homeros vadisinde hacı olunur mu?

Bugün hacı oldum, hem de kısa yoldan. Ne otobüse bindim; ne de kilometrelerce yol gittim araçla. Bornova'dan bir kaç yüz metre kentin içinde yürüyerek ilerledikten sonra, nasıl olduğunu bile anlamadan yemyeşil bir vadinin koynunda buluverdim kendimi.

Homeros Vadisinde çok uzun süredir yürümek istememe rağmen bir türlü fırsatını bulamamıştım. Kısmet bugüneymiş ve Biz Bize Yürüyelim sloganıyla yola çıkan ekiple biz bize hacı olmak varmış:) Yürüyüş tamam da, nedir bu hacılık işi derseniz; onun da kerameti Smyrnalı Homeros'ta.

Homeros, gerçekten yaşayıp yaşamadığı, yaşadı ise hangi dönemde yaşadığı, nerede doğduğu, hayatını nerede sürdürdüğü, gözleriyle mi yoksa görmeyen gözleri yerine kalp gözüyle mi gördüklerini anlattığı, destanları yazdı mı derledi mi gibi, pek çok sorunun cevabını arayan hakkında yazılmış binlerce cilt kitapla en fazla araştırılan insan belki. Üstelik bu araştırma geçtiğimiz üç-beş yüzyılla sınırlı değil; antik çağdan başlayarak binlerce yıldır günümüze kadar süregelmiş.

homeros vadisi

Homeros'un; İlyada destanında Troya Savaşını anlattığı için, o dönemde yani M.Ö 12. yy'da yaşadığını düşünler olduğu gibi, kabul edilen genel görüş 8.yüzyılda yaşadığı yönünde. Eserlerini İyonya lehçesiyle dillendirdiği için İyonyalı olduğuna kesin gözüyle bakılırken, İyonya'nın hangi bölgesinde doğup yaşadığı yine tartışılanlar arasında. Antik çağda yedi tane kent Homeros'un kendi vatandaşı olduğunu iddia ederler. İyonya kentlerinden Khios (Sakız Adası), Kolophon (Ahmetbeyli) ve Smyrna (İzmir) Homeros'un yaşadığı yer olarak öne çıkarlar. Bu tartışmaya son noktayı antik çağın coğrafyacısı Strabon koyar.

Strabon Smyrna'da Homerion adı verilen dört kenarlı bir portikde (üstü örtülü önü açık galeri) Homeros'un eskiden kalma tahta bir heykelinin olduğunu ve kente ait üzerinde Homeros'un Meles Çayı kenarında tasvir edildiği bir tip tunç sikkeye Homerian dendiğini söyleyerek Smyrnalıların Homeros üzerinde hak iddia etmelerini haklı bulur.

Homeros ''Melesigenes'' (Meles'in oğlu) adıyla da anılır. Bu sebeple Smyrna'da Meles Çayının kenarında bir mağarada yaşadığı ve eserlerini doğanın insana verebileceği hediyelerin en güzellerinden biri olan bu vadide ölümsüzleştirdiğine inanılır.

homeros vadisi

Homeros konusunda en fazla tartışılan şeylerden biri ise isminin anlamından yola çıkılarak kör bir ozan olduğudur. İddialara göre Homeros ''köle, tutsak'' anlamına geldiği gibi ''kör adam'' anlamına da gelir. Anlattığı olaylarda yaptığı inceden inceye tasvirler gören birinin kaleminden bile zor döküleceği için kör bir insanın nasıl olup da bu dizelere hayat verdiği bir başka sorundur araştırmacılar için.

Tanrıları, insanları, doğayı, olayları, renkleri öyle bir detaylandırır ki Homeros, her biri gözünde tüm canlılığıyla şekilleniverir insanın. Bu sözlerin görmeyen birinin ağzından dökülmesi mümkün değildir gibi gelir okuyana. Şayet körse bile, bu sonradan gelişmiş bir şey olmalı ki her şeyi bu kadar canlı anlatabilsin.

Homeros'un varlığı da eserleri de Homeros Vadisinin göletindeki suya yansıyan ışık hüzmesi gibidir. Ne gerçekten oradadır, ne de ele alınıp dokunulabilir. Gerçek olan tek şey etrafına yaydığı büyülü ve gerçek ötesi güzelliktir. Tıpkı İlyada ile Odysseia ve yazarı Homeros gibi.

homeros vadisi

Antik çağda filozoflar, şair ve yazarlar Homeros'un kitaplarını ezbere bilmekle kalmaz, bir yandan onu eleştirirken, diğer yandan onu kaynak göstermekten de vaz geçmezler.

Homeros'un eserlerinde tanrılar insanlara benzer. Yalan söyler, ağlar, acı çeker, çapkınlık ederler. Yeri geldiğinde karşısındakini kandırmaktan, ikiyüzlülük yapmaktan, dolap çevirmekten geri kalmazlar. İnsanda onursuz ne kadar özellik varsa tanrılarda da vardır. Tanrıları gökyüzünden alıp insanların arasına indirmiştir Homeros. Bunu sadece onlara yüklediği insani özelliklerle yapmakla kalmamış, fiziki olarak da savaşlarda meydanlara, yeri geldiğinde evlere sokmuştur tanrıları.

Kimi filozoflar bu tutumunu tanrılar dünyasını insanın olumsuz özellikleriyle kirlettiğini söyleyerek eleştirirken; Platon daha ileri gidip Devlet adlı kitabında Homeros'tan alıntılar yapan kendisi değilmiş gibi; ''Tanrılara onursuzlukları yakıştıran Homeros tüm insan topluluklarından ve devletten uzaklaştırılmalıdır'' sözleriyle dışlar ozanı.

homeros

Akhilleus'un annesi deniz tanrıçası Thetis, ölümsüz bir tanrıçadır ama evladı için yanması, üzülmesi, ağlaması ölümlü bir anadan farklı değildir. Oğlunun kaderinin ne olacağını bilir ama kaderin önüne geçememenin çaresizliğini yaşar her ana gibi.

Dinleyin Nereus kızları, kardeşler, dinleyin beni,
dinleyin de bilin yüreğimi kemiren dert ne.

Ben bir anacığım, bir yiğidin talihsiz anacığı,
bir oğul doğurmuşum, kusursuz, üstün güçlü,
yiğitler arasında bir fidan gibi büyütmüşüm onu,
nasıl bakılırsa bayırda bir asma kütüğüne,
ben de tıpkı öyle bakmıştım ona.

İlyon'a yolladım onu kıvrık burunlu gemilerle,
yolladım Troyalılara karşı savaşsın diye,
bir daha dönmeyecek bana o.

homeros vadisi

Tanrılar ne kadar insan ise, insanlar da bir o kadar tanrıların özelliklerine ve görünüşüne sahiptirler. Hatta bazen insanlar o kadar yücelir ki Homeros'un anlatımında, tanrıların bile önüne geçerler: tıpkı Hektor gibi. Tanrılar ve insanlar kuru bir isim olmaktan çıkar, her biri sıfatlarla canlanır insanın gözünde. Kitapları okumaya başlayınca bir süre sonra bakmışsınız ki; gök gözlü Athena, inek gözlü Hera, gül parmaklı Selene, gümüş ayaklı Thetis, ayağı tez Akhilleus, gümüş tolgalı Hektor yerine sadece sıfatlarla anmaya başladığında satırlarda kim kimdir anlar olmuşsunuz.

Çevik Ares'in dengi Hektor kışkırtıyordu onları
Sürdüler Akhaları derin hendeğe doğru,
en ön sıralarda yürüyordu Hektor,
hırstan kan bürümüştü gözlerini.

Çevik ayaklı bir köpek nasıl
bir yaban domuzu ya da bir aslanı kovalar da,
oynak kalçalarına dikerse gözlerini,
Hektor da gür saçlı Akhaları öyle kovalıyordu.
Geride kalanı tepeliyor, kaçan kaçıyordu.

Hektor, güzel yeleli atlarını koşturdu bir o yana bir bu yana,
gözlerinde Gorgo'nun bakışı vardı,
İnsanların baş belası Ares'in bakışı.
homeros vadisi

Destana ve destansı anlatıma yeni bir boyut getirip, sanatsal anlamda zirveye taşımış ve günümüzde gelmiş geçmiş elli dehanın sıralandığı kitaba (genius on the book) on ikinci sıradan girmeye fazlasıyla hak kazanmış, tarihe kök salmış güçlü ve verimli bir zeytin ağacıdır Homeros. Bir tek antik çağ yazarı yoktur ki eserlerinde Homeros'un adı geçmesin.

 Homeros'un yaşadığı dönem ve eserlerinin toplumlar üzerindeki etki ve katkısı konusunda yol göstericilerden biri, M.Ö 484 - 425 yıllarında yaşamış olan tarihçi Herodot şu sözlerle anlatır onu:

''Peki nereden geliyordu bu tanrılar? Ta baştan beri mi vardılar? Biçimleri nasıldı? Daha düne kadar bir şey bilinmiyordu. Zira Homeros ve Hesiodos benden herhalde dört yüz yıldan daha eski değildirler. Yunanlılar için tanrıların soy zincirini tertipleyen, tanrıların sıfatlarını, görevlerini, kendilerine özgü niteliklerini belirten, görünüşlerini anlatan onlardır.''

