Günümüzde Anadolu’nun aydınlık yüzü neden Ege kıyı şeridi
diye merak edenlerin, bu coğrafyanın tarihine bir yolculuk yapmaları gerek.
İtalya'da doğan Rönesans İyonya'nın reenkarnasyonu olmalı. M.Ö 1200 yıllarında,
Atina Dorlar tarafından istila edilince, bu istiladan kaçan iyon halkı
yerleşecekleri coğrafyanın dünya kültürüne ışık yakacak bir yer olduğunun
farkında bile değillerdi herhalde.
İyon göçmenlerinin önderi Atina kralı Kadros'un oğlu
Androklos, Efes (Ephesos) şehrinin ve İyonya'nın kurucusu sayılır. Rivayet odur
ki; İyon göçmenlerine, bir tanrı sözcüsü kuracakları şehrin yerini kendilerine
bir yaban domuzunun göstereceğini bildirmiş. Bir gece İyonlar ormanda balık
kızartırken, balık sıçramış, bir ateş kıvılcımı da koruluğa düşmüş, ağaçların
arasından çıkan bir yaban domuzunu Androklos oracıkta öldürünce; tanrı
buyruğunun gerçekleştiğini anlayan Androklos, Efes şehrini o koruluğa kurmuş.
O ateş kıvılcımı, o coğrafyada doğacak olan ve İyonya ‘ya
haklı olarak felsefenin coğrafyası yakıştırmasını yapmamıza neden olacak olan:
Gölgelerinden piramitlerin yüksekliğini hesaplayan, batı felsefesinin ve
matematiğin kurucusu kabul edilen Thales, yıl ile mevsimlerin uzunluğunu ilk
kez hesaplayan Anaksimandros, tıp mesleğini kuran Hipokrat, ilk astronomlardan
sayılan Anaksagoras, ruh kavramını ilk kez kullanan Anaksimenes, dünyanın
yuvarlak olduğunu söyleyen Pisagor, Değişim felsefesini geliştiren Herakleitos,
antik çağın din ve edebiyatının kurucusu sayılan Homeros, İlk kez tek tanrı
inancını savunan şair ve filozof Ksenephones, ben bu dünyanın vatandaşıyım
diyen Diyojen, tarihin babası Herodot ve Thales ‘ten sonra dünyanın 7
bilgesinden ikincisi olan politikacı filozof Bias olmalı.
Thales
İyon kentlerinin; Ön Asya’dan gelen önemli ticaret
yollarının kesişme noktasında bulunması, ticaret aracılığıyla pek çok
medeniyetle etkileşim içinde olması, verimli toprakları, tarıma elverişli
iklimi ve kurdukları koloniler sayesinde zenginleşmesi, özgür düşünceye önem
vermeleri, dini baskının olmaması, bilimsel, edebi ve felsefi çalışmalar
yapmalarını kolaylaştırmış.
Herodot İyonların kentlerini yeryüzünde bildiğimiz en güzel
gökyüzü altında ve en güzel iklimde kurduklarını söyler ve şöyle devam eder:
''Ne daha kuzeydeki ne daha güneyde kalanlar İyonya ile bir
tutulamaz, hatta ne doğusu ne de batısı; kimisi soğuk ve ıslak, kimisi sıcak ve
kuru olur. Dile gelince, hepsi aynı ağzı kullanmazlar; dört değişik konuşmaları
vardır. Güneyden başlayarak ilk kentleri Miletos'tur; hemen sonra Myus ve Priene
gelir; Karya'da kurulmuş olan bu kentler, aynı bölge dilini konuşurlar.
Lydia'da Ephesos, Kolophon, Lebedos, Teos, Klazomenai, Phokaia vardır. Bunların
dili daha önce saydığımız kentlerin diline hiç uymaz, hepsi de ortak bir bölge
dili konuşurlar. Bunlardan başka üç İyon kenti daha vardır ki, ikisi Samos ve
Khios adalarındadır, üçüncüsü olan Erythrai ana karadadır. Bunlardan Khios ve
Erythrai aynı bölge dilini konuşur, Samos'luların ise kendilerine özgü ayrı bir
dilleri vardır. Böylece birbirinden farklı dört bölge dili çıkmış olur ortaya.''
