elmayla kazanılıp günahla kaybedilen aşk... atalanta ve hippomenes

Atalanta mitolojide diğer kadın kahramanlardan farklı olarak güzelliği yanında gücüyle yer bulmuş bir karakter. Doğumu bize oldukça tanıdık bir hikayeyle başlar. Bir erkek çocuk özlemi ve hayaliyle karısının doğumunu bekleyen baba İassos, karşısında bir kız bebek görünce hayal kırıklığına uğrar. Öfkeyle bebeği kaptığı gibi götürüp dağ başına bırakır.

Dağda terk edilen küçük kıza acıyan Artemis, bebeği emzirmesi için bir dişi ayı gönderir. Daha sonra avcıların bulup, büyütüp yetiştirdiği küçük kız Atalanta adıyla anılmaya başlar. Küçük Atalanta genç kızlık çağına geldiğinde yaman bir avcı, kimsenin yakalayıp geçemediği bir koşucu olur. Ailesiyle bir şekilde karşılaşır ve babası erkeklere taş çıkaran genç kızı tekrar yanına alır.


Atalanda ünlü kahramanların yer aldığı iki mitosta karşımıza çıkar önce. Arkadya bölgesini kasıp kavuran bir domuzu yakalamak için başlatılan sürek avındaki avcılardan biridir. Kralının oğlu Meleager'in önderliğinde bir araya gelen kahramanların arasındaki tek kadın avcıdır Atalanta. Kalydon domuz avı olarak mitolojide önemli bir yer tutan bu efsanede, genç kız çevikliği ve hızıyla domuza ilk darbeyi vurup ilk kanı akıtan kişi olur.

Güzelliğiyle Meleager'in gönlünü çelen Atalanta, gösterdiği başarıyla da delikanlı tarafından domuzdan onur payı verilerek ödüllendirilir. Onur payının bir kadına verilmesini hazmedemeyen Meleager'in dayıları ve delikanlı arasında tartışma çıkar. Kalydon domuz avıyla başlayan iki genç arasındaki aşk, Meleager'in dayılarını öldürmesi sonucu kaderlerinin değişmesiyle sonlanır.

atalanta
                                                                  Atalanta

Atalanta'nın adının geçtiği diğer ünlü efsane ise Argo gemisinin yolcuları Argonotlardır. Yunanistan'da İolkos'un kralı Aison'un tahtına, kardeşi Pelias oturur hileyle. Devrik kralın oğlu Jason (İason) büyüyüp yetişkinlik çağına erişince, amcasından kendi hakkı olan tahtı geri ister. Pelias Jason'dan kurtulmak için işi yokuşa sürer ve ondan imkansızı talep eder; Kolkhis ülkesine (Doğu Karadeniz ve Gürcistan'ın bir bölümünü içine alan ülke) gidip Altın Postu getirmesini, tahtı ancak o zaman kendisine geri vereceğini söyler.

Teklifi kabul eden Jason, Argos isimli bir gemiciye, adı ''Hızlı'' anlamına gelen Argo isimli gemiyi yaptırarak, ülkenin dört bir yanına kendisiyle gelecek kahramanları seçmek için haber salar. İstekliler arasından seçilen ve kendilerine Argonotlar (Argonautai-Argo Gemicileri) diyen; aralarında Herkül (Herakles), Perseus (Troya savaşının kahramanlarından Aşil'in babası) gibi pek çok ünlü ismin olduğu elli kahramanın arasındaki tek kadın kahraman yine Atalanta'dır.

Ekip maceralarla dolu bir yolculukla Altın Postu alıp, Argo seferinden döndükten sonra Atalanta'yı babası evlenmesi için zorlamaya başlar. Tanrıça Artemis'e bekaret yeminiyle bağlı olan genç kız işi zora sokmak ve imkansız hale getirmek için bir koşul öne sürer. Koşuda kendisini geçebilecek erkek adayla evleneceğini; yarışı kaybeden adayın isa kargısıyla can vereceğini söyler.

Haber dört bir yana duyrulunca; talipler de birer birer gelmeye başlarlar. Ne Atalanta'yı geçebilen olur, ne de bakire avcının kargısıyla can vermekten kurtulabilen... Fakat bu gözü kara gençleri yine de durduramaz. Çünkü genç kız; upuzun sarı saçları, tanrıçalara benzeyen vücuduyla güzellikte de koşudaki hızından geri kalmamaktadır. Hal böyle olunca uğruna ölümü göze alıp, şansını denemek isteyen taliplilerin de ardı arkası kesilmez tabii...

İşte bizim hikayemiz de bu noktada başlar. Hippomenes (bir diğer ismi Melanion) hem yakışıklı hem de güçlü kuvvetli bir gençtir. Ama gücü kuvveti ne kadar yerinde olsa da, rüzgardan bile hızlı koşan Atalanta'yı geçmesinin imkansızlığının farkındadır. Genç kızı görmüş, güzelliğine vurulmuş bir kere Hippomenes... Ne yapsın, nasıl çare bulsun, hangi tanrıdan derdine çare dilesin? Düşünürken kara kara; tanrıça Afrodit gelir aklına. Tabii ya... Kim anlar onun halinden aşk tanrıçasından başka?

