Troya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Troya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

kazdağları.. bir efsane bir gerçek hikaye

Balıkesir ve Çanakkale il sınırları içinde, sırtını Anadolu'ya yaslayıp, bakışlarını Ege Denizinin engin maviliğine çeviren Kazdağları, antik çağın ünlü ozanı Homeros'un deyimiyle bin bir pınarlı, vahşi hayvanların anası İda; pınarları gibi tatilin bin bir çeşidini sunuyor gezginlere.

Homeros'un yazdığı İlyada ve Odysseia destanı ve bu destanlarda Kazdağları ile ilgili efsaneleriyle renklenen, dünyanın Alplerden sonra oksijen yönünden ikinci sırada yer alan bu muhteşem doğa harikası tedavi edici şifalı suları ve havasını da taşımış günümüze.

Afrodit'in yakalandığı cüzzam hastalığının çirkin görüntüsünden kurtulup iyileşerek güzelliğine kavuştuğu kaplıcaları bugün de şifa olmakta Güre'de.

Ülkemizin akciğerlerinden biri olan Kazdağları, insanların akciğerleri için de doğal bir tedavi merkezi aynı zamanda. En çok ölüme neden olan hastalıklar sıralamasında 4. sırada yer alan KOAH hastalığına iyi gelen bol oksijenli havasıyla, hem tatil hem tedavi için gelenleri ağırlamakta.

Binbir Pınarlı İda'nın Pınarlarından... Ayazma Pınarı

Balıkesir ve Çanakkale il sınırları içinde, sırtını Anadolu'ya yaslayıp, bakışlarını Ege Denizinin engin maviliğine çeviren Kazdağları, antik çağın ünlü ozanı Homeros'un deyimiyle bin bir pınarlı İda; Ayazma Pınarında cenneti ayaklarının altına seriyor insanların.

Homeros'un Troya Savaşını anlattığı İlyada destanı ve bu destanda tanrıların yarıştığı, seviştiği, dövüştüğü efsanelerle renklenir Kazdağları. Bu renkli efsanelerin en güzellerinden biriyse Ayazma pınarında yapılan tanrılar arasındaki güzellik yarışması.

Ayazma pınarı kazdağlarının kuzey tarafında, Çanakkale'nin bayramiç ilçesi sınırlarında, Bayramiç'ten yaklaşık 29 km uzaklıkta yer alıyor. Bayramiç merkezinden Evciler köyü istikametine devam edilerek asfalt bir yolla 21 km sonra Evciler köyüne ulaşılıyor. Evcilerden Ayazma Pınarı'na  giden 8 kilometrelik yol kısmen daha dar ve bozuk olsa da özel araç ve büyük otobüslerle zorlanmadan ulaşılabilir durumda. Evciler'e kadar meyve ağaçları ve Bayramiç barajı manzaralarıyla seyreden yol, Evciler köyünden sonra karaçamların gölgesinde devam ediyor.

truva için savaşan ırmak skamandros

Truva Savaşını efsane haline getiren; Homeros'un muhteşem anlatımının yanında, savaşın kıyasıya geçtiğini göstermek için seçtiği karakterlerdir biraz da. Akaların saldırısı karşısında tüm Anadolu'yu, Trakya'yı hatta Etiyopya'yı işin içine kattığı yetmez; kentin ırmaklarını bile savunmaya dahil eder Homeros.

Truva'nın iki ırmağı Skamandros ve Simoeis'i de Aka askerlerine ve Akhilleus'a (Aşil) karşı savunmaya geçirir. Burada akan bir ırmak değildir artık Skamandros. Etiyle kemiğiyle ovalarını suladığı Truva şehrinin ve kralının savunmasına katılmış canlı kanlı bir savaşçıdır.

