Kader inancı her ne kadar günümüzde dini inancın bir parçası gibi görünse de, çağlar boyu insanlar arasında hep var olagelmiş. İnsanoğlu olayları bir tesadüfe bağlamak yerine, tanrıların işe karıştığı, sebep olduğu bir düşünce sistemi üzerine oturtarak, yorumlama çabasına girişmiş.
Kimi zaman dini inanışın, kimi zaman mitolojinin, kimi zaman da Hintlilerde olduğu gibi felsefenin bir parçası olmuş kader. Odysseus ve Nausikaa'nın mitolojisi, hem kadere tanrıların müdahalesinin hem de Hint felsefesinin dört altın kuralının hikayeleşmiş hali gibidir adeta.
Troya savaşı sona erince, Akalar yurtlarına dönmek için yola çıkarlar fakat dönüş yolculuğu Odysseus (Odisseas) için tam 10 yıl sürer. Homeros Odysseus'un on yıllık dönüş yolculuğunda başından geçenleri Odyssea adlı eserinde anlatır. Bu maceralar arasında en hoşu en insancıl olanıdır Nausikaa (Nafsika).
Yolculuğu sırasında gemileri ve tüm yoldaşlarını kaybedip tek başına kalan Odysseus'u ister dalgalar deyin, ister kader; yalnız, bitkin ve çıplak bir vaziyette bir adaya atar. Yorgun düşüp bir kenarda uzanmışken, duyduğu sesle yerinden kalkar, çıplaklığını büyük bir yaprakla örterek çalılıkların arasından çıkınca bir genç kızla karşı karşıya gelir. Nausikaa ile. Tesadüf diyeceksiniz değil mi? Ya da nerede hani bunda tanrılar? O halde hikayenin başına gidelim.
Odysseus ve Nausikaa (Louis Gauffier 1798)
Homeros Skherie (günümüzde Korfu Adası olduğu düşünülüyor) isimli bir adada yaşayan Phaiak'lar diye bir halktan söz eder. Kralları Alkinoos, kraliçe Arete'dir. Alkinoos adaletli ve halkını iyi yöneten bir kraldır. Karısı Arete'ye olan düşkünlüğü ise bambaşkadır. Çünkü Arete'de sıradan bir kadın değil erdemin ta kendisidir, erdem demektir. Homeros, bu ülkeyi anlatırken cennetten bir köşe gibi aktarır. Halkı şiir, oyunlar ve sanatla uğraşmakta, kralları ise özgürlükçü bir düşünceyle halkı idare etmektedir.
''Tekmil Phaik'ları yönetmekteydi Alkinoos
Halkı onu sayardı bir tanrı gibi''
Homeros'a göre bu saygının nedeni Arete ile evli olmasıdır. Onunla evlenmekle kalmayıp karısına büyük saygı duymasıdır.
Alkinoos kendine karı aldı onu
Arete'yi öyle saydı, öyle saydı ki
hiç bir kadın böyle sayılmadı yer yüzünde,
erkeğinin buyruğunda, evinde yaşayan hiç bir kadın,
hem kocası, hem çocukları saydı onu yürekten,
halk da bir tanrıça gibi baktı ona ,
tatlı sözlerle selam verirlerdi şehre inince o,
çok akıllıydı, iyi yürekliydi de ondan,
yatıştırırdı bütün kavgalarını erkeklerin.
İşte böyle bir anne ve babanın kızıdır Nausikaa. Hem huyu hem de görünüşü tanrıçaları aratmayacak güzelliktedir. Her genç kız gibi seveceği ve evleneceği erkeği beklemektedir. Geleneklerine göre, genç kızların evlilik hazırlığı için toparlanıp arkadaşlarıyla ırmakta en güzel giysilerini yıkayıp güzel kokular sürüp düğün hazırlığı yapacağı günün hayalini kurmaktadır.