Aşk ve güzelliğin tanrıçası Afrotit'in mabedine gider koşa koşa... Anlatır bir bir derdini ve çare diler yalvararak tanrıçadan. Yakarışlarına kulak veren tanrıça; acır aşk ateşiyle çıra gibi yanıp tutuşan gence. Hem zaten nicedir için için kızmaktadır aşkı, sevgiyi ve evliliği yok sayıp, küçümseyen genç kıza... Delikanlıyı da güzel Atalanta'ya uygun bulan tanrıça; bir çare düşünür duruma.

Çözüm tabi ki aşk meyvesi elmadadır; çoğu yasak ve hileli aşk da olduğu gibi. Üç tane altın elma tutuşturur delikanlının eline tanrıça. Sonra uzun uzun anlatır nasıl kullanacağını. Yarış başladığında Atalanta ne zaman genci geçmeye yaklaşırsa elmanın birini yere bırakmasını, elmanın güzelliğine kapılan genç kız onu almak için durakladığında mesafeyi açmasını tembihler Hippomenes'e.

atalanta ve hippomenes
                                     Atalanta ve Hippomenes (Noel Halle 1711-1781)

Yarış başladığında şimşek gibi fırlar iki genç. Hippomenes tüm gücünü kullanıp Atalanta'nın önünde giderken fırtına gibi gelen genç kız tam geçti geçecek, delikanlı elmanın birini bırakır yere. Atalanta hafif bir tereddüt geçirse de dayanamayıp elmayı almak için durup, eğilir yere. Nasıl almasın? O elmanın cazibesine üç güzel tanrıça bile dayanamayıp çıkmamışlar mıydı güzellik sahnesine? O elma değil miydi iki kıtayı bir birine kırdıran? Bakire bir avcı da olsa; kadındır Atalanta da nihayetinde...

Elmayı alan genç kız tekrar hız kazanıp tam gence yaklaştığında, ikinci elmayı bırakır Hippomenes yere. Atalanta duraklayıp ikinci elmayı da aldıktan sonra, bu kez daha bir hızla atak yapar. Tam Hippomenes'i yakaladı yakalayacak; hooop üçüncü elma yerde. Afrodit bakar ki duraklamalar bile Atalanta'nın delikanlıyı geçmesine engel olamayacak; üçüncü elmanın ağırlığını arttırdıkça arttırır. Atalanta'nın yükü arttıkça, hızı daha bir azalır ve yarışın sonunda Hippomenes'in gerisinde kalır.

Efsane buraya kadar iyi hoş; üç elmanın üçü de Atalanta'nın başına düşmüş, Hippomenes aşık olduğu kızla evlilik hayallerine kavuşmuş, böyle mutlu mesut yaşayıp gitsinler işte değil mi? Ama yok illa tanrılar işin içine girecek; iki gence olmadık bir son biçecekler mitolojide.

Atalanta ve Hippomenes evliliklerini aşk içinde sürdürürken hayatlarında bir şeyi unuturlar; teşekkürü... İki gencin kavuşmasına vesile olan Afrodit'in yanına gidip iki satır teşekkür edin değil mi? Mutluluktan başları dönmüş olacak ki tanrıçaya gidip gönlünü almayı unutunca; Afrodit de şehvetten başlarını döndürerek alır aşıklardan intikamını.

Bir gün evlerinin yolunu tuttuklarında, tanrıça Kibele'nin tapınağının önünden geçerlerken arzularına engel olamayıp tapınakta sevişir iki genç. Kutsal evinde yapılan bu saygısızlığa öfkelenen Kibele, iki genci birer aslana çevirir oracıkta. Kibele'nin ebedi koruyucusu ve yoldaşı olarak ömürlerini geçirirler.

Yine de tanrılar o kadar acımasız değillermiş; aslan da olsalar ömürlerini bir arada geçirecekler diye düşüneceğiz ki heyhat! Tanrılar bu kadar iyi yürekli olabilir mi?  İki aşığı bir aslana dönüştürmelerinin altında yatan korkunç niyet, halkın bir inanışıyla açıklığa kavuşur; Antik Yunan'da insanlar; aslanların asla aslanlarla çiftleşmediklerine, leoparlarla çiftleştiklerine inanırlar.  Böylece Atalanta ve Hippomenes  hiç ayrılmadan bir arada yan yana yaşayıp, aşkla birbirlerinin gözlerine bakarlarken; asla birlikte olamayacaklar....





7 yorum:

  1. Malatya Oto Kiralama olarak başarılarınızı diliyorum. Elinize sağlık. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Malatayda ki meslektaşlarım gibi bizde sizi güncel olarak takip ediyoruz.İyi çalışmalar.

    YanıtlaSil
  3. Bilgilendirme için teşekkür ederiz

    YanıtlaSil
  4. Dizayn Rent A Car olarak blogunuzu takip ediyorum Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  5. Çok güzel bir anlatım.Teşekkürler.

    YanıtlaSil