Halk müziği ezgileri dışında, müzikle pek alakası olmayan ben gün boyunca kulağımda kalan bir ezgiyle dolandım durdum bugün. Nerede ve nasıl kulağıma çalındı farkında bile değilim ama sürekli duygulu bir müzik eşliğinde ''Dido'' sözleri yankılandı kulaklarımda.
Şarkı kim için hangi dilde söyleniyor bilmemekle beraber, yansıttığı hüzün mitolojiden Kartaca kraliçesi Dido'nun aşkını düşündürdü bana. Bu duygulu hikayeyi Dido şarkısının melodileri eşliğinde karalayıverdim ben de. Sizler de melodi eşliğinde okumak isterseniz yazının altında yer alan videoyu tıklayabilirsiniz.
Truva destanı bir kentin düşüşünü anlatmakla beraber, ne bu olayla başlamış ne de düşüşle son bulmuş bir destan. Savaşın sona ermesiyle efsane de sona ermez hemen. Truva'nın düşmesiyle beraber, savaştan sağ kurtulanların efsaneleriyle tarih zenginleşir.
Truva'nın yıkımından kaçan Aeneas, babası,oğlu ve karısı
Truva'nın yıkılmasıyla yeni kentlerin kurulma efsaneleri başlar.Bunlardan en ünlüsü ise Truva'lı prens Aeneas'ın savaştan sağ kurtulanlardan bir kısmıyla yola çıkıp Roma kentini kurmasıdır.
Aeneas, Afrodit ve Ankhises oğludur. Babası Truva kralı Priamos'un akrabası bir prenstir. Afrodit, Ankhises'i görünce ona aşık olur ve Frigyalı bir prenses kılığına girerek onunla birlikte olur. Bu birliktelikten Aeneas doğar. Truva savaşında kuzeni Hektor kadar kahramanlık gösterir ve Homeros tarafından İlyada'da adından övgüyle söz edilir.
Truva düşüp ateşe verilince Aeneas babasını sırtına alıp oğlu ve karısıyla beraber Kaz Dağlarına doğru kaçar, fakat yolda karısı Kreusa'yı kaybeder. Hem Hektor, hem de eşi Kreusa rüyasında Aeneas'a batıya doğru gitmesini ve orada Truva'yı yaşatmasını söylerler. Efsaneye göre ona bu rüyayı gördüren ve Hektor'la karısı aracılığıyla, İtalya'ya gidip kent kurmasını buyuran Zeus ve onun habercisi tanrı Hermes'tir.
Aeneas'ın Roma'ya kadar izlediği yol
Bu rüyadan sonra Aeneas, babası, oğlu ve Truva'dan sağ kurtulanlarla beraber gemiye binip batıya doğru yol alır. Sicilya'ya ulaştıklarında burada babası ölür. Fırtınaya tutulan gemi Afrika sahillerine savrulur ve günümüzde Tunus'da yer alan Kartaca'ya ulaşırlar.
Fenike kralı Tyros ölünce, halk oğlu Pygmalion'u kral olarak seçer. Yaşı küçük olduğu için amcasını naip olarak atayıp, Tyros'un kızı Ellise'yi de ( Dido) naip amcasıyla evlendirirler. Amcasının servetine göz koyan genç kral, bu serveti elde edebilmek için onu öldürünce, kız kardeşi Dido, kocasının hazinelerini de yanına alarak, bir grup Fenikeli ile beraber gizlice kenti terk eder.
Dido ve yanındakiler Libya'ya ulaştıklarında oradaki yerli halk tarafından iyi karşılanırlar ve yerleşmeleri için kendilerine bir öküzün pöstekisi kadar toprak vereceklerini söylerler. Verilen öküzün derisini Dido o kadar ince şeritler halinde keser ki; oldukça geniş bir toprak kazanırlar ve bu topraklar üzerinde geleceğin güçlü Afrika kenti Kartaca'yı kurarlar.
Aeneas Dido'ya Truva Savaşını anlatırken
Fırtınanın gemilerini Kartaca kıyılarına savurduğu Aeneas, yanındakilerle beraber kraliçe Dido'nun kentine sığınır. Truva'da başlarından geçenleri Dido'ya anlatıp konuğu olur.
Aeneas ve Dido ava çıktıkları bir gün, fırtınadan kaçıp bir mağaraya sığınıp baş başa kalırlar. Onlar baş başa kalır da Eros boş durur mu? Fırlattığı oklar hedefini bulur ve aşk oklarıyla isabet alan Aeneas ve Dido aşık olup birlikte olurlar.
İki sevgilinin, aşklarından gözleri birbirinden başkasını görmez ama, dedikodu tanrıçası Fama'nın gözünden kaçmaz bu aşk. Dedikodunun hızına yetişebilir mi aşkın hızı? Dört bir yana yayar Fama bu aşkı ve birlikteliği.
Komşu kral İarbas, Dido'nun bir yabancıya aşık olup sevişmesini rezalet olarak kabul edip, buna bir son vermesi için sıkıştırır. Bir halka öncülük edip kent kurmuş kraliçenin kendisine ve davranışlarına dikkat etmesi gerekmektedir komşu krala göre.
Bu aşkı ölümlüler duyar da tanrılar habersiz mi kalır ? Onlar da boş durmazlar tabii. Aeneas'a tanrıların buyruğunu iletmek üzere bir haberci ulaşır hemen. Aeneas'ın görevi ve üstlendiği sorumluluk hatırlatılır. Kaderi burada Dido ile aşk içinde yaşamak değil, İtalya'da bir kent kurmaktır. Ne tanrılara, ne de yazgıya karşı çıkmak mümkündür.
Ölüme Hazırlanan Dido
Sevgilisine anlatır çaresizliğini Aeneas, ama Dido bırakmak istemez aşkını. Bulunduğu yerde bir kent kurması için ısrar eder ama nafile. İkisi de bilmektedir aslında yapılması gerekeni. Yazgıları bir şehir kurmak, insanlarının başında olmaktır ikisinin de.
Aeneas gizlice ayrılmaya hazırlanır kartaca'dan. Belki sevgilisine haber verse dayanamayıp ondan uzaklaşamayacağından , belki de sevgilisinin onu bırakmayacağı endişesinden.
Dido'nun aşık kalbi hisseder gideceğini sevgilisinin. Önce sessizce gemiye binişini izler gizlice. Sonra ayrılışını geminin aşkıyla birlikte. Odunları yığar üst üste. Mademki gidemiyordur aşkıyla birlikte, bırakamıyordur kurduğu kenti yüz üstü; o halde küllere karışacaktır ölümlü bedeni. Küllerinin bir kısmı kalacaktır kentine, bir kısmı da rüzgarın yeliyle savrulacaktır sevgilisinin peşine.
Önce odunları yığar üst üste, sonra kendini koyar en yükseğe, kılıcını saplar aşkla çarpan kalbinin tam üstüne.
Dido'nun Ölümü
Yetişir sevdikleri Dido'nun can çekişen bedenine, belki de ''tutuşturun'' olur son sözleri kim bilir...Çünkü alevler yükselir denize bakan tepede, uçuşur küller Aeneas'ın peşine.
Aeneas uzaklaştığı karaya takılmış gözleri kalbine gömdüğü sevgisiyle, yükselen ateşlerin ve savrulan küllerin ne olduğunu bilmeden, uzaklaşır yüreğini yakan aşk ile.
Sorumluluklarını bırakıp gidememe, kalıp aşkıyla baş edememenin öyküsüdür Dido. Kurduğu krallığı terk etmektense, külleriyle üzerini örtme arzusudur Dido.
Canlı bedenini aşık olduğu adamın yanına katamayıp, küllerini rüzgara teslim edip, sevgilisine savrulup gitme özlemidir Dido.
Tischbein'den Dido
Aeneas İtalya'ya ulaşıp, sonradan adına Roma denecek kenti kurar, ardından torunları Remus ve Romulus ise Roma İmparatorluğunun kurucusu olurlar. Yüz yıllarca Kartaca kenti korkulu rüyası, azılı düşmanı olur Roma İmparatorluğunun. Kartaca orada olduğu sürece rahat yüzü göremeyecekleri düşüncesindedir artık Romalılar.