Nausikaa bir gece odasında yanında hizmetçilerle beraber uyurken, tanrıça Athena gelir yatağına ve seslenir uykusunda genç kıza. Ne kadar kaygısız olduğunu, düğün gününün gelip çattığını söyler. Urbalarının yıkanmadan kaldığını, arkadaşlarını da toplayıp sabah erkenden ırmağa gidip yıkaması gerektiğini, nasıl olsa uzun süre bekar kalamayacağını, hatta kendisinin de gelip ona yardım edeceğini söyleyerek kışkırtır Nausikaa'yı.
Nausikaa şafakla beraber kalkıp arkadaşlarını ve hizmetçilerini toplar, annesi Arete en güzel kıyafetlerini ve kokulu sabunları verir yıkaması için, Alkinoos katır arabasını hazırlatır. Babası hisseder kızının düğün hazırlığı yaptığını fakat hoşgörüyle karşılayıp fark ettirmez.
Genç kızlar giysileri yıkadıktan sonra neşe içinde oyun oynarlarken, denizin adaya fırlattığı, yosunlar ve çamurlar içinde dereye kadar sürüklenip uyuyakalan Odysseus gözlerini açar, çıplaklığını bir yaprakla kapatıp çalıların arasından çıkar. Onu bu halde gören kızlar korkuyla kaçışırlar ama prenses Nausikaa tanrıçaları andıran duruşuyla Odysseus'un karşısında hiç yerinden ayrılmadan öylece kalır.
Odysseus ve Nausikaa (Michele-Desubleo 1655)
Tanrıların isteği olmuş, kendileri için çizilen kaderin doğrultusunda, çaresiz durumdaki Odysseus ile iyi kalpli Nausikaa karşılaşmış ve Hint felsefesinin biraz da kaderci bir yaklaşım sergileyen ilk kuralı da devreye girmiştir.
''Karşına çıkan kişiler her kimse doğru kişilerdir. Hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, hayatımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler.''
Odysseus pek çok övgü dolu sözlerle beraber şöyle seslenir Nausikaa'ya:
Yalvarırım kraliçem sana,
ister tanrı ol, ister insan
yaygın göklerdeki tanrılardansan,
ulu Zeus'un kızı artemis olmalısın,
görünüşün, boyun bosun, dipdiri bedeninle tıpkı osun!
İnsanların en zekisi en kurnazı Odysseus, onun bu gönül çelici sözlerine dayanabilir mi toy bir genç kız? Nausikaa hizmetçilerini çağırır hemen, yıkayıp temizlemelerini söyler bu güzel konuşan yabancıyı. Kızların becerikli ellerinde aklanıp giydirilince boyu posu, yakışıklılığı da ortaya çıkar akıllı savaşçının. Gönlü kayıverir Nausikaa'nın bu yakışıklı yabancıya ve bir taraftan da üzülerek düşünür bir yabancıya bu yakınlığı duymaktan utanç ve pişmanlıkla. Ama ok yaydan çıkmıştır bir kere artık.
Hint felsefesinin ikinci kuralı: ''Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. Şöyle yapsaydım böyle olacaktı gibi bir cümle yoktur. Ne yaşandıysa yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır. Zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese bile karşılaştığımız her olay mükemmeldir, dersimizi alalım ve ilerleyelim.''
Odysseus'la kente doğru sohbet ederek yürürlerken sık sık imalarda bulunur Nausikaa. Kendisini onun yanında görürlerse; Phaiak gençleri dururken, yabancı bir koca bulmuş diye dedikodu edeceklerini söyler halkın. Babası ve annesini bulup onlarla nasıl konuşabileceğini anlatır ona. Kurnaz Odysseus anlar Nausikaa'nın sevgisini ama bozuntuya vermez. Tek derdi karısına ve şehrine sağ salim gidebilmektir zeki kahramanın. Kente girince ayrılırlar, Odysseus kralın huzuruna doğru yol alırken, Nausikaa sevdiği ve evleneceği erkeği bulmuş olmanın umudu ve mutluluğuyla odasının yolunu tutar.
