tispe ve piremus..karaduta rengini veren aşk

Bütün dutlar beyazdı; ta ki, dallarının gölgesinde Tispe ile Piremus'un aşkına şahit olup, iki gencin, meyvelerine kanları, yapraklarına göz yaşları dokunduğu güne kadar.

Bir zamanlar Semiramis'in ülkesi Babil'de iki genç yaşar. Birisi şehrin en güzel kızı Tispe (Thisbe), diğeri ise yakışıklı Piremus (Pyramus). Aynı duvarın iki yanında yükselen evleriyle yakın komşu olan iki gencin birlikte geçen çocukluğu, gençliğe adım attıklarında,  arkadaşlıktan aşka dönüşür.


         Tispe ve Piremus
                                                     Nicolas Poussin 1594-1665

İki genç evlenmek isterler fakat; aynı duvarı kullanacak kadar yakın olan iki aile, gençlerin evliliğine izin vermeyecek kadar uzaktır birbirlerine. Ne kadar yalvarsalar da, razı edemezler ailelerini ikisi de.

Görüşmeleri ve konuşmaları yasaklanan Tispe ve Piremus gün kararıp herkes uykuya dalınca, evin duvarında sadece ikisinin bildiği delikte buluşurlar yıllarca.

Gün ağarıp evdekilerin uyanma zamanları gelinceye kadar konuşup koklaşırlar küçük deliğin başında. Kimi zaman gözleri buluşur delikte, kimi zaman dudakları.

Zaman geçtikçe yetmez olur artık saatlerce küçük deliğin izin verdiği kadarıyla birbirlerini görmek ve dokunmak.

Ellerini buluşturmak, sarılmak belki de beraber uyuyup, beraber uyanmak isterler. Ertesi gün akşam olunca, kentin dışındaki büyük dut ağacının altında buluşup kaçmak için sözleşirler.

Gün kararmaya yüz tutunca, sevgilisine kavuşmanın heyecanıyla içi içine sığmayan Tispe koşarak ulaşır dut ağacına. Malum, saat yok ki aynı vakti tutturabilsinler, erken gelmiştir Piremus'tan epeyce.

Heyecanla sevgilisini beklerken bir ses duyar gerisinde. Arkasını dönünce, ağzında hala yeni yediği avının kanları duran dişi bir aslan görünce koşmaya başlar. Koşarken omuzundan kayıp düşüverir dut ağacının yakınına şalı.

Aslan Tispe'nin şalını şöyle bir dişleyip uzaklaşır oradan ağzının kanının izlerini bırakıp şalın üzerine.
         Tispe ve Piremus
                                                   Pietro Bianchi 1694-1740

Dut ağacına doğru koşarak gelen Piremus, ağacın altında sevgilisi yerine kanlı şalını ve aslanın ayak izlerini görünce, aslan tarafından parçalandığını düşündüğü sevgilisi için haykırır acıyla tanrılara, doğaya ve en çok da öfke ile kendine.

Erken gelip koruyamamıştır sevgilisini, engel olamamıştır ölümüne, onsuz yaşamaktansa ölmek yeğdir kendine.
                                       
Hışımla çeker kılıcını, tüm gücüyle saplar bedenine. Yarasından fışkıran kanlar dallardaki bembeyaz dutları boyar kırmızıya.

Aslanın uzaklaşmış olması ümidiyle tekrar dut ağacına doğru yönelen Tispe sevgilisinin kanlar içinde yatan bedenini ve kanlı şalını görünce bir ateş düşer içine.

         Tispe ve Piremus
Arango Jose Maria 1790-1835

Sevgilisinin başında sel olur göz yaşları, yıkar taşları, toprakları, yaprakları ve dutları. Kendisi için ölen Piremus'tan geride kalmamaktadır onun da aşkı. Kılıcı alır eline ve düşer cansız bedeni  sevgilisinin üstüne.

İki gencin bu büyük aşkını gören tanrılar, bu aşkı karadut ağacıyla ölümsüz kılarlar. Piremus'un kanını meyveye, Tispe'nin göz yaşlarını yaprağına verirler. O kan öyle bir renge döner ki dut ağacının meyvesinde, lekesini ancak yaprağı silebilir Tispe'nin göz yaşlarıyla.









Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu yazının tüm hakları yazara aittir. Kaynak göstermeden kopyalanamaz ve alıntı yapılamaz.

2 yorum: