Anadolu tarih boyunca pek çok ilkin ortaya çıktığı bir coğrafya. Bunlardan birisi var ki hayatımızı kontrolü altında tutan, hayatını devam ettirmek için, kimine göre araç, kimine göre ise amaç olan para..
Paranın ortaya çıkış ve cebimize giriş serüvenini bir önceki yazıda anlatırken, tam da cebimize girecek büyüklüğe eriştiği döneme; sikkeye kadar gelmiştim. Antik yazılı kaynaklardan öğrendiğimiz bilgilere göre, ilk sikke Anadolu'da ekonomisi çok ileri durumda büyük bir devlet kurmuş olan Lidyalılar tarafından Kral Alyattes döneminde, M.Ö 640-630 'larda icat edilir.
İlk sikkeler Lidya sınırları içinde bolca bulunan altın ve gümüş karışımı bir maden olan beyaz altın adı verilen elektrondan yapılır. Bakla ve fasulye'ye benzeyen biçimleriyle bu sikkelerin büyük kısmının Lidya Krallığı sınırlarındaki alanlarda ele geçmesi sikkenin Lidyalılar tarafından bulunduğu düşüncesini destekler niteliktedir.
İlk sikkelerde; başlangıçta ön yüzleri düz, sonra çizgili, daha sonra da resimli; arka yüzlerinde ise bir, iki veya üç tane derin dörtgen veya üçgen şekli bulunur. İlerleyen zamanda olasılıkla başkent Sard'da basılan sikkelerin ön yüzlerinde krallığın arması olan aslan başı ve pençesi veya iki aslanın antitetik (karşılıklı) protomları yer alır.
Lidya kralı Kroisos zamanında elektron ayrıştırılarak saf altın ve gümüş sikkelerin basımına geçilir. Kroisos'un altın sikkeleri ''Kroisos Stateri'' , gümüşten olanlar ise ''Siglos'' olarak adlandırılır. 14.11 gram ağırlığındaki stater Milet tarafından da aynı ölçülerde kullanılmaya başlayınca,'' Lidya-Milet Sistemi'' olarak adlandırılır.
Kroisos'un ilk gerçekleştirdiği çok madenden sikke basma sistemi, zamanla Greklere de aktarılır ve Anadolu dışına taşar. Ticaretin yaygınlaşması sonucu hızla yaygınlaşır ve pek çok kent sikke basımına başlar.
Lidya'nın Persler tarafından işgali sonrasında, Lidya-Milet sistemi, Darius (521-486) tarafından kendi adını verdiği 'Dareikos'' (Daris) denilen altın, ''Siglos Medikos'' adı verilen gümüş sikkeyle doğuya taşınır. Bu sikkelerin ön yüzlerinde; sakallı ve elinde bir kapla krallık giysileriyle koşarken resmedilen Darius, arka yüzlerinde düzensiz atılmış çentikler yer alır.
Sikke basımında döküm yöntemi ve darp (Basma-Kesme) yöntemi olmak üzere yaygın iki yöntem vardır. Başlangıçta kullanılan döküm, heykellerin dökülme yöntemi gibidir ve hazırlanan kalıplar içine dökülen ham maddenin şekillendirilmesi yoluyla yapılır.
Antik sikkelerin çoğu ağır bir işçilik ve çalışma gerektiren darp yöntemiyle basılmıştır. Önce sikkenin ön yüzüne basılacak figür damga veya yazı, demir ya da bronz bir kalıba negatif olarak kazınarak hazırlanır.Bu kalıp ahşap veya demir örs içine gömülerek yerleştirilir. Sikkenin arka yüzü için hazırlanan kalıba ise delgi diyebileceğimiz bir sap takılır. Sikke basılacak olan maden kızdırılıp bu kalıpların arasına konarak, üstteki delgiye çekiçle vurularak her iki kalıptaki şekillerin sikke üzerine geçmesi sağlanır.
Daha iyi bir çizimini bulamayınca kabaca üstte çizmeye çalıştım. Umarım anlaşılır olmuştur.:)
Bu yöntemle sikke basmanın güç yanı ise; üst kalıba vurulan iki-üç yüz çekiç darbesi sonucu kalıbın hızla eskimesi ve sürekli yenilenme zorunluluğudur. O dönemin dezavantajı olan bu durum günümüzde sikkelerin dönemini yorumlamak açısından bizler için büyük avantaj. Çünkü üst kalıp her yenilendiğinde üzerinde yer alan resim, yazı ve işaretlerde dönemin özelliklerine uygun olarak şekil değiştirir. Sikkeler üzerine basılan hayvan, bitki, mimari yapı, kral, tanrı veya kahramanların resimleri de o dönemin heykel ve mimari sanatının özelliklerini yansıtır. Bu da sikkelerin basıldığı dönemi tarihlemek açısından büyük kolaylık sağlar.
Başlangıçta sikkelerin ön yüzlerinde kentlerin simgesi olan hayvan, bitki, tanrı veya mimari elemanlar, arkalarında ise çentikler yer alırken, İskender'le (M.Ö. 336-323) beraber sikkelerin ön yüzlerinde kral portrelerinin basılması yaygınlaşır. Böylece daha önce ön yüze basılan resim ve şekiller de arka yüze aktarılır.
Bu gelenek Roma döneminde de devam edince, günümüzde sikkeler; kral, kraliçe, komutanlar, o dönemdeki ünlü mimari yapı ve heykeller hakkında en önemli bilgi kaynaklarımızdan biri haline gelir. Günümüze tam olarak ulaşamayan bazı mimari eserlerin ve ünlü heykeltıraşların yaptığı heykellerin görüntüsü konusunda fikir verir.
Sikkenin sosyal yaşama girip kent devletlerinde ve krallıklarda hızla basılmasıyla beraber sosyal
yaşamda da büyük değişikliklerin olduğu bir gerçek. Ticaretin parayla beraber hız kazanmasıyla dinin ve ilişkilerin şekli de yön değiştirir.
Başlangıçta tanrıçayı memnun etmek adına yapılan fahişelik kazanç sağlayan bir mesleğe dönüşür. Sikkenin mucidi Kral Alyattes'in ölümüyle adına yapılacak tümülüs için bağışlanan paraların en fazlasının aşk kızlarından gelmesi bunun kazançlı bir meslek koluna dönüşmesine en iyi örnek belki.
Delphoi, Delos, Didim gibi dini merkezler erken dönemlerde dini birer güçken, paranın hayata geçmesiyle, başlangıçta pişmiş toprak heykelcik, kap kacak, altın veya gümüş malzemelerden oluşan tanrıya sunular yerini tapınaklara ödenen çil çil sikkelere bırakınca büyük bir ekonomik güce dönüşürler. Tıpkı günümüzdeki dini merkezlerin zenginliği gibi.
Pers istilası altındaki Batı Anadolu, Ege Adaları ve başta Atina olmak üzere Yunanistan'da yer alan kent devletleri M.Ö 478'de Attik Delos Birliği olarak adlandırılan ve kasası Delos'da bulunan bir birlik oluştururlar. Perslere karşı elde edilen başarılarından ardından, birliği oluşturan kentlere önderlik eden Atina, birliğin kasasını M.Ö 454'de Delos'tan Atina'ya taşıyıp, paraları amacı dışında, Atina'nın imarı ve donanması için kullanınca kent devletlerinde baş gösteren hoşnutsuzluk sonucu kentler başta Milet olmak üzere birer birer birlikten ayrılmaya başlarlar. Ardından M.Ö 431 'de Sparta ve Atina arasında başlayan 27 yıl süren Peloponnez savaşları denen savaşla M.Ö 404 yılında birlik sona erer. Sayıları 150-173 arası olduğu sanılan kentlerin oluşturduğu bu dostluk ve birliğin dağılmasındaki büyük etken de yine paradır.
Sikke icat oldu dostluk bozuldu demiştim başlıkta, çok yetersiz olmuş. Sadece dostluk mu? Din, iman, ar, namus, edep ve haya...daha aklınıza ne gelirse..
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu yazının tüm hakları yazara aittir. Kaynak göstermeden kopyalanamaz ve alıntı yapılamaz.
Paranın ortaya çıkış ve cebimize giriş serüvenini bir önceki yazıda anlatırken, tam da cebimize girecek büyüklüğe eriştiği döneme; sikkeye kadar gelmiştim. Antik yazılı kaynaklardan öğrendiğimiz bilgilere göre, ilk sikke Anadolu'da ekonomisi çok ileri durumda büyük bir devlet kurmuş olan Lidyalılar tarafından Kral Alyattes döneminde, M.Ö 640-630 'larda icat edilir.
İlk sikkeler Lidya sınırları içinde bolca bulunan altın ve gümüş karışımı bir maden olan beyaz altın adı verilen elektrondan yapılır. Bakla ve fasulye'ye benzeyen biçimleriyle bu sikkelerin büyük kısmının Lidya Krallığı sınırlarındaki alanlarda ele geçmesi sikkenin Lidyalılar tarafından bulunduğu düşüncesini destekler niteliktedir.
