antik çağdan yasalar ve cezalar.. laodikya su kullanım yasası

Antik çağda mimarisi ve estetiği ile gözümüzü okşayan, mimarlık ve mühendislik  harikası çeşmeler ve bu çeşmelerden akan suyu taşıyan kanallar nasıl korunuyordu hiç merak ettiniz mi?

İnsanoğlunun zarar vermeye ve haksız kazanç elde etmeye yatkın doğasından, kamu yararına yapılmış yapıları korumak gerekmiş her dönemde elbette. Öyle ya; günümüzde telefon kablolarından, demir yolunu çevreleyen parmaklık demirlerine ve logar kapaklarına kadar, her şeyi kesip kırıp  çalıp çırpıp satmaya, eşine dostuna kamu malını peşkeş çekmeye meyilli o kadar insan varken; geçmişte bunun aksi olduğunu düşünmek mümkün mü?

Denizli yakınında yer alan Laodikya antik kentinde İmparator Traian adına yapılmış olan bir çeşme ve bu çeşmeye 10 kilometre uzaklıktan kanallarla taşınan su yolunun korunması için düzenlenmiş bir su yasasını içeren yazıt, bu konuda oldukça detaylı bilgi ulaştırmış bizlere.

yavrucuğum sen misin?



MİNNET VE ÖZLEM
Derdimi yok, tasamı ırak eden
rüzgar mısın, yel misin?
Umut gibi damla damla düşen üstüme
yağmur musun, çiy misin?

öfkeyle akan dereyi ıslah eden;
gurur bendini yıkıp geçen sel misin?
Bedenimde tırnak mısın, et misin;
yoksa ciğerimi dolduran nefes misin?

Ummana coşkuyla koşan nehirler gibi;
kalbimin özlemle aktığı Denizim misin?
Her mevsim gözlerimde açan çiçek
yavrucuğum sen misin?
N.DENİZ

girdap

girdap















Uzandı
kor alevden testiye;
kurumuş ağzı,
çatlamış dudakları
nihayet ıslanacaktı.
Hey zavallı!
Uzandığın testi
içi kor, dışı alev;
bir damla
 su bulsa,
zaten kendi ateşini
söndürecekti.
Düşünemedi
yandı testiye değen eli;
içmekten vazgeçti.
Yanan elinin ateşini
serinletecek bir şey arandı.
Yakınında gördüğü,
dikenli yaprakların
çevrelediği yeşil bir daldı.
Dikene aldırmadı kavradı.
Yeter ki
elinin ateşini alsındı.
Heyhat!
Yanan el
soğusa ne olacak?
Batan dikenlerin acısı,
kanayan yarası
canından can ayırdı.
Diz çöktü yere,
avuçladı toprağı;
elinin kanı
toprakla yıkansındı.
Unuttu
kanın ne yapışkan,
ne menem bir şey olduğunu.
Yıkansa iyi;
avuçlarında
kanlı bir çamur kaldı.
Ne susuzluk, ne acı;
avuçlarındaki çamuru
temizlemekti artık 
tek amacı.
Ateşten testiye
yöneldi geri.
Avuçladı kor alevi;
ellerini kurutsun;
temizlesindi.
Ateşin gücüyle;
pişen topraktan
taşa dönen çamurlar,
sıyrıldı geldi.
Artık elinde
dikeni ezecek
bir taşı vardı.
Şimdi o acımasız
diken düşünsündü.
Vurdu elindekini
dikenin beline;
yeni filiz veren diken
gövdesinde biriktirdiği
can suyu ile
kıvrıldı indi yere.
Kopan dalın ucunu
götürdü kuru dudaklara;
gülümsedi
dikenli yapraklara.
Umudun nerede
olduğu,
çarenin nereden
geleceği
hiç belli değildi.
Doğruldu;
sanki bir şeyleri
eksikti.
Eğildi baktı bedenine;
yeşil yapraklı diken
kendisiydi.
Uyandı
kabus sona erdi.
Ve anladı;
aslında insan için,
kendi sınırlarını
zorlamak gerekliydi.
N. DENİZ


güzelin gücü.. teoslu anekreon

Aşk, şarap ve erotizm üzerine şiirler yazan Teos'lu şair Anekreon'dan M.Ö 570-485/80 Teos (Sığacık, Seferihisar/ İzmir)

