvaU0C16Hqt_5aSoKEwyGWdzH5Fm0OEcuqTt4xSGXYXVJDs5fcnvCndVvTYMXSS4GI8lQ9uvbFLYsBr-rcrwzcmE786WvpWjxOvBFnGT618i2H-QLuAQW7RWSP_9AquRPtE_04HKZ42Mgam/s2048/310483809_10160478173862268_4867850471670208917_n.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Çatalhöyük Duvar Resimleri" border="0" data-original-height="922" data-original-width="2048" height="160" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_AEHrufki31F3blZ57FQu6pP7VqWUqvh42GcPcDkvnUvaU0C16Hqt_5aSoKEwyGWdzH5Fm0OEcuqTt4xSGXYXVJDs5fcnvCndVvTYMXSS4GI8lQ9uvbFLYsBr-rcrwzcmE786WvpWjxOvBFnGT618i2H-QLuAQW7RWSP_9AquRPtE_04HKZ42Mgam/w320-h160/310483809_10160478173862268_4867850471670208917_n.jpg" title="Neolitik Dönemin Metropolü Çatalhöyük" width="320" /></a></div><br /><p class="MsoNormal">İnsanlar birbirine bitişik, bal peteği şeklinde evlerde
tamamen dışarıya kapalı şekilde yaşamışlar. Evler hem yaşam alanı, hem
mezarlık, hem de tapınak gibi kullanılmış. Çatalhöyük evleri günümüzde
Anadolu’daki kerpiç evlerin mimarisiyle benzer şekilde inşa edilmiş. Güneşte
kurutulmuş saman ve çamur karışımı dörtgen kerpiçten, ağaç direk ve sıva
kullanılarak yapılmış; çatıları ise kamış ve çamurla kapatılmışlar.</p><p class="MsoNormal"><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Dikdörtgen biçimli yaklaşık <st1:metricconverter productid="20 m2" w:st="on">20 m2</st1:metricconverter> olan evler; bir oda ve
1-3 arasında değişen depodan oluşuyor ve birbirleriyle geçişler çatılar
üzerinden sağlanıyor. Evler inşa edilirken duvarlarda kirişler, üstte ahşap ve
kamışlarla örtülen çatı, kil ile sıkıştırılmış. Evlerde ocak girişin tam altına
yapılmış ve böylece çatıdaki kapılar aynı zamanda baca işlevi de görmüş. Yan
duvarlarda kapı ve pencere sistemi olmayan Çatalhöyük evlerinde bir evin ömrü
yaklaşık 80 yıl olarak tespit edilmiş. İsler duvarları kararttığı için sık sık
sıva yapılmış ve araştırmalarda 3 cm kalınlığındaki sıva tabakasında 160 sıva
izine rastlanmış. Ev yıkıldıktan sonra molozlar içeriye yığılıp aynı temel
üzerine yenisi inşa edilmiş.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Odalarda sedir görevi gören yerden hafif yüksek platformların
üzeri; yemek yeme, oturma, uyuma alanı olarak kullanılırken altları ölülerini
gömdükleri mezarlık gibi kullanılmış. Tuvalet ihtiyaçlarını ise depo olarak
kullandıkları odada giderdikleri düşünülüyor. Bu platformlar günümüzde de hala
Anadolu’da varlığını sürdüren sedir alışkanlığının ilk örnekleri olsa gerek.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Evlerin çoğunun duvarında gerçek boğa başlarının kırmızı aşı
boyayla boyanıp kille sıvanarak yapılan kabartmalara ve sedirlerin kenarlarında
da boğa başlarına rastlanmış. Duvarlar beyazla boyanıp kırmızı, sarı ve siyah
renklerde duvar resimleriyle süslenmiş. Burada bazı evlerin duvarlarında
görülen baskı şeklindeki el izi motifleri Anadolu’daki köylerde yakın zamana
kadar görülen ve nazardan koruduğu inancını taşıyan el motiflerinin de kaynağı
muhtemelen.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Evlerin birinin duvarında rastlanan bir çizim tarihin en
eski haritası kabul ediliyor. Resimde iki tepeli bir dağdan etrafa yayılan
lavlar resmedilmiş. Resimdeki dağ iki büyük krateri olan volkanik Hasan Dağı’na
benzerliğinden dolayı Hasan Dağındaki bir patlamanın duvara çizildiği
düşünülmüş. Bunun üzerine figürlerin duvara işlendiği zamanlarda Hasan Dağı’nda
patlama olup olmadığı araştırılmış ve 130 km uzaktaki dağdan alınan numunelerin
incelenmesiyle günümüzden yaklaşık 7000 yıl önce bir patlama yaşandığı tespit
edilmiş. Doğal olarak çizimler, patlamanın Çatalhöyük’te yaşayan insanlar
tarafından gözlemlenebildiğine işaret ediyor. <o:p></o:p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkkTVf4kx3EvvhF8IshEsD6RiLKH4MYUNQOPlspPZJn6urZg9d5vqOec81Kc1_uacC5JSKyE1BL_W3D-bgGqi_9ZIyBgD-bBCU3oTehYWYJzZUB4HNjMUQX81StYOTgyIjM180U18LODA0UMfLcF1jjZmm2aQ4dPn_hOHLP9BTVIIg3SwIYbbc9QdU/s2048/310513234_10160478197332268_7785409889776219437_n.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Dünyanın ilk haritası" border="0" data-original-height="2048" data-original-width="967" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkkTVf4kx3EvvhF8IshEsD6RiLKH4MYUNQOPlspPZJn6urZg9d5vqOec81Kc1_uacC5JSKyE1BL_W3D-bgGqi_9ZIyBgD-bBCU3oTehYWYJzZUB4HNjMUQX81StYOTgyIjM180U18LODA0UMfLcF1jjZmm2aQ4dPn_hOHLP9BTVIIg3SwIYbbc9QdU/w261-h320/310513234_10160478197332268_7785409889776219437_n.jpg" title="Neolitik Dönemin Metropolü Çatalhöyük" width="261" /></a></div><br /><p class="MsoNormal">Çatalhöyük'ü önemli kılan şeylerin başında Neolitik Dönem'in
sanatı, mimarisi, kültürü, yaşamı gibi yönlerine ışık tutan zengin buluntular
vermesi geliyor. Ağaç işlemeciliği, madencilik, obsidyen işçiliği, dokuma,
duvar resimleri ve kabartmaları, taş ve kil heykelcikler dönemin sanat yönüne
ışık tutarken, evlerde gömülü olarak bulunan iskeletlerin incelenmesi ile
beslenme, birlikte yaşam şartları, ölüm nedenleri gibi pek çok konu hakkında
fikir edinilmesini sağlamış. Kullanılan malzemeler genelde pişmiş toprak, ağaç,
taş ve obsidyenden yapılmış.<o:p></o:p></p><p class="MsoNormal">
</p><p class="MsoNormal">Tarıma, hayvancılığa, madenciliğe ve ticarete dayalı bir
ekonomik yaşamın sürdüğü Çatalhöyük'te kazılarda elde edilen en önemli buluntulardan
biri kişiye özel mülkiyet belirten toprak mühürler. Ilıcapınar tuz
yataklarından elde edilen tuz ve sönmüş yanardağ Hasan Dağından elde edilen
obsidyenle ticaret yapılmış. Obsidyeni
çakmak taşı, ok ucu, mızrak ucu gibi kesici aletlerle ayna yapımında
kullanmışlar. Ürünleri öğütme taşları, kaşık ve kepçe, el baltaları gibi
aletler de buradan çıkarılan buluntular arasında. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Çatalhöyük sakinleri yaşadıkları coğrafyanın gereği
yaşamlarının her alanında evlerinin, kullandıkları çanak çömleğin, yarattıkları
sanat ve heykeltıraşlık eserlerinin hepsinde yaşadıkları bölgedeki kil
topraktan faydalanmışlar.<o:p></o:p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5_Vr7MeJbwvaGa1fzPBhuWA8CdbZu8S40XT69EpfcURNQ2Ob6AB-V2PmrPdCai3_cM7yd3GA6X5UcvZ_JlORwaQT5yF8b1Ft6PO-pKGwiG1dXuVME5mVqUFfVxIEoWlE6f0-hGKnUyaajWO_Hts8ekTRJOe-QERUI4QvBOOajuBRQ7YDEQLKoPXUe/s2048/310621540_10160478170107268_4818835499474894992_n.jpg" rel="nofollow" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img alt="Çatalhöyük Kazı Alanı" border="0" data-original-height="922" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5_Vr7MeJbwvaGa1fzPBhuWA8CdbZu8S40XT69EpfcURNQ2Ob6AB-V2PmrPdCai3_cM7yd3GA6X5UcvZ_JlORwaQT5yF8b1Ft6PO-pKGwiG1dXuVME5mVqUFfVxIEoWlE6f0-hGKnUyaajWO_Hts8ekTRJOe-QERUI4QvBOOajuBRQ7YDEQLKoPXUe/w320-h144/310621540_10160478170107268_4818835499474894992_n.jpg" title="Neolitik Dönemin Metropolü Çatalhöyük" width="320" /></a></div>
<p class="MsoNormal">Buradaki zengin buluntular pek çok şeye ışık tutarken bazı
önemli soruları da beraberinde getirmiş haliyle. Sınıfsız, yöneticisiz,
savaşsız ve kavgasız barış içinde yaşayan bir toplum muydular? Evlerin
sakinleri günümüzde tanımlanan ''aile'' kavramına uygun kişilerden mi
oluşmaktaydı? Tapınak yapıları, dini inanışları var mıydı? Neden yaşam birden
bire yok oldu ve terkedildi gibi...<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">1993-2018 yılları arasında Çatalhöyük'ün kazısını yürüten
Ian Hodden'e göre evlerde bulunan iskeletlerde balta, mızrak vs. gibi kesici ve
delici aletlerden kaynaklanan ölüm gözlenmediği için barış içinde yaşayan bir
topluluktu. Şehri çevrelen bir sur duvarının olmaması ise herhangi bir tehlike
kaygısı taşımadıklarını gösteriyor.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Aynı evde bulunan dört iskeletin incelenmesi sonucunda
bireylerin ana soylu bir akrabalıklarının olmadığı gözlemlenmiş. Farklı evlerde
aynı ana soyundan iskeletler bulunurken aynı ev içinde gömülü olanların farklı
anne babadan kişiler olması Çatalhöyüklülerin bildiğimiz ana soylu aile
kavramının dışında bir yaşam sürdükleri düşüncesinin doğmasına neden
olmuş. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"> Evlerin tamamının benzer şekilde ve birbirine yakın
ölçüde olması günümüzde alışkın olduğumuz daha büyük bir yönetici sarayı ya da
idari binanın olmaması merkezi yönetimin olmadığı eşitlikçi bir toplum
yapısının işareti olarak da kabul ediliyor<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">M.Ö 7000 yılına tarihlenen çömleklerde balmumuna rastlanması
Çatalhöyüklü çiftçilerin arı ürünlerini kullandığını belgelemiş ve böylece Neolitik
dönemin en eski arı ürünü belgesi olarak kayıtlara geçmiş.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Çatalhöyük’te ele geçen ve genetik analizi yapılan 8400 yıllık buğdayın
6’lı genetik dizilimi olan buğday türü olduğu ve günümüzde yetiştirilen
buğdayın genetik dizilimine çok yakın olduğu anlaşılmış. Burada elde edilen
veriler; yetiştirilişi çok daha önceden Mezopotamya’da başlayan
evcilleştirilmiş buğdayın, Avrupa’ya doğru yayılımının Çatalhöyük ve Orta
Anadolu üzerinden gerçekleştirildiğinin de bir göstergesi olmuş. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Başlangıçta sığırın da ilk evcilleştirildiği yer olabileceği
görüşü hâkimken; aslında Mezopotamya'da ilk evcilleştiği ve doğudan gelenler
sayesinde buradakilerin sığırı evcilleştirmeyi öğrendikleri kabul ediliyor.
Günümüzdeki sığırların boy, uzunluk ve ağırlıklarından, Çatalhöyük'te ele geçen
sığır iskeletlerinden edinilen bilgilerle o dönemdeki sığırların çok daha
büyük, uzun ve ağır oldukları ortaya çıkmış.<o:p></o:p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZE4JcT52UK6QvpVh36Iio5ULTyWxBEgbm2y9BrdRk-P_mcg0QO1N2vtmJRHMecsuACoLKmVPTyjKXDxpmN43BV4MaY1ZWsbbPA7TF31ZGQQNACHE7khNsWeDErD7C5yrGAytc5FYgENTbI9yi3DVpiRHbS0N_xuVcOYaUruwn6U3E1eQa6kisqUDM/s2048/310695959_10160478170587268_1082020601391173036_n.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="çatalhöyük Evleri" border="0" data-original-height="967" data-original-width="2048" height="151" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZE4JcT52UK6QvpVh36Iio5ULTyWxBEgbm2y9BrdRk-P_mcg0QO1N2vtmJRHMecsuACoLKmVPTyjKXDxpmN43BV4MaY1ZWsbbPA7TF31ZGQQNACHE7khNsWeDErD7C5yrGAytc5FYgENTbI9yi3DVpiRHbS0N_xuVcOYaUruwn6U3E1eQa6kisqUDM/w320-h151/310695959_10160478170587268_1082020601391173036_n.jpg" title="Neolitik Dönemin Metropolü Çatalhöyük" width="320" /></a></div>
<p class="MsoNormal">Günümüzde her ne kadar kurak bir ovada olsa da kurulduğu
dönemde Çatalhöyük; çevresi bataklıklar, göller ve ormanlarla çevrili verimli
bir arazide yer alıyor. Evlerin yapımında kullandıkları o bölgedeki kil türü
smektik (likit kristal) denen suyla temasında hemen dağılan bir kil. Uzun süre
bölgedeki kazıyı yürüten ve Çatalhöyük’ü yorumlayan Ian Hodder’e göre bu kilden
yapılan kerpiç evlerin çabuk dağılması sonucu Çatalhöyüklüler evlerin daha az
suyla temas etmesini sağlamak için bitişik kümeler halinde ev yaptılar. Kerpici
daha dayanıklı hale getirmek için içine kum katmayı düşünebildikleri zaman ise
yaşadıkları doğayı da dönüştürmeye başladılar. Kumu çıkarmak için toprağı
derine doğru kazmaları ve yüzeyin epey altındaki kumu çıkarmaları gerekiyordu.
Kum çıkarmak için kazılan çukurlar zaten sulak olan bölgede hızla suyla doldu
ve etrafta istilacı bir saz bitki örtüsünün oluşmasına neden oldu. Gerek ev
yoğunluğu ve nüfusun artması gerek bu bataklık alanların çoğalması ve bitki
örtüsünün değişimiyle salgın hastalıklar arttı ve M.Ö 6500 yılından itibaren
Çatalhöyük sakinleri yavaş yavaş başka yerlere göç etmeye başladılar ve M.Ö
5000 civarında da tamamen terk edildi.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Bu göç hareketiyle Neolitik Devrimin Avrupa’ya doğru yayıldığı,
Avrupa kültürünün temelinin Çatalhöyük’te atıldığı ve günümüzde Alman genlerinde
Orta Anadolu gen yapısının görülmesinin bunu destekleyen verilerden biri olduğunun
bilgisini de yine Ian Hodder’den öğreniyoruz.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Burada ortaya çıkan bir başka gerçeklik ise insanın doğanın
dengesini bozmadan doğayla tam uyumlu yaşaması pek mümkün görünmediği. Binlerce
yıl öncesinde temel ihtiyaçlarını karşılamak ve hayatta kalabilmek için elinde birkaç
aletle yaşadığı yerin doğal ortamını bozabilen insanın, günümüz teknolojisiyle
bunu daha hızlı yapması kaçınılmaz gibi görünüyor.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Kazı ekibi tarafından ören yeri içinde elde edilen bulgular
doğrultusunda, kenti daha anlaşılır kılmak için canlandırma çalışması yapılmış.