İlk sikkelerde; başlangıçta ön yüzleri düz, sonra çizgili, daha sonra da resimli; arka yüzlerinde ise bir, iki veya üç tane derin dörtgen veya üçgen şekli bulunur. İlerleyen zamanda olasılıkla başkent Sard'da basılan sikkelerin ön yüzlerinde krallığın arması olan aslan başı ve pençesi veya iki aslanın antitetik (karşılıklı) protomları yer alır.
Lidya kralı Kroisos zamanında elektron ayrıştırılarak saf altın ve gümüş sikkelerin basımına geçilir. Kroisos'un altın sikkeleri ''Kroisos Stateri'' , gümüşten olanlar ise ''Siglos'' olarak adlandırılır. 14.11 gram ağırlığındaki stater Milet tarafından da aynı ölçülerde kullanılmaya başlayınca,'' Lidya-Milet Sistemi'' olarak adlandırılır.
Kroisos'un ilk gerçekleştirdiği çok madenden sikke basma sistemi, zamanla Greklere de aktarılır ve Anadolu dışına taşar. Ticaretin yaygınlaşması sonucu hızla yaygınlaşır ve pek çok kent sikke basımına başlar.
Lidya'nın Persler tarafından işgali sonrasında, Lidya-Milet sistemi, Darius (521-486) tarafından kendi adını verdiği 'Dareikos'' (Daris) denilen altın, ''Siglos Medikos'' adı verilen gümüş sikkeyle doğuya taşınır. Bu sikkelerin ön yüzlerinde; sakallı ve elinde bir kapla krallık giysileriyle koşarken resmedilen Darius, arka yüzlerinde düzensiz atılmış çentikler yer alır.
Sikke basımında döküm yöntemi ve darp (Basma-Kesme) yöntemi olmak üzere yaygın iki yöntem vardır. Başlangıçta kullanılan döküm, heykellerin dökülme yöntemi gibidir ve hazırlanan kalıplar içine dökülen ham maddenin şekillendirilmesi yoluyla yapılır.
Antik sikkelerin çoğu ağır bir işçilik ve çalışma gerektiren darp yöntemiyle basılmıştır. Önce sikkenin ön yüzüne basılacak figür damga veya yazı, demir ya da bronz bir kalıba negatif olarak kazınarak hazırlanır.Bu kalıp ahşap veya demir örs içine gömülerek yerleştirilir. Sikkenin arka yüzü için hazırlanan kalıba ise delgi diyebileceğimiz bir sap takılır. Sikke basılacak olan maden kızdırılıp bu kalıpların arasına konarak, üstteki delgiye çekiçle vurularak her iki kalıptaki şekillerin sikke üzerine geçmesi sağlanır.
Daha iyi bir çizimini bulamayınca kabaca üstte çizmeye çalıştım. Umarım anlaşılır olmuştur.:)
Bu yöntemle sikke basmanın güç yanı ise; üst kalıba vurulan iki-üç yüz çekiç darbesi sonucu kalıbın hızla eskimesi ve sürekli yenilenme zorunluluğudur. O dönemin dezavantajı olan bu durum günümüzde sikkelerin dönemini yorumlamak açısından bizler için büyük avantaj. Çünkü üst kalıp her yenilendiğinde üzerinde yer alan resim, yazı ve işaretlerde dönemin özelliklerine uygun olarak şekil değiştirir. Sikkeler üzerine basılan hayvan, bitki, mimari yapı, kral, tanrı veya kahramanların resimleri de o dönemin heykel ve mimari sanatının özelliklerini yansıtır. Bu da sikkelerin basıldığı dönemi tarihlemek açısından büyük kolaylık sağlar.
Başlangıçta sikkelerin ön yüzlerinde kentlerin simgesi olan hayvan, bitki, tanrı veya mimari elemanlar, arkalarında ise çentikler yer alırken, İskender'le (M.Ö. 336-323) beraber sikkelerin ön yüzlerinde kral portrelerinin basılması yaygınlaşır. Böylece daha önce ön yüze basılan resim ve şekiller de arka yüze aktarılır.
Bu gelenek Roma döneminde de devam edince, günümüzde sikkeler; kral, kraliçe, komutanlar, o dönemdeki ünlü mimari yapı ve heykeller hakkında en önemli bilgi kaynaklarımızdan biri haline gelir. Günümüze tam olarak ulaşamayan bazı mimari eserlerin ve ünlü heykeltıraşların yaptığı heykellerin görüntüsü konusunda fikir verir.
