Lidya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Lidya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Gökyüzüyle Kucaklaşan Kent.. Blaundos

Blaundos, Uşak ili sınırlarında, Ulubey ilçesine 10 km uzaklıkta bir antik kent. Düzgün ve bakımlı yollarıyla Batı Anadolu'nun neredeyse kalbinde yer alan Blaundos'a her yerden ulaşım oldukça kolay. Uşak'ın sadece halısı ve tarhanasından ibaret olmadığını gösteren Blaundos Kenti, Ulubey Kanyonu'nun içlerine gerdanlık gibi uzanan kıymetli bir mücevher.

M.Ö 4. yüzyılda İskender'in Anadolu'yu fethiyle birlikte bölgeye gelen Makedon askerlerin yerleşmesiyle kurulan kentin geçmişinin elde edilen arkeolojik buluntular sayesinde tunç çağına kadar uzandığı tespit edilmiş. Kentteki epigrafik buluntular ve sikkeler üzerinde Blaundoslular'ın kendilerini ''Blaundeon Makedonan'' Makedonyalı Blaunduslar olarak tanımladıkları görülmüş.

Blaundos kent kapısı

Araçları otopark alanına bıraktıktan sonra; bir kahramana ait anıt mezar, tapınak ve kente su taşıyan bir kemerin izlenebildiği keyifli bir yoldan yürüyerek kentin ana giriş kapısına ulaşılıyor. Ana karaya sadece kuzey yönünde dar bir alanla bağlı olan kente iki tarafında kulelerle desteklenmiş sur duvarının ortasındaki tek kemerli giriş kapısından giriliyor. Kapıdan geçtiğiniz anda, dünyayı ardınızda bırakıp adeta farklı bir evrene adım atıyorsunuz. Gezenler için müthiş, kenti kazanlar içinse zorlu bir başlangıç bu kent kapısı. Zira bu kapıdan geçmek dışında kente giriş yapmak mümkün görünmüyor. Durum böyle olunca; küçük bir kepçe dışında, kentte asırlardır toprakla iç içe geçmiş ayağa kaldırılmayı bekleyen mimari elemanları kaldıracak büyük iş makinalarını kentin içine sokmak imkânsız gibi. Elbette yaşadığımız teknoloji çağında imkânsız diye bir şey yok; sadece maddi yetersizlikler var. Biraz kente yatırım yapılmasıyla bu sorunun aşılabileceği aşikâr.
 
Kent kapısından girince ziyaretçileri Ceres (Demeter) tapınağı karşılıyor. Tapınak, caddelerin birbirini dik açıyla kestiği ve eşit parseller üzerine binaların inşa edildiği Hippodamik plana(Izgara planı) göre kurulmuş olan kentin tam merkezine yerleştirilmiş. Ceres Tapınağı ve hemen önündeki sütunlu cadde üzerinde yoğunlaşan kazılardan izlenildiği kadarıyla, kentin görkemini ortaya koyan mimari elemanların büyük çoğunluğu korunmuş şekilde ve ayağa kaldırılmayı bekliyor.

Blaundos Demeter Kutsal Alanı

Tapınağı geçip kentin uçurumla çevrili uç noktasına ulaştığınızda etkileyici bir tablo karşılıyor sizi. Kentin bir zamanlar büyük bir kamu binasına ait olan bir yapının duvar dolguları yıkılmış olsa da taşıyıcı taşlardan bir bölümü zamana meydan okuyarak birbirine tutunmuş ayakta kalmaya çalışıyor. Blaundos kentinin sembolü niteliğinde olan bu taşların görüntüsü, İngiltere'deki Stonehenge'i anımsatıyor.
 
Dünyanın en uzun kanyonlarından biri olan Ulubey Kanyonu'nun hemen kenarında konumlanan Blaundos, kanyonun derin kıvrımlarının arasında yükselen bir yarımada üzerinde kurulmuş. Hal böyle olunca kentin içinde kanyonun kenarında değil de derin uçurumlarla dünyadan koparılmış bağımsız bir kara parçası üzerindeymiş hissi uyandırıyor insanda. Kentin öylesine büyülü bir atmosferi var ki kent mi gökyüzüne yaklaşmış, yoksa gökyüzü mü kentin hemen üzerine inivermiş anlayamıyor, yerle gök arasında kısacık bir mesafede sıkışıp kalmış gibi bir duyguya kapılıp şaşırıyorsunuz. Bu his zaman ve mekân algısını bir süreliğine sekteye uğratıyor.

Blaundos Bazilika

Kenti gezmeyi tamamladığımızda, tam gün batımına yakın ay ve güneş karşı karşıya geldi. Güneş gitmekte aheste, ay hâkimiyetini ilan etmekte acelede... Birisi doğuda yükselirken diğeri batıda bulutlarla cilveleşmekte... Gökyüzü yeryüzüyle kavuştu kavuşacak, iki eliyle uzansa insan; bir eli aya, diğeri güneşe değecek. Sadece selamlaştılar mı, yoksa bu vedalaşma anı bir görsel şölene mi dönüştü vakit darlığından göremeden kentten uzaklaşmak gerekti. Sırf bu anı sonuna kadar görebilmek için kente en kısa zamanda geri dönmeli... Bu şansı ben yakalayamadım ama Blaundos'a gidecek ziyaretçiler, günbatımını yakalamak için mutlaka vaktini ona göre ayarlamalılar.

Kültürel mirasa, arkeolojiye ve tarihe meraklı gezginlerin bir şekilde yollarını düşürmesi gereken bir kent Blaundos. Alışılmış antik kentlerin ötesinde, atmosferiyle çok farklı bir deneyim ve görsel ziyafet sunmak için sessizce ziyaretçilerini bekliyor. Kentin eserlerini özverili çalışmalarıyla görünür kılan ve kenti daha iyi algılayarak gezmemizi sağlayan Uşak Üniversitesinden kazı başkanı Prof. Dr. Birol Can'a ve ekibine şükranlarımızı sunuyor, çalışmalarında omuz verenlerin ve destekleyenlerinin bol olmasını; toprağın altından çıkardıkları yapı elemanlarını kısa zamanda ayağa kaldırabilmelerini temenni ediyoruz. Sağ olsunlar, var olsunlar.



ya birlikte kazanır ya beraber kaybederiz

Philedelphia (Alaşahir, Manisa) M.Ö 3. yüzyıl ortaları

Efendisinin gücüne güvenerek İmparatorluğa ait araziyi başkasına kiralayan; usulsüz kazanç elde ettiği için hapse giren çoban Kallipos'un efendisi Zenon'a bize pek de yabancı gelmeyen''Ya birlikte kazanır, ya beraber kaybederiz, gerekirse kadınları da harcarız'' babında yazdığı mektup;

«Kallippos’tan Zenon’a saygılar! Hapiste olduğuma aldırış etmeden kolayca uyuyabiliyor musunuz ? Hiç değilse hayvanlarınızı düşünün. Bilin ki, eğer (çoban) Demetrios’un keçileri aynı yerde kalırlarsa telef olurlar; çünkü onun bu hayvanları götürdüğü otlağın yolu bile onları öldürmek için yeterli. Ayrıca Senaru yöresinde biçilen otu da düşünün; bunun da ziyan edilmemesi lazım, çünkü oradan elde edeceğiniz kazanç da az değil. Hesabıma göre buradan 3000 bağ ot çıkacak. Sizden, beni hapiste unutmamanızı rica ediyorum. Sizin desteğinize güvenerek kiraya verdiğim o küçük arazi yüzünden hapse atıldığımdan bu yana çok acı çektim. Ama benim hapse girmemden dolayı sizin uğradığınız zarar da az değil. Ve yanınızda çalışmaya başladıktan sonra satın aldığım kuzular benim yokluğumda çobanlar tarafından yağma edildi. Uygun bulursanız, bana yöneltilen suçu soruşturacağınız süreçte karımı rehine olarak kendi yerime hapiste bırakmayı kabul ediyorum Hoşcakalın!».(Prof.Dr. H. Malay)

çapkın tapınak kölesinin itiraf yazıtı

Büyük filozof Epikuros'a göre insanları mutlu olmaktan alıkoyan iki şey; tanrı ve ölüm korkusudur. Bu iki korkudan kurtulamayan insanın mutlu olması mümkün değildir. Bu korkuların gereksizliğini ise şöyle açıklar Epikuros. 

''Ölümden korkmak anlamsızdır; biz yaşadığımız süre ölüm yoktur; ölüm geldiğinde ise biz yokuz''
Tanrıdan korkmanın gereksizliğini ise; '' Tanrı evreni  yarattıktan sonra işine gücüne bakmaktadır. İnsanların ne yapıp ne yapmadığı çok da umurunda değildir. Tanrı iyidir; sadece olup bitenlere karşı ilgisizdir. O nedenle ondan korkarak yaşamak yersizdir.'' şeklinde açıklar.

ağlayan kayanın sırrı... niobe

Frigya kralı Tantalos'un kızıdır Niobe. Efsanesi ve hazin sonu, babası Tantalos'a tanrılar tarafından verilen ebedi susuzluk ve açlık cezasını aratmayacak kadar acıklıdır. Anadolu'dan, Spil Dağı doruklarından nasıl olmuş da Yunanistan'a Thebai kentine kraliçe olmuştur bilinmez ama, Thebai kralı Amphion'un karısı olarak geçer mitolojide.  Doğurduğu çocukların sayısıyla övünen bir anadır kraliçe; nasıl övünmesin? Tam on dört çocuk doğurmuş üretken bir anadır Niobe.