çiy tanesi ve bir annenin gözyaşları

Troya savaşında, Anadolu'nun hemen her köşesindeki halklar Troyalılara destek verirken, bu desteğin Habeşistan'a kadar uzandığı, iki kıtanın savaşına Memnon'la beraber Afrika'nında dahil olduğu görülür. Hektor'un Akhilleus (Aşil) tarafından öldürülmesiyle, Habeşistan kralı Memnon ordusuyla beraber Troya'ya yardıma gelir

Memnon'un babası, Hektor'un Troya kralı babası Priamos'un soyundan gelen ve şafak tanrıçası Eos tarafından kaçırılıp Habeşistan'a götürülen Tithonos'tur. Baba tarafından akrabalığı mıdır onu troya'ya getiren bilinmez ama, ordusuyla taze bir umut olarak gelir Hektor'un ölümüyle umutsuzluğa düşen kente.

şafak tanrıçası eos ve aşk cezası

Gerçekleşmesini  çok istediğiniz dilekleriniz mi var? Bunları dilerken iyi düşünmenizi, doğru ve eksiksiz dilemenizi öneririm. Çünkü olur da, günün birinde dileğiniz gerçekleşir ise, eksik bıraktığınız tarafın acı verici sonuçlarını görme ihtimaliniz var. Tıpkı şafak tanrıçası Eos gibi..

Güneş tanrısı Helios'la, ay tanrıçası Selana'nın kardeşi olan şafak tanrıçası Eos; sırtında kanatları, başında tacı, çiğdem sarısı renginde göz alıcı elbisesi ile güzeller güzeli bir kızdır. Her gün kötülüklere gebe gecenin içinden sıyrılarak, dört tane kanatlı atın çektiği arabasıyla, gökyüzünde dolaşarak kardeşi Helios'a (güneş tanrısı) dünyanın kapılarını aralayarak, ışıklarıyla yer yüzünü aydınlatmasını sağlar.

bir kader hikayesi...odysseus ve nausikaa

Kader inancı her ne kadar günümüzde dini inancın bir parçası gibi görünse de, çağlar boyu insanlar arasında hep var olagelmiş. İnsanoğlu olayları bir tesadüfe bağlamak yerine, tanrıların işe karıştığı, sebep olduğu bir düşünce sistemi üzerine oturtarak, yorumlama çabasına girişmiş.

Kimi zaman dini inanışın, kimi zaman mitolojinin, kimi zaman da Hintlilerde olduğu gibi felsefenin bir parçası olmuş kaderOdysseus ve Nausikaa'nın mitolojisi, hem kadere tanrıların müdahalesinin hem de Hint felsefesinin dört altın kuralının hikayeleşmiş hali gibidir adeta.

denize söven suları döven diktatör..kserkses

Omuzlarınıza yüklenen yükün büyük, derdinizin çok mu olduğunu düşünüyorsunuz? Cevabınız evet ise  bu cevabı duyunca, Çanakkale Boğazı (Hellespontos) isyan edip haykıracak size: ''Benden büyük dert, benden ağır yük taşıyan yoktur tarihte'' diye.

Eeee haksız da değil hani isyan etmekte. Kolay değil koskoca iki kıtanın ayağı olup sırtını köprü yapıp dertleri'de, yükleri de taşımak.

dido ve külleriyle uğurlanan aeneas

Halk müziği ezgileri dışında, müzikle pek alakası olmayan ben gün boyunca kulağımda kalan bir ezgiyle dolandım durdum bugün. Nerede ve nasıl kulağıma çalındı farkında bile değilim ama sürekli duygulu bir müzik eşliğinde ''Dido'' sözleri yankılandı kulaklarımda.

Şarkı kim için hangi dilde söyleniyor bilmemekle beraber, yansıttığı hüzün mitolojiden Kartaca kraliçesi Dido'nun aşkını düşündürdü bana. Bu duygulu hikayeyi Dido şarkısının melodileri eşliğinde karalayıverdim ben de. Sizler de melodi eşliğinde okumak isterseniz yazının altında yer alan videoyu tıklayabilirsiniz.

kassandra'nın çığlığı..ağzına tükürülenlerden misiniz?

Her şeyi bilmek bir insanı mutlu eder miydi? Hayatımız geleceği görmek, tahmin etmek ve yorumlamak gayret ve hasretiyle geçiyor. Bu çabalarımızda başarılı olsak, acaba ne kadar mutlu ve talihli olurduk?

