Günlük hayatta yazı yazmayı, sürekli karalamalar yapmayı seven ben, günlerden bir gün, nette blog yazarlığı diye bir kavramın varlığını keşfettim. Meğer isteyen herkes özgürce kendisine bir sayfa açıp bilgilerini paylaşıp, hatta aklına eseni yazabiliyormuş. Ben de bir denesem dedim ama, işe başlamaktan çok toparlayıp sonuçlandırmak inanılmaz zor bir şeymiş.
Bildiğim alanda yazacaktım güya, fakat şu dört ayda fark ettim ki bir arkeolog olarak yazmak, mutfakta 20 çeşit yemeği aynı anda yapmaya benziyor. Arkeoloji deyince çoğu kişinin aklına ören yerinde görülen, teknoloji kullanmadan inşası mümkün görünmeyen hayret uyandırıcı yapılarla mermer heykeller geliyor. Bunlar hakkında yazmanın nesi zor diyecekler eminim. Sonuçta bunu gezginlerin çoğu ziyadesiyle yapıyorlar, üstelik de hakkını veriyorlar diyecekler. Lakin işin mutfağı hiçte sanıldığı gibi değilmiş.
Bildiğim alanda yazacaktım güya, fakat şu dört ayda fark ettim ki bir arkeolog olarak yazmak, mutfakta 20 çeşit yemeği aynı anda yapmaya benziyor. Arkeoloji deyince çoğu kişinin aklına ören yerinde görülen, teknoloji kullanmadan inşası mümkün görünmeyen hayret uyandırıcı yapılarla mermer heykeller geliyor. Bunlar hakkında yazmanın nesi zor diyecekler eminim. Sonuçta bunu gezginlerin çoğu ziyadesiyle yapıyorlar, üstelik de hakkını veriyorlar diyecekler. Lakin işin mutfağı hiçte sanıldığı gibi değilmiş.