Anadolu'da doğup büyüyen Niobe'nin yıkımı, yine Anadolu'dan bir kehanet merkezinden gelir. Niobe'ye evlat acısını yaşatan ise bir başka anne Leto'dur. Tanrı Zeus'tan hamile kalan Leto iki çocuk doğurur; bereketin, kentlerin, vahşi doğanın ve hayvanların koruyucusu, doğum yapanların yardımcısı Artemis ve ışığın, sanatın, sağlığın, kehanetin tanrısı Apollon.

paranın mucidi toprağı bereket suları altın ülke lidya

Eğer; hayvanlarınızı doyurabileceğiniz uçsuz bucaksız otlaklarınız, bir ekince bin veren verimli topraklarınız, dilediğiniz miktarda kereste sağlayan bol sayıda ormanlarınız, her türlü yapıyı inşa etmekte kullanabileceğiniz mermer ocaklarınız, zengin maden yataklarınız, doğudan batıya geçit veren yollarınız ve altın-gümüş taşıyan ırmaklarınız varsa; komşularınızın size altın ülke yakıştırması yapmasından daha doğal bir şey olamaz herhalde.

Bunca zenginliği olan altın ülke dünyanın hangi coğrafyasında diye merak ederseniz; çok uzaklarda aramayın cevabı. Günümüzde her ne kadar makarna ülkesi olsak da; bu zengin krallık üzerinde yaşadığımız coğrafyada Bakırçay ve Küçük Menderes Irmaklarının arasında, Gediz Nehrinin iki tarafında hüküm sürmüş ve ilerleyen dönemlerinde de Anadolunun yarısına hakim olmuş.

Kroisos ve kehanette ustalık testi

Antik çağda bilicilik merkezleri bir çeşit karar mercii gibi çalışır. Kimi zaman kurulacak kent için yer önerisi almak, kimi zaman yapılacak bir savaş veya düzenlenecek seferin sonucunu önceden kestirmek için kahinlere danışılır.

Smyrna kentinin Pagos Dağı eteğinde kurulması için Klaros, Apollonia (Gölçayır-Ulubat) kenti için Didyma Apollon Tapınağı kahinlerinin, fal vermesi kehanetle kurulan kentlere örnekken; kralların çıkacağı seferin sonucunu öğrenebilmek için kehanet almalarının bir örneğini, Herodot'un anlatımıyla Kroisos'un  Perslere karşı düzenlediği seferde detaylarıyla öğreniyoruz.

alyattes tümülüsünde aşk kızlarının emeği

Lidya Kralı Kroisos'un babası Alyattes'in M.Ö 561 'de ölümünün ardından yapılan anıt mezar, örnekleri içinde, Anadolu'da yapılan en büyük tümülüstür.

Tümülüsler genellikle düz arazi üzerinde,bir mezar odası ve bu odaya ulaşılan bir geçit yapıldıktan sonra, üzerleri yığma toprakla doldurulan, etrafı taş bloklarla çevrelenen koni şeklinde yükselen yığma mezarlardır.

Solon ve Kroisos

Sarayın önünde gururla dikilip poz veren Abası (Yakut mitolojisinde; ağaç kadar uzun boylu insan olarak betimlenen, dünyada kötü ve zararlı ne varsa Abası tarafından yaratıldığına inanılan kötü ruh) ve karısı Buus Dyalkın Hatun'u  (sallana sallana gezen buz hanımı anlamına geliyor) görünce, bu saltanatın bir sonu olur mu diye düşünürken; aklıma Lydia kralı Kroisos (Karun) ve Solon'un Herodot tarafından anlatılan hikayesi geldi.

Kroisos (Karun,Krezus) M.Ö 6.yy'da 560-546 yılları arasında Lidya Krallığı yapmış, zenginliğiyle tarihte iz bırakmış bir kral. Başkent Sardes (Salihli, Sart) Kroisos döneminde gücü ve zenginliği nedeniyle,gezginlerin ve filozofların uğrak yeri olmuş. Bu ziyaretçilerden birisi de M.Ö 640-559'da yaşamış; Atinalı hukukçu, şair ve filozof olan eski çağın yedi bilgesinden biri kabul edilen Solon'dur.