Romalı ünlü hukukçu Cato, senatoda yaptığı her konuşmasını ''Kartaca yokedilmelidir'' şeklinde bitirir. Ve nihayetinde M.Ö 146 yılında, Aeneas'ın aşkıyla yanan Dido'nun sevgili kenti Kartaca, sevgilisinin torunlarının kurduğu Roma İmparatorluğu tarafından, tamamen yıkılıp yakılarak yok edilir.
Dido ve Aeneas'ın aşkını ünlü şair Vergilius M.Ö 70-19 ''Aeneis'' adlı bir destanla anlatır. On iki bölümünü yazdıktan sonra eseri bitiremeden ölüm döşeğine düşünce, yazdığı eserin yakılmasını ister.
Bir yangındır Dido'nun kaderi de, efsanesi de; yangınla başlar, yangınla biter.
Kazım Koyuncunun seslendirdiği şarkının kaynağına şöyle bir bakınca, bunun lazca bir şarkı olduğunu ve bir sevgiliye yazıldığını öğrendim. Aşkın ve şarkıların evrenselliği düşünülünce, Kartaca kraliçesi Dido ile herhangi bir ilintisi olmayan bu şarkıyı, bende anımsattığı efsaneye istinaden,
kendisine aşık olan kadının ülkesinden ayrılırken, aşık olduğu kadının külleriyle uğurlanan Aeneas'ın, sevgilisi Dido'ya seslenişi gibi dinlemeyi tercih ettim ben de.
Şarkıyı dinleyerek yazdığım hikayeyi, belki sizler de dinleyerek okumak istersiniz düşüncesiyle Rahmetli Kazım Koyuncu'nun videosunu paylaştım. Nur içinde yatsın.
Bu eser Creative Commons Al 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu yazının tüm hakları yazara aittir. Kaynak göstermeden kopyalanamaz ve alıntı yapılamaz.
Şarkı kim için hangi dilde söyleniyor bilmemekle beraber, yansıttığı hüzün mitolojiden Kartaca kraliçesi Dido'nun aşkını düşündürdü bana. Bu duygulu hikayeyi Dido şarkısının melodileri eşliğinde karalayıverdim ben de. Sizler de melodi eşliğinde okumak isterseniz yazının altında yer alan videoyu tıklayabilirsiniz.
Truva destanı bir kentin düşüşünü anlatmakla beraber, ne bu olayla başlamış ne de düşüşle son bulmuş bir destan. Savaşın sona ermesiyle efsane de sona ermez hemen. Truva'nın düşmesiyle beraber, savaştan sağ kurtulanların efsaneleriyle tarih zenginleşir.
Truva'nın yıkılmasıyla yeni kentlerin kurulma efsaneleri başlar.Bunlardan en ünlüsü ise Truva'lı prens Aeneas'ın savaştan sağ kurtulanlardan bir kısmıyla yola çıkıp Roma kentini kurmasıdır.
Aeneas, Afrodit ve Ankhises oğludur. Babası Truva kralı Priamos'un akrabası bir prenstir. Afrodit, Ankhises'i görünce ona aşık olur ve Frigyalı bir prenses kılığına girerek onunla birlikte olur. Bu birliktelikten Aeneas doğar. Truva savaşında kuzeni Hektor kadar kahramanlık gösterir ve Homeros tarafından İlyada'da adından övgüyle söz edilir.
Truva düşüp ateşe verilince Aeneas babasını sırtına alıp oğlu ve karısıyla beraber Kaz Dağlarına doğru kaçar, fakat yolda karısı Kreusa'yı kaybeder. Hem Hektor, hem de eşi Kreusa rüyasında Aeneas'a batıya doğru gitmesini ve orada Truva'yı yaşatmasını söylerler. Efsaneye göre ona bu rüyayı gördüren ve Hektor'la karısı aracılığıyla, İtalya'ya gidip kent kurmasını buyuran Zeus ve onun habercisi tanrı Hermes'tir.
Bu rüyadan sonra Aeneas, babası, oğlu ve Truva'dan sağ kurtulanlarla beraber gemiye binip batıya doğru yol alır. Sicilya'ya ulaştıklarında burada babası ölür. Fırtınaya tutulan gemi Afrika sahillerine savrulur ve günümüzde Tunus'da yer alan Kartaca'ya ulaşırlar.
