para ve imandan bankayı yaratan kent efes

Günümüzde taşınabilir maddi varlıklarımızın ve paralarımızın teminatı olan bankalar devlet güvencesinde iken, geçmiş çağlarda tapınakların, rahiplerin dolayısıyla tanrıların güvencesinde saklanmış.

Para ve iman ne zaman iç içe geçmiştir derseniz, beş bin yıl kadar geriye gitmemiz gerekir. Bu iç içe geçmenin kurumsallaşmasını ise 2600 yıl önce Efes kenti sağlamış.

Mezopotamya'da 4. binden itibaren tapınakların ve rahiplerin ürünlerin depolanması ve korunmasında etkin bir şekilde görev aldıkları anlaşılır. Sümerler'de Ur Şehrinde ele geçen buluntulara göre (3500-3100) halk topraktan elde ettiği üründen ailesine yetecek kadarını ayırıp kalanı tapınağa verir. Ürünlerin fazlası tapınaklarda toplanıp, bunlardan tapınağın ve krallığın ihtiyacı karşılandıktan sonra geri kalanı başka ülkelerle; ülkede olmayan kereste, maden gibi ürünlerle takas yapılır
Lidyalıların sikkeyi icat etmesiyle beraber ticarette sikke kullanımı hızla yayılır ve Efes Artemis Tapınağı ilk uluslararası tapınak banka olarak faaliyet göstermeye başlar. Artemis'in bolluk ve bereketi temsil etmesi, bakire ve saf yönü, koruyucu ve gözetici özelliği, kutsal alanının dokunulmazlık sağlayan niteliği ve Efeslilerin başarılı reklam çalışmaları neticesinde uluslararası üne kavuşmuş olması ve tercih edilmiş olması olası.

Efes kentinin konum olarak ticaretin karadan denize bağlantı sağlayan bir noktada olması da bunda etken olmalı. On iki İyon kentinin en güçlü ve büyük iki kenti olan Efes ve Milet gelişmelerini farklı yönlere borçlular. Karaya açılan doğu taraflarının, büyük Lidya Krallığı ile çevrili olması sonucu karaya doğru genişleyemeyen İyon kentleri, yüzlerini denize dönüp koloniler kurarak gelişimlerini sürdürmüşler.

Milet kenti, Karadeniz, Ege ve Akdeniz'de koloniler kurarak zenginlik ve refahını sağlarken, Efes bulunduğu yerin avantajını kullanıp Lidya ve daha sonra Perslerle sürdürdüğü iyi ilişkileri ile zenginliğini korumayı başarır. Zengin İyon kentleri pek çok yıkım ve yağma geçirirken, diplomasiyi iyi kullanan Efesliler bağımsızlığını koruyamasalar bile en azından yıkıma uğramaktan kurtarırlar kendilerini.

Lidya kralı Kroisos tahta geçince ilk olarak İyon kentlerinden Efes'e saldırır. Çevresi kuşatılan Efes'liler tapınaktan kale bedenine bir ip uzatıp bağlayarak, kentle tapınak arasındaki yaklaşık 1.2 kilometrelik alanı iple kuşatıp, kentlerini tapınağa adanmış ve onun bir parçası sayarak, Lidyalıların Artemis'in koruma alanında kalan kente ve kent halkına zarar vermesinden kurtulurlar.

Efes'in Sikkenin mucidi Lidya Krallığının hakimiyetine girmesiyle beraber, Kroisos'un yardımlarıyla Artemis Tapınağı M.Ö 560 yılında devasa ölçülerde anıtsal bir tapınak olarak yeniden inşa edilir. Sikkenin günlük yaşama girmesiyle beraber ticaret şehri Efes, Artemis Tapınağını tanrıçanın koruyuculuğunda, rahiplerin gözetiminde, paraların emniyetle saklanacağı, ihtiyaç halinde tüccarlara, kentlere ve ülkelere faizle borç para verilen bir banka şeklinde kullanımına başlanıp uluslararası ün kazanmasıyla günümüzün İsviçre'sine dönüşüverir.

artemis tapınağı

Efes kentinin başlattığı ''tapınak bankacılığı'' nın Artemis Tapınağını karlı bir işletmeye dönüştürmesi ile kente sağladığı zenginlik diğer kentlere de örnek olur ve başta Delos Apollon Tapınağı, Delphoi Apollon Tapınağı, Atina'da Athena Tapınağı olmak üzere pek çok kentte tapınak bankacılığı hızla yayılır.

Bu tapınaklarda kişilere veya kentlere verilen kredilere dair pek çok belge günümüze ulaşmış. Faizle borç para verdiğinin belgelerinden biri Athena İlias Tapınağında (Troya) ele geçen M.Ö 77 yılına ait bir yazıttır. Bu yazıtta tapınaktan borç alan, aralarında Dardanos, Assos Abydos'un da yer aldığı dokuz kentin adı geçer.

Tapınaklar normalde halkın sunduğu hediyeler, adaklar ve sahip oldukları mülklerden elde ettikleri gelirlerle yaptıkları birikimlerle zengin bir hazineye sahiptirler. Tapınağa ait hazinelerin korunması için kutsal alanda yapılan hazine binaları ve tapınakta yer alan hazine odaları banka kasası olarak kullanılmaya başlar. Tapınakta çalışan rahipler sikke ayarlarının kontrolünde ve ülkelerin paraları arasındaki pariteyi ayarlamakta da uzmanlaşırlar.