Sikkenin sosyal yaşama girip kent devletlerinde ve krallıklarda hızla basılmasıyla beraber sosyal
yaşamda da büyük değişikliklerin olduğu bir gerçek. Ticaretin parayla beraber hız kazanmasıyla dinin ve ilişkilerin şekli de yön değiştirir.
Başlangıçta tanrıçayı memnun etmek adına yapılan fahişelik kazanç sağlayan bir mesleğe dönüşür. Sikkenin mucidi Kral Alyattes'in ölümüyle adına yapılacak tümülüs için bağışlanan paraların en fazlasının aşk kızlarından gelmesi bunun kazançlı bir meslek koluna dönüşmesine en iyi örnek belki.
Delphoi, Delos, Didim gibi dini merkezler erken dönemlerde dini birer güçken, paranın hayata geçmesiyle, başlangıçta pişmiş toprak heykelcik, kap kacak, altın veya gümüş malzemelerden oluşan tanrıya sunular yerini tapınaklara ödenen çil çil sikkelere bırakınca büyük bir ekonomik güce dönüşürler. Tıpkı günümüzdeki dini merkezlerin zenginliği gibi.
Pers istilası altındaki Batı Anadolu, Ege Adaları ve başta Atina olmak üzere Yunanistan'da yer alan kent devletleri M.Ö 478'de Attik Delos Birliği olarak adlandırılan ve kasası Delos'da bulunan bir birlik oluştururlar. Perslere karşı elde edilen başarılarından ardından, birliği oluşturan kentlere önderlik eden Atina, birliğin kasasını M.Ö 454'de Delos'tan Atina'ya taşıyıp, paraları amacı dışında, Atina'nın imarı ve donanması için kullanınca kent devletlerinde baş gösteren hoşnutsuzluk sonucu kentler başta Milet olmak üzere birer birer birlikten ayrılmaya başlarlar. Ardından M.Ö 431 'de Sparta ve Atina arasında başlayan 27 yıl süren Peloponnez savaşları denen savaşla M.Ö 404 yılında birlik sona erer. Sayıları 150-173 arası olduğu sanılan kentlerin oluşturduğu bu dostluk ve birliğin dağılmasındaki büyük etken de yine paradır.
Sikke icat oldu dostluk bozuldu demiştim başlıkta, çok yetersiz olmuş. Sadece dostluk mu? Din, iman, ar, namus, edep ve haya...daha aklınıza ne gelirse..
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu yazının tüm hakları yazara aittir. Kaynak göstermeden kopyalanamaz ve alıntı yapılamaz.
Milet hakkında ne yazardınız? Teşekkür ederim. Para ile ilgili bilgiler için, bir de ilginç sikkelerin konu olduğu bir yazı istesek çok mu olurdu? Atıyorum, Silfiyum bitkisinin sikkesi misali. Selamlar.
YanıtlaSilYorumunuzu okuyunca şaşkınlık içinde kaldım önce. Çünkü yazmaya başlarken yazmayı düşündüğüm ilk kentti Milet. ''İnsanlara Düşünmeyi Öğreten Kent...Milet'' başlığıyla taslaklarda 6 aydır yarısı yazılmış vaziyette kayıtlı ve ben hala düşünmeye devam ettiğim için bitiremedim:)) İlginç sikkeler kısmına gelince olabilir tabi. İlerleyen zamanda buna değinebilirim.
Sil:)) Milet'i bir ara ilginç karakterlerle anlattırmayı düşündüm. Yalnız, fotoğraf karelerim çok istediğim gibi değildi. Bilemedim. Denk gelirse ikinci kez dolaşıp fotoğrafladığımda yeniden oturup düşüneceğim. Tabi bu arada Milet'le ilgili yayınları yine okuyacağım. :)
YanıtlaSilMilet, hakkında o kadar yazılıp anlatılacak şey olan bir kent ki, tek bir yayına sığdırmak çok zor. Biraz da bu sebepten askıya aldım ben. Yazınızı hazırlayıp yayınladığınızda mutlaka okumak isterim. Eminim çok keyifli bir anlatım olacaktır. Çünkü yazılarınızda üslubunuz ve anlatımınız çok hoş. şahsen ben zevk alarak okuyorum yazdıklarınızı.
SilAydınlatıcı güzel bir yazı. Teşekkürler. www.yazarvar.blogspot.com.tr
YanıtlaSilTeşekkür ederim Serhat bey.
Sil