Frigya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Frigya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Frig başlığı.. namı diğer liberty cap

 Tanrıça Athena bir gün sazlıklar içinde dolaşırken, kamıştan iki delikli bir kaval yapar. Kavalı ağzına götürüp çalmaya başlayınca çıkan sesi çok hoşuna gider ve Olimpos'ta tanrılar arasında bu güzel sesli aletin reklamını yapar aklı sıra. Gelin görün ki tanrılar çıkan sese hayranlık göstermek şöyle dursun, güzellikte rakibi iki tanrıça Hera ve Afrodit Athena'ya bakıp kıkırdayarak izlerler kavalı çalışını.

Frigya'da bir su kenarında kavalını öttürürken, suda kendisini izleyen tanrıça bir de ne görsün? Kavalı çalarken yanakları şişmiş, güzelim gözleri pörtlemiş, çirkin mi çirkin bir kıza dönüşmüş. Hera ve Afrodit'in neden kendisine güldüklerini anlayan Athena öfkeyle kavalı yere fırlatır. Kavalı yere atmak öfkesini yatıştırmaya yetmez bir de üstüne lanetler bu güzelim sesli aleti ve bunu yerden alıp çalacak kişiyi.

akakios mezar epigramı

Frigya Bölgesi'nde, Appia/Soa'da (Altıntaş, Kütahya ) Geç Roma-Erken Bizans Dönemine tarihlenen Hıristiyanlık Dönemi'ne ait  bir stel (mezar taşı) ele geçmiş. Akakios isimli bir Hıristiyanın mezar taşı olan stelin yazıtı da uzun bir mezar epigramıdır (mezar şiiri). Adı “kötülük yapmayan” anlamına gelen Akakios şiirde açıkça Hıristiyan olduğunu belirtmese de kullandığı ifadelerden onun Hıristiyanlığı kabul etmiş olduğu anlaşılmakta. 

Yazıtın ilk satırında vezinsiz olarak steli yapan Dokimeion'lu ustanın adı yazılı. Bu satırdan sonraki uzun kısım ise vezinlidir. Şiirden, hayatında sadece bir kez evlenmiş ve sonra da 30 sene dul yaşamış olduğu anlaşılan Akakios'un belki de o dönemde çok katı ahlâk kurallarına sahip bir Hıristiyan tarikatına mensup olduğu düşünülmekte. Kendisi için seçtiği mezar taşının biçimi de bu tezi desteklemekte. 

masalcı ezop.. aisopos

M.Ö 6.yüzyılda yaşayan, Trakya'dan Samos'a yaşadığı yerle ilgili tartışmalar olsa da Frigyalı olduğu kesin gözüyle bakılan, büyük ihtimalle Frig şehri Amoriumlu (Emirdağ/Afyon) olduğu düşünülen masalcı Ezop hayvanları kullanarak insanlara ders veren masallarıyla fabl türünün öncüsü sayılır.

Günümüzde karınca ve ağustos böceğinden tutun da karga ile tilkiye pek çok hikayesi La Fontaine'in şiirsel anlatımıyla dönmüş yaşadığı coğrafyaya. Neden hayvanlar aracılığıyla insanları eğitmeye çalıştığının gerekçesi de aşağıdaki masalında yatıyor olsa gerek:

bir masaldı amorium.. bir türküdür emirdağ


Günümüzde adı sadece gurbetçileri ile anılır olan, türküleri dilimize dolanan Emirdağ; yaz ayları geldiğinde ülkenin döviz bürosu olmaktan gayrı daha nice güzellikleri barındırır içinde... Dayanışma, yardımlaşma, ihtiyacı olana sahip çıkma, gönüller arasında bağ kurma...

Duygunun kadını erkeği olmaz, hisler söz konusu olduğunda insandır esas olan anlayışıyla; erkekler ağlamaz denen bir dünyada ağıt yakan, duygulara şiir katan erkeği-kadınıyla manidir.. şiirdir.. ağıttır.. türküdür Emirdağ. Bu sebeptendir ülkedeki en zengin halk müziği repertuvarlarından birine sahipliği...


Erkeği ağıt, kadını türkü yakan; yüreği yumuşak, duyguları şiirsel, insani bağları güçlü bir kent Emirdağ. İşte bu bağlar sayesinde olmalı Emirdağlıların tüm kentlere örnek olması gereken; büyük bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma uygulamasını hayata geçirmişliği....

bu kentte kadının adı var... pepuza ve montanizm

Yaşadığınız, doğadan soyutlanmış betonlarla çevrili kalelerden sıkıldıysanız; içinizdeki doğaya tutkulu, keşfe meraklı maceracı ruhu özgür bırakıp; bir zamanlar insanın doğayı gergef gibi işleyip, onunla bütünleştiği yerlerden birine; Uşak'ın Karayakuplu köyüne, Pepuza'ya gitmek iyi bir seçenek..