Herodot'un bu sözlerine göre Homeros antik çağda halka tanrılarını vermiş ve kitapları günümüzün İncili görevini görmüş. Eski çağlarda okullarda İlyada ve Odysseia kitapları birer ders kitabı niteliğindedir ve din, edebiyat, tarih, coğrafya, doğa, astronomi, askerlik gibi pek çok konuda kaynak kitap olarak kullanılır.

homeros vadisi

Günümüzde bizlere her ne kadar çocukça ve mantıksız gelse de, uzun bir süre halklar ve devletler tarafından kabul görmüş bir dinin mimarı Homeros'u mekanında ziyaretle hacı olunmaz mı?

Yürüyüş öncesinde uzun süredir methini duyduğum, Homeros hayranı biri tarafından vadiye hakim bir tepe üzerinde, Kayadibi köyünde kurulmuş Homeros Mümtazi isimli mekanı görmek bu gezideki amaçlarımdan biriydi fakat kötü bir sürprizle karşılaştım. Yürüyenlerin arasındaki mekanın işletmecisini tanıyan bir arkadaşın, maddi sorunlar nedeniyle kapandığını söylemesi ve mekan hakkında verdiği bilgiler üzüntümü daha bir arttırdı.

Homeros'a dair var olan eserlerin aslına sadık kalınarak kopyalarının oluşturularak sergilendiği, adeta Homeros müzesine dönüştürülmüş bu şık mekanın ve harcanan emeğin yok olması gerçekten üzücü.

Antik kaynaklar Meles çayının kenarında Homeros'a adanmış, Homereion adı verilen bir tapınağın varlığından bahseder. Günümüze ulaşan her hangi bir iz yok bu tapınaktan. Vadide onu anlatan iki satır kuru bir levha yerine, hali hazırda büyük bir emekle hazırlanmış ve kapanmış bu mekanı bir şekilde müzeye dönüştürerek Homeros'u ve vadiyi taçlandırmak mükemmel olurdu.

Dilerim gelecekte bu yönde bir adım atılır ve belediye, bir şekilde mekanı kaderine terk edilmekten kurtarıp, burayı Homeros Müzesi olarak değerlendirmenin çözümünü bulur. Bizler de vadide yürüyüp Homeros'u anarken, onunla ilgili bilgi eksikliğimizi bu müzede gideririz.

homeros mümtazi
                                                            Homeros Mümtazi

Homeros Vadisinde geçmişe en çok yaklaştığım anlardan biri, zeytin toplayan köylüleri gördüğüm andı belki. Bu manzarayı görmek; gözümde günümüzden binlerce yıl önceye ait bir amfora üzerine resmedilmiş zeytin hasadı sahnesinin canlanmasına neden oldu.

Böyle anlar bazen bende iki bin beş yüz yılın aslında insan tarihinde iki gün kadar yakın olduğu duygusunu yaşatır. Nedir bize o kadar uzun ve uzak olduğunu düşündüren geçmiş tarihin? Elimizdeki telefonu, evimizdeki televizyon ve bilgisayarı, altımızdaki arabayı atsak şöyle bir kenara; ne kalır geriye doğadan ve bizden başka? Tek değişen insanın yeryüzündeki başka başka isim ve soylarla tekrarlayıp duran silüeti; tıpkı Homeros'un  benim en sevdiğim şu dizelerinde söylediği gibi;

Ulu canlı Tydeus oğlu, soyumu ne sorarsın?
Yapraklar gibidir insan soyu.
Bir yandan rüzgar bakarsın onları döker yere,
Bir yandan bakarsın bahar gelir,
yenilerini yetiştirir, yeşerir orman,
böylece soyların biri göçer biri doğar.

Bu dizeleri anımsayınca; yaprağını hiç dökmeyen, yüzyıllara meydan okuyan zeytin ağacına saygım daha bir artıyor ve insanın aslında doğada sanılanın aksine ne kadar aciz ve hızlı tükenen bir varlık olduğunu düşündürüyor.

homeros vadisi

zeytin hasadı












 Zeytin Hasadı M.Ö 530

Doğa, insanın karşısına ne çıkacağı ya da ne bulacağını bilemediği sürprizlerle dolu. Homeros vadisinde ilerlerken aniden karşınıza İzmir'e yakın çevrelerden su taşıyan su kemerlerinden birinin sağlam kalmış iki ayağının görüntüsü çıkabileceği gibi, hiç beklemediğiniz bir sürprizle de karşılaşabilirsiniz. Bu sürprizlerden bizim kısmetimize Homeros Vadisindeki ormanın içinde yaşlı bir teyzecik düştü. Vadide zeytin toplayan köylülerin de tanımadığı yaşlı hanımı yukarıdaki köye götürüp teslim etmek de yürüyüş grubuna kaldı tabii.