İÇMEK
Kara toprak içer,
Ağaçlar onu içer,
Deniz havayı içer,
Güneş denizi,
Ay da güneşi.
Ne sataşırsınız ey dostlar
Ben içmek isteyince?

masalcı ezop.. aisopos

M.Ö 6.yüzyılda yaşayan, Trakya'dan Samos'a yaşadığı yerle ilgili tartışmalar olsa da Frigyalı olduğu kesin gözüyle bakılan, büyük ihtimalle Frig şehri Amoriumlu (Emirdağ/Afyon) olduğu düşünülen masalcı Ezop hayvanları kullanarak insanlara ders veren masallarıyla fabl türünün öncüsü sayılır.

Günümüzde karınca ve ağustos böceğinden tutun da karga ile tilkiye pek çok hikayesi La Fontaine'in şiirsel anlatımıyla dönmüş yaşadığı coğrafyaya. Neden hayvanlar aracılığıyla insanları eğitmeye çalıştığının gerekçesi de aşağıdaki masalında yatıyor olsa gerek:

on iki işaret oyunu

LUDUS DUODECIM SCRIPTA (On iki işaret oyunu)
Oyun tablası görsel; Laodikeia Antik Kenti / Denizli
LUDUS DUODECIM SCRIPTA

İki kişi, siyah ve beyaz renkli on beşer pul ve üç zarla oynanan günümüzdeki tavla benzeri bir oyun. Roma döneminde çok yaygın olan oyunda mermer veya ahşap tablalar kullanılmış. Üzerine yapılan işaretler ya da alttaki örnekte görüldüğü gibi işaret yerine kullanılan anlamlı kelimeler ve özlü sözler kazınarak oyun tablaları oluşturulmuş.

ya birlikte kazanır ya beraber kaybederiz

Philedelphia (Alaşahir, Manisa) M.Ö 3. yüzyıl ortaları

Efendisinin gücüne güvenerek İmparatorluğa ait araziyi başkasına kiralayan; usulsüz kazanç elde ettiği için hapse giren çoban Kallipos'un efendisi Zenon'a bize pek de yabancı gelmeyen''Ya birlikte kazanır, ya beraber kaybederiz, gerekirse kadınları da harcarız'' babında yazdığı mektup;

«Kallippos’tan Zenon’a saygılar! Hapiste olduğuma aldırış etmeden kolayca uyuyabiliyor musunuz ? Hiç değilse hayvanlarınızı düşünün. Bilin ki, eğer (çoban) Demetrios’un keçileri aynı yerde kalırlarsa telef olurlar; çünkü onun bu hayvanları götürdüğü otlağın yolu bile onları öldürmek için yeterli. Ayrıca Senaru yöresinde biçilen otu da düşünün; bunun da ziyan edilmemesi lazım, çünkü oradan elde edeceğiniz kazanç da az değil. Hesabıma göre buradan 3000 bağ ot çıkacak. Sizden, beni hapiste unutmamanızı rica ediyorum. Sizin desteğinize güvenerek kiraya verdiğim o küçük arazi yüzünden hapse atıldığımdan bu yana çok acı çektim. Ama benim hapse girmemden dolayı sizin uğradığınız zarar da az değil. Ve yanınızda çalışmaya başladıktan sonra satın aldığım kuzular benim yokluğumda çobanlar tarafından yağma edildi. Uygun bulursanız, bana yöneltilen suçu soruşturacağınız süreçte karımı rehine olarak kendi yerime hapiste bırakmayı kabul ediyorum Hoşcakalın!».(Prof.Dr. H. Malay)

bir kadına yazılmış ilk aşk kitabı

M.Ö 7.yüzyıl ortalarında yaşayan Kolophonlu (Değirmendere, İzmir) şair Mimnermos'dan.
İlerleyen yaşlarda, kendisinden çok genç Nanno isimli flütçü bir kıza aşık olan şairin, Nanno'ya aşkını anlattığı şiir kitabı tarihte bir kadına yazılmış ilk aşk kitabı olma özelliğine sahip.
Aşk şiirleri dışında; ihtiyarlığı yeren şiirler de yazan şairin bu şiirlerinden bir örnek;

