Uzun zamandır paranın tarih içindeki evrimine yönelik bir yazı yazmak istiyordum, fakat konu kapsamlı ve uzun olunca hep erteledim. Eee söz konusu olan ''PARA''. Öyle ha deyince anlatılıverecek bir şey değil ki. Kazanması bu kadar zor olan bir nesneyi anlatması o kadar kolay olabilir mi?
İnsanlar bir zamanlar mutluydu,kendi kendilerine yettikleri (Hüday-ı Nabit) bu mutlu devirde; ihtiyaçlarını kendileri karşılar, gereksinimleri sınırlı, çeşit ise azdır.
Göçebe hayatı yaşayan bu devir insanları, geçimlerini avcılık ve toplayıcılıkla karşılar, gereksinim duydukları her şeyi kendileri yapar, alış-veriş olmadığı için de bir ödeme aracına ihtiyaç duymadan mutlu mesut yaşarlardı.
Ne zaman ki bir toprağa yerleşip, çömlekçilik ve tarımla uğraşmaya başlayıp, köyler kurup, aralarında iş bölümü yapmaya, kendilerinde olmayan, ancak elde etmek istedikleri şeyleri, ellerinde olanla değiştirmeye başlarlar; işte o zamandan sonra ''takas'' denilen yöntemle alış veriş de başlamış olur.
Bir süre sonra değiştirecek oldukları nesnenin eş değeri karşıdakinde olmayınca, yerine değerini karşılayacak bir şeyin arayışına girerler. Eşyanın değerini belirleme zorunluluğu doğunca bazı yararlı nesneler, özellikle hayvanlar değer ölçüsü olarak kullanılmaya başlar.
İşte bu andan itibaren para dediğimiz illetin ilk fikri de doğmuş olur. İnek, öküz, koyun keçi gibi bazı hayvanlarla, tuz, pirinç, buğday gibi temel gıdalar para yerine kullanılmaya başlar.
Latincede para anlamına gelen ''pecunia'' nın, hayvan anlamına gelen ''pecus'' dan türetilmiş olması, bir zamanlar hayvanların para olarak kullanıldığı düşüncesini güçlendirir.
İnsanlar arasındaki iletişim ve alışveriş arttıkça hayvan paranın kullanımdaki elverişsizliği daha da hissedilir olur ve bunun yerini zamanla üçayak, kürek, balta, çıpa gibi madeni aletlerle, küpe, yüzük, bilezik gibi süs eşyalarından oluşan alet para alır.
Homeros' un Truva savaşını anlattığı İlyada adlı eserinde; savaşta kahramanlık gösterenlere birer üçayak (tripus) verildiğini, esir kızlardan birinin dört öküze satıldığını anlattığı bölümler, hayvan para ve alet paranın kullanımına örnektir.
Gelidonya İngotu
M.Ö 4. Bin'den itibaren, Hayvan para ve alet parayı, madenlerin işlenmeden tartılarak para yerine kullanılması izler. İngot ismi verilen bu maden paraların M.Ö 4.Bin'de Mısır'da, 3. Bin'de Mezopotamya'da, 2.Bin'de Hititler'de kullanıldığı görülür.
Madeni tartmak için, bu durumda bu yıllarda terazi veya bir ağırlık ölçüsü de bulunmuş ve biliniyor olması gerekir.Külçe maden alıcının gözü önünde tartılır ve ağırlıkları bazen üzerlerine vurulan damga ile güvence altına alınır.
Antalya Kumluca yakınlarında, Gelidonya Burnunda (Kırlangıç Burnu) 30 m. derinlikte bulunan bir batıkta yapılan su altı araştırmaları, sikkenin icadından önceki dönemlere ait ingotlar hakkında detaylı bilgiler verir.Geç Bronz çağa, M.Ö 13. yy'a tarihlenen bu batık Suriye ticaret gemisidir.Geminin güvertesinde, bakır ve bronzdan yapılmış, iki farklı türdeki ingotlar günümüzde Bodrum Su altı Müzesinde sergilenmekte.