Dodekapolis denen İyonya'yı oluşturan 12 şehir devletinin
günümüzdeki isimleri; Ephesos (Efes), Miletos (Milet), Priene (Güllübahçe), Lebedos (Gümüldür), Teos (Sığacık), Klazomenai (Kalabak-Urla
iskelesi), Phokaia (Foça), Erythrai (Çeşme), Myus (Avşar Kalesi), Kolophon
(Değirmendere), Samos (Sisam adası) ve Khios ‘tur.(Sakız Adası) İlerleyen
zamanda Smyrna (İzmir) ve Halikarnasos (Bodrum)kentleri de bu birliğe
katılmışlar.
Antik çağın tarihçi ve coğrafyacısı Strabon'un tanımlarına
bakılırsa; İyonya'nın güney sınırı Maiandros (Büyük Menderes), kuzey sınırı
Hermos (Gediz nehri) ile belirlenmiş. Doğuda Lidya, güneyde Karya yer almakta,
batısı ege denizi ile sınırlanmakta. Günümüzde bu bölge İzmir ili ile Aydın'ın
sahil kenarındaki ilçelerini kapsamakta.
Polis adını verdikleri bağımsız şehir devletlerinde
yaşamışlar, böylece; tarihte ilk kent devletini kuran uygarlık olmuşlar. Her
kentin siyasal ve ticari açıdan bağımsız olması, güçlü bir siyasi birlik
kurmalarına engel olduğundan, askeri açıdan yetersiz kalmalarına neden olmuş.
Askeri açıdan zayıflıklarını telafi için, kentler savunmalarını surlarla
güçlendirmeye çalışmışlar.
Şehirler başlangıçta krallıkla yönetilirken,
7.yüzyıldan itibaren yarı demokratik bir sistemle, aristokratlar meclisinde
yardımıyla şehirleri yönetmeye başlamışlar, 6.yüzyıldan sonra ise güçlü ve
yetenekli kişilerin halk tarafından seçimiyle tarihte ilk kez uygulanan
tiranlık sistemiyle yönetilmişler.
İyonya şehir devletleri bağımsız birer devlet olmaları
sebebiyle siyasi açıdan bir birlik oluşturamamakla beraber; bugünkü Kuşadası
sınırlarında yer alan Güzelçamlı'da kurdukları Panionion ile dinsel bir
birliktelik oluşturmuşlar. Yılın düzenli zamanında kentlerin temsilcileri
burada toplanıp kararlar almış, halk ise ibadet ve eğlenceler için bir araya
gelerek dini bütünlüklerini korumuş.
7.yüzyılın sonlarında, geçimini tarım ve ticaretten
sağlayan, nüfusu iyice artan iyon kentleri, güçlü Lidya Krallığının, doğuyla
ticaretini ve yayılımını engellemesi nedeniyle yeni yerlere açılma ihtiyacı
duymuşlar. Kuzey Ege, Güney İtalya ve Sicilya ile tüm Karadeniz'de çok sayıda
koloni kurarak Samsun, Amasra, Sinop, Trabzon, Batum, Napoli, Sirakuza,
Marsilya, Nis, Abdera gibi kentleri ilk kez kolonize eden uygarlık olmuşlar.
İyonlar 9.yüzyılda Fenikelilerle olan ticari ilişkileri
nedeniyle öğrendikleri Fenike alfabesini kendilerine uyarlayıp, soldan sağa
yazılan iyon alfabesini oluşturmuşlar. Eski yunan topluluklarında pek çok
alfabe ortaya çıkmış fakat yaygın olarak iyon alfabesi kullanılmış. İ.Ö 403
yılında Atina'nın da resmen kabul ettiği iyon alfabesi, Latin ve Kiril
alfabelerinin de temelini oluşturur.
Tapınakların basamaklı bir zemin üzerine oturduğu, üzerini
zarif yivlerin süslediği ince uzun sütunları ve helezonik iki kıvrımla, bu
kıvrımlar arasını stilize bitki ve yumurta dizilerinin süslediği sütun
başlıklarıyla ''İyon Düzeni'' denilen mimari düzenlemeyi bulmuş ve eserlerinde
uygulamışlar.
İ.Ö 334 yılında Büyük İskender'in Anadolu'yu istilasıyla
Büyük Makedonya İmparatorluğuna, daha sonra da Roma'nın Asya eyaletine katılmış
ve eski parlak dönemine bir daha hiç ulaşamamışlar. Felsefenin coğrafyasının,
günümüzde yaşanan gelişmelere bakacak olursak; en azından yakın zamanda böyle
parlak bir dönemi tekrar yaşaması pek olası görünmüyor.
Bu eser Creative Commons Al 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.Bu yazının tüm hakları yazara aittir. Sadece kaynak gösterilerek, yazar adı ve orijinal sayfanın aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder