tomris hatun..bir kadının intikam yemini

Massaget'ler Hazar Denizi ve Aral gölü arasında kalan coğrafyada hüküm sürmüş bir halk. Herodot yaşadıkları coğrafyayı tarif ederken, Hazar Denizinin güneybatısı yönünden Kafkaslarla kesildiğini, gün doğusunun ise uçsuz bucaksız ovalara açıldığını söyler. Aynı zamanda Massagetlere İskitler dendiğini ifade ederken, Strabon Massagetleri Sakalar olarak tanımlar. Massaget, İskit ve Sakaların aynı kavim veya aynı kavimin boyları olabileceği görüşü hakim.

Massaget ve İskitlerin yaşadığı coğrafya üzerinde daha sonra Türklerin varlığını sürdürmesi, karakter ve yaşam tarzı, inanış ve gelenekleri açısından benzerlikler görülmesi nedeniyle bu halkların Türklerin kökeni olabileceği, kabul gören bir düşünce.

özgür ruhlu ışık ülkesi insanları.. lukkalar

Türkiye haritasında Fethiye'den Kemer'e doğru kuzeye bombeli yay şeklinde bir çizgi çekersek, çizginin güneyinde, yani deniz tarafında kalan topraklara kabaca Lukka (Likya) diyebiliriz. Günümüzde Muğla'nın Fethiye ilçesi ile Antalya'nın Kaş, Kale, Finike, Kumluca ve Kemer ilçelerinin bulunduğu Teke Yarımadası olarak geçen alanı kapsar.

Amasya'lı Strabon (M.Ö 64-M.S 24), Anadolu'dan Roma'ya kadar yaptığı gezileri kaleme aldığı Coğrafya adlı eserinde, gezdiği yerler ve halklar ile ilgili bilgiler verir. İyi veya kötü o kentlerle veya krallıklarla ilgili pek çok tespitte bulunur. Övgüyle sözünü ettiği halklar da vardır anlatımlarında ama Likya halkını, hiç bir halk için söylemediği sözlerle över.

tarihte erkeklere karşı ilk kadın protestosu

Yunanistan'ın Dorlar tarafından istila edilmesiyle, Yunanistan'dan kaçan İyonlar, Dorlar ve Aiollar Anadolu'nun Ege kıyı şeridine göç ederler.

İçlerinden Atina birliğinden gelen ve kendilerini İyonların en soylusu sananlar, kadınlarını yanlarında getirmezler. İşgal ettikleri Milet'te ana babalarını öldürdükleri Karyalı kadınları eş olarak alırlar. Bu cinayetleri ödetmek için,Karyalı kadınlar babalarını, kocalarını ve oğullarını öldürüp kendileriyle yaşamaya kalkışan erkeklere karşı, yeminle bağlandıkları bir yasa koyarlar.

alyattes tümülüsünde aşk kızlarının emeği

Lidya Kralı Kroisos'un babası Alyattes'in M.Ö 561 'de ölümünün ardından yapılan anıt mezar, örnekleri içinde, Anadolu'da yapılan en büyük tümülüstür.

Tümülüsler genellikle düz arazi üzerinde,bir mezar odası ve bu odaya ulaşılan bir geçit yapıldıktan sonra, üzerleri yığma toprakla doldurulan, etrafı taş bloklarla çevrelenen koni şeklinde yükselen yığma mezarlardır.

tarihin ilk grevi nasıl sonuçlandı?

Milet, Ege kıyısında, İyon birliğinin en güçlü metropol kentlerinden birisi. Başlangıçta Dört limanı ile antik çağda doksandan fazla şehri kolonize etmiş bir liman kenti iken, günümüzde Menderes nehrinin taşıdığı alüvyonların dolmasıyla denizden 10 km kadar uzaklaşmış.

Kentin en dikkat çekici yapılarından biri olan 15 bin seyirci kapasiteli tiyatro en iyi koruna gelmiş eserlerden birisi. Roma dönemi mimari özellikleri gösteren Milet Tiyatrosu, M.S I.yy'da, 100 yılları civarında yapılmış. İnşaat sırasında yaşanmış bir olay ise, tiyatroda yer alan bir yazıtla günümüze ulaşmış.

bir arkeolog blog yazmaya kalkışırsa

Günlük hayatta yazı yazmayı, sürekli karalamalar yapmayı seven ben, günlerden bir gün, nette blog yazarlığı diye bir kavramın varlığını keşfettim. Meğer isteyen herkes özgürce kendisine bir sayfa açıp bilgilerini paylaşıp, hatta aklına eseni yazabiliyormuş. Ben de bir denesem dedim ama, işe başlamaktan çok toparlayıp sonuçlandırmak inanılmaz zor bir şeymiş.

Bildiğim alanda yazacaktım güya, fakat şu dört ayda fark ettim ki bir arkeolog olarak yazmak, mutfakta 20 çeşit yemeği aynı anda yapmaya benziyor. Arkeoloji deyince çoğu kişinin aklına ören yerinde görülen, teknoloji kullanmadan inşası mümkün görünmeyen hayret uyandırıcı yapılarla mermer heykeller geliyor. Bunlar hakkında yazmanın nesi zor diyecekler eminim. Sonuçta bunu gezginlerin çoğu ziyadesiyle yapıyorlar, üstelik de hakkını veriyorlar diyecekler. Lakin işin mutfağı hiçte sanıldığı gibi değilmiş.

