geçmişten günümüze tanıdık bir hikaye.. düzmece yalvaç

Lukianos (MS 120- 192) yaşadığımız coğrafyada doğup yetişen hiciv ve retorik ustası bir bilgin. Antik çağda Kommagene Krallığı olarak geçen Adıyaman-Malatya çevresinde günümüzde Adıyaman'ın ilçesi olan Samsat' da (Samosata) doğduğu için Samsatlı Lukianos (Lucianos) olarak anılmakta.

Ana dili Aramice (Süryanice) olan Lukianos'un eski Yunanca ile yazdığı  seksen üç tane eseri günümüze ulaşmış. Ana dili dışında bir dilde verdiği eserlerinden yergi sanatındaki ustalığını anlamak mümkün; bir de ana diliyle yazsa idi nasıl yazardı insanın aklı almıyor kıvrak zekasını. Eserlerinde insanoğlunun iki yüzlülüğünü, alavere dalaverelerini, hırslarını, çıkarcılığını, sahtekarlıklarını çarpar yüzüne yüzüne sivri diliyle.


Polydeukes isimli birinin yer altına inip öbür dünyaya göçüp giden ünlü kişilerle yaptığı sohbetleri anlatan ''Öbür dünyada konuşmalar'' adlı kitabında filozof Diyojen'le (Diogenes) diyaloğunda Dyojen yukarıda didişip duran filozofları hicveder ve Filozof Menippos'a haber yollar.

Diyojen: Senden bir ricam var Polydeukes, yukarı çıkınca Menippos'u bir buluver. ''Diyojen seni çağırıyor'' dersin. Yeryüzünde olup bitenlere güldüğü yettiyse gelsin burada gülünecek şeyler daha çok. Ölümden sonra ne oluyor o dünyada sahiden bilen var mıdır? Burada benim gibi rahat rahat şüphe etmeden güler; gelsin de hele zenginleri, kralları, kurum satanları bir görsün. Öyle küçülüp düşüyorlar ki vaktiyle ne oldukları zor anlaşılıyor: Boyuna inlemeseler, kendilerini bırakıp iki de bir yeryüzünü anmasalar biri bile tanımayacak...

Zenginlere de şunu deyiver benim yerime ''Behey sersemler! Ne diye saklarsınız paranızı? Faiz hesaplayacağız, altın üzerine altın yığacağız diye didinmek niye? Yarın ahirete götüreceğiniz bir tek obolos(öbür dünyada yer altında akan ırmağın kayıkçısına vermek için ölülerin ağzına konan en küçük para, metelik) değil midir?.. Güzellere, kuvvetlilere söyle ''burada lepiska saç yoktur, gözün ne mavisi olur ne de karası; al al yanaklar da bulunmaz; öyle pazuydu, geniş omuzdu yoktur burada...Kalmaz kafaların hiç bir güzelliği...Fukaralara söyle yoksuluz diye inlemesinler, burada herkes birdir; yukarıdaki zenginler de düşer onlarla aynı hale''.

Abartılı olayların anlatıldığı seyahatnameleri yermek ve tiye almak için yazdığı, Ay'a yapılan bir yolculuğu anlattığı ''Gerçek Bir Hikaye'' adlı eseri ise tarihte bilim kurgu alanında yazılan ilk eser olarak kabul edilir.
lukianos-düzmece-yalvaç

Lukianos'un en çarpıcı eserlerinden biri ise ''Aleksandros ya da Düzmece Yalvaç'' isimli sahte bir peygamberin insanları kandırma yöntemlerini anlattığı kitabıdır. Bu kitapta anlatılan Aleksandros isimli sahtekarın, Lukianos'un uydurduğu bir hayal ürünü olduğu düşünülmüş başlangıçta. Fakat son yıllarda ele geçen arkeolojik buluntular anlatılan olayların gerçekliğini ortaya koyduğu için ibretlik bir yaşanmış hikaye çıkar karşımıza.

Lukianos'un anlattığı olay Kastamonu ve Çankırı çevresini kapsayan antik çağda Paphlagonia olarak anılan bölgede; tam olarak İnebolu'da (İonopolis, Abonuteikhos) geçer. Fakat etkisi başta başkenti İznik olan ve İzmit Körfezinden Bursa'ya kadar uzana Bitinya (Bithynia) bölgesi olmak üzere; Roma İmparatorluğunda geniş bir coğrafyaya yayılır.

Olayın kahramanı; İonopolis'de (İnebolu) doğup, çocukluk ve gençlik çağlarında Anadolu ve Trakya'da farklı kentlerde hekimlikten hokkabazlığa, yılan terbiyeciliğinden insan aldatmacılığına pek çok alanda çıraklık yapıp, doğduğu topraklara her türlü sahtekarlıkta  usta olarak dönen Aleksandros isimli bir şarlatandır.

Lukianos'a göre Aleksandros'un yaptıkları Büyük İskender'in yaptıklarından geri kalmaz. İskender ne derece kahramanlık yaptıysa; bu düzmece yalvaç da bir o kadar iblislik yapmıştır.

Aslında keramet Düzmece Yalvacın becerisinden çok, sorgulamadan her şeye inanmaya hazır halktadır. Aleksandros'u başarıya götüren şey insan yaşamının korku ve  umut tarafından yönetildiğini çok iyi anlamasıdır; gerisi çorap söküğü gibi  gelir. Aleksandros'un tezgahladığı kaz yumurtasından yavru yılan çıkmasına, yavrunun bir gece içinde devasa bir yılana dönüşmesine, bu yılanın Glykon adıyla dünyaya yeniden döndüğüne ve ölüleri bile dirilten şifacı tanrı Asklepios olduğuna hiç sorgulamadan inanırlar.

Tanrı Asklepios'un Aleksandros aracılığıyla kendileriyle konuşacağına, kehanetleriyle insanlara yardımcı olacağına ikna olan halk akın akın Düzmece Yalvaç'a gelir. Dertlerini  yazıp mühürleyip verdikleri dilek namelerine mührü hiç açılmadan içindekinin ne olduğunu okuyup cevap yazıldığını gören halkın inancı daha bir artar yılan Glykon'a ve sözcüsü sahtekara. Oysa mührü  hiç kırmadan açıp tekrar kapatmanın türlü yollarını bilmektedir Aleksandros. Bu yöntemleri bir bir anlatır bize Lukianos.

Sadece sıradan halk değil yöneticiler, aristokratlar, devlet görevlileri de aşındırmaya başlar sahte peygamberin kapısını. Nice gizli dilekler, gönül işleri vs de vardır gelen talepler arasında. Aleksandros ahlaksızlıkta sınır tanımayan acımasız bir şantajcıdır da aynı zamanda. Öğrendiği gizli kapaklı bilgilerle avucunun içine alıverir kendisine güvenip sırlarını ifşa edip derdine deva dileyenleri.

İnsanlardaki hastalıklar karşısında çaresizlik, kısa yoldan zengin olma, çaba göstermeden başarı kazanma hırsı gibi Düzmece Yalvaçların ekmeğine yağ  sürecek etkenlerin yanına bir de cehalet eklenince Aleksandros'un ünü alır yürür tüm Anadoluyu ve hatta Roma'yı.

Sahte peygamberin etki edemediği tek kesim ünlü filozof Epikuros'un öğretilerini kendilerine yaşam felsefesi edinen Epikürcüler diye anılan gruptur. Epikürcü olarak bilinen yazarımız Lukianos da onlardan biridir. Aleksandros'a Epikürcüler dışında şüphe ile yaklaşan bir başka kesim ise Paganizmi bir kenara bırakıp, o dönemde yeni yeni yaygınlaşan  Hristiyanlığa mensup olanlardır.

Zaten tarih boyunca dünyayı aydınlatan, şarlatanlara prim vermeden olayları sorgulayan, cehaletin ivme kazandırdığı karanlığa doğru yuvarlanışlarda insanları gerçeğe ve doğruya çağıranlar bu düşünür kesim olmamış mıdır?

Lukianos Düzmece Yalvaç'ın insanlara yutturduğu mucizelerin hepsinin akılcı açıklamalarını bulur. Sahtekarlığını ortaya çıkarmak isterken; dini ve siyasi açıdan büyük bir güç kazanan Aleksandros tarafından öldürülmekten kıl payı kurtulur.

Lukianos'un hikayesini doğrulayan verilerden biri o döneme tarihlenen Glykon'un insan başlı yılan gövdeli olarak resmedildiği, üzerinde Glykon ve İonopolis adlarının  yazılı olduğu paralardır. Bu paralar Düzmece Yalvaç'ın gerçekliği ve paralarda kendisine yer bulacak kadar etkili olduğunu ispatlar nitelikte.

Aleksandros kendisi için 150 yıl yaşayacağı ve yıldırım çarpması nedeniyle öleceği kehanetinde bulunur (mitolojiye göre Asklepios ölümsüzlüğün reçetesini bulunca Zeus'un yıldırımlarıyla ölmüştü) fakat 70 yaşında kangren olan ayağındaki yara nedeniyle ölür. Glykon'un insanlar üzerindeki etkisi ve yarattığı inanç uzun süre devam eder.

Lukianos'un dini istismar edenlerin ipliğini pazara çıkardığı din tüccarı bir sahte peygamberin şeytana pabucunu ters giydirecek yöntemlerini anlattığı ''Aleksandros ya da Düzmece Yalvaç'' kitabını okuyabilirsiniz. Ya da böyle bir iblisi tanımak için 1800 yıl geriye gitmeye ve okumaya ne hacet biz Aleksandros'dan alasını tanıyor, görüyor, şeytanlıklarını izliyoruz da diyebilirsiniz; takdir sizin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder