Hitit Kralı II. Murşili'nin Veba Duası

Anadolu'nun yerli halklarından olan ve M.Ö 3. binlerden itibaren buradaki varlıkları belgelerle bilinen Hititler Anadolu'daki ilk merkezi krallığı da kuran halktır. M:Ö 1650 yılında kurulan ve başkenti Hattuşa (Boğazkale, Çorum) olan krallık ilerleyen yıllarda güçlü bir imparatorluğa dönüşür.

Binden fazla tanrıya tapan ve çok dindar olan Hitit toplumunda salgın hastalıklar (veba, kolera , tifo gibi) kızdırılan tanrıların, halkı cezalandırmak için yaptıkları bir iş olarak kabul edilirdi. Böyle durumlarda salgını durdurması için özel törenler düzenlenir ve dualar edilirdi. Bu örneklerden biri de Hitit krallarından II. Murşili’nin (1321-1295) “veba duası” ismi verilen yakarışıdır:

arkeorehber

Sarı Çiğdem

 

Hani çocuktum ya bir zamanlar
sarı çiğdem?
Sen daha iyi bilirsin
nasıl bir şey olduğunu...
Ben bir kez yaşadım
o duyguyu;
sen her bahar yeniden doğar,
yeniden yaşarsın
çocukluğunu.


Yağmurun ıslattığı toprağı
güneş kucaklardı ya hani
ısıtır can verirdi?
Yavaşça çıkarırdın başını
güneşin kucağında
yeniden doğup yeşerirdin,
dolu dizgin gelen
baharın müjdecisiydin.
Nasıl da yükselirse
güzel bir kadın başı
zarif gerdanının üstünde;
narin bedeninde
öyle bir incelikle
uzanırdın güneşe
açmaya hazır sarı çiçeğinle...


İşte o çocukluk günlerimde
doğanın bana sunduğu
kıymetli bir hediyeydin.
Bakışlarım önümde
çocukça bir neşeyle
bulmaya çalışırken seni ben
ayaklarımın dibinde
bitiverirdin hemen...
Ellerim uzanarak beline
seni usulca topraktan ayırırdı;
minicik köklerin
baldan bile tatlıydı,
damağımda
güzel bir lezzet bırakırdı.


O minicik tat için
değer miydi ömrümü
yarıda kesmek dersen?
Çocukluk işte...
Senin çiçeğin gibi
tazeciktim
görebilmek için güneşi
toprağın altında
aylarca beklediğini
ve yaşamın kıymetini
nereden bilirdim?

Neriman Deniz


Güneş

 Güneş

Sitem edesim var AY'a
ne uzattı gölgemi
olduğundan iki kata
ne de bir yudum şarapla
yıkayıp ışığında
yatırdı kaygısız bir uykuya...


Mahkum etti buz gibi biraya
aklımda mutlu bir tasa
bıraktı güneşin kucağına...
Ya susarsa
kuşların bestelediği şarkılar,
toprağa düşen çiçek tohumu gibi
biteviye tazelenip
yüreğe dokunan türküler?


Ya istila ederse çiçekleri
bal yapmayan arılar,
solarsa genzi okşayan
baharın habercisi kokular?
Ya bütün kaygıları
mavisinde yıkayan deniz
olursa kara bulutlara esir?
Ya eksilirse gün
bırakırsa yerini karanlığa
ve hemencecik biterse
güneşten çalınmış bu rüya?

Neriman Deniz