Hal böyle olunca normalde temel seviyesinde yapılar topluluğu gibi görünen, gezenler için çok bir şey ifade etmeyen kazı
alanı; birden bire geçmişten fırlayıp günümüze gelivermiş gibi gezmesi
eğlenceli, daha anlaşılır bir kente dönüşmüş. Medeniyetin doğuşuna yönelik,
geçmişe dair iz sürerken; Neolitik Dönem’in metropol kentlerinden biri olan Çatalhöyük,
görülmesi gereken yerler listesinin en başına konması ve gidilip görülmesi
gereken bir tarihi alan.</p><p><br /></p>
<!--Google tag (gtag.js)-->
<script async="" src="https://www.googletagmanager.com/gtag/js?id=G-7X7R9PZR0E"></script>
<script>
window.dataLayer = window.dataLayer || [];
function gtag(){dataLayer.push(arguments);}
gtag('js', new Date());
gtag('config', 'G-7X7R9PZR0E');
</script>
Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-63888753433483139062022-11-14T15:44:00.003+03:002023-11-05T20:46:47.329+03:00Frig başlığı.. namı diğer liberty cap <p> Tanrıça Athena bir gün sazlıklar içinde dolaşırken, kamıştan iki delikli bir kaval yapar. Kavalı ağzına götürüp çalmaya başlayınca çıkan sesi çok hoşuna gider ve Olimpos'ta tanrılar arasında bu güzel sesli aletin reklamını yapar aklı sıra. Gelin görün ki tanrılar çıkan sese hayranlık göstermek şöyle dursun, güzellikte rakibi iki tanrıça Hera ve Afrodit Athena'ya bakıp kıkırdayarak izlerler kavalı çalışını.</p>Frigya'da bir su kenarında kavalını öttürürken, suda kendisini izleyen tanrıça bir de ne görsün? Kavalı çalarken yanakları şişmiş, güzelim gözleri pörtlemiş, çirkin mi çirkin bir kıza dönüşmüş. Hera ve Afrodit'in neden kendisine güldüklerini anlayan Athena öfkeyle kavalı yere fırlatır. Kavalı yere atmak öfkesini yatıştırmaya yetmez bir de üstüne lanetler bu güzelim sesli aleti ve bunu yerden alıp çalacak kişiyi.<span><a name='more'></a></span><div>Dionysos'un alayındaki satyrlerden biri olan Marsyas bir gün kırlarda dolaşırken ayağına takılan iki delikli kamış parçasını görür, Athena'nın lanetinden bi haber kavalı alıp, ağzına götürdüğünde sihirli ezgiler yayılır etrafa. Kavaldan çıkan sesler öyle güzeldir, öyle içlidir ki dağlar taşlar inlemeye başlar.<br /><br />Marsyas kavaldan çıkan sesi öyle sever ki etrafta Apollon'un lirinin bile bu kadar güzel ses veremeyeceğini söyler. İnsanlar arasında yayılan bu söylenti Apollon'un da kulağına gider tabi. Marsyas kavalından çıkan sesin güzelliğinden emin, tanrı Apollon'la yarışmayı bile göze alır.<br /><br />Apollon yarışa girmeyi kabul eder ama bir şartı vardır; yarışmanın galibi yenilene dilediği cezayı verecektir. Şartı kabul eden Marsyas'la Apollon ilham perileri Müz'lerin, kimilerine göre ise Tmolos tanrısının (Bozdağ) hakemliğinde başlarlar yarışa.<br /><br />Apollon'un tanrısal lirinin yanında, Marsyas'ın kavalının içli sesi jüriyi kararsız bırakır ve yarışma sonuçsuz kalır. Bunun üzerine Apollon çalgıları ters çevirip çalmayı, hatta çalarken şarkı söylemeyi teklif eder ve lirini ters çevirip başlar çalmaya; çalarken de tanrısal sesiyle ezgiler söylemeye. Zavallı Marsyas ne yapsın? Kavalı tersinden ancak verilen nefesi üfleyip, söyleyeceği ezgileri de ağzına tıkamaktadır. Apollon'un oyununa geldiğini anlar ama jüri karara varmıştır bile.<br /><br />Apollon'un galibiyetini ilan eden jüriye izleyici olarak orada bulunan Frigya kralı Midas itiraz eder ve Marsyas'ın daha güzel çaldığını söyler. Yarışmanın başında yenenin dilediği cezayı vereceği kuralını öne süren Apollon Marsyas'ı bir çam ağacına bağlayarak derisini yüzüp şarap tulumu yapar. Korkunç işkenceler içinde can verir zavallı Marsyas. Haksızlığı dile getiren Midas'tan öfkesini ise kulaklarını uzatıp eşek kulağına benzeterek alır.<br /><br />Marsyas'ın haline üzülen Müz'lerin ve Nymphelerin (Periler) göz yaşlarına karışan Marsyas'ın gözyaşı ve kanlarıyla bir nehir oluşur orada. Afyon'un Dinar ilçesinde antik çağda Efes'ten sonra Anadolu'nun ikinci büyük kenti olan Apamai (Kelenai) kentinde yer alan Büyük Menderes nehrini besleyen kaynaklardan biri olan Suçıkan 'ın bu efsanenin geçtiği yer olduğu kabul edilir. Herodot kitabında Apameia kentinde Marsyas'ın tulum yapılmış derisinin asılı olduğunu söyler.<br /><br />Marsyas'a yaptığına pişman olan Apollon, lirini yere atarak kırıp uzun bir süre çalmaz ve Marsyas'ı da bir ırmağa dönüştürür. Bu ırmak günümüzde Çine Çayı denen, Marsyas Irmağıdır.<br /><br />Marsyas ve Apollon arasındaki yarışma insan doğasının Apollon ve Dionysos yönleri arasındaki ezeli mücadelesini sembolize eder. Apollon akıl ve ölçülü güç, denge ve ağırbaşlılığı simgelerken, Dionysos insanın yaratıcılığı, doğallığı, içinde barındırdığı taşkın gücü belki de içindeki çocuğu simgeler. Bu sebepledir ki Dionysos'un sembolü şaraptır. Çünkü şarap insanın içindeki doğallığı dışa vurmasını sağlayan bir aracıdır. Akıl sürekli duyguları baskılamaya öldürmeye, yontup eğip bükmeye çalışır. İşte aklın sembolü Apollon'un, Dionysos'u temsil eden Marsyas'ın derisini yüzmesi ardından pişmanlık duyması; kişinin aklı ve duygularıyla olan savaşı, aklın içindeki yaratıcı gücü baskılayıp öldürmesi ve bundan doğan pişmanlık ve mutsuzluğunu anlatır.<br /><br />Kimi filozoflara göre inandığı doğruları söylemekten vaz geçmeyen ve kendisine söylemlerini değiştirmesi için yapılan önerileri ''Derimi yüzüp tulum yapsınlar'' diyerek reddeden Sokrates Marsyas'a benzetilir ve sadece hile yoluyla mağlup edilebilen bir bilge olduğu söylenir. Roma'da uzun süre saygı gören Marsyas ezilmiş halk için bir özgürlük sembolü görevi görür.<br /><br />Çoban Marsiyas'la tanrı Apollon arasında yapılan müzik yarışmasında, tanrıdan yana değil haklıdan yana taraf olduğu için, kulakları eşek kulağı gibi uzatılan kral Midas'ın kulaklarını kapatan sivri Frig başlığı, özgürlük ve onur mücadelelerinin simgesi olur dünyada. Roma döneminde özgürlüğüne kavuşan köleler Frig başlığı giyerler. 1789 Fransız ihtilalinde devrimcilerin simgesi, başlarına geçirdikleri Frig Başlıklarıdır (Liberty Cap). 18. yy'da Amerika'da yapılan bağımsızlık savaşının simgesi armalara işlenen Frig Başlıklarıdır. Frig başlığı Küba'dan Uruguay'a pek çok ülkenin armasına işlenir. Ve bir kuşağın idolü, çizgi romandan diziye uyarlanan, sosyalist imgeler içerdiği için gösterimi yasaklanan, Gargamel'e karşı sürekli özgürlük mücadelesi veren Şirinler'in başını süsleyen başlık da tesadüfi seçilmiş bir başlık değil, özgürlük başlığı, yani Frig Başlığı'dır.<br /><br />Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesinde öğretim görevlisi flütist ve besteci sayın Doç.Hakan Halit Turgay Marsyas ve Apollon arasındaki müzik yarışması ve Frig Başlığını notalara dökerek harika bir eser ortaya koymuş. Gilindere Mağarası ve Halikarnassos Mausoleumu gibi Anadolu'nun doğal, tarihi ve kültürel alanlarına dair besteleri olan ve besteleri uluslararası alanlarda ödüller kazanan kıymetli sanatçımızı kutluyor ve bu eserinin de yolunun açık dinleyicisinin bol olmasını temenni ediyorum.<div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="262" src="https://www.youtube.com/embed/zjgYzSt3wx0" width="320" youtube-src-id="zjgYzSt3wx0"></iframe></div><br /><div><br /></div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script></div>
<!-- Google tag (gtag.js) -->
<script async src="https://www.googletagmanager.com/gtag/js?id=G-7X7R9PZR0E"></script>
<script>
window.dataLayer = window.dataLayer || [];
function gtag(){dataLayer.push(arguments);}
gtag('js', new Date());
gtag('config', 'G-7X7R9PZR0E');
</script>
Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-41766890732721181972022-09-03T10:56:00.001+03:002022-09-03T10:57:31.175+03:00Siluet<div style="text-align: center;"> <b><i>Siluet</i></b></div><div style="text-align: center;">Göklerde süzülen</div><div style="text-align: center;">kuş misaliydin;</div><div style="text-align: center;">gölgenin değdiği</div><div style="text-align: center;">her yerin hakimiydin...</div><div style="text-align: center;">Bir kanadın</div><div style="text-align: center;">okşarken suların çehresini</div><div style="text-align: center;">diğer kanadınla</div><div style="text-align: center;">sahiplenirdin</div><div style="text-align: center;">dağları tepeleri;</div><div style="text-align: center;">aklının kestiği her nesneyi...</div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;">Buluşurdu gökle deniz</div><div style="text-align: center;">ufuk çizgisinde birleşip;</div><div style="text-align: center;">yol verip açılırlardı</div><div style="text-align: center;">sen geçerken dize gelip...</div><div style="text-align: center;">Bulutlar olmuşken</div><div style="text-align: center;">güneşe perde;</div><div style="text-align: center;">hiç su yanar mı deme,</div><div style="text-align: center;">yolunu aydınlatırdı</div><div style="text-align: center;">denizden bir meşale.</div><div style="text-align: center;">Ezelini bilsen de</div><div style="text-align: center;">kainat serilince önüne;</div><div style="text-align: center;">meydan okudun</div><div style="text-align: center;">her daim ebediyete</div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;">Bitti işte evrene</div><div style="text-align: center;">sahipliğin...</div><div style="text-align: center;">Her şey yerli yerinde</div><div style="text-align: center;">lakin</div><div style="text-align: center;">göçücü kuş misali</div><div style="text-align: center;">tek sahip olduğun</div><div style="text-align: center;">kanatlarınla</div><div style="text-align: center;">sen de uçup gittin...</div><div style="text-align: center;">Geride kalan</div><div style="text-align: center;">ne bedenin ne de sensin;</div><div style="text-align: center;">gerçi o da geçici</div><div style="text-align: center;">resimlerdeki siluetin...</div><div style="text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQXwkDy70IwKMCXHqeG2mjd-jIFZubH9UC12gKahMnXJFgIqConrAbKXzB3OKp0ScalYznczq3N0Kf_opv2sUJOqX4MjnE9JLhax4p7Jb9cOAfvkm0z8_9o0d2EGmfx0nl822bA51VQn0Z8X9gvbfcxm1PYRKHHysx76mAQ-X92F0y0qbYdvDzbjMa/s756/silüet.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Neriman Deniz Şiirleri" border="0" data-original-height="568" data-original-width="756" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQXwkDy70IwKMCXHqeG2mjd-jIFZubH9UC12gKahMnXJFgIqConrAbKXzB3OKp0ScalYznczq3N0Kf_opv2sUJOqX4MjnE9JLhax4p7Jb9cOAfvkm0z8_9o0d2EGmfx0nl822bA51VQn0Z8X9gvbfcxm1PYRKHHysx76mAQ-X92F0y0qbYdvDzbjMa/w320-h240/silüet.jpg" title="Siluet" width="320" /></a></div><br /><div style="text-align: center;"><br /></div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-55705586260098631382022-02-08T19:09:00.001+03:002022-11-21T01:44:58.718+03:00Hitit Kralı II. Murşili'nin Veba Duası<p>Anadolu'nun yerli halklarından olan ve M.Ö 3. binlerden itibaren buradaki varlıkları belgelerle bilinen Hititler Anadolu'daki ilk merkezi krallığı da kuran halktır. M:Ö 1650 yılında kurulan ve başkenti Hattuşa (Boğazkale, Çorum) olan krallık ilerleyen yıllarda güçlü bir imparatorluğa dönüşür.</p><p>Binden fazla tanrıya tapan ve çok dindar olan Hitit toplumunda salgın hastalıklar (veba, kolera , tifo gibi)
kızdırılan tanrıların, halkı cezalandırmak için yaptıkları bir iş olarak kabul edilirdi.
Böyle durumlarda salgını durdurması için özel törenler düzenlenir ve dualar edilirdi. Bu örneklerden biri de Hitit krallarından II. Murşili’nin (1321-1295) “veba duası” ismi verilen yakarışıdır:</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJcA2hvjYWIHwCtHWMH5jVSpe8jAaZ-2zgwIRch_APcySUCvp_so0IF-rQNIZEzIZwTfG7vkp75Hes5qA7ZTsL4jNAv6cxaaiRT8Y_4eQwwL_Wm9WI7eiSC6BkplOurksCO5HTWUI1GMpU5tAMeCmFIedpJQZQ8xe42qKKGc_v7BG5tplc-PNvHAlp/s685/II. Murşili Veba Duası.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="arkeorehber" border="0" data-original-height="490" data-original-width="685" height="286" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJcA2hvjYWIHwCtHWMH5jVSpe8jAaZ-2zgwIRch_APcySUCvp_so0IF-rQNIZEzIZwTfG7vkp75Hes5qA7ZTsL4jNAv6cxaaiRT8Y_4eQwwL_Wm9WI7eiSC6BkplOurksCO5HTWUI1GMpU5tAMeCmFIedpJQZQ8xe42qKKGc_v7BG5tplc-PNvHAlp/w400-h286/II. Murşili Veba Duası.jpg" title="Hitit Kralı II. Murşili'nin Veba Duası" width="400" /></a></div><div style="text-align: left;"><span><a name='more'></a></span><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;">Ey Hatti’nin fırtına tanrısı, benim efendim, </div><div style="text-align: center;">ve ey siz, benim efendim olan bütün tanrılar </div><div style="text-align: center;">Doğrudur,</div><div style="text-align: center;"> İnsan günah işler. </div><div style="text-align: center;">Benim babam da günah işledi, </div><div style="text-align: center;">Hatti’nin fırtına tanrısının, </div><div style="text-align: center;">benim efendimin sözünü dinlemedi. </div><div style="text-align: center;">Ama ben, hiç günah işlemedim. </div><div style="text-align: center;">Doğrudur,</div><div style="text-align: center;"> Babanın günahı oğluna da geçer.</div><div style="text-align: center;"> Bana da babamın günahı geçti. </div><div style="text-align: center;">Şu anda Hatti’nin fırtına tanrısına, benim efendime, </div><div style="text-align: center;">Ve efendim olan bütün tanrılara iletirim ki,</div><div style="text-align: center;"> doğrudur, biz bunu yaptık. </div><div style="text-align: center;">Ve şimdi ben babamın günahını doğruladığıma göre, </div><div style="text-align: center;">Ey Hatti’nin fırtına tanrısı, ey benim sahibim, </div><div style="text-align: center;">ve ey benim sahibim olan bütün tanrılar, </div><div style="text-align: center;">Niyetiniz artık değişsin! </div><div style="text-align: center;">Artık! Benim için de yeniden dostça şeyler düşünün! </div><div style="text-align: center;">Ve artık vebayı Hatti ülkesinden kovun! </div><div style="text-align: center;">Sizlere. </div><div style="text-align: center;">Ülkem için, </div><div style="text-align: center;">Ülkemi vebadan kurtarmanız için, </div><div style="text-align: center;">kefaret kurbanları sunuyorum. </div><div style="text-align: center;">Bu acıları çekip çıkarın yüreğimden benim, </div><div style="text-align: center;">Ruhumdan bu korkuları alın benim.</div></div><p>Deprem, sel, tsunami grip, covid, salgın hastalık; binlerce yıldır hepsinin inanılan sebebi belli... 3500 yıldır hiç bir şey değişmedi. İlim, bilim nafile, ne kadar ilerlese de belli ki sürmeye devam edecek bu toprakların bilime direnen cehaleti.</p><p><br /></p>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-55721400870539354452022-02-08T19:07:00.001+03:002022-02-08T19:07:25.407+03:00Sarı Çiğdem<p> </p>Hani çocuktum ya bir zamanlar <br />sarı çiğdem?<br />Sen daha iyi bilirsin<br />nasıl bir şey olduğunu...<br />Ben bir kez yaşadım <br />o duyguyu;<br />sen her bahar yeniden doğar,<br />yeniden yaşarsın<br />çocukluğunu.<br /><br /><br />Yağmurun ıslattığı toprağı<br />güneş kucaklardı ya hani<br />ısıtır can verirdi?<br />Yavaşça çıkarırdın başını<br />güneşin kucağında <br />yeniden doğup yeşerirdin,<br />dolu dizgin gelen<br />baharın müjdecisiydin.<br />Nasıl da yükselirse<br />güzel bir kadın başı<br />zarif gerdanının üstünde;<br />narin bedeninde <br />öyle bir incelikle<br />uzanırdın güneşe<br />açmaya hazır sarı çiçeğinle...<br /><br /><br />İşte o çocukluk günlerimde<br />doğanın bana sunduğu<br />kıymetli bir hediyeydin.<br />Bakışlarım önümde<br />çocukça bir neşeyle<br />bulmaya çalışırken seni ben<br />ayaklarımın dibinde<br />bitiverirdin hemen...<br />Ellerim uzanarak beline<br />seni usulca topraktan ayırırdı;<br />minicik köklerin <br />baldan bile tatlıydı,<br />damağımda <br />güzel bir lezzet bırakırdı.<br /><br /><br />O minicik tat için <br />değer miydi ömrümü <br />yarıda kesmek dersen?<br />Çocukluk işte...<br />Senin çiçeğin gibi<br />tazeciktim<br />görebilmek için güneşi<br />toprağın altında<br />aylarca beklediğini<br />ve yaşamın kıymetini<br />nereden bilirdim?<div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSt0Jq0_YV-5M-Df0d2bakJW7F9c9pbyowkKLl9ErqQfZakrd-xcoWjlnlB8mLlab_C42nNCDLgB64ClhxjeJ-hs27bHiuJwvitqgeOUpAoeGqqql-PbhHV9ItMxsJjCJdZlwHc4VnaJMFiOvGheu7X4sXfcN8jwgO9DJCufrPbTIGyfysE0o3cJCv/s614/sarı çiğdem.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Neriman Deniz" border="0" data-original-height="614" data-original-width="541" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSt0Jq0_YV-5M-Df0d2bakJW7F9c9pbyowkKLl9ErqQfZakrd-xcoWjlnlB8mLlab_C42nNCDLgB64ClhxjeJ-hs27bHiuJwvitqgeOUpAoeGqqql-PbhHV9ItMxsJjCJdZlwHc4VnaJMFiOvGheu7X4sXfcN8jwgO9DJCufrPbTIGyfysE0o3cJCv/w282-h320/sarı çiğdem.jpg" title="Sarı Çiğdem" width="282" /></a></div><br /><div><br /></div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-57315059733756534812022-02-08T18:08:00.001+03:002022-02-08T18:08:27.538+03:00Güneş<h2 style="text-align: center;"> Güneş</h2><div style="text-align: center;">Sitem edesim var AY'a</div><div style="text-align: center;">ne uzattı gölgemi</div><div style="text-align: center;">olduğundan iki kata</div><div style="text-align: center;">ne de bir yudum şarapla</div><div style="text-align: center;">yıkayıp ışığında</div><div style="text-align: center;">yatırdı kaygısız bir uykuya...</div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;">Mahkum etti buz gibi biraya</div><div style="text-align: center;">aklımda mutlu bir tasa</div><div style="text-align: center;">bıraktı güneşin kucağına...</div><div style="text-align: center;">Ya susarsa</div><div style="text-align: center;">kuşların bestelediği şarkılar,</div><div style="text-align: center;">toprağa düşen çiçek tohumu gibi</div><div style="text-align: center;">biteviye tazelenip</div><div style="text-align: center;">yüreğe dokunan türküler?</div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;">Ya istila ederse çiçekleri</div><div style="text-align: center;">bal yapmayan arılar,</div><div style="text-align: center;">solarsa genzi okşayan</div><div style="text-align: center;">baharın habercisi kokular?</div><div style="text-align: center;">Ya bütün kaygıları</div><div style="text-align: center;">mavisinde yıkayan deniz</div><div style="text-align: center;">olursa kara bulutlara esir?</div><div style="text-align: center;">Ya eksilirse gün</div><div style="text-align: center;">bırakırsa yerini karanlığa</div><div style="text-align: center;">ve hemencecik biterse</div><div style="text-align: center;">güneşten çalınmış bu rüya?</div><div style="text-align: center;"><br /></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWNrwMLMZCglNrcqFDvy7fao1Ut-zHCom3UCZc0FYyxWGqczTygvmksp7Y6kUEoxAqJvDLlmdGfHxVp4qIpzL22zDL18SRSOztkOT4-r4srE-t1UInQlgBkHl7N2pmqrrOJAFbUsX57GeJzxd4gwPYcvQeejDZilbfD-cNuojCspo03XsEhj96sPsS/s1040/neriman deniz.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Neriman Deniz" border="0" data-original-height="1040" data-original-width="432" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWNrwMLMZCglNrcqFDvy7fao1Ut-zHCom3UCZc0FYyxWGqczTygvmksp7Y6kUEoxAqJvDLlmdGfHxVp4qIpzL22zDL18SRSOztkOT4-r4srE-t1UInQlgBkHl7N2pmqrrOJAFbUsX57GeJzxd4gwPYcvQeejDZilbfD-cNuojCspo03XsEhj96sPsS/w166-h400/neriman deniz.jpg" title="Güneş" width="166" /></a></div><br /><div><br /></div></div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-39032421359313647062021-12-23T00:18:00.002+03:002022-11-21T01:45:21.264+03:00Antik çağda migren tedavisiHiç kimse yoktur ki hayatında bir kez bile baş ağrısı çekmemiş olsun. Bir baş ağrısı çeşidi olan Migren sözcüğü, Grekçe “başın yarısı” anlamına gelen hemikranon (hemi + kranon) sözcüğünden türemiş. <div><br /></div><div>Antik çağda inanışa göre migren nöbetlerine Antaura adındaki dişi bir cin (daimon) neden olmaktadır O nedenle bu hastalığa yakalanan insanlar, üzerlerinde, papyrus veya altın, gümüş, bakır ya da bronz yaprak (lamella) üzerine yazılmış bir büyüden oluşan bir migren muskası (amulet) taşırlar ve böylelikle iyileşmeyi umarlardı. </div><div><br /></div><div>Denizlerden çıkıp gelen Antaura’nın adı “ters rüzgar” (anti+aura) anlamına gelmekte ve onun gönderdiği rahatsız edici rüzgarlar şiddetli migren nöbetlerine neden olmaktaydı.<div><span><a name='more'></a></span><div><br />Avusturya’daki Altenburg adlı Roma askerî kolonisinde bulunmuş olan ve İ.S. 3. yüzyıla tarihlenen bir lahitteki kişisel eşyalar arasında ilginç bir Grekçe muska yer almaktadır. Gümüş bir yapraktan oluşan bu muska, üzerinde taşıyanı migren’e karşı korumak üzere hazırlanmış bir büyüdür.<br />Alt kısmı eksik olan bu büyünün çevirisi şöyledir:</div><div><br />«Migren’e karşı: Antaura denizden çıkıp geldi ve önce dişi bir geyik gibi, sonra da bir inek gibi haykırdı.<br />Ephesos’lu (tanrıça) Artemis onu buldu ve şöyle seslendi:<br />- Nereye gidiyorsun Antaura ?<br />Antaura cevap verdi:<br />- Başın yarısına (migren’e) gidiyorum.<br />Artemis:<br />- Hayır, başın yarısına (migren’e) gitme! ...».(Prof. Dr Hasan Malay)<br /><br />Büyünün kimin için yapıldığının belirtilmemiş olması, bunun kalıtsal migren’i olan bir ailenin farklı bireyleri tarafından taşınmış olduğunu gösteriyor olabilir. Dahası, harf şekillerine bakarak İ.S. 1. yüzyıla ait olması gereken bu muskanın İ.S. 3. yüzyıla ait bir mezarda çıkması, onun bu ailedeki değişik kimseler tarafından 200 yılı aşkın bir süre taşınmış olduğunu göstermektedir.<br />Son kısmı noksan olsa da, Artemis Antaura’ya bir başka yere (örneğin, dağlara) gitmesini emretmiş olmalıdır. Nitekim bu büyünün Ortaçağ’da Hristiyanlar tarafından hala kullanılmakta olan bir versiyonunda Artemis’in yerini İsa Peygamber almıştır:<br /><br />«Başağrısına Karşı Migren Duası:<br />Migren, denizden gösteriş içinde ve gürültü çıkararak geldi ve Efendimiz İsa onu bulup sordu:<br />- Nereye gidiyorsun, ey başağrısı ve migren ve kafada ve gözlerde ağrı, yanma, gözyaşı ve baş dönmesi ?<br />Başağrısı, Efendimiz İsa’ya cevap verdi:<br />- Kulunuz filancanın başına yerleşmeye gidiyoruz.<br />Efendimiz İsa ona şunu dedi:<br />- Bak, benim kuluma gitmeyeceksin! Aksine, hepiniz defolun ve sarp dağlara çıkıp bir boğanın başına yerleşin! Orada et yer, kan içer, gözleri tahrip eder, baş ağrıtır ve bunlarla gururlanır, dans edebilirsiniz. Ama bana itaat etmezseniz, sizi orada, ne bir köpeğin havladığı ve ne de bir kuşun öttüğü yanardağın üzerinde yok ederim! ...».</div><div><br /><div style="text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-cKxmJ8E9rOA/X3C5ESQJFqI/AAAAAAAAEYQ/If86onYKKlYRue80zKfHOA4QAp9GtBPoACLcBGAsYHQ/s532/95955817_2490175411297695_7299037761225359360_n.jpg"><img alt="migren" border="0" data-original-height="461" data-original-width="532" height="345" src="https://1.bp.blogspot.com/-cKxmJ8E9rOA/X3C5ESQJFqI/AAAAAAAAEYQ/If86onYKKlYRue80zKfHOA4QAp9GtBPoACLcBGAsYHQ/w400-h345/95955817_2490175411297695_7299037761225359360_n.jpg" title="antik çağda migren tedavisi" width="400" /></a></div></div></div></div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-1091176393002598232021-02-05T21:40:00.006+03:002022-11-21T01:46:13.751+03:00akakios mezar epigramı<p class="MsoNormal"><span style="font-family: inherit;"><span style="line-height: 115%;">Frigya Bölgesi'nde, Appia/Soa'da (Altıntaş, Kütahya ) </span>Geç Roma-Erken Bizans Dönemine tarihlenen <span style="line-height: 115%;">Hıristiyanlık Dönemi'ne ait bir stel (mezar taşı) ele geçmiş. </span><span style="line-height: 115%;">Akakios isimli bir Hıristiyanın mezar taşı olan stelin yazıtı da uzun bir
mezar epigramıdır (mezar şiiri). A</span>dı “kötülük yapmayan” anlamına gelen<span style="line-height: 115%;"> Akakios şiirde açıkça Hıristiyan olduğunu
belirtmese de kullandığı ifadelerden onun Hıristiyanlığı kabul etmiş olduğu
anlaşılmakta. </span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: inherit;"><span style="line-height: 115%;">Yazıtın ilk satırında vezinsiz olarak </span>steli yapan Dokimeion'lu ustanın adı yazılı. Bu satırdan sonraki <span style="line-height: 115%;">uzun kısım ise vezinlidir. </span></span><span style="font-family: inherit;">Şiirden, hayatında sadece bir kez evlenmiş ve sonra da 30 sene dul yaşamış olduğu anlaşılan Akakios'un belki de o dönemde çok katı ahlâk kurallarına
sahip bir Hıristiyan tarikatına mensup olduğu düşünülmekte. Kendisi için seçtiği mezar
taşının biçimi de bu tezi desteklemekte. </span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: inherit; line-height: 115%;"><span></span></span></p><a name='more'></a><span style="font-family: inherit; line-height: 115%;">Akakios kendisi için son derece sade
ve üzerinde basit bir çelenk dışında özellikle hiçbir betim olmayan bir mezar
taşı yaptırmış. Buradan da </span><span style="font-family: inherit;">Tevrat
'ın(Eski Ahit ) bütün resim ve tasvirleri kesin şekilde yasaklamış olmasının getirdiği
katı tutumun derin izleri seçilmekte. </span><span style="font-family: inherit;">İncil 'in
(Yeni Ahit )(dolayısıyla Hıristiyanlığın) ilk zamanlarda </span><span style="font-family: inherit;">Tevrat 'tan
çok etkilendiği bilinmekte.</span><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: inherit;">Bana göre yazıtta ilginç olan ise günümüzle olan benzerliği. Akakios her ne kadar Hristiyanlığı kabul etmiş olsa da epigramda hem pagan inançlarının hem de Protesilaos örneğiyle kendisinden neredeyse onsekiz asır önceki kültürün izleri sürmekte. Akakios'un mezar şiiri son yıllarda dinlerle arasına mesafe koymaya çalışan, inanmakla reddetmek arasında gidip gelen pek çok insanın ikilemine ve tarih içinde dinlerin geçiş dönemine güzel bir örnek. </span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: inherit;">Şiirde adı geçen ve kızının kaderini benzettiği Protesilaos yeni evlenip Troya savaşına katılan ve savaşta ilk ölen savaşçılardan biri. Hristiyan inançlarına göre cennet-cehennem olgusu esas olsa da putperestlerin ahireti Hades'i de tam olarak reddedemediği belli.</span></p><p class="MsoNormal"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJtmYlJJqo6X4t2hjMwuhZhn1PYUvQlFJuWqaiCEMdKziyk4aZSs8HBBE_HBRnh77vUsKacnnItMfWNGwCC7xNXXh_Cai8lZ-c9n3rRyGSpzEwK9JxLRtcO-LuZUcNSi849wCftzvCs2Eu/s592/akakios+mezar+%25C5%259Fiiri.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="akakios mezar şiiri" border="0" data-original-height="592" data-original-width="351" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJtmYlJJqo6X4t2hjMwuhZhn1PYUvQlFJuWqaiCEMdKziyk4aZSs8HBBE_HBRnh77vUsKacnnItMfWNGwCC7xNXXh_Cai8lZ-c9n3rRyGSpzEwK9JxLRtcO-LuZUcNSi849wCftzvCs2Eu/w238-h400/akakios+mezar+%25C5%259Fiiri.png" title="akakios mezar epigramı" width="238" /></a></div><br /><span style="font-family: inherit;">Bu eseri Dokimeion'lu usta Aurelius Athenodotos yaptı. <br />Şu toprak bağrında aklıselim sahibi Akakios'u saklıyor, <br />Menodoros'un oğlunu, gerçekten de Tanrı'nın sevgili kulunu, <br />vatanında her yönden saygın olan, otuz yıl boyunca dul kalan, <br />sadece bir kadınla evlenen ve dünyaya sadece Lukilla isminde, <br />aklıselim sahibi ve babasına gurur veren bir (kız) evlat getiren (adamı). <br />Verdi kızını, kendi yeğeni Trophimos'a, yaşlılığında ona bakması ümidiyle. <br />Ama talihsiz bir evlilikti onlarınki, <br />yaşayamadı (Lukilla) onunla onsekiz ay bile. <br />Çünkü kader iplerini anne ve kızın, eşit örmüşlerdi zalim Moiralar <br />tıpkı Protesilaos'ta olduğu gibi! <br />Ama saygıdeğer (annesi) Domna kendi mezarında yatıyor; <br />Otuzundayken terkeyleyip gitmişti kızını. <br />Dört sene sonra yine, kızı da gitti babasından önce! <br />(Şimdi) burada, babasıyla birlikte, yatıyor dedesinin mezarında! <br />Ey er kişiler! Yaşlılar, yaşıtlar ve de gençler! <br />Oldu mu ihtilafım içinizden biriyle? <br />Ne bir genç, ne de bir yaşlıyla? <br />Vatanım tarafından konuldum büyük bir saygıyla toprağa. <br />Belki Tanrı buyruğu idi benim için: ya gitmek Hades'e (putperest ahretine) </span><div><span style="font-family: inherit;">ya da Paradis'e (inananlar ahretine = cennete)!</span></div><div><span style="font-family: inherit;">Dilerim alırsınız sizler de ödülünüzü bizzat ölümsüz Tanrı'dan, <br />ama bundan bana ne artık, şu fani dünyayı terkeyledim ben! <br />Tanrı ben evladına koydu kurtarıcı nişanını. <br />Ölümlü biri olarak, ulaştım İbrahim'in ölümsüz kucağına <br />Tanrı'ya kulum, cennet mekânım!</span></div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-78936323791603149602021-02-05T21:38:00.002+03:002021-02-07T13:35:22.960+03:00YAKA<p></p><div style="text-align: left;"><span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white;">iki yakalıydı yaşadığımız yer</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">hangi yakada duracağın</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">bazen şans bazen kader</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">insanoğluysa çoğunlukla</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">iki arada gezer</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">Kimi zaman bir yakaya yanaşır</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">boyalı bir tekne gibi</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">ya alacağı vardır</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">ya da kıyıda bırakmak istediği</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">ne kadar kalacağı hep şüpheli</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">atsa da demiri</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">hep karşı yakaya geçmek niyeti</span><br style="background-color: white;" /><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">Kimi zaman kök atar bir yakaya</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">ne kadar salsa da dal budak</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">bedeni olsa da o yakada tutsak</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">savrulur öte yakaya yaprak yaprak</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">Çok azında vardır ortalardan</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">ileriye bakma isteği vasatı yıkarak</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">olmuştur artık alışkanlıklarıyla ahbap</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">Bir yakadan diğerine akarak</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">savurur zamanı yel değirmeni gibi</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">kah bir mevsim kah bir saat</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">sonuçta iki yakayı da geride bırakarak</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">ortada noktalanır hayat</span><br style="background-color: white;" /><span style="background-color: white;">N.DENİZ</span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-418443ZuaDk/YB0kJdOKr5I/AAAAAAAAEho/bcjpl3C83fQkuPkVWI4JMuYryBQKg6FAACLcBGAsYHQ/s3349/20181207_135126_HDR.jpg4.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="neriman deniz şiirleri" border="0" data-original-height="1938" data-original-width="3349" height="185" src="https://1.bp.blogspot.com/-418443ZuaDk/YB0kJdOKr5I/AAAAAAAAEho/bcjpl3C83fQkuPkVWI4JMuYryBQKg6FAACLcBGAsYHQ/w320-h185/20181207_135126_HDR.jpg4.jpg" title="yaka şiiri" width="320" /></a></div><br /><p></p>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-9266791120415472222021-02-05T21:37:00.000+03:002021-02-05T21:37:04.794+03:00SARMAŞIK<span style="font-family: inherit;">Sarmaşık dolanıp da<br />ulu bir çınar ağacına<br />kurtulup karanlıktan<br />kavuşunca ışığa;<br />unutur hayasızca<br />bir metrelik alanda<br />nasıl çıktığını doruğa...<br />Hırçın bir dolanmayla<br />keser çınarın dallarının<br />temasını havayla<br />ve başlar aşağıda<br />kendi kökleriyle yükselen<br />irili ufaklı ağaçlara<br />tepelerden bakmaya..<br /><br />Ulaşsan da çınarın<br />dallarında zirveye sen;<br />kendine hayat veren<br />doğaya ihanet eden<br />tıpkı insanlar gibi,<br />bir asalak kenesin<br />boğduğun çınarın<br />kanıyla beslenen...<br />Dünyadaki kısacık ömrün<br />çabucak tükenecek;<br />çınara sımsıkı dolanan kolların<br />yavaşça gevşeyecek,<br />kuruyan bedenin<br />çınarın köklerine düşecek<br />ve ulu çınar senin<br />toprağa karışan bedeninle<br />yeniden beslenecek.<br /><br />İşte insanız ya<br />ha sarmaşık ha biz...<br />İleri gitmek varken<br />nedir yükselmek için<br />şuursuzca bu gayret<br />ve yaşamak için<br />doğaya ihanet?<br />Bakmamak lazım<br />üç metrelik alanda<br />nereye çıktığımıza<br />ve aşağılarda<br />kimleri bıraktığımıza;<br />nihayetinde hayat kısa<br />bizler de geleceğiz dize,<br />geride kalanların<br />desen olacağız<br />bastığı topraktaki ize...<br />O yüzden diyorum<br />tutunacak yer değil;<br />yürüyecek yol lazım bize.<br />N.DENİZ<br /> </span><p>
</p><div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-CsxaQYdeCUw/YB0olGzJwhI/AAAAAAAAEh0/o28RpEw5CUcuIe_4BtoRXHX5boOD9Ey8ACLcBGAsYHQ/s2048/125348559_10158550190494336_6707194498524310076_o.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="sarmaşık şiiri" border="0" data-original-height="1212" data-original-width="2048" height="189" src="https://1.bp.blogspot.com/-CsxaQYdeCUw/YB0olGzJwhI/AAAAAAAAEh0/o28RpEw5CUcuIe_4BtoRXHX5boOD9Ey8ACLcBGAsYHQ/w320-h189/125348559_10158550190494336_6707194498524310076_o.jpg" title="neriman deniz şiirleri" width="320" /></a></div><br /><p></p><p><br /></p>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-83446484514455461362021-02-05T21:35:00.000+03:002021-02-05T21:35:09.459+03:00KÖPRÜ<div style="text-align: left;"><span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; font-size: 15px;">bir su kütlesi üzerinde</span><br style="background-color: white; font-size: 15px;" /><span style="background-color: white; font-size: 15px;">akıp giderken hayatımız;</span><br style="background-color: white; font-size: 15px;" /><span style="background-color: white; font-size: 15px;">farklı farklıdır</span><br style="background-color: white; font-size: 15px;" /><span style="background-color: white; font-size: 15px;">geleceğe ulaşma kaygımız.</span><br style="background-color: white; font-size: 15px;" /><span style="background-color: white; font-size: 15px;">Kimi köprüdür bir kıyıdan</span><br style="background-color: white; font-size: 15px;" /><span style="background-color: white; font-size: 15px;">diğer kıyıya uzanan;</span><br style="background-color: white; font-size: 15px;" /><span style="background-color: white; font-size: 15px;">kendisi ulaşırken karşıya</span><br style="background-color: white; font-size: 15px;" /><span style="background-color: white; font-size: 15px;">başkalarını da sırtında taşıyan,</span><br style="background-color: white; font-size: 15px;" /><span style="background-color: white; font-size: 15px;">kimi köprünün üstünden</span><br style="background-color: white; font-size: 15px;" /><span style="background-color: white; font-size: 15px;">akıp giden insan...</span><br style="background-color: white; font-size: 15px;" /><span style="background-color: white; font-size: 15px;">Biri direnirken hem zamana</span><br style="background-color: white; font-size: 15px;" /><span style="background-color: white; font-size: 15px;">hem taşıdığı yüke köprü misali;</span><br style="background-color: white; font-size: 15px;" /><span style="background-color: white; font-size: 15px;">diğeri akıp gider yaşamdan</span><br style="background-color: white; font-size: 15px;" /><span style="background-color: white; font-size: 15px;">varlığı iz bırakmadan</span><br style="background-color: white; font-size: 15px;" /><span style="background-color: white; font-size: 15px;">köprüden geçip gider gibi...</span><br style="background-color: white; font-size: 15px;" /><span style="background-color: white; font-size: 15px;">N.DENİZ</span></span></div><div style="text-align: left;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-bud-HrY9Ls0/YB0hfM3VmLI/AAAAAAAAEhc/MbSwNEYx0yMXQ7Rskt1rGxUID7FFvamCwCLcBGAsYHQ/s1599/133436797_10158649949174336_2179555926455115890_o.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="köprü şiiri" border="0" data-original-height="899" data-original-width="1599" height="225" src="https://1.bp.blogspot.com/-bud-HrY9Ls0/YB0hfM3VmLI/AAAAAAAAEhc/MbSwNEYx0yMXQ7Rskt1rGxUID7FFvamCwCLcBGAsYHQ/w400-h225/133436797_10158649949174336_2179555926455115890_o.jpg" title="neriman deniz" width="400" /></a></div><span face=""Segoe UI Historic", "Segoe UI", Helvetica, Arial, sans-serif" style="background-color: white; color: #050505; font-size: 15px;"><br /></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: inherit;">Hançalar Köprüsü</span><span style="background-color: white; font-family: inherit; font-size: 15px;"> (Hançalar Köyü, Çal, Denizli) </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; font-size: 15px;">Büyük Menderes Nehri üzerindeki üç gözlü ve 65 metre uzunluğundaki Hançalar Köprüsünün yapım tarihi kesin olarak bilinmiyor. Yan kemerlerinden yüksek ve geniş tutulan orta kemeriyle Klasik Osmanlı Köprülerinin özelliğini göstermekle birlikte yapım tekniği açısından Roma Döneminden itibaren var olduğu düşünülebilir. Orijinalinde düzgün kesme taşlarla yapılan köprünün 1886 ve 1934 yıllarında geçirmiş olduğu onarımda moloz taş kullanılmış.</span></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: inherit;"><br /><span style="background-color: white; font-size: 15px;"><br /></span></span></div><div style="text-align: left;"><br /></div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-60581583966408110502020-12-31T03:39:00.012+03:002022-11-21T01:46:37.595+03:00zaman ve fırsat.. kronos ve kairos<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">Antik çağda zaman olgusu iki şekilde ve iki tanrıyla özdeşleştirilmiş. Zeus'un babası<b> Kronos</b> ve Zeus'un en küçük oğlu <b>Kairos</b>. Biri evrenin sonsuz döngüsü yani tanrının zamanı Kronos, diğeri ise bizim yaşantımızda müdahale edebileceğimiz ve kullanabileceğimiz fırsatları taşıyan An'lar yani Kairos. </div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br /></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">Khronos kelimesi, bizim dışımızda gelişen ve hiç bir etki ya da katkımızın olamayacağı saat, gün, yıl mevsimler gibi döngüleri oluşturan kronolojik zamanı ifade ederken; süreç içinde Zeus'un babası olan tanrı Kronos'la eş tutulmuş. Babasının iktidarına son verip baş tanrılığa oturan Kronos aynı akibete uğramamak için doğan çocuklarını doğar doğmaz yutarak bundan kaçınmaya çalışmış.</div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br /></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><span><a name='more'></a></span>Zeus'un doğumuyla birlikte karısı Rhea tarıfından küçük bir hileyle oğlu yerine taş yutturularak korktuğu başına gelen Kronos iktidarı oğlu Zeus'a kaptırmış. </div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">''Zaman her şeyi yutar'' terimi Kronos'un çocuklarını yutmasına atıfla kurulmuş bir ilişkilendirme. Aynı zamanda ''Kronometre''nin de isim babası kendisi.</div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br />Kronos'un yuttuğu çocuklar yeryüzünde tanımladığımız soyut ya da somut pek çok şeyi sembolize eden titan tanrılardır. Zaman; acıları, üzüntüleri, sevinçleri, mutluluğu, hastalığı, varlığı, yokluğu hatta denizleri, dağları bile yutar.</div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br /></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">Kronos'a etki etmemiz ya da onu avuçlarımızla yakalamamız mümkün değil belki fakat bizlere asıl mutluluk ve başarıyı getiren Kairos'u bir şekilde ellerimizle tutmamız mümkün.<br /></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br /></div><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-TpN5Wrwshy4/X-0ZWwJIFwI/AAAAAAAAEfg/ANUEs9RLfuke3T-j4xLQsjeXsmsiJJ0LwCLcBGAsYHQ/s340/Kairos%2B%25281%2529.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="kairos" border="0" data-original-height="298" data-original-width="340" height="280" src="https://1.bp.blogspot.com/-TpN5Wrwshy4/X-0ZWwJIFwI/AAAAAAAAEfg/ANUEs9RLfuke3T-j4xLQsjeXsmsiJJ0LwCLcBGAsYHQ/w320-h280/Kairos%2B%25281%2529.jpg" title="zaman ve fırsat.. kronos ve kairos" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kairos</td></tr></tbody></table><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br /></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br />