Gerçekte bunları başarabilmek insanı ne kadar mutlu ederdi bilemem ama, mitolojiden bildiğim bir örnek hiç de öyle her şeyi bilerek mutlu yaşanamayacağını, bilakis; bilmenin ve görmenin hiç bir şeyi değiştiremediğini bu nedenle hiç bilmeyenden daha fazla üzüntü ve sıkıntı çekildiğini çok güzel anlatıyor.

dün troya bugün çanakkale

Verimli toprakları yağmalamak için, bala üşüşen sinekler gibi, bir kadının eteklerine sığınarak, Troya'ya koşan halkların destanının; bugün nasıl anlamsız ve imkansız olduğunu; hatta hiç var olmadığını düşünenler varsa;
bin yıl sonra da, haritada yerini bilmedikleri, adını hiç duymadıkları Çanakkale'ye, savaşmaya koşanların da olamayacağını söyleyecek insanlar çıkacak.

Hatta bin yıl ne demek? Daha yüzüncü yılında, atalarının kanı yerde kurumadan, mezar taşları daha dimdik ayakta toprakta yatan şehidinin başını beklerken; neden savaşmak ve ölmek zorunda kaldıklarını unutan gafiller olacak belki...

Aç gözlü, yayılımcı ve yağmalayıcı zihniyetlerini,  namus davası kisvesi altında Anadolu topraklarına, Troya'ya taşıyanların, 3000 yıl sonra, bu kez kılıf uydurmaya gerek duymadan alenen yapılmış taarruzudur  Çanakkale Savaşı. Savaş olarak başlamış, destan olarak bitmiştir burada mücadele.

troya savaşının yönetmeni...kalkhas

Kalkhas..Öyle bir adam düşünün ki yazgıyı değiştiren, iki kıtanın savaşında savaşın seyrini ve sonunu belirleyen. Antik Çağın dört büyük savaşından biri olan Troya Savaşı (İlios) tanrılar tarafından yazılan, Kalkhas tarafından yönetilen; başrolü  Priamos ve Agamemnon adında iki kral ile  Akhilleus (Aşil), Paris, Hektor ve Helena tarafından oynanan, yaklaşık on yıl süren çok uzun metrajlı bir filmdir aslında.

Kahin Kalkhas'ın buradaki rolü hep göz ardı edilir de; herkes baş rol oyuncularına yönelir genelde. Hala öyle değil midir zaten günümüzde de? Herkesin gördüğü tanıdığı adına ister başkan densin ister yönetici; tarihi değiştirecek güçte ve ünde görünürler gözümüze. Ama hep biliriz ki yönetmenin kendisine verdiği rolü oynayan birer aktördür bunlar aslında... Asıl oyunun seyrini ve kaderini değiştiren bir yönetmenin varlığını hep hissederiz ama ya telaffuz edilmez ya perdenin arkasında durduğu için kimliği bilinmez.

üç güzeller yarışması

Mitolojide, Kazdağları'nın (İda) Ayazma pınarının olduğu alanda geçtiğine inanılan Üç Güzeller Yarışması, tarihin ilk güzellik yarışması olmasının yanında, antik çağda, şairlerin şiirlerine, seramik sanatçılarının ve heykeltıraşların eserlerine en fazla konu olan Truva Savaşı'nın tohumlarının da atıldığı yarışmadır.

Gaia (toprak) ve Pontos'un (deniz) birleşmesinden doğan Nereus, Deniz İhtiyarlarından biridir. Denizin oğlu Nereus ,Okeanus kızı Doris'le evlenince, Doris tam elli kız dünyaya getirir. Bu kızlara Nereus Kızları denir. Bu kızların her biri, denizin çeşitli hallerini, renklerini, köpüklü dalgalarını simgeler. Babaları Nereus'la beraber, Knidos (Tekir burnu) açıklarında, denizin dibinde , bir mağarada bulunan saraylarında yaşadıklarına inanılır. Nereus Kızları, günlerini iplik dokuyup nakış yaparak, şarkı söyleyerek geçirir, arada bir babalarıyla beraber yarı bellerine kadar denizin yüzeyine çıkıp, suda dans ederek koro halinde şarkı söylerler ve deniz canlılarıyla gezerlermiş.