kimin vergisi daha ağır? geçmişte korsanlar ve günümüzde devlet

İzmir'in Seferihisar ilçesinde yer alan ve on iki İyon kentinden biri olan Teos, kent alanında bulunan yazıtlar açısından en  zengin veriye sahip antik kentlerden biri. Bu yazıtların bazıları, içerikleri ve verdiği ayrıntılar açısından, türleri arasında tek olma özelliğini taşıyor.

Ele geçen yazıtlardan en ilginci ise, Teos'a yapılan bir korsan baskını ve korsanların taleplerini yerine getirebilmek için kent meclisinin aldığı meclis kararını anlatan yazıt.

Yazıtı daha iyi anlayabilmek için, o dönemin siyasi ve coğrafi koşullarına şöyle bir göz atmak gerek. Belki biraz sıkıcı fakat, dönemin güçlü devletleri, politikaları, birlikleri ve kent devletçiklerini okurken; günümüzün güçlü devletleri ve politikaları, ülkelerin oluşturduğu birlikler v.s göz önüne alınırsa, daha bir katlanılır olacaktır okumak kuşkusuz :)



teos korsan baskını yazıtı
                                                         Korsan Baskını Yazıtı

İskender'in M.Ö 323'de arkasında mirasçı bırakmadan ölmesi üzerine, Büyük Makedon İmparatorluğu dört komutanı arasında paylaşılarak, dört krallığa bölünür. Ardından dört krallık arasında başlayan toprak ve iktidar kavgası, M.Ö 3. yüzyılda kaos ve kargaşa ortamının doğmasına neden olur. Bu dönem; Anadolu, Hellas (günümüzde Yunanistan'ı da içine alan yarımada) ve Doğu Akdeniz için, otorite boşluğundan faydalanan korsanların ve kargaşanın hakim olduğu, buralardaki küçük kent devletlerinin korsanlarla baş etmeye çalıştığı bir dönemdir aynı zamanda.

M.Ö 3. yüzyıl sonlarına doğru şekillenen Romalıların doğu politikaları; Doğu Akdeniz, Anadolu ve Hellas'daki politik dengelerin değişmesine neden olur. Romalılar, bu bölgelerin hakim güçleri arasında yer alan, İskender'in mirasçıları Makedon ve Seleukos krallıklarını küçülterek; Bergama, Bitinya ve Pontos gibi küçük krallıklara dönüştürüp, kontrol etmeyi kolaylaştırmak amacını güderler. Bu politikalarını hayata geçirmek için de; bu krallıkların bağımsızlıklarını tanıdıkları gibi, kimi ada devletleri ve kent devletlerinin özgürlük ve otonomi isteklerini destekleyerek, bağımsız devletlerin hamisi ve patronu sıfatıyla onlarla müttefik olurlar. Bazı kent ve tapınaklara dokunulmazlık hakkı (Asylia) tanıyarak sempati ve popülerlik kazanırlar.

Asylia hakkı helenistik dönemle beraber yaygınlaşan, mutlak otorite tarafından kentin tapınağıyla birlikte, kent halkı ve territoriumuna (kente ait topraklar) tanınan bir imtiyaz haline gelir. Burada mutlak otorite olarak kabul edilenlerden önde geleni; öncelikle paganizmde batının Vatikan'ı gibi düşünülebilecek olan, Delfi (Delphoi) Apollon Tapınağı ve bu tapınakta tanrı sözcüsü olarak kabul edilen rahipler. Tapınaktaki rahiplerden tanrı buyruğu olarak dokunulmazlık kehanetini alan kentler, bu buyruğun tanınması için o dönemin güçlü devletlerine elçiler gönderirler. Dokunmazlık hakkının tanınması için Roma, Makedon ve Seleukos gibi güçlü krallıklar yanında; Girit'e ve Aitolia'ya iletilen talep yazıtları ve bu kentlerde dokunulmazlığın tanındığını bildiren dekretler (meclis kararları) günümüze kadar ulaşmış.