Kairos mitolojide Zeus'un en küçük oğlu ve Kairos kelimesi ''doğru, kritik elverişli an'' anlamına geliyor. Alnında bir saç perçemiyle betimlenen Kairos'un başının arkası saçsız ve vücudu çıplak olarak tasvir edilmiş. Fırsat sadece karşıdan gelir ve sadece perçeminden yakalayabilirsiniz, Arkasından koşulmaz çünkü sırtında ve ayaklarındaki kanatlarıyla çok hızlı koşar yakalamanın ve onu tutabilmenin imkanı yoktur.<br />
<br />
Ezop şöyle anlatıyor Kairos'u ''Keldir ama önünde bir perçemi vardır ve çok hizlı koşar. Onu önden kavrayıp tutabilirsin ama ilerledikten sonra onu Zeus bile yakalayamaz.''</div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br /></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">Pausanias Olympia da stadyumun girişindeki iki sunaktan birinin Kairos'a diğerinin Hermes'e ait olduğunu söyler.</div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br /></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">Büyük beklentilerle yaşarken küçücük mutlulukların hasretini çekmek, kaçırdığımız ya da görmezden geldiğimiz Kairos'ları yeniden gözden geçirmek için bir vesile oldu belki de bu pandemi dönemi.<br /><br /></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Kairos karşıdan göründüğünde ya daha iyi bir fırsat çıkarsa, vaktim yok, ortam müsait değil, koşullarım uygun değil gibi acabalarla ve tereddütlerle düşünürken yanımızdan geçtiği anda karar vermenin hiç bir yararı yok. İşte o an ''geçmiş olsun'' cümlesinin tecessüm ettiği an. Arkasından yetişmeye çalışmak yetişilse de yakalamaya çalışmak boşuna bir uğraş.<br />
<br />
Hayat, Kairos'la karşılaşma ve acabalar arasında gidip gelme denklemi üzerinde sürüp gidiyor. Hızlı düşünmek, çabuk karar verebilmek ve neyi gerçekten istediğimize emin olmak fırsatı yakalayabilmek için önemli. Hayatımızdan eksilen ''an''ları ve mutlu olma yollarını iyi değerlendirmek gerek.<br />
<br />
Kairos'un perçemi insanı kimi zaman mutluluğa, kimi zaman başarıya götürdüğü gibi içinden çıkılmaz bir duruma da götürebilir belki. Fakat risk olmadan başarının olduğu nerede görülmüş? O nedenle Kairos'u perçeminden yakalayabilenlerin genelde risk almaktan korkmayan ve hızlı kararlar verebilen insanlar olduğu da bir gerçek.</div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br /></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">Yeni yılda Kairos hep karşımızda, perçemi elimizde olsun😊Sağlıklı, huzurlu, mutlu yıllar.<br />
<br /></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<br /></div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>
Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-39590506265722224752020-12-23T14:15:00.002+03:002021-01-06T12:18:20.168+03:00Antik çağdan demografisi bozulmuş bir kent örneği.. phasalis<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><b>
Phasalis</b> (Kemer, Antalya) Homeros'un yedi renkli denizine övgüler yağdırdığı Likya'nın doğu sınırlarında M.Ö 7. yüzyılda kurulmuş; Akdeniz'e doğru bir el gibi uzanan yarımadanın üç tarafında bir birinden korunaklı üç limanla döneminin önemli liman kentlerinden biri. </div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br />Bugün güzelliği, denizi ve doğasıyla göz dolduran kentin döneminde kötü bir ticari üne sahip olduğu, aç gözlü, fırsatçı, düzenbaz, onursuz, dolandırıcı, alçak ve vicdansız insanların yaşadığı bir kent olarak anılıp kötü bir üne sahip olduğu kimin aklına gelir ki?<br /><br />Kasalarını parayla doldurabilmek için 100 drahmi veren herkesi vatandaşlığa kabul eden <b>Phasalisliler</b>, etrafta ne kadar istenmeyen ve başka kentlerde barındırılmayan hırsız, uğursuz, kaçak ahlaksız insan varsa kentin vatandaşı olmalarının yolunu açmışlar. Bozulan demografik yapıyla birlikte başlayan ahlaki çöküşle, böyle bir ün salmaları kaçınılmaz olmuş haliyle.<br /><br />Bir ülkenin ahlaki ve siyasi çöküşünü hızlandırmanın en etkili yollarından biri, kontrolsüzce demografik yapısını bozmak değil midir zaten?</div><span><a name='more'></a></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-JLkGuoHRlw4/X-IT85uU81I/AAAAAAAAEco/6OConsc22cwDinw-BnY799TQYW88cTkRQCLcBGAsYHQ/s1599/e27a2dcb-bc02-4148-8ec6-3bbb2efdbd2d.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Phasalis" border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1599" height="240" src="https://1.bp.blogspot.com/-JLkGuoHRlw4/X-IT85uU81I/AAAAAAAAEco/6OConsc22cwDinw-BnY799TQYW88cTkRQCLcBGAsYHQ/w320-h240/e27a2dcb-bc02-4148-8ec6-3bbb2efdbd2d.jpg" title="Antik çağdan demografisi bozulmuş bir kent örneği.. phasalis" width="320" /></a></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br />Ünlü politikacı ve avukat Demosthenes (M.Ö 384-322) bir davasının savunmasına, Phasalis'liler hakkında şu sözlerle başlar;<br /><br /><div>''Ey jüri üyeleri, bu Phaselis’lilerin yeni bir marifeti değildir, onlar sürekli böyle yaparlar. Zira onlar emporionda <span face=""helvetica" , "arial" , sans-serif" style="background-color: white; color: #1c1e21; font-size: 14px;"> </span><span face=""helvetica" , "arial" , sans-serif" style="background-color: white; color: #1c1e21; font-size: 14px;">(Büyük market, ticaretin yapıldığı büyük pazar yerleri) </span>borç para almada en kurnaz kişilerdir. Onlar borcu alır almaz ve denizcilik sözleşmesini imzalar imzalamaz sözleşmeyi, yasaları ve de aldıkları borcu geri ödemeyi unuturlar, eğer ödemişlerse sarhoş olmuşlardır, zira onlar borçlarını ödemek yerine kendi mallarından bir şeyi kaybetmiş gibi hileler, itirazlar ve bahaneler bulurlar, onlar insanların en dolanbazı ve onursuzudurlar.''</div><div><br />Yazar Anthenaios (M.S 2. yy) ise Phasalis'lilerin en sahtekar insanlar olduklarını söylerken bir de örnek verir. Büyük İskender döneminin ünlü müzisyenlerden biri olan müziği kadar mizahı ve hiciv yeteneğini de ortaya koyan olaylarla pek çok kentte karşımıza çıkan gezgin kitara sanatçısı <b>Stratonikos</b>'un (M.Ö 4.yy) başına gelen bir olayı anlatır.</div><div><br />Stratonikos Phasalis'de bir hamama gider. Çıkışta normal ücret ödeyen kölesi ile onların yabancı olduğunu fark eden ve yabancıların iki katı ücret vermesi gerektiğini söyleyen hamamcı arasında tartışma çıktığını görünce ''alçak herif az kalsın bir kuruş için beni Phaselis’li yapacaktın'' diyerek kölesine bağırır.<br /><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-PX39zIlzJFA/X-IyIXREWrI/AAAAAAAAEds/T4RCDapuNhcr4tZdhUCe0AwKRJJvdlw7ACLcBGAsYHQ/s960/110159833_2548856178762951_854150524509526636_n.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Antik çağdan demografisi bozulmuş bir kent örneği.. phasalis" border="0" data-original-height="960" data-original-width="891" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-PX39zIlzJFA/X-IyIXREWrI/AAAAAAAAEds/T4RCDapuNhcr4tZdhUCe0AwKRJJvdlw7ACLcBGAsYHQ/w297-h320/110159833_2548856178762951_854150524509526636_n.jpg" title="Phasalis" width="297" /></a></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br /></div>Phasalis'in tek yüz akı <b>Theodektes</b> (M.Ö 4.yy) isimli düşünürü yetiştirmiş olması belki de. Antik kaynaklardan Phasalis'de doğduğu, eğitimini sürdürmek için Atina'ya gittiği, Platon, Aristoteles ve İsokrates'in öğrencisi olduğunu öğrendiğimiz Theodektes zekası, kuvvetli hafızası ve ürettiği bilmecelerle ünlenmiş. Phasalisliler 41 yaşında Atina'da ölen düşünürün anısına agoranın ortasına bir heykelini dikmişler.<br /><br /><div> ''Bunların ikisi
sevgili kız kardeşlerdir, biri diğerini doğurmuş olandır, doğuran bu aynısı da diğeri tarafından doğurulmuş olandır''</div><div><br /></div><div>''Doğası gereği (güneşin) doğduğu ve battığı zamanlarda çok büyük, en çok yükseldiği
anda ise çok küçüktür. Nasıl bir şeydir ki bu, ne dünyanın sahip olduğu şeylerin ortasındadır, ne onu
bir ebe dünyaya getirir, ne deniz; ne de ölümlüler gibi organları büyüyüp gelişir. İlk doğduğunda büyük,
olgunluğunda küçük, yaşlılığında ise şekilde ve büyüklükte yeniden diğer bütün hallerinden daha
büyüktür?'' </div><div><br /></div><div>Antik çağ kaynaklarına göre yukarıdaki gece ve gündüz ile gölge bilmeceleri gibi pek çok bilmeceyi üreten Theodektes; geçimini, yazdığı eserlerden ve gençleri eğiterek sofistlikten
sağlamış ve mütevazı bir hayat sürmüş. Aynı zamanda Hitabet Sanatı ile Güzel/Rhetorik Sözler üzerine kitaplar yazan Theodektes'in bir söylev ustası olduğu da bilinmekte.</div><div><br /></div><div>Aristoteles Rhetorica adlı eserinde geçen iki pasajda Theodektes’in Nomos’undan örnekler
aktarır. Fakat burada adı geçen Nomos’un yazınsal bir eser mi, yoksa Atina’nın kamu yaşamını
ilgilendiren bir davaya yönelik yasa teklifi mi olduğu net değildir. Her iki pasaj da antitez ve
kıyaslama içerir. İlk pasaj, tümevarım yöntemine ilişkin verilen örnekler arasında yer alır: Theodektes’in Nomos’unda da buna başka bir örnek bulunmaktadır:</div><div><br /></div><div>''Nasıl ki, başkalarının atlarına
yeterince özen göstermeyenlere kendi atlarımızı; ya da başkalarının gemilerini batıranlara kendi
gemilerimizi emanet etmiyorsak ve diğer bütün durumlarda da bu şekilde oluyorsa, başkalarının
güvenliğini korumayanlara da kendi güvenliğimizi emanet etmememiz yerinde olur.''</div><div><br /></div><div> Diğer pasaj ise
M.Ö. IV. yüzyılın başlarından itibaren Hellen kentleri için sorun olmuş paralı askerlerle ilgilidir: Theodektes Nomos’unda şöyle diyor: </div><div><br /></div><div>''Yararlılıklarından dolayı Strabaks ve Kharidemos gibi ücretli
askerlere yurttaşlık hakkı veriyorsunuz da; bu ücretli askerler arasında onmaz yaralara sebep olanları
sürgün etmeyecek misiniz?''</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFP1nKddJK-6-q2o0y4B4s7DqeghLmokL967NXt85iF0qnfrqFcog27-VdrJz16E66_RcC0ET71GlLieAIGTsModxrG5uBRY9hH-0v5c5V83TMpGQuc_svVcbHsWIhuYgVU11vsB-ll050/s960/115505282_2548855965429639_4280880025207241342_n.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Antik çağdan demografisi bozulmuş bir kent örneği.. phasalis" border="0" data-original-height="640" data-original-width="960" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFP1nKddJK-6-q2o0y4B4s7DqeghLmokL967NXt85iF0qnfrqFcog27-VdrJz16E66_RcC0ET71GlLieAIGTsModxrG5uBRY9hH-0v5c5V83TMpGQuc_svVcbHsWIhuYgVU11vsB-ll050/w320-h213/115505282_2548855965429639_4280880025207241342_n.jpg" title="Phasalis" width="320" /></a></div><br /><div>Antik kaynaklarda yüksek ve rüzgarlı olarak anılan Phasalis dönemi içinde gülleri ve gülyağı parfümüyle ünlenmiş. Gül yağı parfümü kentin ticaretinde önemli yer tutmuş.</div><div><br /></div><div>Phasalis coğrafi konumu nedeniyle doğu Akdeniz'in en büyük ve en işlek liman kentlerinden biri olduğu için bu özelliğinden dolayı korsanlardan da çok çekmiş. Kimi zaman korsanların kontrolü altında kalmış. Korsanlarla beraber onların rağbet gösterdiği tanrı Mithra inancının kentte oldukça yaygın olduğu görülmekte.<br /><br />Tarihçi Plutarkhos (M.S 46-120) kendi zamanına kadar süren gizli <b>Mithra</b> ritüellerinin ilk defa Kilikyalılar tarafından oluşturulduğunu belirtir. Akdeniz’de terör estiren, kutsal yerleri yağmalayan bu korsanlar, arkalarında yenilmez tanrı Mithra’nın gücü olduğuna inanmakta, kendilerini, yenilmez</div></div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
tanrının müritleri olarak kabul etmekte, zaferin her zaman kendilerine ait olacağına inanmaktaydılar. Plutarkhos’a göre Mithra’ya tapınan bu korsanların Roma’ya yenilmesi ve aralarında Roma’ya getirilenlerin olması bu kültün Roma’ya gelmesini ve yaygınlaşmasını sağlamış.</div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br />Phaselis başlangıçta Likya Birliğine bağlı iken M.Ö 2. yüzyılda korsanların hakimiyetine girmesiyle İ.Ö. 100 civarında birlikten ayrılmasının ardından yaklaşık 60 yıl sonra tekrar birliğe dahil olmuş.</div><div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><div><br /></div><div>Lykia dışında Ephesos, Iasos ve Kaunos kentlerinden de Phaselis kentine ilişkin bilgi veren<br />
birer yazıt ele geçmiş. Bunlar arasında en önemlisi <b>Asya Eyaleti Gümrük Yasası</b>nı içeren Ephesos<br />
yazıtı. Bu yazıtta M.Ö. 130 ve M.Ö. 74 yıllarındaki Asya Eyaleti gümrük düzenlemelerini içeren ve M.S. 62 yılında İmparator Nero’nun vergi reformu çalışmaları kapsamında gözden geçirilen Asya Eyaleti’nin Gümrük Yasası yazmakta. Yasada kıyı boyunca birçok gümrük istasyonunun adı geçmekte</div><div><br /></div><div>Phaselis’in de arasında bulunduğu var sayılan söz konusu gümrük istasyonlarını veren listede M.Ö. 74 yılında Asya Portorium’u (gümrük) içinde yer alan liman istasyonları kaydedilmiş. Yazıtın bu kısmında denizaşırı mal sokan ya da çıkaranların, liman kentlerinde bu durumu gümrükçülere bildirmek zorunda oldukları bildirilmekte. <br /><br />
Phaselis, Servilius Isauricus tarafından, korsan olayları sonrasında tahrip edildikten sonra Pamphylia’ya dahil edilmiş ve bu bölge ile birlikte Asia Eyaleti’ne bağlanmış.</div><div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-jUIR5snh1sY/X-IqfqRmzeI/AAAAAAAAEdI/TaZqhTN3orwiK35konTKzaFcqusHkr_uQCLcBGAsYHQ/s1200/111202585_2548854778763091_1085416381494558875_o.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Antik çağdan demografisi bozulmuş bir kent örneği.. phasalis" border="0" data-original-height="584" data-original-width="1200" height="195" src="https://1.bp.blogspot.com/-jUIR5snh1sY/X-IqfqRmzeI/AAAAAAAAEdI/TaZqhTN3orwiK35konTKzaFcqusHkr_uQCLcBGAsYHQ/w400-h195/111202585_2548854778763091_1085416381494558875_o.jpg" title="Phasalis" width="400" /></a></div></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="text-align: left;">Kuzey Limanından başlayıp Güneyde Hadrian Kapısıyla son bulan kentin ana caddesi 125 metre uzunlukta ve yaklaşık 25 metre genişliğinde. Düzgün taşlarla kaplı olan caddenin altına kanalizasyon ve drenaj sistemi yapılmış. Caddenin iki tarafı üç basamaklı merdivenlerle çıkılan kaldırıma sahip ve kentin agora, tiyatro ve hamam gibi önemli yapıları caddenin iki tarafına konumlandırılmış. Güney Limanındaki kapı İmparator Hadrian adına yapılmış ve kapının arşitravı üzerindeki ithaf yazıtında Hadrian “tüm evrenin kurtarıcısı ve velinimeti” olarak adlandırılmış.</span></div><div><br /></div><div>Günümüzde kente gelen ziyaretçileri ilk karşılayan su kemerleri Phasalis'in oldukça iyi ve kapsamlı bir su iletim sistemine sahip olduğunun canlı kanıtları gibi uzanmaktalar.<br />
<br />
Kent limanı ile batı yerleşim ve göl arasında uzanan yapı kalıntıları aquaeduct’un (Su kemeri) günümüze kadar iyi bir şekilde korunmuş kısmını oluşturmakta. Kuzey yerleşim ve Tetragonal Agora’nın batısındaki tepelik arasındaki çukur alanı yüksek kemerlerle geçen söz konusu su yapısı sayesinde suyun kentin içine kadar taşındığı belgelenmiş. Yaklaşık 400 metreden fazla uzunluğa sahip Phaselis su kemeri Roma suyolu şeklinde düzenlenmiş olup kabaca M.S. I-II. yüzyıllara tarihlendirilmekte. </div><div><br /></div><div>Kuzey Liman’da, hemen sahil kenarında, denizin içinde görülen kalıntılar, su kemerinin kuzey yönünde devam ettiğini belgelemekte. Kuzey yerleşimin güneydoğu etekleri boyunca görünen ve geç dönem eklentileri ile farklı yapılar için duvar ve hatta sur olarak dahi kullanılmış olan su yapısı; bu alanda hem denizin etkilerinden hem de taş-toprak kaymasından dolayı yer yer tahrip olmuş.<br />
<br />
Kuzey Yerleşim’in tüm doğu-kuzeydoğu etekleri boyunca sürdürülen araştırmalarda, bu alanda suyun sadece bir künk sistemiyle değil, birkaç farklı istikamette devam eden ve künklerle oluşturulan su dağıtım sistemiyle su kemerine iletildiği tespit edilmiş. Bu durum su kemerine sadece Tahtalı Dağ’dan değil, aynı zamanda Kuzey Yerleşim’in kuzeydoğu ve güneydoğu eteklerindeki mağaralardan ve Alacasu istikametinde bulunan su rezervuarı gibi alanlardan da su temin edildiğini göstermekte.</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-49IM-6p4oBM/X-Ip4V2p6nI/AAAAAAAAEc8/VuRTptmBjdkuI4jCmgadfgtJNYFITZcLQCLcBGAsYHQ/s1600/110111362_2548854252096477_2440119864041260356_o.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Antik çağdan demografisi bozulmuş bir kent örneği.. phasalis" border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://1.bp.blogspot.com/-49IM-6p4oBM/X-Ip4V2p6nI/AAAAAAAAEc8/VuRTptmBjdkuI4jCmgadfgtJNYFITZcLQCLcBGAsYHQ/w320-h240/110111362_2548854252096477_2440119864041260356_o.jpg" title="Phasalis" width="320" /></a></div><br /><div> Akropolis’in ve Kuzey Yerleşim’in yer aldığı kayalık plato üzerinde doğu-kuzeydoğu istikametinde ilerlenirse nispeten derin ve dik olarak plato kütlesi içene doğru yarılmış kısa bir vadinin uzandığı görülür. Burada plato dar sahil çıkıntısına doğru sert bir şekilde inerek; daha sonra kademeli şekilde alçalmakta. Su rezervuarı bu platonun yaklaşık 40 metre kadar aşağısında yer alır. Yapının ağzı 2.65 cm. çapında, derinliği ise 17.67 cm. derinliğinde. 1969-1970 yılı araştırmaları sırasında yapının derinliği 25.7 m. olarak ölçülmüş fakat günümüzde yapının altının çökme, sedimantasyon ve yukarıdan atılan çöplerle dolduğu tespit edilmiş.</div><div>
<br />
Kentin su kaynaklarını tespit etmek üzere Tahtalı Dağı’na çıkan teleferik istasyonunun bulunduğu Akboyun’dan Sızgılı Kaya ve Tamtır Alanı’na doğru araştırma devam ettirilmiş. Yer yer 2 m. genişliğe varan ve istinat duvarlarıyla desteklenmiş antik güzergah Tamtır Alanı’na kadar takip edilmiş. Güzergahın kimi yerde üzerinden kimi yerde de hemen batısındaki kayaya oyulmuş, Phaselis’e su taşıyan hatta ilişkin veriler toplanmış<br />
<br />6-7. yüzyıllarda Arap akınlarıyla gücünü ve zenginliğini kaybeden Phasalis kentinin 11. yüzyıldan sonra özellikle Selçuklularla birlikte Antalya ve Alanya limanlarının daha çok önem kazanmasıyla varlığı son bulur.</div><div><br /></div><div>Günümüzde ise Antalya çevresinde tatile gidenler için hem tarihi, hem doğal güzelliği ve deniziyle benzeri az bulunur bir seçenek.</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><div dir="ltr" trbidi="on"><br /></div></div>
</div><br /><br />
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>
Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-55965080844777642272020-12-23T02:35:00.001+03:002020-12-23T02:35:47.426+03:00ŞEREFE<p style="text-align: left;"> </p><div class="kvgmc6g5 cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x c1et5uql ii04i59q" style="background-color: white; color: #050505; margin: 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-j4c7kjjw2wQ/X7vhUpSQ-RI/AAAAAAAAEa8/b0mybi9ddYATXGJf1UwZ8PRvbItvgQ9KQCLcBGAsYHQ/s2381/20190629_154753_HDR.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="neriman deniz" border="0" data-original-height="2045" data-original-width="2381" height="275" src="https://1.bp.blogspot.com/-j4c7kjjw2wQ/X7vhUpSQ-RI/AAAAAAAAEa8/b0mybi9ddYATXGJf1UwZ8PRvbItvgQ9KQCLcBGAsYHQ/w320-h275/20190629_154753_HDR.jpg" title="şerefe" width="320" /></a></div><span style="font-family: inherit;"><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>Denizde bugün</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">bir telaş var alışılmadık,</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">kutlamaya davetlisiniz dostlar;</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">denize karışan derelerden akıp.</span></div></div><div class="o9v6fnle cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x c1et5uql ii04i59q" style="background-color: white; color: #050505; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Aramıza katıldı</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">küçük bir özgürlük savaşçısı balık...</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Takılıp kaldığı</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">kayalıkların arasından çıkıp</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">nasıl da fırlamıştı</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">kendini saran ağları yırtıp?</span></div></div><div class="o9v6fnle cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x c1et5uql ii04i59q" style="background-color: white; color: #050505; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Hatırladı </span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">sahip olduklarını birer birer</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">yosunlara tutunup hayatta kalmıştı</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">taşıdığı yüzgeçleri unutup</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">hep öyleydim sanmıştı.</span></div></div><div class="o9v6fnle cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x c1et5uql ii04i59q" style="background-color: white; color: #050505; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Dalgalandı sular </span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">yüzgeç darbeleriyle,</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">şaşırdı balık içindeki enerjiye...</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Tuzlu suları yarıp havayla kucaklaştı;</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">güneşe selam çakıp</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">denizin üzerinde saltolar atmıştı.</span></div></div><div class="o9v6fnle cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x c1et5uql ii04i59q" style="background-color: white; color: #050505; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Kadehler havalandı </span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">denizin derinliklerinde;</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">haykırdı tüm balıklar </span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">coşkulu bir neşeyle</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">ve çınladı deniz balıkların sesiyle</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">şerefe...</span></div></div><div class="o9v6fnle cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x c1et5uql ii04i59q" style="background-color: white; color: #050505; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">N.DENİZ</span></div></div><p style="text-align: left;"><br /><span style="font-family: inherit;"><br /></span></p><p><br /></p>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-62145560108350284032020-12-23T02:30:00.001+03:002020-12-23T02:35:18.701+03:00İNSAN ÜZERİNE<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6dtcRmCrXF28mWEjhNoimU0QZb29dblKl3y7-a24r727D_drTMBHsHS6lyRw8ERKqJaaPi9zkjAXnkB-lL_s0wXrVau_lGwU-EZ6W8uckBU-XWaXF6OSbCc2nfvTH_wYy4_iWLJi53eW7/s454/tek.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Neriman Deniz" border="0" data-original-height="454" data-original-width="338" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6dtcRmCrXF28mWEjhNoimU0QZb29dblKl3y7-a24r727D_drTMBHsHS6lyRw8ERKqJaaPi9zkjAXnkB-lL_s0wXrVau_lGwU-EZ6W8uckBU-XWaXF6OSbCc2nfvTH_wYy4_iWLJi53eW7/w238-h320/tek.jpg" title="İnsan Üzerine" width="238" /></a></div><br /><p></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><span style="font-size: large;"><b>Ölçü</b></span></p><div class="kvgmc6g5 cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x c1et5uql ii04i59q" style="background-color: white; margin: 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Doğanın ta kendisiyiz</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">bazen bir yağmur tanesiyiz</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">büyük bir ihtiyaçla</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">her gün özlemle beklenen</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">yaşamda tutmak için</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">bitkiyi, insanı, böceği</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">ve temizlemek için</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">her türlü pisliği...</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Bazen özleniriz güneş gibi</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">ısımız ve ışığımızla</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">doldurmak için doğanın ruhuna</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">yaşamı ve neşeyi...</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Bazen ay oluruz;</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">aranırız karanlıkta</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">aydınlatmak için geceyi.</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div></div><div class="o9v6fnle cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x c1et5uql ii04i59q" style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Yağmur düştüğü anda yere</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">ayaklar hazırdır </span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">üzerinde gezinmeye...</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Güneşin yükselmesiyle</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">ısınıp yeterince</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">gölge aranır gizlenmeye...</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Ay geride bırakılır</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">kavuşunca elektriğe...</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Yağmur yere düşene,</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">güneş ısıtana,</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">ay yolunu aydınlatana kadardır..</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div></div><div class="o9v6fnle cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x c1et5uql ii04i59q" style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Tıpkı olduğu gibi</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">doğadaki her nesne;</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">kıymetlisin tabii ki sen de...</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Bir de ölçün var elbette;</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">amaca hizmet edebildiğin </span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">ve isteneni verebildiğin</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">sürece varsın</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">ve sen insan;</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">bir başkasının ihtiyacı kadarsın...</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">N. DENİZ</span></div></div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-14265885670398615212020-12-23T02:24:00.004+03:002021-01-06T12:47:51.364+03:00haylaz evlat<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="background-color: white; margin-bottom: 1em; margin-top: 1em;"><span style="font-family: inherit;">
M.Ö 3. yüzyılda İskenderiye'de yaşayan Kos'lu şair Herodas gülünç olayların taklit edildiği bir drama türü olan Mimos türünde eserler yazmış.<br />Şairi<span class="text_exposed_show" style="display: inline;">n Başöğretmen isimli mimosunda, Metrotime adlı bir anne haylaz oğlu Kottalos'u başöğretmene şikayet etmekte.<br />Talihsiz anne kumarbaz ve tembel oğlundan şöyle yakınıyor;</span></span></div><div style="background-color: white; margin-bottom: 1em; margin-top: 1em;"><span style="font-family: inherit;"><span><a name='more'></a></span></span></div><div class="text_exposed_show" style="background-color: white; display: inline;"><div style="margin-bottom: 1em; margin-top: 1em;"><span style="font-family: inherit;">Üç gün eve uğramayınca<br />biraz söylenmeye başlasak<br />yağmalar gariban ninesinin dolabını<br />ya da çatıda bacaklarını uzatıp<br />iki büklüm oturur maymun gibi.<br />Yaptıkları karşısında onun,<br />bir düşünün,<br />nasıl içim dışıma çıkıyor.<br />Onun umurunda sanki<br />bisküvi kırar gibi kırdığı her kiremit<br />üstelik kış da geliyor<br />bir buçuk obol'a mal oluyor bana.<br />Yepyeni bir yaş gözlerimde,<br />parasını ödedidiğim her kiremit.<br />Bütün evlerde hep aynı konuşma:<br />''Bunu olsa olsa<br />Metrotime'nin oğlu Kottalos yapmıştır.''<br />Ağzımı açıp tek söz edemiyorum.</span></div><div style="margin-bottom: 1em; margin-top: 1em;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-qbxhXLvbu0Y/X-J_XeYNk-I/AAAAAAAAEe4/GpVQKAMphrsYD40fvCWDxvqZDOWA9MLFgCLcBGAsYHQ/s1500/herodos%2BMimos.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Herodas" border="0" data-original-height="1351" data-original-width="1500" height="288" src="https://1.bp.blogspot.com/-qbxhXLvbu0Y/X-J_XeYNk-I/AAAAAAAAEe4/GpVQKAMphrsYD40fvCWDxvqZDOWA9MLFgCLcBGAsYHQ/w320-h288/herodos%2BMimos.jpg" title="haylaz evlat" width="320" /></a></div><br /><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