Hristiyanlığın kayıp mezheplerinden biri olan Montanizm'in doğuşuna, Anadolu'nun kutsal tanrıçası Kibele inancı ve geleneğiyle şekillenip Anadolu'dan tüm Avrupa'ya yayılıp, yaklaşık 400 yıllık bir süreden sonra takipçilerinin yakılışına tanıklık eden, kayalara üç katlı oyulmuş Montanist Manastırını ve Pepuza kentine su taşımak amacıyla yapılan Banaz çayı üzerine zarif bir gerdanlık gibi uzanan Clandras Köprüsünü görmek iyi gelecektir ruhunuza belki...Gitmeden, görmeden bilemezsiniz değil mi?

tanrıların dilini konuşan halk... frigler

Alternatif tatil ve gezi yolları arayan, tarihe ve doğal güzelliklere merakı olan, şehirlerin ve popüler gezi güzergahlarının kalabalığından bunalıp, sakin bir coğrafyada gökyüzü ve yeryüzünün ıssız yollarda kesiştiği bir yerde, ruhen ve bedenen dinginliğe ulaşıp geçmişten günümüze gizem dolu bir yolculuk yapmak isteyenler için muhteşem bir seçenek Frig Vadisi.

Gün gelir de bu seçeneği değerlendirecek olursanız; gün doğumu ve gün batımı zamanlarını seçerseniz, bu gizemli, sakin vadide tadına doyumsuz saatler geçirmeniz olası. Çünkü insanın doğayı ve içinde yaşadığı dünyayı iliklerine kadar hissettiği saatlerdir bu zamanlar bana göre. Bu saatlerde sürekli hareket eden, yaşayan, adeta nefes alan bir kainatın parçası olduğunuzu fark edersiniz. Ayla güneşin görev değişikliğine şahit olursunuz adeta. Biri doğmak için acele etmeden yavaş yavaş dünyaya doğru süzülürken, diğeri istemeye istemeye, gözleri arkada kalarak aheste aheste ayrılır görüş alanımızdan. Ne gidenin acelesi vardır, ne de yerine gelenin...

marsyas ve eşek kulaklı midas

Rekabetin her zaman adil şartlarda gerçekleşmesi mümkün müdür? Tabi ki mümkün değil diyeceksiniz değil mi? Haklısınız elbette.. Adil bir rekabetin mümkün olamayacağı mitolojide anlatılan efsanelerle de sabit zaten. Üstelik bu efsanelerde tanrıların işe karıştığı rekabet bile adil değilken insanlar arasındaki rekabetin adil olması mümkün mü?

Mitoloji tanrılar ve insanlar arasında yapılan yarışma ve rekabetin yaşandığı hikayeler açısından oldukça zengin. Bu mitlerin en ünlüsü Anadolu'da geçen, pek çoğumuzun, tamamı olmasa da bir bölümü illaki kulağına çalınmış olan tanrı Apollon ve çoban Marsyas arasında yapılan yarıştır.

tantalos'un cezasını kime vermek isterdiniz?

Kimi suçlar var ki, karşılığında, suçu işleyene hakkettiği cezayı bulmakta insanın hayal gücü yetersiz kalır. Ne kadar zorlarsa zorlasın bulunan cezanın hafif kaldığı, daha ağırının reva olduğunu düşünür. Tantalos'a verilen ceza da insanın sınırsız hayal gücünün örneklerinden birisidir.

Evladını öldüren bir babanın cezası ne olmalı? Ya öldürmekle kalmayıp tanrıların sofrasında ziyafet yemeği yapanın? Ya da evlatların ölümüne neden olup bunu çıkarlarına alet edenlerin? Güvene ihanet edip, kibre kapılan, hırslı, açgözlü, hırsız ve yalancı olanın? Mitolojik bir hikayeye göre; Tantalos, işlediği bu suçlara karşılık, ''Tantalos İşkencesi'' olarak anılan efsanevi bir cezaya çarptırılır.

Kibele..bir zamanlar tanrı kadındı

Cinsiyeti olmayan tanrının, cinsiyetinin erkek gibi gösterilmeye çalışıldığı günümüzden, eskilere, bir zamanlar cinsiyetinin kadın, isminin Kibele olduğu günlere uzanalım biraz.

Anadolu'da verimli toprakları, güzel iklimi, tabiatın cömert davrandığı bitki örtüsüyle üretkenliğin sembolü olarak görülüp tapılan kadın; bedensel gücüyle kurak iklimlerin, çöllerin, yaşam şartları zor olan coğrafyaların efendisi erkeğe bıraktı hakimiyeti.

Kibele'nin varlığına ait buluntuların en eskileri Burdur Gölü yakınındaki Hacılar'da ve Çatalhöyük'te ortaya çıkartılan M.Ö 7000-6500 yıllarına tarihlenen eserlerdir. Bu nedenle Ana Tanrıça'nın kökeninin Anadolu olduğu ve buradan yayıldığı düşünülür.