Vadiden yukarıya doğru dik bir yokuşla uzanan toprak yolda yürüyüşçülerin kolunda dayanıklılık abidesi gibi ilerleyen misafirimize baktıkça, kesilen nefesim ve soluk soluğa kalmış halimden utanmadım desem yalan olur.

homeros vadisi

Yürüyüş rotası üzerinde yer almayan köye, yaşlı teyzeyi hep beraber mi, yoksa bir kaç kişinin mi götürmesi konusunda grupta yapılan değerlendirme sonucu, beş kişilik bir ekip  köye götürmeye ve telefonla aranan jandarmaya veya bulunabilirlerse yakınlarına teslim etmeye gönüllü olup köye doğru yol alıyorlar.

Geriye kalanlar, aklımız yaşlı teyzede vadiye doğru ilerlerken, karşıya geçişin kapatıldığını gören grup liderinin yukarıya çıkmak için ağaçlık alana dalmasıyla, el değmemiş, ayak izi düşmemiş ormanın içinde buluyoruz kendimizi.

Yer yer dört ayak üzerinde yaptığımız zorlu tırmanışla çıktığımız yol bizi programda olmayan yaşlı hanımın götürüldüğü köye ulaştırıyor; tıpkı aklınızda kalmasın gözünüzle görün der gibi. Kendisini getiren yürüyüşçü arkadaşlarla beraber çay bahçesinde çayını yudumlayan, sabah saatlerinden beri kayıp olduğunu öğrendiğimiz, alzheimer hastası 83 yaşındaki teyzenin torununa teslim edildiğini öğrenip son bir kez el sallayarak yola devam ediyoruz.

homeros vadisi

Homeros Vadisi yürüyüşünde, geziyi anlamlı kılan, çaldığı meyin ezgileriyle Homeros'u hissetmemi, niçin ve nerede olduğumu iyice duyumsamamı sağlayan Nurettin Bey oldu. Gelmiş geçmiş en büyük ozan olan Homeros'un mekanına onun meyinden dökülen ezgilerden daha çok  ne yakışabilirdi ki?

Doğu Anadolu ve civarında ağıt, uzun hava ve deyişlere eşlik eden, ağız kısmı kamıştan, gövdesi kiraz ya da erik ağacından yapılan, ilk kez bu kadar yakından dinlediğim enstrüman, duygu yüklü sesiyle büyüledi adeta beni.

homeros vadisi

Nurettin Bey yaşıyla ve vakur sanatkar duruşuyla gözümde Homeros'la özdeşleşti adeta. Çaldığı meyin duygulu sesi kulaklarımda yankılanarak büyük ozan Homeros'u andığım bu gezide varlığıyla ve meyiyle geziyi daha bir anlamlı kılan Nurettin Bey'e ve bu güzel gezi için biz bize yürüyüş ekibindeki tüm arkadaşlara teşekkür etmekten başka bir şey kalmıyor geriye.

                                                          Nurettin Yılmaz




                                                      Objektiflere Takılanlar

homeros vadisi

homeros vadisi

homeros vadisi

homeros vadisi

homeros vadisi

homeros vadisi

homeros vadisi

homeros vadisi

homeros vadisi








8 yorum:

  1. Zeytin ağaçları başkadır başka... İnsan doğadan örnek hatta ibret alacak çok şey bulabilir şöyle bir baksa. Ama, bakmıyoruz o ayrı mesele tabii... Ayaklarınıza, ellerinize ve de gözlerinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Kalemderi. Bir zeytin, bir de çınar ağaçları çok etkiler beni nedense.

      Sil
  2. harika, eline sağlık...

    YanıtlaSil
  3. Üzüldüm. Gerçekten, Homeros Vadisi'nin Homeros'a ait bir müzesi olmalı. İzmir'in üstüne vazife.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Homeros Vadisinin giderilmesi gereken en büyük eksikliği bence de bu. Maddi sıkıntı nedeniyle kapanan yerin sahibi ne düşünür bilmem ama benim ilk aklıma gelen, yer ve mekan olarak bu işe çok uygun olduğuydu.

      Sil
  4. Ne güzel bir yürüyüş olmuş ben de çok isterdim ziyaret edebilmeyi.. "Buarada allah kabul etsin hacım" klişesini demeden geçemedim affet :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hacı oldum dedim de, karşıdan böyle bir temenni geleceğini hiç hesaba katmamıştım. Ne çok güldüm, sağolasın Dilek :))) Amin...

      Sil