Ter içinde kaldı tüm bedenim ansızın tarifsiz bir şekilde,
tir tir titriyorum hayranlıkla bakınca akranımın çiçeğine,
güzelliği hoşluğuna denk; ah ne olurdu biraz daha uzun sürse;
oysa kısa vadelidir nadide gençlik
tıpkı bir rüya gibi; elim ve yakışıksız ihtiyarlık ise
öylece asılı durur kafanın üstünde,
menfurdur yüz karası olduğu gibi, meçhul kılar er kişiyi
sarınca kişinin çevresini köstek olur gözlere de zihne de.

iki gün görür hayatında kadın

M.Ö 6.yüzyılda yaşayan, sert ve sivri dili, kimi zaman küfürlü üslubuyla döneminde tanrılardan insanlara her kesimi hicvedip yıldıran, ölümünden sonra bile uyuyan eşek arısı olarak adlandırılan hiciv ustası Efesli Hipponaks'dan;

“İki gün görür hayatında kadın:
Biri evlendiği, öbürü gömüldüğü gün”

''evli bir adamın hayatında
mutlu olduğu iki gün vardır.
Biri, karısıyla evlendiği gün;
diğeri, onun cesedini taşıdığı gün."

Görsel;
Lahit Kapağı, (Ariadne) M.S 2 yy Perge
Antalya Müzesi

aşk ve şarap

Şiirlerini genellikle politika, aşk ve içki alemleri üzerine yazan Lesbos'lu (Midilli) şair Alkaios'dan (M.Ö 630/620 - 560)

İçelim! Niye bekleyelim lambaları ?
Gün ışığı zaten bir parmak kaldı.
Ey sevgili, getir, süslü büyük kupaları !
Semele’nin ve Zeus’un oğlu (Dionysos) insanlara şarabı
verdi çünkü dindirsin diye acılarını.
Doldur ağızlarına kadar kadehleri
bir ölçü şarap, iki ölçü suyla;
devrilsin kupalar birbiri ardına.

altın mı değerli incir mi?

Teos'lu Şair Anonios'dan (Seferihisar, İzmir)
Neyin daha kıymetli olduğunu hala öğrenemeyen insanoğluna binlerce yıl önceden sesleniyor şair Anonios;

Başka şey tutar mı altının yerini
Diyor Pythermos...

Tut ki kapattık bir eve bir kaç kişiyi
Bir sürü altın, bir kilo incirle;
Anlarsın çok geçmeden
İncir mi değerli, altın mı?

Bugün yaşasa ne derdi acaba Anonios; topraktan buğday, patates ve zeytin üretmek yerine; betondan yol, köprü, hava meydanı üretmeyi marifet bilene?

ben Aretemias, memleketim Knidos

Halikarnassos'lu şair Herakleitos'dan:

Yeni kazılmış toprak; salınıyor mezar taşının
üstünde yarı kurumuş yaprakları çelengin;
çözelim bakalım harfleri, gelip geçen yolcu,
kimin pürüzsüz kemiklerini taşıyor mezar.
"Ey yabancı, ben Aretemias, memleketim Knidos.
Karısıydım Euphro'nun, kurtulamadım doğumda,
ama bir ikizim oldu, birini kocama bıraktım
tutsun diye elinden kocayınca, öbürünü
yanımda götürdüm, hatırlatsın diye bana onu.''

Görsel;Knidos Antik Kenti,(Datça, Muğla)

kör tanrısı zenginlerin

M.Ö 5 yüzyılda yaşayan, genellikle içki alemleri için şiirler yazması ve çok yemek yemesi ile ünlü, aynı zamanda bir sporcu olan Rodos'lu şair Timokreon'dan;

Kör tanrısı zenginlerin,
ne kadar isterdim göze görünmemeni
kıyıda, denizde ya da ovada; 
Tartaros’ta olmanı isterdim, Akheron kıyısında,
sensin çünkü dünyada bütün kötülüklerin anası.


(Tartaros;yer altında ölüler ülkesinin en dibi, cehennem.
Akheron; ölüler ülkesinde akan bir nehir.)

Sağlığında Keos'lu ünlü şair Simonides'le sert çatışmalar yaşayan Timokreon'un ölümünden sonra kitabesini, şu sözlerle yazan rakibi Simonides'e borçlu olması da ironik;

''Çok fazla içtikten sonra, çok yemekten ve çok fazla iftiradan sonra, Rodoslu Timocreon, burada dinleniyorum.''