Bu durumda; ilk bankaların tapınaklar olması nedeniyle, ilk profesyonel bankacıların da rahipler olduğu gibi bir sonuç çıkarmamız yanlış olmaz sanırım.

Efes Artemis Tapınağının M.Ö 356 yılında Herostratos isimli bir deli tarafından yakılmasının ardından Efesliler yeni bir tapınağın yapımı için kolları sıvarlar. Paranın olduğu yerde dedikodunun olmaması mümkün mü? Bu dedikoduları ve Efesli tarihçi Artemidoros'un savunmasını şöyle anlatır Strabon;

Sicilyalı tarihçi; Epitimaus (kusur bulan, iftiracı) lakabıyla anılan Timaios'a göre; Efesliler Artemis Tapınağının yeniden inşa edilmesi için Perslerin tapınakta korunması için bıraktıkları emanet hazineden para almışlardır.

Efesli tarihçi Artemidoros bu suçlamayı şöyle çürütmeye çalışır:

'' Efesli vatandaşlar kadınların takılarını ve kişisel varlıklarını bir araya getirerek, ilk tapınağın sütunlarını satarak daha iyi olan bir başka tapınağı yaptılar. Bu olaylar o zamanki kararnamelerle doğrulanmıştır. Timaios bu kararnamelerden habersiz ve ne de olsa kıskanç ve iftiracı bir meslektaş olduğundan (bu sebeple lakabı Epitimaus'tur) Ephesos'luların tapınağın yeniden yapılması için Perslerin emanet hazinesinden para aldıklarını söyler; fakat bu sırada onların korumasına verilmiş bir hazine yoktu, şayet olsa bile tapınakla beraber yanmış olması gerekirdi. Yangından sonra çatının yıkılışıyla gökyüzüne açık kutsal bir yapıda emanet hazineyi saklamayı kim isteyebilirdi?''

Bu sözlerin ardından Efeslilerin değil emanet hazineyi kullanmak İskender'den gelecek yardımı bile geri çevirdiklerini anlatarak bu tezini güçlendirmeye çalışır.

''Yeni tapınağın ithaf yazıtında onurlandırılması koşuluyla Büyük İskender, tapınağın bundan önce yapılan ve gelecekteki bütün harcamaları ödemeyi vadetti; fakat onlar bunu istemediler, tıpkı tapınağın kutsallığına saygısızlıkla ve soygunla şeref kazanmayı istemedikleri gibi.''

İskender'i gücendirmeden teklifini reddetmenin çözümünü bulan Efesli, Efeslilerin siyasi manevralardaki ustalığını da gözler önüne serer. Büyük İskender'e; bir tanrının başka tanrılara adak vermesinin uygun olmayacağını söyleyen Efesliler, hem İskender'i onore eder, hem de onun adını tapınağa yazmadan yardımından faydalanırlar.

Artemis Tapınağının geçirdiği büyük yangına kadar banka görevi de gördüğü kesin. Kesin olmayan ise Timaios'un iddia ettiği gibi Efeslilerin tapınakta korunan günümüzdeki kağıt banknotların henüz olmadığı bu dönemde, altın ve gümüşten oluşan paraların gerçekten yanıp yanmadığı ve Efeslilerin bu paraları iç edip etmediğidir.

Tapınakta korunan paraların yangında akıbetinin ne olduğu, tarihte benim da başlıca merak ettiğim şeylerden biridir; zira kesin olan bir şey varsa, içinde para geçen suçlamalarda hiç bir zaman doğru sonuca ulaşılamadığıdır. Zaten günümüzde de durum hala böyle değil midir?

6 yorum:

  1. Parayla imanın kimde olduğu belli olmaz sözüyle bu bilgilerin bağlantısı var mı acaba ben de onu merak ettim şimdi... Sizin yazılarınızı okuduktan sonra coğrafyanın her alanda nasıl da belirleyici olduğunu bir kez daha anlıyorum... Her kültür, her gelişim veya her felaket dönüp dolaşıp coğrafi konuma, komşuluklara, iletişime dayanıyor. Yangının sonucuna dair net bir bilgi edinirseniz bizimle paylaşacağınızdan eminim :) Kaleminize, ilminize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Toplumların yaşadıkları coğrafya üzerlerine giydirilen elbise gibi; ne kadar etek boyuyla oynayıp uzatıp kısaltmaya, penslerinden daraltıp genişletmeye çalışsalar da ne model, ne kumaş değişmiyor.

    YanıtlaSil
  3. Yazınız buram buram emek kokuyor...
    Güzel bir çalışma olmuş. Tebrikler.

    YanıtlaSil
  4. Yangının ,hazineye göz kulak olması gerekirken , delilleri ortadan kaldırmak için iç edenler tarafından çıkarıldığı,suçun Herostratos adlı kendini savunamayacak olan bir deliye atıldığı dönemin dedikodusu imiş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet. Hiç yabana atılacak bir dedikodu değil aslında :)

      Sil