yakmayın insanları lebedos'a gönderin!!

Her kent tarih içinde kendisinden bir anı bırakarak geçmişin sayfalarına, ya gömülür ya da taptaze tutularak anıları yaşatılır. Kimi büyüklüğüyle iz bırakır, kimi askeri veya siyasi gücü, tarımsal ya da ticari zenginliğiyle. Kimi ise daha kenti ayaktayken zihinlerde tarih sayfalarının karanlığına, kendi karanlığıyla gömülür. Tıpkı günümüzün Sivas'ı gibi.

Bir kent var hemen yakınlarımızda, İyonya Kentlerinden, her birimizin bir şekilde ya kenarından geçtiği, ya da yakınlarında bir yerde tatil yapmak için geldiği fakat pek çok kişinin fark etmediği. Tıpkı çevresi spot lambalarıyla çevrilmiş ufak bir mumun ışığının fark edilmediği gibi, güçlü ışığıyla göz alan kentlerin gölgesinde silik bir mum ışığı gibi fark edilmeyi bekleyen bir kent.


lebedos

Lebedos, İzmir il sınırları içinde, Seferihisar'dan Selçuk'a uzanan sahil yolu üzerinde Ürkmez beldesinde denize doğru uzanan küçük bir yarımada üzerine kurulmuş on iki İyon kentinden biri ve en küçüğü.

Günümüzde Kısık ismiyle bilinen, kentin kurulduğu yarımada; yaklaşık 275 metre uzunluğunda ve ana karaya 205 metre genişliğinde bir kıstakla bağlanmış. Kentin akropolü 60 metre yüksekliğindeki bu ada üzerine kurulmuş. Lebedos M.Ö 226 yılında Ptolemaisosların egemenliğine girince, 60 yıl kentin ismi Ptolemaisos olarak anılmış.

Deniz kenarında bir kent olmasına rağmen uygun bir limana sahip olmadığı için deniz ticaretinde varlık gösteremeyen kent, karada da iki tarafında yer alan Teos (Seferihisar-Sığacık) ve Kolophon (Değirmendere) gibi iki güçlü kent nedeniyle gelişme imkanı bulamamış.

İyon göçlerinden önce Karyalıların yaşadığı kent, İyonlar tarafından Karyalıların sürülmesiyle kurulan, 12 İyon kenti arasında en zayıfı ve kendi adına sikke basamayan iki kentten biri. Üzerine giydirilen fakirliğin talihsiz elbisesini  günümüzde de giymeye devam eden bir kent Lebedos. Tarihten günümüze taşıyamadığı abidevi eserlerin yoksunluğu ve kaderi olan fakirliği sebebiyle ne bir kazı çalışmasının parçası ne de ziyaretçilerin uğrak mekanı olabilmiş.

lebedos

Strabon, ''Coğrafya'' adlı eserinde şöyle anlatır Lebedos'u; Burası Hellespontos'tan (Çanakkale boğazı) itibaren bütün Dionysiak sanatçılarının bir araya geldiği ve oturduğu, aynı zamanda her yıl Dionysos onuruna düzenlenen oyunların yapıldığı, genel festivalin düzenlendiği yerdir. Bu sanatçılar evvela Teos, Kolophon, Efes ve Myonnesos'taydılar. Buralarda istenmeyip kovalanınca Lebedos'a göç ettiler. Lebedoslular kendilerini memnuniyetle kabul ettiler.''

Tarihte ne ünlü bir kahraman, ne de ünlü bir şair ya da filozof yetiştirememiş ama bunlardan çok daha önemli bir şey yapmış Lebedos. M.Ö 2. yy'da yetiştirdiği sanatçılara sahip çıkamayan kentlere inat, hoşgörüyle kucak açmış kentine sığdırılamayan sanatçılara.

Peki diğer kentler ne yapmış? Ne sanatlarını ne dinlerini sindiremediği bu kişileri toplayıp bir binaya yakmış mı? M.Ö 2. yüzyılda, yani günümüzden 2100 yıl önce yakmamış, öldürmemiş sadece kentlerinden göndermişler.

lebedos

Dionysos tanrının Anodolu'da doğduğu ve yayıldığı inancını destekleyen pek çok veri mevcut. Dionysos şenliklerinde kullanılan davul, dümbelek, tef ve flüt gibi çalgıların Anadolu'ya özgü müzik aletleri olması da bunun göstergelerinden biri.

Antik çağın en büyük trajedi yazarlarından biri olan Euripides (M.Ö 480-406) yazdığı bir trajedisinde Dionysos ve Bakha'ları (Dionysos'un müritleri) anlatır. ''Lidya'nın altın ovalarından geliyorum'' veya ''Asya topraklarından geldim'' gibi dizelerin yanı sıra Dionysos törenlerini şu dizelerle dile getirir:

Ne mutlu bahtı açık olana,
ne mutlu tanrıların sırlarına erene!
Hayatını temizleyip günahlardan
ruhunu Bakkhos' (Dionysos) verene!
Yıkayıp bütün kirlerini dağlarda
Tanrının delisi olana!


tragedya

Dionysos, insanın sezgileriyle karanlık güçlerin gizemine ermesini, taşkın gücünü, tutkularını  ve enerjisini ortaya çıkarmasını, doğayla bütünleşmesini sağlayan bir inanışın eseridir. Bütün bunları yaparken de şaraptan ve şarabın toplumun ve kendi öz denetiminin kişide oluşturduğu baskıyı ortadan kaldıran etkisinden faydalanır.

Dionysos adına yapılan törenler, tef flüt ve davul gibi çalgılar eşliğinde yapılan danslarla kendinden geçene kadar dans ederek kutlanır.
Dionysos törenlerinde ortaya konan eylem; kişinin kendisini bulması, varlığının farkına varması, yaşadığı doğanın, yaratıcısının ve evrenin bir parçasıyken bunlarla bütünleşmesidir. Yine bu törenlerdir ki sahne sanatlarından tragedyanın (trajedi) ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Günümüzde, mevlevilikte ''sema'''da, alevilikte ''semah''ta bu izlerin varlığını inkar etmek mümkün müdür?

lebedos

Yolunuz bu güzergaha düşerse Lebedos'u mesken tutan sürgündeki sanatçıları anmadan, bu fakir ama hoşgörüde zengin insanların kentine uğrayıp, sahipsiz ören yerinden denizin eşsiz maviliğine bakmadan geçmeyin derim.

Binlerce yıl üzerinde yaşadığımız topraklar, bin tanrılı dinleri ve aynı anda bu tanrıların her birine ibadet edenleri sığdırmışken; bugün  sadece bir tek tanrıya, farklı yöntemlerle ibadet edenlerin sığamayışı şaşkınlık verici.

Sanatını sığdıramıyor, inancını sindiremiyor musunuz içinize? Yakmayın!! Gönderin Lebedos'a... Ege kıyılarının bu sakin şehri 2000 yıl önce olduğu gibi bugün de hoşgörüyle bekliyor horladığınız o insanları.
Alır onları Lebedos; yüzünü çevirdiği batısındaki  mavi denizi, sırtını yasladığı yeşil tepeleriyle; küçük ama huzurlu şehrine...


Fotoğraflayan, M.Deniz Yalçın.

lebedos

lebedos

lebedos

lebedos

lebedos





Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı-LisansDevam 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu yazının tüm hakları yazara aittir. Kaynak göstermeden kopyalanamaz ve alıntı yapılamaz.

5 yorum:

  1. Kalemine ,yüreğine sağlık güzel insan...

    YanıtlaSil
  2. Dün çok kasvetli bir gündü.. Tarih dünkü gibi günlerle dolu ne yazık.. Tekerrürün acısı kalplerde.

    YanıtlaSil
  3. Lebedos' u bilmiyordum. Sayende öğrendim. Tesekkürlerimle. :)

    YanıtlaSil