Moira'lar, insanlar anne karnına düştüğü andan itibaren onların hayat ipliğini eğirmeye başlarlar.
Klatho'nun örekesine (eğirilecek ipin sarılı olduğu çatal uçlu düzenek) sarılı, Lakhesis'in asasıyla ölçülen hayat ipi, zamanı geldiğinde Atrapos tarafından kesilir.
Tanrılar ve insanların boyun eğmek zorunda oldukları kader tanrıçalarına Zeus bile karışamaz. Zeus kader tartısına vurunca insanların yaşamını, yaşam ipliği kesilecek olanın kefesi ağır basar ve Zeus da dahil hiç bir tanrı değiştiremez kaderi.
''Bitti ömür yumağı tam o sırada'' (Homeros, İlyada)
Moira'lar |
Belki de bu yüzden olsa gerek; gördüğüm her kirmanla yünün buluşması insan yaşamına dair düşünceler getirir aklıma...
KİRMAN
Sorgusuz sualsiz
yuvarlanıp giderken;
bir yün yumağına döndü hayat...
Yuvarlanırken
ne mümkündü durmak?
Ayırmak ayıklamak,
sorgulamak?
Hem kafi miydi ki sadece durmak?
Kolay mıydı
neden durmak gerektiği
bilincine ulaşmak?
Ve o gün geldi;
o yumağı ince ince
eğirmek gerekliydi.
Oturdu bilincin merdivenine,
aldı kirmanını bir eline,
yün yumağı diğerinde;
başladı eğirmeye...
Kirman her döndüğünde,
büküldü yaşanmışlıklar ince ince...
Öfkeyle tozu dumana kattığı anlar
sarıldı önce kirmana,
sonra sevgiyle yoğrulduğu zamanlar...
Eğirildi dönen kirmanın üzerinde
acılar, sevinçler, kazançlar
arkasından bakakaldığı
fırsatlar, kayıplar
ve tüm yaşanmışlıklar...
Daha bir hızlı çevirdi kirmanı;
boşa yitip giden anları
getirmek istercesine geri.
Zamandan uzaklaşıp giden an
hiç geri gelir mi?
Kirman döndü...
İp eğirildi...
Sarıldıkça kirmana
zamanın alıp götürdükleri gibi
bir öncekinin üstüne
daha büyük bir örtü gerdi...
Yün tükendi...
An bugüne geldi...
Çıkardı
kirmandaki bir top yumağı,
şöyle bir baktı elindekine;
işte hayatıydı tuttuğu...
Bunun ne kadarı kendisinindi,
ne kadarı kendini unutup
benimsediklerinin;
belli değildi...
Yavaşça doğruldu...
Artık biliyordu;
yaşam kısa ,zaman dardı...
Aslında hayat;
kirmana sararken
ne mutlu edecekse onu
yaşayabildiği kadardı...
KİRMAN
Sorgusuz sualsiz
yuvarlanıp giderken;
bir yün yumağına döndü hayat...
Yuvarlanırken
ne mümkündü durmak?
Ayırmak ayıklamak,
sorgulamak?
Hem kafi miydi ki sadece durmak?
Kolay mıydı
neden durmak gerektiği
bilincine ulaşmak?
Ve o gün geldi;
o yumağı ince ince
eğirmek gerekliydi.
Oturdu bilincin merdivenine,
aldı kirmanını bir eline,
yün yumağı diğerinde;
başladı eğirmeye...
Kirman her döndüğünde,
büküldü yaşanmışlıklar ince ince...
Öfkeyle tozu dumana kattığı anlar
sarıldı önce kirmana,
sonra sevgiyle yoğrulduğu zamanlar...
Eğirildi dönen kirmanın üzerinde
acılar, sevinçler, kazançlar
arkasından bakakaldığı
fırsatlar, kayıplar
ve tüm yaşanmışlıklar...
Daha bir hızlı çevirdi kirmanı;
boşa yitip giden anları
getirmek istercesine geri.
Zamandan uzaklaşıp giden an
hiç geri gelir mi?
Kirman döndü...
İp eğirildi...
Sarıldıkça kirmana
zamanın alıp götürdükleri gibi
bir öncekinin üstüne
daha büyük bir örtü gerdi...
Yün tükendi...
An bugüne geldi...
Çıkardı
kirmandaki bir top yumağı,
şöyle bir baktı elindekine;
işte hayatıydı tuttuğu...
Bunun ne kadarı kendisinindi,
ne kadarı kendini unutup
benimsediklerinin;
belli değildi...
Yavaşça doğruldu...
Artık biliyordu;
yaşam kısa ,zaman dardı...
Aslında hayat;
kirmana sararken
ne mutlu edecekse onu
yaşayabildiği kadardı...
Neriman Deniz
Moira kelimesini eski Yunanca bir sözlükte görünce araştırmak istedim. Ve şiir kısmına bayıldım.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
YanıtlaSil