Hint felsefesinin üçüncü kuralı :''İçinde başlangıç yapılan her an doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne de geç. Hayatımızda yeni bir şeylerin olmasına hazırsak o da başlamaya hazırdır.''
Odysseus, Alkinoos'un huzuruna çıkıp durumunu anlatır. Tek arzusu vatanı İthake'ye dönebilmektir. Kral konuğuna iyi davranır, kim olduğunu, nereden geldiğini sormaz ,onu öyle beğenmiştir ki kendisine damat edinmeyi gönlünden geçirir ama baskıda bulunmaz. Nausikaa gerçekleri öğrenince yıkılır ama annesi erdemdir, erdemin kızıdır, yapılması gerekeni onurlu bir şekilde yapar. Babasıyla beraber Odysseus'un yurduna dönebilmesi için hazırlıklara başlar.
Tüm hazırlıklar tamamlanmış, Odysseus en güzel kıyafetlerle giydirilmiş, yurduna ve karısına doğru yola çıkmak için hazırdır.
''Sağ esen kal konuğumuz, sağ esen kal,
baba toprağına döndüğünde unutma, an beni,
sen ilkin bana borçlusun kurtuluşunu''
Diyerek uğurlayan Nausikaa'ya, şöyle olur Odysseus'un son sözleri:
Ulu yürekli Alkenoos'un kızı Nausikaa
Zeus, Here'nin uzaktan gürleyen kocası, eğer isterse
döneceksem ben yurduma, göreceksem sıla günümü,
bir tanrı gibi tapacağım sana orada,
her vakit, sabahtan akşama dek, gün boyunca
can verdin bana sen, ey genç kız, can!
Ve şöyle diyor Hint felsefesinin dördüncü kuralı: ''Bitmiş olan bir şey bitmiştir.Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişmemize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir.''
Bu eser Creative Commons Alıntı 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu yazının tüm hakları yazara aittir. Kaynak göstermeden kopyalanamaz ve alıntı yapılamaz.
Kimi zaman dini inanışın, kimi zaman mitolojinin, kimi zaman da Hintlilerde olduğu gibi felsefenin bir parçası olmuş kader. Odysseus ve Nausikaa'nın mitolojisi, hem kadere tanrıların müdahalesinin hem de Hint felsefesinin dört altın kuralının hikayeleşmiş hali gibidir adeta.
Troya savaşı sona erince, Akalar yurtlarına dönmek için yola çıkarlar fakat dönüş yolculuğu Odysseus (Odisseas) için tam 10 yıl sürer. Homeros Odysseus'un on yıllık dönüş yolculuğunda başından geçenleri Odyssea adlı eserinde anlatır. Bu maceralar arasında en hoşu en insancıl olanıdır Nausikaa (Nafsika).
Yolculuğu sırasında gemileri ve tüm yoldaşlarını kaybedip tek başına kalan Odysseus'u ister dalgalar deyin, ister kader; yalnız, bitkin ve çıplak bir vaziyette bir adaya atar. Yorgun düşüp bir kenarda uzanmışken, duyduğu sesle yerinden kalkar, çıplaklığını büyük bir yaprakla örterek çalılıkların arasından çıkınca bir genç kızla karşı karşıya gelir. Nausikaa ile. Tesadüf diyeceksiniz değil mi? Ya da nerede hani bunda tanrılar? O halde hikayenin başına gidelim.
Homeros Skherie (günümüzde Korfu Adası olduğu düşünülüyor) isimli bir adada yaşayan Phaiak'lar diye bir halktan söz eder. Kralları Alkinoos, kraliçe Arete'dir. Alkinoos adaletli ve halkını iyi yöneten bir kraldır. Karısı Arete'ye olan düşkünlüğü ise bambaşkadır. Çünkü Arete'de sıradan bir kadın değil erdemin ta kendisidir, erdem demektir. Homeros, bu ülkeyi anlatırken cennetten bir köşe gibi aktarır. Halkı şiir, oyunlar ve sanatla uğraşmakta, kralları ise özgürlükçü bir düşünceyle halkı idare etmektedir.