</div>
</div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-88393644597996880662020-12-14T21:42:00.006+03:002021-01-06T12:28:36.169+03:00kahkaha tanrısı gelos ya da namı diğer risus ve gülme olgusu<p> Mitolojide <b>kahkaha tanrısı</b> olan<b> Gelos</b>, Roma mitolojisine ve Latinceye <b>Risus</b> olarak geçmiş. Diğer tanrılara göre kısmen daha az bilinen Gelos daha çok şarap ve eğlencenin tanrısı Dionysos'la birlikte anılır. Sonuçta Dionysos'un olduğu yerde neşe ve eğlence, eğlencenin olduğu yerde de kahkaha yani Gelos'un olmasından daha doğal bir şey olamaz.</p><p>Olymposlu diğer tanrılarla esprili sözler ve kelime oyunlarıyla diyalog kuran Gelos, her zaman yüzünde hafif bir gülümsemeyle dolaşır. Apuleius'un (M.Ö 170) Altın Eşek isimli romanında anlattıklarından Gelos adına yılda bir festival yapıldığı, bu festivalde kahkaha tanrısını onurlandırmak için zekaya dayalı bazı şakalar ve oyunlar oynandığı bilinmekte. Altın Eşek kitabında yapılan şakaların günümüzde 1 Nisan'da yapılan eşek şakalarıyla benzer olması festivalin içeriğini daha kolay anlamamızı sağlayabilir. Sanırım bir tarafımız kahkahaya ve gülmeye olan ihtiyacımızı yılda bir de olsa hatırlatmaya ve Gelos'u bir şekilde yaşatmaya devam ediyor. </p><span><a name='more'></a></span><p>Mitolojide Gelos'la ilgili en ilginç detay ise Sparta'da bir tapınağının ve heykelinin olması. Sparta antik Yunanistan'da Lakedemonia denilen bölgede bir kent. <b>Spartalılar</b> dönemleri içinde en acımasız savaşçılar olarak bilinmekteler. Diğer Yunan kentlerine oranla edebiyata, sanata ve eğitime daha az önem veren Spartalılar çocuklarını yetiştirirken daha çok savaş ve hayatta kalma becerilerini arttırmaya yönelmişler.</p><p>Söylemek istediklerini çok az kelimeyle ifade etmeleri ve az konuşmalarıyla tanınan Spartalıların bu özellikleri günümüzde çok az kelime kullanarak bir fikri ifade etmeyi tanımlamak için kullanılan <b>Lakonizm</b> teriminin de kaynağı. Spartalıların yaşadığı Lakedemonia bölgesinden adını alan Lakonizm sözden çok eyleme önem veren bir düşünce tarzıdır aynı zamanda.</p><p>Spartalıların kısa ve öz cümlelerle mizah anlayışını en iyi ortaya koyan örnek belki de Perslerle yapılan ünlü Termopylae Savaşında geçen şu konuşmadır;</p><p>Spartalı bir asker kral Leonides'e Perslerin ok bulutlarının güneşi kararttığını bildirir. Leonides'in cevabı ''Bu daha iyi, çünkü gölgede savaşacağız'' olur.</p><p>Bir yerde Atinalılar tarafından öldürülen Spartalıların resmini gören biri ''Bu Atinalılar cesur arkadaşlar'' deyince araya giren oradaki bir Spartalının cevabı ''Tuval üzerinde'' olur.</p><p>Böyle bir yaşam ve hareket tarzına sahip olan savaşçılığı ve cesareti ile ünlenen; mizah, gülme ve komedi deyince akla en son gelebilecek bir halkın kahkaha tanrısı Gelos'a inanması, adına tapınak yapması oldukça ironik elbette. </p><p>Eski Yunan edebiyatı ve kültürel tarihi alanında uzman olan Prof. Edith Hall bu konuya şu şekilde bir açıklama getirir; <span style="font-family: inherit;">''<span style="background-color: white;">Koruyucu kahkaha kalkanıyla insan varoluşunun karanlık yönleri hakkında psikolojik dürüstlük uygulamak daha kolaydır. Spartalılar'ın </span><span style="background-color: white;">mizah ve askeri güçleri birbiriyle derinlemesine bağlantılıydı, çünkü tehlike karşısında gülmek moral toplamanın en etkili yollarından biridir''</span></span></p><p><span style="font-family: inherit;"></span></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-TOj-Wrsbx10/X9ev4y4IGXI/AAAAAAAAEb0/B1Irznt-naYusztmVvg2WV_VcOIjptyDQCLcBGAsYHQ/s1965/gelos.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="kahkaha tanrısı gelos" border="0" data-original-height="1965" data-original-width="1440" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-TOj-Wrsbx10/X9ev4y4IGXI/AAAAAAAAEb0/B1Irznt-naYusztmVvg2WV_VcOIjptyDQCLcBGAsYHQ/w235-h320/gelos.jpg" title="risus" width="235" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Gülen Kız Portresi M.Ö 150</td></tr></tbody></table><span style="font-family: inherit;"><br /><span style="background-color: white;"><br /></span></span><p></p><p>Bu noktada kahkahanın ve gülmenin psikolojisi, fizyolojisi ve felsefesi üzerinde düşünce ve tartışmalar giriyor devreye. Gülme olgusu üzerindeki tartışmalar düşünürler tarafından kısaca “üstünlük,” “uyuşmazlık” ve “rahatlama” tezleri etrafında gelişmiş.</p><p>M. Tillius Cicero M.Ö 55 yılında yazdığı De Oratore adlı kitabında İlk Çağ'da gülmenin kendine özgü doğasını, onu neyin harekete geçirdiğini, merkezini, dışa vurumlarını, irademize rağmen onu tutamayıp aniden nasıl patladığını, aynı anda böğrü, ağzı, damarları, gözleri, çehreyi etkisi altına aldığını keşfetme işinin atomcu filozof Demokritos’a ait olduğunu anlatır. </p><p>Demokritos (M.Ö 460-370) gülmeyi toplumsal eleştiri olarak alır ve döneminin toplumsal yapısındaki yozlaşmayı ancak gülerek eleştirebileceğini söyler; çünkü insanların saygısızlıkları, yalanlar, hırsızlıklar, siyaset ve ekonomideki düzensizlik, eşitsizlik, riyakârlık gibi pek çok olumsuz etmen ona göre, insanların aptallığındandır ve son derece mantıksız olduğu için de gülünçtür.</p><p>Takip eden dönemlerde filozofların bazıları gülmeyi içimizdeki zafer duygusunun açığa çıkması olarak yorumlar. İnsanların etrafındakilerin fiziksel ya da zihinsel zayıflığı ya da hatasını farkettiklerinde kendisinin asla bu duruma düşmeyeceğini düşünerek üstünlük duygusuyla güldüğünü savunurlar. Thomes Hobbes bu fikri öne sürenlerden biridir.</p><p>Arthur Schopenhauer gibi bazı filozoflar ise gülmeyi uyumsuzluk kuramıyla açıklar. Kişi duyularıyla algıladığı şeylerle kuramlar arasında bir uyuşmazlık farkedince bu çatışmadan mizah ve gülme duyusu ortaya çıkar. </p><p>Konuyu başka bir açıdan ele alan Nietzsche'nin iddiası ise çok çarpıcıdır. Böyle Buyurdu Zerdüşt (1883–85) adlı kitabında da değindiği üzere gülmek sadece insanın hissedebileceği varoluşsal yalnızlık ve ölümlülük duyusuna karşı bir tepkidir. “İnsan o kadar acı çeker ki, tüm canlılar içinde yalnız o, gülmeyi icat etmek zorunda kalmıştır” diyerek gülmeye olan ihtiyacın hayati olduğunu vurgular. Eğer kişi içsel anlamını kavrayarak gülmeyi becerebilirse o zaman üst insan olmayı başarabilecektir.</p><p>Herbert Spencer’ın geliştirdiği rahatlama ya da sıyrılma kuramı ise gülmeyi, sinirsel gerilimimizin boşalması olarak” tanımlar. Sigmund Freud, gülmeye ilişkin geliştirdiği “rahatlama kuramı”yla Espriler ve Bilinç Dışı ile İlişkileri (1905) kitabında zekâ, komik ve mizahı birbirinden ayırır. İnsanda bunların her biri için belli bir görev olan enerji birikimi vardır” </p><p>İslam düşünürlerinde kısaca, gülmenin ana maddesi ve “çekim gücü” kandır. Örneğin, İshâk el-İsrâ’îlî, “Gülme, göğüs kaslarının bir titremesi, kaynama hâlinde olan kanın sesidir” der. Kanın ve doğal sıcaklığın “baskı altında tutulduğu” yani yavaşladığı ölçüde kişi melankolik, hızlandığı ölçüde neşeli olur (çünkü kan bedene sıcaklık verir). Bu yüzden, gençler daha dinamik, şakacı, gülmeyi seven insanlarken, yaşlılar daha solgun, üzüntülü ve bunalımlıdır.</p><p>Gençlerin başı çektiği Gezi Parkı eylemleri sırasında zirve yapan mizahı düşündüğümüzde İslami düşünürlerin gülmeye dair tezlerine hak vermemek mümkün değil.</p><p>Ülkemizde mizah son yıllarda ikinci zirvesini yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde yabancı bir gazetede yer alan bir haberde ülkemizin, dünyada ekonomisinin kötüye giden ilk 4 ülke arasında olduğu ve bu gidişatı mizahla ve gülerek karşılayan tek halkın ise bizler olduğunu anlatan bir haber vardı. İçinde bulunduğumuz koşullarda gülebilmemiz pek de normal bir durum değil anlaşılan 😃Belli ki Spartalılar gibi bizim de bu çelişkili halimiz gelecekte düşünürleri üzerinde epey düşündürecek...</p><p>Umarım 2021 normal koşullarda gülebileceğimiz bir yıl olur. Gelos sizlerle olsun😅</p><p><br /></p>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-4597856076311701172020-11-23T19:55:00.003+03:002021-01-06T12:28:00.237+03:00aşık kemiğiyle kehanet <p>Antik çağda özellikle koyun, keçi gibi küçük baş hayvanların aşık kemikleri oyun zarı ya da kehanet için kullanılmışlar. Latince ''talus'' olarak adlandırılan bu kemikler Romalılar tarafından gündelik yaşantıda zar oyunlarında kullanılmaya başlayınca yeni bir anlam kazanarak oyun zarı ''tali'' olarak adlandırılmışlar.</p><p>Historia Animalium (Hayvanlar Tarihi) adlı eserinde aşık kemiklerini bilimsel olarak açıklayan Aristotales kemiğin dört yüzünü sınıflandırmış. Oyunlarda aşık kemiğinin yine aynı adlarla kullanıldığı, sadece kemiğin dört yüzünün belli sayısal değerlere karşılık geldiği
anlaşılmakta. Buna göre kemiğin ''planus'' olarak adlandırılan
kavisli tarafı 1 rakamına, ''supinus'' olarak adlandırılan iç bükey tarafı 3 rakamına, ''pronus'' olarak adlandırılan dış bükey
tarafı 4 rakamına, ''tortuosus' olarak adlandırılan sarmal ve yassı tarafı ise 6 rakamına karşılık gelmekte. </p><span><a name='more'></a></span><p><br /></p><div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlmCKihcQfYU3lFQ6zMHXMU2O5rv4zEkB7aZbbj_1GQKW5_ElmeIojwBOKUcj5UsFKAinNaRtNncXq__aN3IX3C4iR2aDcdyvl7W743kesYSNLn6R6gyyiXpNvP-78WcQvwG6yVlpVyQGs/s610/a%25C5%259F%25C4%25B1k+kemi%25C4%259Fi.png"><img alt="aşık kemiğiyle kehanet" border="0" data-original-height="566" data-original-width="610" height="297" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlmCKihcQfYU3lFQ6zMHXMU2O5rv4zEkB7aZbbj_1GQKW5_ElmeIojwBOKUcj5UsFKAinNaRtNncXq__aN3IX3C4iR2aDcdyvl7W743kesYSNLn6R6gyyiXpNvP-78WcQvwG6yVlpVyQGs/w320-h297/a%25C5%259F%25C4%25B1k+kemi%25C4%259Fi.png" title="zarların kehaneti" width="320" /></a></div><br /><p>Zar oyunlarına oldukça meraklı
bir toplum olan Romalılar, aşık kemiklerinden yapılan bu zarları sadece
günlük oyunları için değil, aynı zamanda geleceği öngören kehânetleri öğrenmek için de kullanmışlar.</p><p>Zar kehanetleri olarak adlandırılan bu kehânetler yorumlanma şekline göre; sayıların toplamına göre düzenlenen
“sayısal kehânetler” ve alfabenin harflerine göre düzenlenen “alfabetik kehânetler” olarak iki şekilde yapılmışlar.</p><p>Bilici rahipler tarafından yapılan kehanetlerde beş veya yedi adet zar kullanılmış. Kehanet isteğinde bulunan kişi tarafından birer birer atılan zarlarda zarların toplamına gelen sayıya göre kahinler tarafından beş dizeden oluşan kehanetleri dile getirilmiş</p><p>Beşli zarda en yüksek sayı otuz ve toplam elli altı kehanet, yedi zarda ise en yüksek sayısal değer kırk iki olup yüz yirmi adet kehanet yer alıyor.</p><p>Epigrafik kanıtlara göre beş zarla danışılan sayısal kehânetlerin büyük bir bölümü, çoğunlukla iki metre yüksekliğindeki mermer blokların
dört yüzüne kazınmış. Yedi zarla danışılan sayısal kehânetler ise
bunlardan daha uzun olup kamu binalarının duvarlarına kazınmış fakat yedi zarlı kehanetlerden günümüze ulaşan hiç bir hiçbir yazıt bulunmamakta.</p><p>Genel olarak
İ. S. 2. ya da 3. yüzyıla tarihlenen sayısal ya da alfabetik kehânetlerin çoğunluğunun özellikle Küçük Asya’da, Güney
Phrygia, Lykia, Pisidia ve Kilikia’ya özgü olduğu kabul edilmekte.</p><p>Pisidia Bölgesi’nde Anaboura,
Prostanna, Sagalassos, Takina, Kremna, Adada, Selge ve Termessos’ta; Lykos yanındaki Laodikeia’da ve Kibyra’-
da; Lykia’daki Kitanaura ve Tyriaion’-
da; Pamphylia’daki Attaleia ve Perge’-
de; Dağlık Kilikya’daki Hamaksia ve
Antiochia ad Cragum’da bu tür kehânet taşlarının dikildiği anlaşılmış, bu
bölgelerde yapılan arkeolojik kazıların
ve epigrafik araştırmaların sonucunda
yirmi bir tanesi sayısal, on iki tanesi alfabetik olmak üzere otuz üç adet kehânet taşı bulunmuş ve yayımlanmış. Hazırlanması oldukça maliyetli ve zaman alan bu tür kehanet taşları genellikle kentin ileri gelen varlıklı aileleri tarafından ya da halk meclisi tarafından kentin ileri gelen bir yurttaşının onurlandırılması için yaptırılmışlar. </p><div style="text-align: left;">Beş zarla danışılan sayısal kehânet taşlarından on sekizinin üzerinde çok az bir farkla aynı metnin kazınmış olduğu anlaşılmış. İşte bir kaç kehanet örneği;<br />(Doç. Dr. Asuman Coşkun Abuagla)</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">11163 = 12 Dümenci Tykhe’nin (sayısı). <br />Üç (tane) bir ve bir (tane) altı ve beşinci (sayı) üç (gelirse):<br />Hiç acele etme, yola çıkmak mümkün değil, en iyisi beklemek. <br />Eğer uçuk kaçık isteklerle davranırsan, kendine büyük zarar