Kentlerin bu yönteme, daha çok korsanlardan korunmak amacıyla başvurduğu tanınma isteğini gönderdikleri Girit ve Aitolia (Etolya) gibi kentlerden anlaşılmakta. Bölgedeki otorite boşluğundan yararlanan Akdeniz ve Ege kıyı kentlerinin korkulu rüyası, korsan yatağı kent devletlerinin başında, bu iki kent geliyor. Buralardan gelen korsan saldırılarından korunma yolu olarak da, bu kentlerin dokunulmazlık hakkını tanımaları özellikle önemseniyor olmalı.

Zaten bu düşünce günümüzde de hakim değil mi hala? Geçmişin korsanı, bugünün terörist örgütlerini koruyup kollayan, hatta özellikle büyütüp güçlendiren ülkelerle, hala iyi geçinme derdinde değil mi devletler?

Günümüzde din, nasıl ki kimi zaman insanlar, kimi zaman devletler tarafından siyasete alet ediliyorlarsa; Antik çağda dinsel bir birlik tarafından yönetilip korunan Delfi Apollon Tapınağı da, M.Ö 2. yüzyılda Roma tarafından özerklik verilene kadar,  birlik üyesi kent devletlerinden güçlü olanın siyasi ideolojilerine hizmet etmekten kurtulamamış.

Önceleri M.Ö 5 ve 4. yüzyıllarda güçlü Atina'nın siyasetine hizmet eden Delfi Apollon Tapınağı rahipleri; M.Ö 3. yüzyıl başlarında, tapınak ve birlik üyesi kentler Galatların saldırılarına maruz kaldığında, bu dönemde Galatlar karşısında etkili bir direniş gösterip, Galat akınlarını durduran Yunanistan'ın batısındaki Aitolia kentinin hakimiyetine girerler. Doğal olarak  Apollon rahipleri de, helenistik dönemin Girit gibi korsan devletlerinden biri olan, Aitolia'nın çıkarları doğrultusunda kehanetler vermeye başlarlar.

teos dionysos tapınağı
                                                    Teos Dionysos Tapınağı

Gelelim 1992 yılında Seferihisar'da eski bir evin yıkımı sırasında fark edilen, merdiven taşı olarak kullanılmış bir kaç yazılı bloktan oluşan,  M.Ö 3. yüzyıl sonlarına tarihlenen ve Teos antik kentine ait bir dekret (meclis kararı) olduğu anlaşılan yazıta.

 Şairlerden Anakreon, Antimakhos, filozoflardan Epikuros, Nausiphanes, Apellikon ve tarihçi Hekataios gibi ünlülere ev sahipliği yapan Teos, aynı zamanda antik çağın Anadolu'daki en büyük Dionysos tapınağına da sahip olan bir kent. Dionysos kültünün kent ve çevresindeki önemi nedeniyle şair, müzisyen, şarkıcı ve tiyatroculardan oluşan Dionysos Sanatçılar Birliği (tekhnitai) M.Ö 3. yüzyılda Teos kentinde kurulmuş.

M.Ö 3. yüzyıl sonu, 2. yüzyıl başlarında Teoslular tanrı Dionysos'un kenti koruması altına aldığını ilan edip, dokunulmazlıklarının onaylanması için Roma, Seleukos krallığı, Girit ve Aitolia gibi kentlere dilekçeler gönderirler. Buralarda asylia hakkının onaylandığını gösteren belgeler ele geçmiş.

M.Ö 7. yüzyıldan itibaren zengin bir liman kenti olan Teos, tarihi boyunca korsan saldırılarına uğramış. Bu yazıtın içeriği de bir korsan işgali ve korsanların taleplerini karşılamak için alınan kararlardan oluşuyor.

Teos'a baskın yapan ve kentin ileri gelenleri ve halkın bir bölümünü rehin alıp, kentte yaşayanların taşınabilir mal varlıklarının onda birini talep eden korsanlar; paranın toparlanması için 23 günlük süre tanırlar. Onda birlik vergi sisteminin Girit'te kullanıldığı ve yine Girit'te onda birlik vergilerin duvarlarına işlendiği bir Apollon Tapınağının varlığı, korsanların Giritli olabileceği tezini güçlendirmiş.

İstenilen paranın toparlanması için tanınan 23 günlük sürede, korsanların kente herhangi bir yerden yardım gelebilir endişesi taşımadan Teos'ta kalmaları,  kendilerine güven ve rahatlıkları oldukça şaşırtıcı. Parayı toparlayabilmek için Teoslular  korsanların gözetiminde kent meclisini toplayıp bir dizi kararlar alırlar. Ele geçen yazıtın sağlam bölümü, burada alınan bir dizi meclis kararını bildirmekte.

Alınan kararda, tüm kent halkı taşınabilir mal varlıklarını yani; altın ve gümüşlerini, nakit paralarını, ergüvan(purpur) renkli elbise benzeri kıymetli eşyalarını 23 gün içinde yemin ederek bildirmek ve bunların onda birlik (%10) tutarını ödemek zorundadırlar. Ödedikleri miktar bir stele yazılacak ve mal varlığının yüzde onu belli bir miktarın üzerinde olanların (100 drahmi) ödediği para kente borç olarak kaydedilip yüzde on faizlendirilerek  kendilerine geri ödenecektir.

Bu karardan sonra bazı kaçamaklar fark edilmiş olacak ki; meclis ikinci kez toplanıp, sadece vatandaşların değil, kentte ikamet eden yabancıların da ödeme yapacakları ve ödeme yapmaktan kaçanlar için önlem ve cezai yaptırımların kararını çıkarırlar. Sadece iki gün için ödenen para ve ödeme yapanların listesine bakıldığında; kentte bir başka yazıttan yola çıkılarak, kişi başı ortalama ne kadar ödeme yapmış olabilecekleri bulunmaya çalışılmış.

Kıyaslama yapılan diğer yazıtta, en yüksek müzik öğretmeni maaşının yıllık 700 drahmi olduğu ve iki günde toplanan paradan kişi başına düşen miktarın, bir yıllık öğretmen maaşından epey yukarıda olduğu sonucu çıkarılmış.

Korsanların yüzde onluk talebini görünce, antik çağın korsanları günümüz devletlerinden daha insaflıymış diye düşünmeden edemiyor insan. Hele bizler ödediğimiz vergilere bakınca Teoslulardan daha acınacak haldeyiz;

Bir çiftçinin kullandığı traktöründe %55, mazotunda %60, yetiştirdiği ürünün tohumunda %34, gübresinde %18 vergi var.
İçtiğimiz bir şişe biranın %63'ü, bir litre rakının %54'ü, sigaranın ortalama %82'si vergi.
Bu vergiler yol su elektrik olarak geri dönecek diye öğretildi bize. Kullandığımız elektriğin, %20.5 vergi, % 28.5 iletim, dağıtım, kaçak elektrik bedeli olmak üzere toplam %49'u dolaylı dolaysız vergi sayılır.
Geri dönen yolu kullanabilmek için bindiğimiz otomobilin vergisi %72'den başlıyor. Eee bu otomobile yakıt lazım; akaryakıtın vergisi %67. Üstelik öyle her yoldan gaza basıp geçip gidilebilse amenna. Otoyollardan geçiş ücretleri 2.5 Liradan başlayıp 65 TL ile zirve yapıyor.
Hal böyle olunca, halka hizmeti yol ve köprü yapılmasından ibaret sananların ağzına kürekle vurası geliyor insanın.
Bunca vergiyi verdiğimize göre müreffeh bir ülkede yaşasak, o da yok. Roket hızıyla yükselen borçlarımız milyar dolarla ifade edilirken, ne telaffuz etmeye ne de öğrenmeye yetişebiliyoruz.

Bu yazıt ve yaşananlar, Teosluların dokunulmazlık hakkını elde edebilmek için verdikleri uğraşın sebebine de ışık tutmakta. Tanrı Dionysos'un kendilerini koruma altına aldığını iddia edip Asylia (dokunulmazlık) hakkını alan Teoslular; Dionysos sanatçılarını  M.Ö 2. yüzyılda kentte yarattıkları huzursuzluktan dolayı istemeyip, Efes'e, oradan Myus'a (Doğanbey) sürmüşler. Küçük nüfuslu
kentlerden Lebedoslular topluluğa kucak açıp kentlerine çağırınca; sanatçılar Lebedos'a(Ürkmez) yerleşerek sanatlarını ve Dionysos şenliklerini bu kente taşımışlar.



Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder