savaş ve taktik dehası halk..iskitler

Perslerin kendilerine sefer hazırlığına giriştiğini öğrenen, Avrupa'da devlet kurmuş ilk Türkler olma özelliğine de sahip olan İskitler (Saka), M.Ö  513 yılında bu saldırıyı karşılamak için ön hazırlıklara başlarlar.

Trakya'nın kuzeyinden başlayıp, günümüzdeki Bulgaristan ve Romanya'nın bir bölümü ile Ukrayna'yı kapsayan coğrafya üzerinde yer alan İskitler, Perslerin saldırılarına karşı birleşmek için komşu ülkelere elçiler gönderirler.

Komşuları olan ülke halklarının kral ve şefleri Perslerin saldırı hazırlıkları karşısında ne yapacaklarını konuşmak üzere bir araya toplandıklarında İskit habercileri onlara önerilerini iletirler:

antik çağdan bir sefer hazırlığı

İnsanların yaşadığı topraklara dışarıdan gelen bir saldırı karşısında, bir araya gelip direnmesi ve savaşması doğal. Sahip olduğu, yaşamının idamesi için gerekli kaynaklarının az olması, neslinin sürekliliği için yeni kaynaklar bulma zorunluluğundan başka yerlere yönelmesi ve savaşması da kabul edilebilir bir durum.

Fakat bu sebepler dışında orduların savaşma isteğini hiç anlayamamışımdır.Antik çağda yapılan savaşlarda diktatörlerin ve imparatorların daha fazla güç için binlerce kilometreyi aşması anlaşılabilir belki, ama bu duruma ayak uydurup onların peşlerine takılan farklı ülke ve kentlerin insanlarını anlamak güç gelirdi.

nokta yazıya nasıl düştü ?

Yazılı metinlerin tarih sahnesine çıkmasıyla birlikte, bu metinlerin, cilt cilt sıralanmış kitaplar, kelime aralarına konulan boşluklar, nokta ve virgülle anlamlandırılmış yazılar olduğunu mu düşünüyorsunuz? O halde çok yanılıyorsunuz.

Günümüzde antik çağın abideleri olarak gözümüzü okşayan kütüphaneleri dolduran kitaplar nasıldı dersiniz? Bergama Kütüphanesinde 200 000, İskenderiye Kütüphanesinde 150 000. Efes Celsus Kütüphanesinde 14 000 kitap vardı derken; bunlar pek çoğumuzun hayalinde canlandırdığı gibi ciltlerle duvarlara dizilmiş kitaplar değildi elbette.

Ölüdeniz yazmaları
                                  Ölüdeniz'de ele geçen yazmalar

dün troya bugün çanakkale

Verimli toprakları yağmalamak için, bala üşüşen sinekler gibi, bir kadının eteklerine sığınarak, Troya'ya koşan halkların destanının; bugün nasıl anlamsız ve imkansız olduğunu; hatta hiç var olmadığını düşünenler varsa;
bin yıl sonra da, haritada yerini bilmedikleri, adını hiç duymadıkları Çanakkale'ye, savaşmaya koşanların da olamayacağını söyleyecek insanlar çıkacak.

Hatta bin yıl ne demek? Daha yüzüncü yılında, atalarının kanı yerde kurumadan, mezar taşları daha dimdik ayakta toprakta yatan şehidinin başını beklerken; neden savaşmak ve ölmek zorunda kaldıklarını unutan gafiller olacak belki...

Aç gözlü, yayılımcı ve yağmalayıcı zihniyetlerini,  namus davası kisvesi altında Anadolu topraklarına, Troya'ya taşıyanların, 3000 yıl sonra, bu kez kılıf uydurmaya gerek duymadan alenen yapılmış taarruzudur  Çanakkale Savaşı. Savaş olarak başlamış, destan olarak bitmiştir burada mücadele.

nergis..günümüzde narkissos ve ekho

Kişiler sahip oldukları güzellik, güç, yetenek vs gibi kendilerini diğer insanlardan bir adım öne çıkaracak nitelikleri başkalarının yıkımına neden olacak şekilde kullanırlarsa; bir gün mutlaka cezalandırılacaklarına inanmış antik çağda insanlar. Bu cezayı verecek kişi ise ilahi adalet olarak adlandırabileceğimiz bir tanrıça olan Nemesis.

Nemesis’in gazabına uğrayanların en başında, ölümcül bir güzelliğe sahip olan yakışıklı delikanlı Narkissos gelir.

Narkissos güzelliğiyle görenleri büyüleyen bir delikanlı; Ekho ise kimsenin ulaşmayı başaramadığı güzeller güzeli bir peridir. Hikâye ikisinin karşılaşmasıyla başlar.

Kibele..bir zamanlar tanrı kadındı

Cinsiyeti olmayan tanrının, cinsiyetinin erkek gibi gösterilmeye çalışıldığı günümüzden, eskilere, bir zamanlar cinsiyetinin kadın, isminin Kibele olduğu günlere uzanalım biraz.

Anadolu'da verimli toprakları, güzel iklimi, tabiatın cömert davrandığı bitki örtüsüyle üretkenliğin sembolü olarak görülüp tapılan kadın; bedensel gücüyle kurak iklimlerin, çöllerin, yaşam şartları zor olan coğrafyaların efendisi erkeğe bıraktı hakimiyeti.

Kibele'nin varlığına ait buluntuların en eskileri Burdur Gölü yakınındaki Hacılar'da ve Çatalhöyük'te ortaya çıkartılan M.Ö 7000-6500 yıllarına tarihlenen eserlerdir. Bu nedenle Ana Tanrıça'nın kökeninin Anadolu olduğu ve buradan yayıldığı düşünülür.

homeze yaylası..bir kış masalının hikayesi

İçinde bir kış masalını yaşadığım güzel bir rüya gördüm. Mavi, siyah ve yeşilin iç içe geçtiği, hangisinin nerede başlayıp nerede bittiği belli olmadan üzerinin beyaz bir örtüyle örtüldüğü, beyaz örtünün bulutlarla birleştiği bir coğrafyadaydım.

Suyla toprak, toprakla ağaç, ağaçlarla kar, karlarla bulutların nefis uyumuna tanıklık ettim.Toprağın ve ağaçların, gökyüzüne ulaşmak bulutlara karışmak istercesine hep yükseğe, daha yükseğe uzanışını ve yükseklerden azametle aşağı su ve insana bakışını gördüm. İnsanların bu bakışa inat toprağın yükselebildiği alana kadar tırmanma ve adeta dağların başına taç gibi geçirilmiş yaylalara ulaşma azmini ve keyfini yaşadım.