İşte Aşk Budur !

Madem bugün sevgililer ve aşkın günü; tarih içinde gezen bu sitede tarihin başlangıcına gitmek istedim ben de. Tarih aşkla başladı. Adem ve Havva'ya yasak meyveyi yediren aşktı belki kim bilir.

Cennetten kovulmak özgür iradelerini kullanmaya başlamanın ilk adımıydı insanların. Belki de  bu adımı atacak cesareti veren aşktı birbirlerine hissettikleri. Sebep ne olursa olsun, insanlık tarihi nasıl ki Adem ve Havva ile başladı; aşk da onlarla yaşıt olarak süre geldi.

Ruhu kanatlandıran Aşk... Psykhe ve Eros

Mitolojinin en güzel ve en etkileyici hikayelerinden biridir Eros (Aşk) ve Psykhe'nin (Ruh) hikayesi. Hikayeye kaynaklık eden yer Anadolu ve Ege kıyısında bulunan Miletos (Milet) kentidir. Eros ve Psykhe, hayatımızdaki iki soyut kavramın, aşk ve ruhun somutlaştırılarak hikaye edilmiş hali. Ruh bilimi (psikoloji) kökenini Psykhe'den (Psiko) alır.

Milet kralının üç güzel kızı vardır, fakat en küçükleri Psykhe (Ruh) çok daha güzeldir. Hatta o kadar güzel ve iyi bir kızdır ki insanlar onun tanrıça olduğuna inanmaya başlarlar. İki kardeşi evlendiği halde Ruh bir türlü evlenemez. Çünkü; 
hiç kimse bu kadar güzel bir kızla evlenebileceğini düşünemediğinden, evlenmeyi istemeye teşebbüs bile edemez. Onun, ancak bir tanrıyla evleneceğine kesin gözüyle bakarlar.


kardeş kavgası ve kimmerler

Kimmerler tarihe, iyi kılıç ve balta kullanan, cesur ve gözü pek savaşçılar olarak geçmiş bir millet. Yüzyıllar boyu varlığını devam ettirebildiği asıl yerleşim alanları ise karadenizin doğusu ve kuzey kıyıları. Günümüzdeki Kırım isminin kökeni Kimmerden gelmekte. Çocukluğumuzun çizgi roman kahramanı Barbar Conan Kimmeryalı bir savaşçı olarak düşünülüp çizilmiş. Savaşçı  kadınlar olan Amazonların Kimmer olduğu tartışmasız kabul gören bir gerçek.

Amazonlar Troya Savaşında, Troyalıların yanında yer alırlar. Akhilleus'un Amazon Kraliçesi Phenteselia'yı öldürmesi ve ölümünden hemen önce ona aşık olması Troya Savaşının en trajik hikayelerinden birisidir. Savaşta pek çok Aka'lıyı öldüren Phenteselia, Akhilleus tarafından yaralanır. Yere düşen kraliçenin miğferini kaldıran Akhilleus, Phenteselia'nın gözlerine bakınca ona aşık olur fakat kraliçe Akhilleus'un kollarında can verir.

izmirin büyük kusuru

İşe gitmek için apartmanın  kapısından hızla dışarı fırlamamla sağanak yağışın altında açıyorum gözlerimi;  '' kabus başlıyor'' diye düşünerek, üzerimdekilerden ,yağmurdan kuru kurtarabildiğim kadarına şükredip, koşarak arabaya atıyorum kendimi.

Trafikte yol kenarında göllenen suları teğet geçebileceğim şeridi kestirmeye çalışarak, arada zikzaklar çizip, iş yerine doğru yol alırken; İzmir'de her yağmurlu günde olduğu gibi, yine içimden geçmişe bir gönderme yaparak, bir taraftan düşünüyorum:

mistik bir geziye ne dersiniz?

Biraz sıkıntılı mı hissediyorsunuz kendinizi? Bir çıkmazın içinde veya veremediğiniz büyük kararların eşiğinde misiniz? Aklınızda cevap bulamadığınız sorular, çözümleyemediğiniz sorunlarınız mı var? Vaktinizi nerede nasıl geçirsem arayışında mısınız? Şöyle Alsancak'a ya da Kızlarağası'na gidip bir kahve içip , üzerine de bir fal baktırsam düşüncesi mi geçiyor aklınızdan? Durun ve bir kez daha düşünün.

Sizden yüzler, binlerce yıl önce yaşayanlar da bu duyguları yaşadılar, hissettiler ve düşündüler. Gelecekte kendilerini neyin beklediğini bilmek, adımlarını ona göre atmak, içinden çıkamadıkları sağlık da dahil olmak üzere pek çok sorunlarına  çözüm bulmak istediler. Size günümüz alışkanlıklarından farklı olarak, geçmişin ayak izlerini izleyeceğiniz bir seçeneğim var.