Gelidonya İngotu
Gelidonya İngotlarından, açılmış öküz derisi şeklinde olanların kenarları kulp şeklinde çıkıntılı ve ortalama ağırlıkları 25-33 kg kadardır. 20-25 cm çaplı yuvarlak olanlar ise, üzerleri damgalı ve taşıması kolay olması amacıyla küçük ve yuvarlak yapılmışlar.
Altın, gümüş, bakır, demir, elektron gibi madenlerin tartılarak elde edildiği madeni parayı, madenlere belirli bir şekil vererek, üzerine önceden saptanan ağırlıkların yazılmasıyla oluşturulan çubuk para takip eder.
Küçük alışveriş yapanların da paraya ihtiyaç duymasıyla, bu çubuklar küçük parçalara bölünerek üzerine konan işaretlerle ayrılıp, alışverişlerde bu kez tartmadan sayarak ödeme yapma yolu açılır. Sayarak kullanılan bu para şekliyle günümüzün bozuk paraları da ortaya çıkmış olur.
Günümüzde devletler arasında yapılan büyük ödemelerde bu çubuk paralar halen kullanılmaya devam eder.
Çubuk paralar sikkenin icadından önceki son ödeme aracıdır. Çubuklardan kopartılan parçalara belirli bir şekil verilip, üzerlerine bazı resimler eklenerek, ağırlıkları ve maden değerleri basan devlet tarafından garanti edilmesiyle sikkeler ortaya çıkar.
Bir sonraki yazıda; şahsen benim tarihi miraslarımız arasında, görmeyi ve izlemeyi en sevdiğim eserler olan sikkelerin; doğuşu, basım teknikleri, üzerlerinde kentlerin kullandığı imgelerle paranın evrimi devam edecek. Yani son anda boş verip pas geçmezsem öyle olacağını umuyorum:))
Bu eser Creative Commons Alıntı 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu yazının tüm hakları yazara aittir. Kaynak göstermeden kopyalanamaz ve alıntı yapılamaz.
İnsanlar bir zamanlar mutluydu,kendi kendilerine yettikleri (Hüday-ı Nabit) bu mutlu devirde; ihtiyaçlarını kendileri karşılar, gereksinimleri sınırlı, çeşit ise azdır.
Göçebe hayatı yaşayan bu devir insanları, geçimlerini avcılık ve toplayıcılıkla karşılar, gereksinim duydukları her şeyi kendileri yapar, alış-veriş olmadığı için de bir ödeme aracına ihtiyaç duymadan mutlu mesut yaşarlardı.
Ne zaman ki bir toprağa yerleşip, çömlekçilik ve tarımla uğraşmaya başlayıp, köyler kurup, aralarında iş bölümü yapmaya, kendilerinde olmayan, ancak elde etmek istedikleri şeyleri, ellerinde olanla değiştirmeye başlarlar; işte o zamandan sonra ''takas'' denilen yöntemle alış veriş de başlamış olur.
Bir süre sonra değiştirecek oldukları nesnenin eş değeri karşıdakinde olmayınca, yerine değerini karşılayacak bir şeyin arayışına girerler. Eşyanın değerini belirleme zorunluluğu doğunca bazı yararlı nesneler, özellikle hayvanlar değer ölçüsü olarak kullanılmaya başlar.
İşte bu andan itibaren para dediğimiz illetin ilk fikri de doğmuş olur. İnek, öküz, koyun keçi gibi bazı hayvanlarla, tuz, pirinç, buğday gibi temel gıdalar para yerine kullanılmaya başlar.
Latincede para anlamına gelen ''pecunia'' nın, hayvan anlamına gelen ''pecus'' dan türetilmiş olması, bir zamanlar hayvanların para olarak kullanıldığı düşüncesini güçlendirir.
İnsanlar arasındaki iletişim ve alışveriş arttıkça hayvan paranın kullanımdaki elverişsizliği daha da hissedilir olur ve bunun yerini zamanla üçayak, kürek, balta, çıpa gibi madeni aletlerle, küpe, yüzük, bilezik gibi süs eşyalarından oluşan alet para alır.
Homeros' un Truva savaşını anlattığı İlyada adlı eserinde; savaşta kahramanlık gösterenlere birer üçayak (tripus) verildiğini, esir kızlardan birinin dört öküze satıldığını anlattığı bölümler, hayvan para ve alet paranın kullanımına örnektir.
Gelidonya İngotu
M.Ö 4. Bin'den itibaren, Hayvan para ve alet parayı, madenlerin işlenmeden tartılarak para yerine kullanılması izler. İngot ismi verilen bu maden paraların M.Ö 4.Bin'de Mısır'da, 3. Bin'de Mezopotamya'da, 2.Bin'de Hititler'de kullanıldığı görülür.
Madeni tartmak için, bu durumda bu yıllarda terazi veya bir ağırlık ölçüsü de bulunmuş ve biliniyor olması gerekir.Külçe maden alıcının gözü önünde tartılır ve ağırlıkları bazen üzerlerine vurulan damga ile güvence altına alınır.
Antalya Kumluca yakınlarında, Gelidonya Burnunda (Kırlangıç Burnu) 30 m. derinlikte bulunan bir batıkta yapılan su altı araştırmaları, sikkenin icadından önceki dönemlere ait ingotlar hakkında detaylı bilgiler verir.Geç Bronz çağa, M.Ö 13. yy'a tarihlenen bu batık Suriye ticaret gemisidir.Geminin güvertesinde, bakır ve bronzdan yapılmış, iki farklı türdeki ingotlar günümüzde Bodrum Su altı Müzesinde sergilenmekte.
Gelidonya İngotu
Gelidonya İngotlarından, açılmış öküz derisi şeklinde olanların kenarları kulp şeklinde çıkıntılı ve ortalama ağırlıkları 25-33 kg kadardır. 20-25 cm çaplı yuvarlak olanlar ise, üzerleri damgalı ve taşıması kolay olması amacıyla küçük ve yuvarlak yapılmışlar.
Altın, gümüş, bakır, demir, elektron gibi madenlerin tartılarak elde edildiği madeni parayı, madenlere belirli bir şekil vererek, üzerine önceden saptanan ağırlıkların yazılmasıyla oluşturulan çubuk para takip eder.
Küçük alışveriş yapanların da paraya ihtiyaç duymasıyla, bu çubuklar küçük parçalara bölünerek üzerine konan işaretlerle ayrılıp, alışverişlerde bu kez tartmadan sayarak ödeme yapma yolu açılır. Sayarak kullanılan bu para şekliyle günümüzün bozuk paraları da ortaya çıkmış olur.
Günümüzde devletler arasında yapılan büyük ödemelerde bu çubuk paralar halen kullanılmaya devam eder.
Çubuk paralar sikkenin icadından önceki son ödeme aracıdır. Çubuklardan kopartılan parçalara belirli bir şekil verilip, üzerlerine bazı resimler eklenerek, ağırlıkları ve maden değerleri basan devlet tarafından garanti edilmesiyle sikkeler ortaya çıkar.
Bir sonraki yazıda; şahsen benim tarihi miraslarımız arasında, görmeyi ve izlemeyi en sevdiğim eserler olan sikkelerin; doğuşu, basım teknikleri, üzerlerinde kentlerin kullandığı imgelerle paranın evrimi devam edecek. Yani son anda boş verip pas geçmezsem öyle olacağını umuyorum:))
Bu eser Creative Commons Alıntı 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu yazının tüm hakları yazara aittir. Kaynak göstermeden kopyalanamaz ve alıntı yapılamaz.
Lütfen yazının devamını getir! Hüday-ı Nebit ne güzel kelammış ağzıma yapışır artık :D
YanıtlaSilDevamını getirmeyi ümit ediyorum ben de :))
SilPara para para. Varlığı bir dert yokluğu yara.
YanıtlaSilHem varlığı, hem yokluğu için bu kadar serzenişte bulunulan; bir para, bir de aşk var sanırım hayatımızda.
SilPara para ... ille de para para... :)
YanıtlaSilAmaaaan boş verin parayı! :)
Şaka... Ben de beklerim :))
Keşke boş verebilsek:)
Sil