Fenike kralı Tyros ölünce, halk oğlu Pygmalion'u kral olarak seçer. Yaşı küçük olduğu için amcasını naip olarak atayıp, Tyros'un kızı Ellise'yi de ( Dido) naip amcasıyla evlendirirler. Amcasının servetine göz koyan genç kral, bu serveti elde edebilmek için onu öldürünce, kız kardeşi Dido, kocasının hazinelerini de yanına alarak, bir grup Fenikeli ile beraber gizlice kenti terk eder.
Dido ve yanındakiler Libya'ya ulaştıklarında oradaki yerli halk tarafından iyi karşılanırlar ve yerleşmeleri için kendilerine bir öküzün pöstekisi kadar toprak vereceklerini söylerler. Verilen öküzün derisini Dido o kadar ince şeritler halinde keser ki; oldukça geniş bir toprak kazanırlar ve bu topraklar üzerinde geleceğin güçlü Afrika kenti Kartaca'yı kurarlar.
Aeneas ve Dido ava çıktıkları bir gün, fırtınadan kaçıp bir mağaraya sığınıp baş başa kalırlar. Onlar baş başa kalır da Eros boş durur mu? Fırlattığı oklar hedefini bulur ve aşk oklarıyla isabet alan Aeneas ve Dido aşık olup birlikte olurlar.
İki sevgilinin, aşklarından gözleri birbirinden başkasını görmez ama, dedikodu tanrıçası Fama'nın gözünden kaçmaz bu aşk. Dedikodunun hızına yetişebilir mi aşkın hızı? Dört bir yana yayar Fama bu aşkı ve birlikteliği.
Bu aşkı ölümlüler duyar da tanrılar habersiz mi kalır ? Onlar da boş durmazlar tabii. Aeneas'a tanrıların buyruğunu iletmek üzere bir haberci ulaşır hemen. Aeneas'ın görevi ve üstlendiği sorumluluk hatırlatılır. Kaderi burada Dido ile aşk içinde yaşamak değil, İtalya'da bir kent kurmaktır. Ne tanrılara, ne de yazgıya karşı çıkmak mümkündür.
Sevgilisine anlatır çaresizliğini Aeneas, ama Dido bırakmak istemez aşkını. Bulunduğu yerde bir kent kurması için ısrar eder ama nafile. İkisi de bilmektedir aslında yapılması gerekeni. Yazgıları bir şehir kurmak, insanlarının başında olmaktır ikisinin de.
Aeneas gizlice ayrılmaya hazırlanır kartaca'dan. Belki sevgilisine haber verse dayanamayıp ondan uzaklaşamayacağından , belki de sevgilisinin onu bırakmayacağı endişesinden.
Dido'nun aşık kalbi hisseder gideceğini sevgilisinin. Önce sessizce gemiye binişini izler gizlice. Sonra ayrılışını geminin aşkıyla birlikte. Odunları yığar üst üste. Mademki gidemiyordur aşkıyla birlikte, bırakamıyordur kurduğu kenti yüz üstü; o halde küllere karışacaktır ölümlü bedeni. Küllerinin bir kısmı kalacaktır kentine, bir kısmı da rüzgarın yeliyle savrulacaktır sevgilisinin peşine.
Yetişir sevdikleri Dido'nun can çekişen bedenine, belki de ''tutuşturun'' olur son sözleri kim bilir...Çünkü alevler yükselir denize bakan tepede, uçuşur küller Aeneas'ın peşine.
Aeneas uzaklaştığı karaya takılmış gözleri kalbine gömdüğü sevgisiyle, yükselen ateşlerin ve savrulan küllerin ne olduğunu bilmeden, uzaklaşır yüreğini yakan aşk ile.
Sorumluluklarını bırakıp gidememe, kalıp aşkıyla baş edememenin öyküsüdür Dido. Kurduğu krallığı terk etmektense, külleriyle üzerini örtme arzusudur Dido.
Canlı bedenini aşık olduğu adamın yanına katamayıp, küllerini rüzgara teslim edip, sevgilisine savrulup gitme özlemidir Dido.
Aeneas İtalya'ya ulaşıp, sonradan adına Roma denecek kenti kurar, ardından torunları Remus ve Romulus ise Roma İmparatorluğunun kurucusu olurlar. Yüz yıllarca Kartaca kenti korkulu rüyası, azılı düşmanı olur Roma İmparatorluğunun. Kartaca orada olduğu sürece rahat yüzü göremeyecekleri düşüncesindedir artık Romalılar.
Romalı ünlü hukukçu Cato, senatoda yaptığı her konuşmasını ''Kartaca yokedilmelidir'' şeklinde bitirir. Ve nihayetinde M.Ö 146 yılında, Aeneas'ın aşkıyla yanan Dido'nun sevgili kenti Kartaca, sevgilisinin torunlarının kurduğu Roma İmparatorluğu tarafından, tamamen yıkılıp yakılarak yok edilir.
Dido ve Aeneas'ın aşkını ünlü şair Vergilius M.Ö 70-19 ''Aeneis'' adlı bir destanla anlatır. On iki bölümünü yazdıktan sonra eseri bitiremeden ölüm döşeğine düşünce, yazdığı eserin yakılmasını ister.
Bir yangındır Dido'nun kaderi de, efsanesi de; yangınla başlar, yangınla biter.
Kazım Koyuncunun seslendirdiği şarkının kaynağına şöyle bir bakınca, bunun lazca bir şarkı olduğunu ve bir sevgiliye yazıldığını öğrendim. Aşkın ve şarkıların evrenselliği düşünülünce, Kartaca kraliçesi Dido ile herhangi bir ilintisi olmayan bu şarkıyı, bende anımsattığı efsaneye istinaden,
kendisine aşık olan kadının ülkesinden ayrılırken, aşık olduğu kadının külleriyle uğurlanan Aeneas'ın, sevgilisi Dido'ya seslenişi gibi dinlemeyi tercih ettim ben de.
Şarkıyı dinleyerek yazdığım hikayeyi, belki sizler de dinleyerek okumak istersiniz düşüncesiyle Rahmetli Kazım Koyuncu'nun videosunu paylaştım. Nur içinde yatsın.
Bu eser Creative Commons Al 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu yazının tüm hakları yazara aittir. Kaynak göstermeden kopyalanamaz ve alıntı yapılamaz.
Bloglar arasında aylak aylak dolaşırken hötööö diye bu blog çıktı karşıma. Yazıyı okuyup, görsellere bakarken bir anda ciddileştim, sandalyemde doğruldum falan:) Süper yazı olmuş. Sakın bırakma yazmayı, son derece takipteyim, sen de bana uğra, sevgiler
YanıtlaSilGamze
Teşekkür ederim Gamze, sözleriniz beni çok mutlu etti:)
SilHer zamanki gibi güzel bir yazı. Harikasınız
YanıtlaSilHarika olan yazılanlara duygularını katıp okuyanlar. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilYa öyle bir yerden öyle yerlere geliyor ki insan. Don Quijote okurken laf arasında geçiyor bu iki isim. Neymiş diye baktım. Muhteşem bir hikaye çıktı. Zaten bunun öncesi İlyada okumuş, zihnim kalmıştı orda. Ne şanslıyım. Çok teşekkürler .
YanıtlaSilRica ederim, sayfadan bu düşüncelerle ayrılmanız ne güzel.
Silben de Ece temelkuran düğümlere üfleyen kadınları okurken yazıtlardan bahsetmesi üzerine araştırma yaptım. Kitapta da anlatıyor didoyu
YanıtlaSilÇok güzel. Bu öykü opera biçiminde İngilizce olarak mezzo tv kanalında yayınlandı. Çok azını seyredebildim. Muhteşemdi. Başka kaynak var mı öyküyü anlatan. Operasına ulaşabileceğim link var mı.
YanıtlaSilLatin şair Vergilius'un Aeneas adlı eserinden okunabilir. Opera için https://www.youtube.com/watch?v=hb1_GaI-1yI
SilNe kadar hüzünlü ve ne kadar şiirsel anlatmışsınız. Merhaba!
YanıtlaSilMerhaba. Teşekkür ederim
Silmuhteşem
YanıtlaSil