Her şeyi bilmek bir insanı mutlu eder miydi? Hayatımız geleceği görmek, tahmin etmek ve yorumlamak gayret ve hasretiyle geçiyor. Bu çabalarımızda başarılı olsak, acaba ne kadar mutlu ve talihli olurduk?
Gerçekte bunları başarabilmek insanı ne kadar mutlu ederdi bilemem ama, mitolojiden bildiğim bir örnek hiç de öyle her şeyi bilerek mutlu yaşanamayacağını, bilakis; bilmenin ve görmenin hiç bir şeyi değiştiremediğini bu nedenle hiç bilmeyenden daha fazla üzüntü ve sıkıntı çekildiğini çok güzel anlatıyor.
Truva Kralı Priamos ve Kraliçe Hekabe'nin kızları Kassandra geleceği görme yetisiyle ödüllendirilip, bu yetisi sayesinde fark ettiklerini hiç kimseye dinletemeyerek olacaklara engel olamadan seyirci kalmak zorunda bırakılarak, ödülü cezaya dönüştürülmüş talihsiz bir karakter.
Evelyn de Morgan'dan Kassandra
Kassandra ve ikizi olan erkek kardeşi Helenos'un bu yetenekleri kazanmaları üzerine farklı efsaneler var. Bir anlatıya göre;
Priamos ve Hekabe, Apollon Tapınağında tanrı adına düzenlenen bir şenliğe katılırlar. Şenlikten sonra Kassandra ve Helenos'u tapınakta unuturlar. Ertesi gün çocukları almak için tapınağa geldiklerinde; beşiklerinde uyuyan çocukları yanlarına kıvrılmış iki yılanın yaladığını görürler. Kassandra ve Helenos bu sayede duyularından arınıp, insanların göremediği ve duyamadığı gerçeklere algıları açılır ve ikisi de kahin olurlar.
Kassandra'nın biliciğinin kaynağını açıklayan başka bir efsaneye göre ise; Tanrı Apollon çok güzel bir kız olan Kassandra'ya aşık olur.Kendisiyle birlikte olursa ona bilicilik yeteneğini hediye edeceğini vaat eder. Genç kız bu teklifi kabul eder ama, yetiyi aldıktan sonra bakire bir rahibe olmak istediği için tanrıyla birlikte olmaya yanaşmaz. Apollon bu duruma öfkelenip Kassandra'nın ağzına tükürerek verdiği bu yetiyi, etkisiz kılar.
Kassandra olabilecek her şeyi görebilecek, bunları herkese haykıracak ama kimseyi söylediklerinin doğru olduğuna inandıramayacak üstelik bakire bir rahibe olamayacaktır.. Böylece sahip olduğu yetenek laneti olur Kassandra'nın. Truva'da yaşananların hepsini önceden söyler ama kimseyi inandıramadığı için, olayların seyrini ve sonucunu da değiştiremez.
Helena ve Paris
Yılanın başı küçükken ezilmeli sözüne uygun düşecek bir davranışla, Truva'nın mahvına neden olacağı kehanetle sabit olan Paris, öldürülmesi için bir uşağa teslim edilir. Kendi elleriyle bebeği öldürmeye kıyamayan uşak onu Kaz Dağlarında ölüme terk eder fakat beklenen olmaz. Dişi bir ayı bebeği emzirerek ölümden kurtarır. Çünkü; Paris'in Truva'nın başına türlü belalar açacağı yazılmıştır kadere bir kere. Bir süre sonra da Agelaos adında bir çoban çocuğu görüp onu alıp büyütür. Sürülere çok iyi baktığı için koruyucu anlamına gelen Aleksandros adını verirler Paris'e ve sığır çobanlığı yaparak yaşamını sürdürür burada.
Paris, Zeus'un emriyle tanrılar arasında hakemlik yapacak bir ölümlü arayan tanrı Hermes'in seçimiyle Olympos'a, götürülür. Afrodit'i en güzel olarak tescilleyip, Kaz Dağlarında tanrıçadan gelecek olan ödülünü bekler ve hayvanlarını otlatmaya devam eder.
Truva'da bir yarışma düzenlenir. Kazanan talihliye verilecek olan ödül, İda Dağında ( Kaz Dağları) yetişmiş bir boğadır. Paris'in sürüsünden seçilen en güzel boğa Truva'ya götürülünce, boğasını geri kazanabilmek için Paris'de yarışmaya katılmak için Truva'ya gelir. O güne kadar sadece kralın çocuklarının kazanabildiği bu yarışmayı Paris kazanır. Kendisini kıskanan kardeşleri onu öldürmeye kalkınca, kaçıp Zeus sunağına sığınır.
Sunakta rahibe olarak bulunan Kassandra, bu gencin kardeşleri Paris olduğunu bilir. Truva'nın başına bela olacak bu kardeşin hemen öldürülmesi gerektiğini söyler ama onu dinleyen olmaz.
Priamos ve Hekabe'de Kassandra'nın sözlerine aldırış etmeden öldükleri sandıkları oğullarının yaşadığını görünce onu sevinçle karşılayıp saraylarına götürürler.
Paris Afrodit'e kendisine vadettiği ödülü hatırlatmak için gittiği Yunanistan'dan yanında Menelaos'un karısı Helena ile dönünce, Helena'nın geri gönderilmesi gerektiğini, eğer kalırsa bunun Truva'ya acı ve gözyaşı getireceğini ve ülkenin felaketi olacağını söyler, çığlıklar atar gönderin diye ama dinletemez yine sözünü.
Evelyn de Morgan'dan (1899) Helena
Truva'nın yıkımına neden olacak atın içeri alınmaması için direnir, çırpınır, o atı içeriye alırlarsa şehrin kötü kaderini de içeri alacaklarını söyler çığlıklarla haykırır almayın diye ama yine onun sözlerine inanan çığlıklarına kulak veren kimse çıkmaz ve atın içeriye alınmasıyla şehir düşer.
Aka askerlerinden kurtulmak için Athena Tapınağına sığınıp tanrıçanın heykeline sarılan Kassandra'yı Küçük Aias zorla heykelden ayırıp tecavüz etmeye çalışır. Aka askerleri inançlara ve geleneğe aykırı olan bu davranışından dolayı Aias'ı taşlayarak öldürmeye kalkışınca, onlardan kurtulmak için bu kez Küçük Aias tanrıçanın evine sığınır. Athena, tapınağına sığınan Aias'ı Aka askerlerinden korur fakat Kassandra'ya yaptığını da affetmez. Tanrıçanın lanetine uğrayan Aias'ın ülkesine dönüş yolunda kapıldığı fırtınada gemisi batar ve orada can verir.
Tischbein'den Kassandra ve Aias
Truva'da sağ kalanlar köle olarak Akalar arasında pay edilirken, Kassandra kral Agamemnon'un payına düşer. Böylece bakire bir rahibe olarak hayatını sürdürme hayali de suya düşer. Yunanistan'a dönüş yolunda köle olarak aldığı Kassandra'ya aşık olan Agamemnon onu eşi olarak sarayına götürür.
Kassandra Agamemnon'un sarayında, onun karısı Klytaimestra tarafından ikisinin de öldürüleceğini görür, bunu Agamemnon'a anlatmaya çalışır, ağlar, dövünür ama onu inandıramaz.Apollon'a ve verdiği bu yetiye lanetler okuyarak Klytaimestra ve sevgilisinin Agamemnon ve kendisi için hazırladığı sonu bekler çaresiz.
Klytaimestra'nın Agamemnon ve Kassandra'yı öldürme sahnesi
Uzağı gören bilinçli bir insanın olaylar karşısında yaptığı tespitlerine ve uyarılarına karşılık sözlerinin dinlenmemesi ve uyarılarının dikkate alınmaması, ilerleyen zamanda öngördüğü şeylerin gerçek çıkması, çağımızda Kassandra'nın Çığlığı terimiyle açıklanır.
Toplumun sonunun kötü biteceği öngörülen olayları görmezden gelmesi, kabullenememesi sosyolojide Kassandra Sendromu olarak adlandırılır.
Kassandra bugün yaşıyor olsa ne yapardı peki? Cumhuriyetin temelleri sallanıyor diye dövünür, çocuklarımıza bırakacak mirasımız kalmayacak diye haykırır, kapıya dayanan atı görünce, ''Hırsız vaarrr'' sakın içeri almayın diye çığlıklar atardı belki. Ağzına tükürülüp, algıları ve duyuları açılmayanlar ne yapardı? Atı içeriye alıp baş köşeye oturturlardı herhalde. Kassandra'nın payına da; tecavüz, hakaret, gözdağı ve belki de çete kurmaktan, şanslıysa bir kaç gün gözaltı, değilse de bir kaç yıl cezaevinde istirahat düşerdi büyük ihtimal.
Neyse ki şanslıyız; ne Kassandra'nın Çığlığını atmamızı gerektirecek yolunda gitmeyen bir şeyler, ne de Kassandra Sendromu yaşamamızı gerektirecek ülkede sonunun kötü bitmesini beklediğimiz olay ve eylemler var. Böyle bir şey olsa; toplum olarak kesinlikle görür ve hissederdik. Çünkü; her gün ağzımıza fazlasıyla tükürülüyor. Buna rağmen görmüyorsak; demek oluyor ki üzerimizdeki lanet fazlasıyla büyük:)
Bu eser Creative Commons Al 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu yazının tüm hakları yazara aittir. Kaynak göstermeden kopyalanamaz ve alıntı yapılamaz.
Gerçekte bunları başarabilmek insanı ne kadar mutlu ederdi bilemem ama, mitolojiden bildiğim bir örnek hiç de öyle her şeyi bilerek mutlu yaşanamayacağını, bilakis; bilmenin ve görmenin hiç bir şeyi değiştiremediğini bu nedenle hiç bilmeyenden daha fazla üzüntü ve sıkıntı çekildiğini çok güzel anlatıyor.
Truva Kralı Priamos ve Kraliçe Hekabe'nin kızları Kassandra geleceği görme yetisiyle ödüllendirilip, bu yetisi sayesinde fark ettiklerini hiç kimseye dinletemeyerek olacaklara engel olamadan seyirci kalmak zorunda bırakılarak, ödülü cezaya dönüştürülmüş talihsiz bir karakter.
Evelyn de Morgan'dan Kassandra
Kassandra ve ikizi olan erkek kardeşi Helenos'un bu yetenekleri kazanmaları üzerine farklı efsaneler var. Bir anlatıya göre;
Priamos ve Hekabe, Apollon Tapınağında tanrı adına düzenlenen bir şenliğe katılırlar. Şenlikten sonra Kassandra ve Helenos'u tapınakta unuturlar. Ertesi gün çocukları almak için tapınağa geldiklerinde; beşiklerinde uyuyan çocukları yanlarına kıvrılmış iki yılanın yaladığını görürler. Kassandra ve Helenos bu sayede duyularından arınıp, insanların göremediği ve duyamadığı gerçeklere algıları açılır ve ikisi de kahin olurlar.
Kassandra'nın biliciğinin kaynağını açıklayan başka bir efsaneye göre ise; Tanrı Apollon çok güzel bir kız olan Kassandra'ya aşık olur.Kendisiyle birlikte olursa ona bilicilik yeteneğini hediye edeceğini vaat eder. Genç kız bu teklifi kabul eder ama, yetiyi aldıktan sonra bakire bir rahibe olmak istediği için tanrıyla birlikte olmaya yanaşmaz. Apollon bu duruma öfkelenip Kassandra'nın ağzına tükürerek verdiği bu yetiyi, etkisiz kılar.
Kassandra olabilecek her şeyi görebilecek, bunları herkese haykıracak ama kimseyi söylediklerinin doğru olduğuna inandıramayacak üstelik bakire bir rahibe olamayacaktır.. Böylece sahip olduğu yetenek laneti olur Kassandra'nın. Truva'da yaşananların hepsini önceden söyler ama kimseyi inandıramadığı için, olayların seyrini ve sonucunu da değiştiremez.
Helena ve Paris
Yılanın başı küçükken ezilmeli sözüne uygun düşecek bir davranışla, Truva'nın mahvına neden olacağı kehanetle sabit olan Paris, öldürülmesi için bir uşağa teslim edilir. Kendi elleriyle bebeği öldürmeye kıyamayan uşak onu Kaz Dağlarında ölüme terk eder fakat beklenen olmaz. Dişi bir ayı bebeği emzirerek ölümden kurtarır. Çünkü; Paris'in Truva'nın başına türlü belalar açacağı yazılmıştır kadere bir kere. Bir süre sonra da Agelaos adında bir çoban çocuğu görüp onu alıp büyütür. Sürülere çok iyi baktığı için koruyucu anlamına gelen Aleksandros adını verirler Paris'e ve sığır çobanlığı yaparak yaşamını sürdürür burada.
Paris, Zeus'un emriyle tanrılar arasında hakemlik yapacak bir ölümlü arayan tanrı Hermes'in seçimiyle Olympos'a, götürülür. Afrodit'i en güzel olarak tescilleyip, Kaz Dağlarında tanrıçadan gelecek olan ödülünü bekler ve hayvanlarını otlatmaya devam eder.
Truva'da bir yarışma düzenlenir. Kazanan talihliye verilecek olan ödül, İda Dağında ( Kaz Dağları) yetişmiş bir boğadır. Paris'in sürüsünden seçilen en güzel boğa Truva'ya götürülünce, boğasını geri kazanabilmek için Paris'de yarışmaya katılmak için Truva'ya gelir. O güne kadar sadece kralın çocuklarının kazanabildiği bu yarışmayı Paris kazanır. Kendisini kıskanan kardeşleri onu öldürmeye kalkınca, kaçıp Zeus sunağına sığınır.
Sunakta rahibe olarak bulunan Kassandra, bu gencin kardeşleri Paris olduğunu bilir. Truva'nın başına bela olacak bu kardeşin hemen öldürülmesi gerektiğini söyler ama onu dinleyen olmaz.
Priamos ve Hekabe'de Kassandra'nın sözlerine aldırış etmeden öldükleri sandıkları oğullarının yaşadığını görünce onu sevinçle karşılayıp saraylarına götürürler.
Paris Afrodit'e kendisine vadettiği ödülü hatırlatmak için gittiği Yunanistan'dan yanında Menelaos'un karısı Helena ile dönünce, Helena'nın geri gönderilmesi gerektiğini, eğer kalırsa bunun Truva'ya acı ve gözyaşı getireceğini ve ülkenin felaketi olacağını söyler, çığlıklar atar gönderin diye ama dinletemez yine sözünü.
Evelyn de Morgan'dan (1899) Helena
Aka askerlerinden kurtulmak için Athena Tapınağına sığınıp tanrıçanın heykeline sarılan Kassandra'yı Küçük Aias zorla heykelden ayırıp tecavüz etmeye çalışır. Aka askerleri inançlara ve geleneğe aykırı olan bu davranışından dolayı Aias'ı taşlayarak öldürmeye kalkışınca, onlardan kurtulmak için bu kez Küçük Aias tanrıçanın evine sığınır. Athena, tapınağına sığınan Aias'ı Aka askerlerinden korur fakat Kassandra'ya yaptığını da affetmez. Tanrıçanın lanetine uğrayan Aias'ın ülkesine dönüş yolunda kapıldığı fırtınada gemisi batar ve orada can verir.
Tischbein'den Kassandra ve Aias
Truva'da sağ kalanlar köle olarak Akalar arasında pay edilirken, Kassandra kral Agamemnon'un payına düşer. Böylece bakire bir rahibe olarak hayatını sürdürme hayali de suya düşer. Yunanistan'a dönüş yolunda köle olarak aldığı Kassandra'ya aşık olan Agamemnon onu eşi olarak sarayına götürür.
Kassandra Agamemnon'un sarayında, onun karısı Klytaimestra tarafından ikisinin de öldürüleceğini görür, bunu Agamemnon'a anlatmaya çalışır, ağlar, dövünür ama onu inandıramaz.Apollon'a ve verdiği bu yetiye lanetler okuyarak Klytaimestra ve sevgilisinin Agamemnon ve kendisi için hazırladığı sonu bekler çaresiz.
Klytaimestra'nın Agamemnon ve Kassandra'yı öldürme sahnesi
Uzağı gören bilinçli bir insanın olaylar karşısında yaptığı tespitlerine ve uyarılarına karşılık sözlerinin dinlenmemesi ve uyarılarının dikkate alınmaması, ilerleyen zamanda öngördüğü şeylerin gerçek çıkması, çağımızda Kassandra'nın Çığlığı terimiyle açıklanır.
Toplumun sonunun kötü biteceği öngörülen olayları görmezden gelmesi, kabullenememesi sosyolojide Kassandra Sendromu olarak adlandırılır.
Kassandra bugün yaşıyor olsa ne yapardı peki? Cumhuriyetin temelleri sallanıyor diye dövünür, çocuklarımıza bırakacak mirasımız kalmayacak diye haykırır, kapıya dayanan atı görünce, ''Hırsız vaarrr'' sakın içeri almayın diye çığlıklar atardı belki. Ağzına tükürülüp, algıları ve duyuları açılmayanlar ne yapardı? Atı içeriye alıp baş köşeye oturturlardı herhalde. Kassandra'nın payına da; tecavüz, hakaret, gözdağı ve belki de çete kurmaktan, şanslıysa bir kaç gün gözaltı, değilse de bir kaç yıl cezaevinde istirahat düşerdi büyük ihtimal.
Neyse ki şanslıyız; ne Kassandra'nın Çığlığını atmamızı gerektirecek yolunda gitmeyen bir şeyler, ne de Kassandra Sendromu yaşamamızı gerektirecek ülkede sonunun kötü bitmesini beklediğimiz olay ve eylemler var. Böyle bir şey olsa; toplum olarak kesinlikle görür ve hissederdik. Çünkü; her gün ağzımıza fazlasıyla tükürülüyor. Buna rağmen görmüyorsak; demek oluyor ki üzerimizdeki lanet fazlasıyla büyük:)
Bu eser Creative Commons Al 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu yazının tüm hakları yazara aittir. Kaynak göstermeden kopyalanamaz ve alıntı yapılamaz.
Bir çırpıda okudum çok ilgi çekici bir yazı olmuş.. Zaman zaman öngörüp dinletemediğim o kadar çok şey var ki maalesef :( Sonunda verdiğin mesaja da BAYILDIM! :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Dilekçe...Ağzına tükürülen talihsizlerden birisin demek ki:)
YanıtlaSilteşekkürler. güzel bir derleme ve nalatış tarzı
YanıtlaSilİster efsane, ister gerçek tarih; düşünce dünyamızda bize küçücük de olsa bir yarar sağlamıyor ise ne öğrenmenin, ne de anlatmanın önemi olmadığını düşünürüm çoğunlukla. O nedenle geçmişi günümüze taşımaktan keyif alıyorum.
SilTarihi çok iyi arastirmayi seviyorsunuz.size bi arastirma konusu ..ataturk vedat ve thedor herzin ortak yönü nedir?
YanıtlaSilAh ah Kassandra, çok yazık oldu sana. (Güzel kafiye yaptım, kabul edin.)
YanıtlaSil