verirsin. <br />Uygun zamanı (fırsatı) bekleyen kişi için her şey hayırlı olacaktır. </div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">44333 = 17 Serapis’in (sayısı). </div><div style="text-align: left;">Eğer iki (tane) dört ve üç (tane) üç gelirse: </div><div style="text-align: left;">Cesur ol, mücadeleye devam et. Zeus Ktesios savunucudur. </div><div style="text-align: left;">Rakibini cezalandıracaksın ve kontrol altına alacaksın. </div><div style="text-align: left;">(Zeus) işlerine mutluluk getirecek, buna karşılık sen şükranlarını sunacaksın. </div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">66633 = 24 Apollon’un (sayısı). </div><div style="text-align: left;">Bekle, hareket etme! </div><div style="text-align: left;">Phoibos’un kehânetlerine boyun eğ! </div><div style="text-align: left;">Uygun fırsatın (geleceği) zamanı bekle, (ama) şimdi sakin ol! </div><div style="text-align: left;">Eğer biraz sabredersen, dilediğin ne varsa, elde edersin. </div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-8319926333505158112020-11-23T19:55:00.002+03:002020-12-15T00:48:31.514+03:00göl<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-gRlYHDgFDPk/X7vibnftAAI/AAAAAAAAEbI/56aaSU5ryI82g9hrsCXVvrzm4Is4wSbygCLcBGAsYHQ/s2487/20181207_122033_HDR.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="göl şiiri" border="0" data-original-height="2328" data-original-width="2487" height="300" src="https://1.bp.blogspot.com/-gRlYHDgFDPk/X7vibnftAAI/AAAAAAAAEbI/56aaSU5ryI82g9hrsCXVvrzm4Is4wSbygCLcBGAsYHQ/w320-h300/20181207_122033_HDR.jpg" title="neriman deniz" width="320" /></a></div><br /><p></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><div class="kvgmc6g5 cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x c1et5uql ii04i59q" style="background-color: white; color: #050505; margin: 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Huzurlu bir gölle</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">hüzünlü sazlıkların</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">bitişe yaklaşan</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">aşkıydı işte sonbahar...</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Gölgesi göle düşen</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">tülden bir çiçek</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">gölün ışıltılı sularına</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">rüzgarda türküler </span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">söylemeyecek</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">ve artık yansıması </span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">sularda titremeyecek...</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Açılınca çevresini saran</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">sazdan kollar, </span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">üşüyecek </span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">korunaksız kalan sular</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">ve içinde büyüttüğü</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">sazlıkların köküyle göl;</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">sessizliğe bürünecek...</span></div></div><div class="o9v6fnle cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x c1et5uql ii04i59q" style="background-color: white; color: #050505; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">Son demini yaşarken sazlıklar</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">kırılgan dallarına vururken </span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">güneşin yolladığı ışıklar</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">son bir türkü için</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">hafifçe esti rüzgar</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">yayıldı gölün üzerine fısıltılar;</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">şimdilik gidiyorum</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">bekle beni önümüzdeki bahar,</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">yeni sürgünler vereceğim</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">filizlenerek döneceğim tekrar.</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: inherit;">N.DENİZ</span></div></div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-87536005988781508222020-11-09T00:32:00.001+03:002021-01-06T12:27:38.870+03:00umay ana... çocukların koruyucusu may ana'ya<p> Türk mitolojisinde Umay; ana tanrıça, iyilik tanrıçası ve hayat tanrıçası olarak kabul edilir. Adı Orhun Yazıtlarında da geçen Umay gümüş uzun saçlı, başında üç boynuzlu taç olan ay şeklinde tasvir edilmiş. Türk boylarında Umay, May, Od Ana gibi isimlerle anılan Umay Ana bebeklerin ve çocukların da koruyucusu.</p><p>Şamanlar Umay Ana'ya seslenirken ya da çağırırken May Ana ya da Od Ana olarak seslenirler.</p><p> Altaylar'daki Türklerden Teleutlar'da (Televütler) May Ana'nın iki kayın ağacıyla birlikte ay ışığı şeklinde yere indiğine inanılır. </p><span><a name='more'></a></span><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-cwMiJ9hJmaw/X6hjba-bzvI/AAAAAAAAEaA/O4bZNeY0bnsW8AZKo_KybQEDB5DFIbGtwCLcBGAsYHQ/s900/umayana.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="may ana" border="0" data-original-height="600" data-original-width="900" height="213" src="https://1.bp.blogspot.com/-cwMiJ9hJmaw/X6hjba-bzvI/AAAAAAAAEaA/O4bZNeY0bnsW8AZKo_KybQEDB5DFIbGtwCLcBGAsYHQ/w320-h213/umayana.jpg" title="umay ana" width="320" /></a></div><br /><p>Son depremde peş peşe çıkarılan bebekleri izlerken Türk mitolojisinden şu şiir dolanıp durdu hep zihnimde;</p><div style="text-align: left;">(Teleut Türklerinden)<br />ÇOCUKLARIN KORUYUCUSU MAY ANA'YA</div><div style="text-align: left;">Ateş Ana, otuz kez başlardan taç giyen kırk başlı kız</div><div style="text-align: left;">pişkinliği veren sensin pişmiş nesneye,</div><div style="text-align: left;">buzların biçimini bozan sensin;</div><div style="text-align: left;">yaklaş bize, çevremizi dolan,</div><div style="text-align: left;">baba gibi ol bize!</div><div style="text-align: left;">Yaklaş bize, çevremizi dolan,</div><div style="text-align: left;">ana gibi ol bize!</div><div style="text-align: left;">Her kiri gideren sensin deniz suyunda,</div><div style="text-align: left;">ak çakmak taşıyla kesersin göbek bağını,</div><div style="text-align: left;">süt içersin Süt Denizinden,</div><div style="text-align: left;">Surum dağında açtı oyun yerini</div><div style="text-align: left;">saçları güzelce taranmış May Ana,</div><div style="text-align: left;">kırk kızın arasında öyle saf May Ana,</div><div style="text-align: left;">otuz kızın ortasında öyle saf May Ana,</div><div style="text-align: left;">ağzı öyle saf May Ana!</div><div style="text-align: left;">İndin ak Ülgenlerden,</div><div style="text-align: left;">indin çatal bir değneğe dayanarak</div><div style="text-align: left;">buraya gelmek için, tutarak altın yayı,</div><div style="text-align: left;">saçları incecik May Ana!</div><div style="text-align: left;">Korkutma yavruları,</div><div style="text-align: left;">onları yed küçücük omuzlarıyla,</div><div style="text-align: left;">sıkıca bastır göğsünde,</div><div style="text-align: left;">sağ kolunun altına al,</div><div style="text-align: left;">sağ memenle emzir onları,</div><div style="text-align: left;">kötü bilicilerden esirge.</div><div style="text-align: left;">Kötü bir ruh yaklaşırsa</div><div style="text-align: left;">ger altın yayını</div><div style="text-align: left;">ve yayınla ve savutunla</div><div style="text-align: left;">sev ne gelirse ondan!</div><div style="text-align: left;">Yaklaştırma yöremizde dolanan ruhu,</div><div style="text-align: left;">yavuz yeli indirme,</div><div style="text-align: left;">uzak tut kişiden bütün ağrıları,</div><div style="text-align: left;">götür onu elinle her iyiliğe,</div><div style="text-align: left;">esirge ruhun uyanışını,</div><div style="text-align: left;">çalının kökünü pekiştir!</div><p><br /></p><p><br /></p>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6064451788971616364.post-37096099274220886522020-10-02T16:04:00.017+03:002021-01-06T12:48:30.828+03:00sisifos cezası ne anlatıyor<p> <span style="background-color: white;"><span style="font-family: inherit;">Kral Sisyphos'un efsanesi mitolojide düşünür ve yazarları en fazla meşgul
eden efsanelerden biridir belki de...</span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 12.0pt; margin: 12pt 0cm;"><span><span style="font-family: inherit;">Korinth kralı Sisyphos
(Sisifos) iki şekilde ünlüdür mitolojide; yaşarken akıllara durgunluk verecek
zekasıyla yaptığı kurnazlık ve hilebazlığıyla, ölümden sonra ise çektiği
cezayla.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 12.0pt; margin: 12pt 0cm;"><span><span style="font-family: inherit;">Sisyphos'un
yaşamındaki hile ve kurnazlıklardan hem ölümlü insanlar, hem de ölümsüz
tanrılar alır payını. Yaşamında Thanatos'u (Ölüm) sıkıştırıp kıskıvrak
yakalayıp zincire vuran, öldükten sonra yer altı tanrısı Hades'i bile kandırıp
yer yüzüne dönen hilebazların piridir kurnaz kral.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 12.0pt; margin: 12pt 0cm;"><span><span style="font-family: inherit;">Tanrılar tarafından
yakalanıp tekrar Tantaros'a (Cehennem) gönderilir ve tekrar kaçmaması için de
sonsuz bir ceza verilir kendisine. Ceza Homeros'un dizeleriyle ulaşır günümüze;</span></span></p><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 12.0pt; margin: 12pt 0cm;"><span><span></span></span></p><a name='more'></a><span><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span><p></p><p></p><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 12.0pt; margin: 12pt 0cm;"><span style="font-family: inherit;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></td></tr></tbody></table><p></p><span style="font-family: inherit;">Sisyphos'u gördüm korkunç işkenceler çekerken:</span><div><span style="font-family: inherit;">Yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı<br />ve de kolları ve bacaklarıyla dayanmıştı kayaya,<br />habire itiyordu onu bir tepeye doğru<br />işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam,<br />ama tepeye varmasına tam bir parmak kala,<br /> bir güç itiyordu onu tepeden gerisingeri,<br /> aşağıya doğru yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya,<br /> o da yeniden itiyordu kayayı tekmil kaslarını gere gere,<br /> kopan toz toprak habire aşarken başının üstünden,<br /> o da habire itiyordu kayayı, kan ter içinde. </span><br /><br /><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-p_mxiVjtlg0/X3TTq0zfTSI/AAAAAAAAEZE/nmcrFYHAWTkfw9WenRXbOQXkSJB7FvtbwCLcBGAsYHQ/s587/Sisyphus.Nikolas%2BBurdykin%2Bjpg.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="sisifos işkencesi" border="0" data-original-height="587" data-original-width="500" height="400" src="https://1.bp.blogspot.com/-p_mxiVjtlg0/X3TTq0zfTSI/AAAAAAAAEZE/nmcrFYHAWTkfw9WenRXbOQXkSJB7FvtbwCLcBGAsYHQ/w341-h400/Sisyphus.Nikolas%2BBurdykin%2Bjpg.jpg" title="sisyphos" width="341" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><p class="MsoNormal"><o:p></o:p></p>Rus Ressam Nicholas Burdykin'den (1960) Sisyphos<br /></td></tr></tbody></table><br /><div><span style="font-family: inherit;">Kaçınılmaz sondan kurtulmak ve ölümü bertaraf etmek isteyen insanların aptallığının dokunaklı bir simgesi olarak anılır Sisyphos.</span></div><div><span style="font-family: inherit;"><br />Sisyphos'un işkencesinden yola çıkılarak kullanılan ''Sisyphean'' terimi asla tamamlanamayan bir görevi anlatır. <br /><br />Güneş teorisine göre bazı bilim adamları Sisyphos'u, her gün doğudan yükselip, batıya doğru düşmesi olarak yorumlar. Kimi filozoflar ise denizin yükselip alçalan dalgalarını anlattığını savunur. <br /><br />M.Ö 1. yüzyılda yaşayan Epikürcü filozof Lucretius ise; sürekli yenilgiye uğrayan siyasetçilerin politikalarını, ''boş iş'' olarak tanımlayıp, taşı yukarıya doğru yuvarlamak olarak görür. <br /><br />Sisyphos'u kimi filozoflar bilginin peşinde koşan insanın boşuna mücadelesi olarak görürken; kimine göre işçinin emeğidir Sisyphos işkencesi.
</span><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 12.0pt; margin: 12pt 0cm;"><span><span style="font-family: inherit;">En dikkat çekici yorum
ise Albert Camus'dan gelir. Camus'a göre; Sisyphos insan hayatının saçmalığını
ve anlamsızlığını, tek gerçeğin ölüm olduğunu anlatır. Hayat anlamsızsa intihar
mı etmeli sorununu ise Sisyphos'un cezasının tanrılara bir başkaldırı olduğunu;
yenilgi değil direnmekten dolayı bu cezayı çekerken Sisyphos'un mutlu olduğunu
öne sürerek çözümler.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 12.0pt; margin: 12pt 0cm;"><span><span style="font-family: inherit;">Görevlerin anlamı
azaldığında işçilerin nasıl tepki vereceğini araştırmak için yapılan deneylerde
kullanılan test yöntemi ''sisfüsyen koşul'' olarak adlandırılır. Bu deneylerden
çıkan iki ana sonuç ise işler daha anlamlı olduğunda insanların daha fazla
çalıştığı ve insanların anlam-motivasyon ilişkisini hafife aldığıdır. Sisfüsyen
koşul'a gündelik hayatımızda fazlasıyla tabiyiz zaten. Bir gün geçmesini
beklemeden kirlenecek eve, bir saat sonra yağacak yağmurun çamur deryasına
dönüştüreceğini, ya da yağmur yağmasa da 3-5 gün içinde eski haline döneceğini
bile bile mütemadiyen silinen cama harcadığımız eforun, Sisyphos'un taşından
geri kalır yanı var mı?<o:p></o:p></span></span></p>
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: inherit;"><span style="font-family: inherit;">Bir bilim adamının görüşü ise,
sisyphos'un taşı yukarıya itmesi; insanlığın mükemmellik uğruna yüzyıllarca
verdiği uğraş ve bu uğraşta, tam mükemmelliği yakalamaya yaklaştığında meydana
gelen bir tufanla, kültürel unutma ve insanlığın tekrar baştan başlamasını
temsil eder. Afetler, hastalıklar, kavgalar derken şimdi de Corona... Kabus
gibi geçen 2020 yi düşününce bu bilim adamının Sisyphos'un işkencesiyle ilgili
iddiaları hiç de yabana atılacak gibi değil</span><br /></span>
<span style="color: #1c1e21;"><!--[if !supportLineBreakNewLine]--></span><br /><br />
<span style="color: #1c1e21;"><!--[endif]--></span></span></div><div><span style="color: #1c1e21; line-height: 115%;"><p class="MsoNormal" style="background: white; color: black; line-height: normal; margin: 12pt 0cm;"><span style="color: #1c1e21;"></span></p><p class="MsoNormal" style="background: white; color: black; line-height: normal; margin: 12pt 0cm;"><span style="color: #1c1e21;"><br /></span></p></span></div></div>
<script>
(function(i,s,o,g,r,a,m){i['GoogleAnalyticsObject']=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,'script','//www.google-analytics.com/analytics.js','ga');
ga('create', 'UA-58565831-1', 'auto');
ga('send', 'pageview');
</script>Neriman Denizhttp://www.blogger.com/profile/01917131621784924021noreply@blogger.com0