''Tekmil Phaik'ları yönetmekteydi Alkinoos
Halkı onu sayardı bir tanrı gibi''
Homeros'a göre bu saygının nedeni Arete ile evli olmasıdır. Onunla evlenmekle kalmayıp karısına büyük saygı duymasıdır.
Alkinoos kendine karı aldı onu
Arete'yi öyle saydı, öyle saydı ki
hiç bir kadın böyle sayılmadı yer yüzünde,
erkeğinin buyruğunda, evinde yaşayan hiç bir kadın,
hem kocası, hem çocukları saydı onu yürekten,
halk da bir tanrıça gibi baktı ona ,
tatlı sözlerle selam verirlerdi şehre inince o,
çok akıllıydı, iyi yürekliydi de ondan,
yatıştırırdı bütün kavgalarını erkeklerin.
İşte böyle bir anne ve babanın kızıdır Nausikaa. Hem huyu hem de görünüşü tanrıçaları aratmayacak güzelliktedir. Her genç kız gibi seveceği ve evleneceği erkeği beklemektedir. Geleneklerine göre, genç kızların evlilik hazırlığı için toparlanıp arkadaşlarıyla ırmakta en güzel giysilerini yıkayıp güzel kokular sürüp düğün hazırlığı yapacağı günün hayalini kurmaktadır.
Nausikaa bir gece odasında yanında hizmetçilerle beraber uyurken, tanrıça Athena gelir yatağına ve seslenir uykusunda genç kıza. Ne kadar kaygısız olduğunu, düğün gününün gelip çattığını söyler. Urbalarının yıkanmadan kaldığını, arkadaşlarını da toplayıp sabah erkenden ırmağa gidip yıkaması gerektiğini, nasıl olsa uzun süre bekar kalamayacağını, hatta kendisinin de gelip ona yardım edeceğini söyleyerek kışkırtır Nausikaa'yı.
Nausikaa şafakla beraber kalkıp arkadaşlarını ve hizmetçilerini toplar, annesi Arete en güzel kıyafetlerini ve kokulu sabunları verir yıkaması için, Alkinoos katır arabasını hazırlatır. Babası hisseder kızının düğün hazırlığı yaptığını fakat hoşgörüyle karşılayıp fark ettirmez.
Genç kızlar giysileri yıkadıktan sonra neşe içinde oyun oynarlarken, denizin adaya fırlattığı, yosunlar ve çamurlar içinde dereye kadar sürüklenip uyuyakalan Odysseus gözlerini açar, çıplaklığını bir yaprakla kapatıp çalıların arasından çıkar. Onu bu halde gören kızlar korkuyla kaçışırlar ama prenses Nausikaa tanrıçaları andıran duruşuyla Odysseus'un karşısında hiç yerinden ayrılmadan öylece kalır.
Tanrıların isteği olmuş, kendileri için çizilen kaderin doğrultusunda, çaresiz durumdaki Odysseus ile iyi kalpli Nausikaa karşılaşmış ve Hint felsefesinin biraz da kaderci bir yaklaşım sergileyen ilk kuralı da devreye girmiştir.
''Karşına çıkan kişiler her kimse doğru kişilerdir. Hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, hayatımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler.''
Odysseus pek çok övgü dolu sözlerle beraber şöyle seslenir Nausikaa'ya:
Yalvarırım kraliçem sana,
ister tanrı ol, ister insan
yaygın göklerdeki tanrılardansan,
ulu Zeus'un kızı artemis olmalısın,
görünüşün, boyun bosun, dipdiri bedeninle tıpkı osun!
