Frigya Bölgesi'nde, Appia/Soa'da (Altıntaş, Kütahya ) Geç Roma-Erken Bizans Dönemine tarihlenen Hıristiyanlık Dönemi'ne ait bir stel (mezar taşı) ele geçmiş. Akakios isimli bir Hıristiyanın mezar taşı olan stelin yazıtı da uzun bir mezar epigramıdır (mezar şiiri). Adı “kötülük yapmayan” anlamına gelen Akakios şiirde açıkça Hıristiyan olduğunu belirtmese de kullandığı ifadelerden onun Hıristiyanlığı kabul etmiş olduğu anlaşılmakta.
Yazıtın ilk satırında vezinsiz olarak steli yapan Dokimeion'lu ustanın adı yazılı. Bu satırdan sonraki uzun kısım ise vezinlidir. Şiirden, hayatında sadece bir kez evlenmiş ve sonra da 30 sene dul yaşamış olduğu anlaşılan Akakios'un belki de o dönemde çok katı ahlâk kurallarına sahip bir Hıristiyan tarikatına mensup olduğu düşünülmekte. Kendisi için seçtiği mezar taşının biçimi de bu tezi desteklemekte.
Akakios kendisi için son derece sade ve üzerinde basit bir çelenk dışında özellikle hiçbir betim olmayan bir mezar taşı yaptırmış. Buradan da Tevrat 'ın(Eski Ahit ) bütün resim ve tasvirleri kesin şekilde yasaklamış olmasının getirdiği katı tutumun derin izleri seçilmekte. İncil 'in (Yeni Ahit )(dolayısıyla Hıristiyanlığın) ilk zamanlarda Tevrat 'tan çok etkilendiği bilinmekte.
Bana göre yazıtta ilginç olan ise günümüzle olan benzerliği. Akakios her ne kadar Hristiyanlığı kabul etmiş olsa da epigramda hem pagan inançlarının hem de Protesilaos örneğiyle kendisinden neredeyse onsekiz asır önceki kültürün izleri sürmekte. Akakios'un mezar şiiri son yıllarda dinlerle arasına mesafe koymaya çalışan, inanmakla reddetmek arasında gidip gelen pek çok insanın ikilemine ve tarih içinde dinlerin geçiş dönemine güzel bir örnek.
Şiirde adı geçen ve kızının kaderini benzettiği Protesilaos yeni evlenip Troya savaşına katılan ve savaşta ilk ölen savaşçılardan biri. Hristiyan inançlarına göre cennet-cehennem olgusu esas olsa da putperestlerin ahireti Hades'i de tam olarak reddedemediği belli.
Bu eseri Dokimeion'lu usta Aurelius Athenodotos yaptı.
Şu toprak bağrında aklıselim sahibi Akakios'u saklıyor,
Menodoros'un oğlunu, gerçekten de Tanrı'nın sevgili kulunu,
vatanında her yönden saygın olan, otuz yıl boyunca dul kalan,
sadece bir kadınla evlenen ve dünyaya sadece Lukilla isminde,
aklıselim sahibi ve babasına gurur veren bir (kız) evlat getiren (adamı).
Verdi kızını, kendi yeğeni Trophimos'a, yaşlılığında ona bakması ümidiyle.
Ama talihsiz bir evlilikti onlarınki,
yaşayamadı (Lukilla) onunla onsekiz ay bile.
Çünkü kader iplerini anne ve kızın, eşit örmüşlerdi zalim Moiralar
tıpkı Protesilaos'ta olduğu gibi!
Ama saygıdeğer (annesi) Domna kendi mezarında yatıyor;
Otuzundayken terkeyleyip gitmişti kızını.
Dört sene sonra yine, kızı da gitti babasından önce!
(Şimdi) burada, babasıyla birlikte, yatıyor dedesinin mezarında!
Ey er kişiler! Yaşlılar, yaşıtlar ve de gençler!
Oldu mu ihtilafım içinizden biriyle?
Ne bir genç, ne de bir yaşlıyla?
Vatanım tarafından konuldum büyük bir saygıyla toprağa.
Belki Tanrı buyruğu idi benim için: ya gitmek Hades'e (putperest ahretine)
ama bundan bana ne artık, şu fani dünyayı terkeyledim ben!
Tanrı ben evladına koydu kurtarıcı nişanını.
Ölümlü biri olarak, ulaştım İbrahim'in ölümsüz kucağına
Tanrı'ya kulum, cennet mekânım!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder