marsyas ve eşek kulaklı midas

Rekabetin her zaman adil şartlarda gerçekleşmesi mümkün müdür? Tabi ki mümkün değil diyeceksiniz değil mi? Haklısınız elbette.. Adil bir rekabetin mümkün olamayacağı mitolojide anlatılan efsanelerle de sabit zaten. Üstelik bu efsanelerde tanrıların işe karıştığı rekabet bile adil değilken insanlar arasındaki rekabetin adil olması mümkün mü?

Mitoloji tanrılar ve insanlar arasında yapılan yarışma ve rekabetin yaşandığı hikayeler açısından oldukça zengin. Bu mitlerin en ünlüsü Anadolu'da geçen, pek çoğumuzun, tamamı olmasa da bir bölümü illaki kulağına çalınmış olan tanrı Apollon ve çoban Marsyas arasında yapılan yarıştır.

Marsyas'ın trajik hikayesi günümüze kadar farklı alanlarda etkisi sürerek gelen, pek çok filozofa, sosyal, siyasal olaylara ve ideolojilere kaynaklık eden bir efsane. Marsyas ve Midas bu efsanede üstlendikleri rolle günümüzde de vicdan ve ahlak gibi iki temel unsura, hak ve adalete, bazı eylem ve durumları açıklamada kullanılan deyimlere etkili bir örnek olarak yaşamımıza girmişler.

marsyas
                                                    Marsyas (Manisa Müzesi)

Tanrıça Athena bir gün sazlıklar içinde dolaşırken, kamıştan iki delikli bir kaval yapar. Kavalı ağzına götürüp çalmaya başlayınca çıkan sesi çok hoşuna gider ve Olimpos'ta tanrılar arasında bu güzel sesli aletin reklamını yapar aklı sıra. Gelin görün ki tanrılar çıkan sese hayranlık göstermek şöyle dursun, güzellikte rakibi iki tanrıça Hera ve Afrodit Athena'ya bakıp kıkırdayarak izlerler kavalı çalışını.

Frigya'da bir su kenarında kavalını öttürürken, suda kendisini izleyen tanrıça bir de ne görsün? Kavalı çalarken yanakları şişmiş, güzelim gözleri pörtlemiş, çirkin mi çirkin bir kıza dönüşmüş. Hera ve Afrodit'in neden kendisine güldüklerini anlayan Athena öfkeyle kavalı yere fırlatır. Kavalı yere atmak öfkesini yatıştırmaya yetmez bir de üstüne lanetler bu güzelim sesli aleti ve bunu yerden alıp çalacak kişiyi.

marsyas ve athena
                                                         Athena ve Marsyas

Kırlarda dolaşan Marsyas bir gün ayağına takılan iki delikli kamış parçasını görür, Athena'nın lanetinden bi haber kavalı alıp, ağzına götürdüğünde sihirli ezgiler yayılır etrafa. Kavaldan çıkan sesler öyle güzeldir, öyle içlidir ki dağlar taşlar inlemeye başlar.

Marsyas kavaldan çıkan sesi öyle sever ki etrafta Apollon'un lirinin bile bu kadar güzel ses veremeyeceğini söyler. İnsanlar arasında yayılan bu söylenti Apollon'un da kulağına gider tabi. Marsyas kavalından çıkan sesin güzelliğinden emin, tanrı Apollon'la yarışmayı bile göze alır.

Apollon yarışa girmeyi kabul eder ama bir şartı vardır; yarışmanın galibi yenilene dilediği cezayı verecektir. Şartı kabul eden Marsyas'la Apollon ilham perileri Müz'lerin, kimilerine göre ise Tmolos tanrısının (Bozdağ)  hakemliğinde başlarlar yarışa.

Apollon'un tanrısal lirinin yanında, Marsyas'ın kavalının içli sesi jüriyi kararsız bırakır ve yarışma sonuçsuz kalır. Bunun üzerine Apollon çalgıları ters çevirip çalmayı, hatta çalarken şarkı söylemeyi teklif eder ve lirini ters çevirip başlar çalmaya; çalarken de tanrısal sesiyle ezgiler söylemeye. Zavallı Marsyas ne yapsın? Kavalı tersinden ancak verilen nefesi üfleyip, söyleyeceği ezgileri de ağzına tıkamaktadır. Apollon'un oyununa geldiğini anlar ama jüri karara varmıştır bile.

Apollon'un galibiyetini ilan eden jüriye izleyici olarak orada bulunan Frigya kralı Midas itiraz eder ve Marsyas'ın daha güzel çaldığını söyler. Yarışmanın başında yenenin dilediği cezayı vereceği kuralını öne süren Apollon Marsyas'ı bir çam ağacına bağlayarak derisini yüzüp şarap tulumu yapar. Korkunç işkenceler içinde can verir zavallı Marsyas. Haksızlığı dile getiren Midas'tan öfkesini ise kulaklarını uzatıp eşek kulağına benzeterek alır.

marsyas
                                               Marsyas (Antalya Müzesi M.S. 2.yy)

Marsyas'ın haline üzülen Müz'lerin ve Nymphelerin (Periler) göz yaşlarına karışan Marsyas'ın gözyaşı ve kanlarıyla bir nehir oluşur orada. Afyon'un Dinar ilçesinde antik çağda Efes'ten sonra Anadolu'nun ikinci büyük kenti olan Apamai (Kelenai) kentinde yer alan Büyük Menderes nehrini besleyen kaynaklardan biri olan Suçıkan 'ın bu efsanenin geçtiği yer olduğu kabul edilir. Herodot kitabında Apameia kentinde Marsyas'ın tulum yapılmış derisinin asılı olduğunu söyler.

Marsyas'a yaptığına pişman olan Apollon, lirini yere atarak kırıp uzun bir süre çalmaz ve Marsyas'ı da bir ırmağa dönüştürür. Bu ırmak günümüzde Çine Çayı denen,  Marsyas Irmağıdır.

Kulakları Apollon tarafından eşek kulağına çevrilen Midas, Friglerin kullandığı sivri külah şeklindeki başlıkla insanlardan kulaklarını gizler. Görebilen tek kişi traşını yapan berberidir. Bunu başkalarına anlatması durumunda canından olacağını bilen berber, sırrı saklar ama gün geçtikçe karnı şiştikçe şişer. İnsandır nihayetinde paylaşmazsak çatlarız deriz ya, o da baktı ki çatlayacak bu sırla; gidip toprağı kazıp bir çukur açar ve içine seslenir: ''Kral Midas'ın kulakları eşek kulağııııı''. İnsanın tutamadığı sırrı doğanın tutabileceği ne malum? Berberin eşelediği toprak üzerinde hızla otlar, kamışlar çıkar, koca bir sazlık oluşur. Hafif bir yelle sallanan sazlıktan bir melodi yükselir; ''Kral Midas'ın kulakları eşek kulağıııı''

apollon
                                              Apollon (Antalya Müzesi M.S 2.yy)

Efsanelerde Marsyas'ın, Dionysos'un alayında yer alan bir Satyr olduğu, o zamana kadar bilinmeyen iki delikli kavalı onun icat ettiği, Frigya'da geçen bu olayın ana tanrıça Kibele'nin törenlerinde tef ve flüt kullanılmasından dolayı buradan gelen bir gelenek olduğu ve Dionysos kültüne geçtiği görüşü öne sürülür. Marsyas'ın efsanesi geçmişten günümüze pek çok düşünür, yazar ve şaire ilham verir.

Marsyas ve Apollon arasındaki yarışma insan doğasının Apollon ve Dionysos yönleri arasındaki ezeli mücadelesini sembolize eder. Apollon akıl ve ölçülü güç, denge ve ağırbaşlılığı simgelerken, Dionysos insanın yaratıcılığı, doğallığı, içinde barındırdığı taşkın gücü belki de içindeki çocuğu simgeler. Bu sebepledir ki Dionysos'un sembolü şaraptır. Çünkü şarap insanın içindeki doğallığı dışa vurmasını sağlayan bir aracıdır. Akıl sürekli duyguları baskılamaya öldürmeye, yontup eğip bükmeye çalışır. İşte aklın sembolü Apollon'un, Dionysos'u temsil eden Marsyas'ın derisini yüzmesi ardından pişmanlık duyması; kişinin aklı ve duygularıyla olan savaşı, aklın içindeki yaratıcı gücü baskılayıp öldürmesi ve bundan doğan pişmanlık ve mutsuzluğunu anlatır.

Kimi filozoflara göre Sokrates Marsyas'a benzetilir ve sadece hile yoluyla mağlup edilebilen bir bilge olduğu söylenir. Roma'da uzun süre saygı gören Marsyas ezilmiş halk için bir özgürlük sembolü görevi görür.

 Bu efsane ''derisini yüzmek'' ve ''kulağını çekmek'' deyimleriyle hala günümüzde hayat buluyor. Otoriteye karşı hak arayışına girdiği için derisi yüzülenlerle, haksızlığı dile getirdiği için kulağı çekilenlerin örneğini hayatın her alanında bol bol görmek mümkün.

Kulağı kimler çeker? Evde otoritenin temsilcisi baba, okulda öğretmen, iş yerinde müdür, kurumlarda amir v.s v.s. Siz hiç eşit şartlarda iki kişinin, ya da kavga eden iki arkadaşın birbirinin kulağını çektiğini gördünüz mü?

Sokrates gibi ''derimi yüzüp tulum yapsınlar'' diyecek cesaret ve kararlılığa sahip miyiz acaba?




Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu yazının tüm hakları yazara aittir. Kaynak göstermeden kopyalanamaz ve alıntı yapılamaz.

4 yorum:

  1. Hikayeyi yeniden okuyacağım. Yalnız Athena'yı anlamak mümkün değil. Kavalı güzel çalabilen Marsyas' ı neden korumamış?
    Emeğine sağlık. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili bahçe perim, Marsyas'ın başına gelenler Athena'nın kavalı ve bu kavalı bulup çalanı lanetlemesi yüzünden zaten. Kavalı alıp kullanacak kişiyi cezalandıracağına ant içer ve bu lanet Apollon'la bulur Marsyas'ı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Athena'da bir ilginç, benim kızımın sakız çiğnerken balon patlatamadığında diğerleri gülünce kızmasına benziyor. Tabi küçükken. :)

      Sil
    2. Bir tanrıların, bir de çocukların işlerine akıl ermiyor demek ki :))

      Sil