İnsanların en zekisi en kurnazı Odysseus, onun bu gönül çelici sözlerine dayanabilir mi toy bir genç kız? Nausikaa hizmetçilerini çağırır hemen, yıkayıp temizlemelerini söyler bu güzel konuşan yabancıyı. Kızların becerikli ellerinde aklanıp giydirilince boyu posu, yakışıklılığı da ortaya çıkar akıllı savaşçının. Gönlü kayıverir Nausikaa'nın bu yakışıklı yabancıya ve bir taraftan da üzülerek düşünür bir yabancıya bu yakınlığı duymaktan utanç ve pişmanlıkla. Ama ok yaydan çıkmıştır bir kere artık.
Hint felsefesinin ikinci kuralı: ''Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. Şöyle yapsaydım böyle olacaktı gibi bir cümle yoktur. Ne yaşandıysa yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır. Zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese bile karşılaştığımız her olay mükemmeldir, dersimizi alalım ve ilerleyelim.''
Odysseus'la kente doğru sohbet ederek yürürlerken sık sık imalarda bulunur Nausikaa. Kendisini onun yanında görürlerse; Phaiak gençleri dururken, yabancı bir koca bulmuş diye dedikodu edeceklerini söyler halkın. Babası ve annesini bulup onlarla nasıl konuşabileceğini anlatır ona. Kurnaz Odysseus anlar Nausikaa'nın sevgisini ama bozuntuya vermez. Tek derdi karısına ve şehrine sağ salim gidebilmektir zeki kahramanın. Kente girince ayrılırlar, Odysseus kralın huzuruna doğru yol alırken, Nausikaa sevdiği ve evleneceği erkeği bulmuş olmanın umudu ve mutluluğuyla odasının yolunu tutar.
Hint felsefesinin üçüncü kuralı :''İçinde başlangıç yapılan her an doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne de geç. Hayatımızda yeni bir şeylerin olmasına hazırsak o da başlamaya hazırdır.''
Odysseus, Alkinoos'un huzuruna çıkıp durumunu anlatır. Tek arzusu vatanı İthake'ye dönebilmektir. Kral konuğuna iyi davranır, kim olduğunu, nereden geldiğini sormaz ,onu öyle beğenmiştir ki kendisine damat edinmeyi gönlünden geçirir ama baskıda bulunmaz. Nausikaa gerçekleri öğrenince yıkılır ama annesi erdemdir, erdemin kızıdır, yapılması gerekeni onurlu bir şekilde yapar. Babasıyla beraber Odysseus'un yurduna dönebilmesi için hazırlıklara başlar.
Tüm hazırlıklar tamamlanmış, Odysseus en güzel kıyafetlerle giydirilmiş, yurduna ve karısına doğru yola çıkmak için hazırdır.
''Sağ esen kal konuğumuz, sağ esen kal,
baba toprağına döndüğünde unutma, an beni,
sen ilkin bana borçlusun kurtuluşunu''
Diyerek uğurlayan Nausikaa'ya, şöyle olur Odysseus'un son sözleri:
Ulu yürekli Alkenoos'un kızı Nausikaa
Zeus, Here'nin uzaktan gürleyen kocası, eğer isterse
döneceksem ben yurduma, göreceksem sıla günümü,
bir tanrı gibi tapacağım sana orada,
her vakit, sabahtan akşama dek, gün boyunca
can verdin bana sen, ey genç kız, can!
Ve şöyle diyor Hint felsefesinin dördüncü kuralı: ''Bitmiş olan bir şey bitmiştir.Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişmemize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir.''
Bu eser Creative Commons Alıntı 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu yazının tüm hakları yazara aittir. Kaynak göstermeden kopyalanamaz ve alıntı yapılamaz.
Beni benden aldı. Bu sıra bunu bir arkadaşla konuşmuştuk. Bazen tesadüflerin üst üste gelmesi de şaşırtıcı oluyor. Sevgilerimle.
YanıtlaSilBu bir tesadüf müdür yoksa her an aradığımız sorulara cevap vermeye hazır olan evrene verdiğimiz mesajlarla alakalı mıdır bence muamma. Yazının, doğru zamanda doğru kişiyle buluşması çok hoş. Teşekkürler..
Sil