Omuzlarınıza yüklenen yükün büyük, derdinizin çok mu olduğunu düşünüyorsunuz? Cevabınız evet ise bu cevabı duyunca, Çanakkale Boğazı (Hellespontos) isyan edip haykıracak size: ''Benden büyük dert, benden ağır yük taşıyan yoktur tarihte'' diye.
Eeee haksız da değil hani isyan etmekte. Kolay değil koskoca iki kıtanın ayağı olup sırtını köprü yapıp dertleri'de, yükleri de taşımak.
Binlerce yıl boyunca, kimi zaman Avupa'dan Asya'ya göçen kavimleri, fethe giden kralları, kimi zaman da Asya'dan Avrupa'ya sefer yapan orduları taşımış sırtında.
Çanakkale Boğazı
Sadece taşısa iyi; yeri gelmiş sopa cezasına çarptırılıp zincir vurulmuş, küfürlerle aşağılanmış. Hiç boğaza ve akan suyuna sopa cezası mı verilirmiş demeyin verilmiş ve uygulanmış aynı zamanda. Herodot bu cezayı detaylarıyla uzun uzun anlatır.
Pers İmparatoru Kserkses M.Ö 480 yılında hakimiyeti altındaki tüm ulusların askerlerini önüne katıp, Yunanistan'a doğru (meşhur 300 Spartalı filmine konu olan savaş için) sefere çıktığında, ordularını Çanakkale Boğazından (Hellespontos, Dardanellia) geçirir.
Boğazın en dar noktasında; Anadolu tarafında Abidos, Gelibolu tarafında ise Sestos kentleri yer alır. Kserkses'in ordularının geçmesi için, bu iki kent arasına kurdurduğu köprü tam bitmek üzeredir ki, şiddetli bir fırtına çıkar, halatlar kopar ve yapılan iş mahvolur.
Buna öfkelenen Kserkses Çanakkale Boğazına üç yüz sopa çekilmesini, bir çift bukağı (zincir) takılmasını emreder. Cellatlara kızgın demirlerle dağlatır, denizi döverken şöyle küfürler savurtur;
Denizi Döven Askerler
''Deniz, deniz! Bu cezayı sana efendin çektiriyor, çünkü ondan hiçbir kötülük görmediğin halde, sen ona kötülük ettin. İstesen de, istemesen de Büyük Kral seni geçecek. Hiç kimsenin sana kurban kesmemesi haklı, çünkü sen suları pis ve acı bir dereden başka bir şey değilsin''
Kserkses denize bu cezaları uygularken, köprü yapımında görevli olanların da kafasını kestirir.İşin başına geçen yeni mühendisler, toplamda kullanılan yan yana dizilmiş 674 gemi ile iskeletini oluşturdukları köprüyü papirüs ve kenevir liflerinden halatlarla sağlamlaştırıp iki sıra halinde döşedikleri kalaslar ve yanlarına çaktıkları korkuluklarla tamamlarlar.
Köprünün tamamlandığı haberi üzerine Lidya'da Sardes şehrinde bekleyen Kserkses ilkbaharda ordusuyla beraber yola çıkacağı zaman, Lidya'da bulunduğu sürede krala karşı gösterdiği cömertliğe güvenerek Lidya'lı Pythios huzuruna çıkarak bir dilekte bulunur. Beş oğlu olduğunu, kendisinin yaşlı olduğunu, oğullarından birisini kendisine bakması ve servetini koruması için bırakmasını diler.
Bu isteğe öfkelenen Kserkses daha önce Darius'un İskit seferine çıkarken Oibazos'a yaptığının bir benzerini yapar. Gösterdiği konukseverlikten dolayı, kendisini ve dört oğlunun canını bağışlayacağını, en çok sevdiği beşinci oğluyla bu isteğini cezalandıracağını söyler.
Pythios'un büyük oğlu bulunarak ortadan ikiye bölünür, ölünün yarısı ordunun geçtiği yolun bir yanına, diğer yarısı öbür yanına konur. Kserkses'in tüm Asya halklarından topladığı askerlerden oluşan ordusu bu iki parçanın arasından geçerek Abidos'a doğru yol alır.
Kserkses'in Ordusu
Ordusuyla Abidos'a, Çanakkale Boğazında kurdurduğu köprüye ulaşan Kserkses, şafakla beraber karşı kıyıya geçiş başlamadan altın bir kupayla denize adak serptikten sonra; altın kupayı, altın bir krateros ile Akinakes dedikleri kutsal kılıçlarını denize atar. Denize sunduğu bu hediyelerin güneşe mi adandığı, yoksa önceden dayak attığı denizden bir özür mü olduğu Herodot için de bilinmeyen bir eylem.
Kserkses'in denize dayak attırıp küfürler ettirmesi, zincire vurdurmaya çalışması dengesiz bir diktatör kral olduğuna kanıt olarak sunulur.
Ordunun köprüden Anadolu'dan Avrupa'ya geçişi aralıksız olarak yedi gün yedi gece sürer. Kserkses, Herodot'un verdiği sayılara göre beş milyon asker götürmektedir ve ordusunun büyüklüğü yanında Darius'un İskitlere yaptığı seferdeki ordu da, o zamana kadar yapılmış en büyük savaş olan Truva savaşındaki Aka ordusu da devede kulak kalmaktadır anlattıklarına bakılırsa.
Boğazın yanındaki kıyılarda oturanlardan biri köprüden geçen orduya ve Kserkses'e hayretle bakarken; ''Ey Zeus'' der, ''Madem Yunanistan'ı batıracaktın ne diye bu Persin kılığına girdin ve Zeus adını Kserkses'le değiştin? Bunlar olmadan da yapabilirdin yapacağını''
Çanakkale'nin yükü büyük olur da, yapılan savaşlar, yaşanan aşkları küçük olabilir mi? Tarihe iz bırakan Truva Savaşı, Çanakkale Savaşı ve Hero ile Leander'in yaşadığı, iki yakanın hüzünlü aşkı gibi..
Bana öyle geliyor ki önümüzdeki günlerde Çanakkale Boğazının geçit verdiği Ege ve belki de Akdeniz'i sıkı bir sopa cezası bekliyor. Bizim Kserkses umduğu oy miktarını alamayacak olursa, kendisine sürekli çelme taktığına inandığı, demokrasinin savunucusu olan, diktatörlüğünün düşmanı gözüyle gördüğü deniz kentlerinin insanlarına öfkesini, belki de denizlerinden çıkaracak.
''Deniz, deniz!! Bu cezayı sana efendin çektiriyor! Oy versen de vermesen de Büyük Diktatör başkan olacak!''
Akıl ve ruh sağlığı denize sopa çektirip bukağı vurduracak kadar bozulmuş mudur şüpheli, ama; o müthiş hakaret, aşağılayıcı teşbih, küçültücü unvan ve lakap dağarcığıyla tehditler savurup dağarcığımıza yeni inciler kazandıracağı şüphesiz.
Biz gardımızı aldık bekliyoruz, gerisini denizlerimiz düşünsün artık:)
Bu eser Creative Commons Alıntı 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu yazının tüm hakları yazara aittir.Kaynak göstermeden kopyalanamaz ve alıntı yapılamaz.
Eeee haksız da değil hani isyan etmekte. Kolay değil koskoca iki kıtanın ayağı olup sırtını köprü yapıp dertleri'de, yükleri de taşımak.
Binlerce yıl boyunca, kimi zaman Avupa'dan Asya'ya göçen kavimleri, fethe giden kralları, kimi zaman da Asya'dan Avrupa'ya sefer yapan orduları taşımış sırtında.
Çanakkale Boğazı
Sadece taşısa iyi; yeri gelmiş sopa cezasına çarptırılıp zincir vurulmuş, küfürlerle aşağılanmış. Hiç boğaza ve akan suyuna sopa cezası mı verilirmiş demeyin verilmiş ve uygulanmış aynı zamanda. Herodot bu cezayı detaylarıyla uzun uzun anlatır.
Pers İmparatoru Kserkses M.Ö 480 yılında hakimiyeti altındaki tüm ulusların askerlerini önüne katıp, Yunanistan'a doğru (meşhur 300 Spartalı filmine konu olan savaş için) sefere çıktığında, ordularını Çanakkale Boğazından (Hellespontos, Dardanellia) geçirir.
Boğazın en dar noktasında; Anadolu tarafında Abidos, Gelibolu tarafında ise Sestos kentleri yer alır. Kserkses'in ordularının geçmesi için, bu iki kent arasına kurdurduğu köprü tam bitmek üzeredir ki, şiddetli bir fırtına çıkar, halatlar kopar ve yapılan iş mahvolur.
Buna öfkelenen Kserkses Çanakkale Boğazına üç yüz sopa çekilmesini, bir çift bukağı (zincir) takılmasını emreder. Cellatlara kızgın demirlerle dağlatır, denizi döverken şöyle küfürler savurtur;
Denizi Döven Askerler
''Deniz, deniz! Bu cezayı sana efendin çektiriyor, çünkü ondan hiçbir kötülük görmediğin halde, sen ona kötülük ettin. İstesen de, istemesen de Büyük Kral seni geçecek. Hiç kimsenin sana kurban kesmemesi haklı, çünkü sen suları pis ve acı bir dereden başka bir şey değilsin''
Kserkses denize bu cezaları uygularken, köprü yapımında görevli olanların da kafasını kestirir.İşin başına geçen yeni mühendisler, toplamda kullanılan yan yana dizilmiş 674 gemi ile iskeletini oluşturdukları köprüyü papirüs ve kenevir liflerinden halatlarla sağlamlaştırıp iki sıra halinde döşedikleri kalaslar ve yanlarına çaktıkları korkuluklarla tamamlarlar.
Köprünün tamamlandığı haberi üzerine Lidya'da Sardes şehrinde bekleyen Kserkses ilkbaharda ordusuyla beraber yola çıkacağı zaman, Lidya'da bulunduğu sürede krala karşı gösterdiği cömertliğe güvenerek Lidya'lı Pythios huzuruna çıkarak bir dilekte bulunur. Beş oğlu olduğunu, kendisinin yaşlı olduğunu, oğullarından birisini kendisine bakması ve servetini koruması için bırakmasını diler.
Bu isteğe öfkelenen Kserkses daha önce Darius'un İskit seferine çıkarken Oibazos'a yaptığının bir benzerini yapar. Gösterdiği konukseverlikten dolayı, kendisini ve dört oğlunun canını bağışlayacağını, en çok sevdiği beşinci oğluyla bu isteğini cezalandıracağını söyler.
Pythios'un büyük oğlu bulunarak ortadan ikiye bölünür, ölünün yarısı ordunun geçtiği yolun bir yanına, diğer yarısı öbür yanına konur. Kserkses'in tüm Asya halklarından topladığı askerlerden oluşan ordusu bu iki parçanın arasından geçerek Abidos'a doğru yol alır.
Kserkses'in Ordusu
Ordusuyla Abidos'a, Çanakkale Boğazında kurdurduğu köprüye ulaşan Kserkses, şafakla beraber karşı kıyıya geçiş başlamadan altın bir kupayla denize adak serptikten sonra; altın kupayı, altın bir krateros ile Akinakes dedikleri kutsal kılıçlarını denize atar. Denize sunduğu bu hediyelerin güneşe mi adandığı, yoksa önceden dayak attığı denizden bir özür mü olduğu Herodot için de bilinmeyen bir eylem.
Kserkses'in denize dayak attırıp küfürler ettirmesi, zincire vurdurmaya çalışması dengesiz bir diktatör kral olduğuna kanıt olarak sunulur.
Ordunun köprüden Anadolu'dan Avrupa'ya geçişi aralıksız olarak yedi gün yedi gece sürer. Kserkses, Herodot'un verdiği sayılara göre beş milyon asker götürmektedir ve ordusunun büyüklüğü yanında Darius'un İskitlere yaptığı seferdeki ordu da, o zamana kadar yapılmış en büyük savaş olan Truva savaşındaki Aka ordusu da devede kulak kalmaktadır anlattıklarına bakılırsa.
Boğazın yanındaki kıyılarda oturanlardan biri köprüden geçen orduya ve Kserkses'e hayretle bakarken; ''Ey Zeus'' der, ''Madem Yunanistan'ı batıracaktın ne diye bu Persin kılığına girdin ve Zeus adını Kserkses'le değiştin? Bunlar olmadan da yapabilirdin yapacağını''
Çanakkale'nin yükü büyük olur da, yapılan savaşlar, yaşanan aşkları küçük olabilir mi? Tarihe iz bırakan Truva Savaşı, Çanakkale Savaşı ve Hero ile Leander'in yaşadığı, iki yakanın hüzünlü aşkı gibi..
Bana öyle geliyor ki önümüzdeki günlerde Çanakkale Boğazının geçit verdiği Ege ve belki de Akdeniz'i sıkı bir sopa cezası bekliyor. Bizim Kserkses umduğu oy miktarını alamayacak olursa, kendisine sürekli çelme taktığına inandığı, demokrasinin savunucusu olan, diktatörlüğünün düşmanı gözüyle gördüğü deniz kentlerinin insanlarına öfkesini, belki de denizlerinden çıkaracak.
''Deniz, deniz!! Bu cezayı sana efendin çektiriyor! Oy versen de vermesen de Büyük Diktatör başkan olacak!''
Akıl ve ruh sağlığı denize sopa çektirip bukağı vurduracak kadar bozulmuş mudur şüpheli, ama; o müthiş hakaret, aşağılayıcı teşbih, küçültücü unvan ve lakap dağarcığıyla tehditler savurup dağarcığımıza yeni inciler kazandıracağı şüphesiz.
Biz gardımızı aldık bekliyoruz, gerisini denizlerimiz düşünsün artık:)
Bu eser Creative Commons Alıntı 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu yazının tüm hakları yazara aittir.Kaynak göstermeden kopyalanamaz ve alıntı yapılamaz.
Bu yazılarını toplayıp bastırsan ya bir ara vallahi hepsini toplu olarak elime alıp okumalıyım sayfalar çevirmek suretiyle :)
YanıtlaSilBelki bir gün..Sayfaları çevirecek kadar çok olduğunda:))
Sil:D :D
YanıtlaSilMitelojiyi çok seviyorum , tanrım halkını döven diktatorlerden korusun .
YanıtlaSilAmin :))
Sil