troya savaşının yönetmeni...kalkhas

Kalkhas..Öyle bir adam düşünün ki yazgıyı değiştiren, iki kıtanın savaşında savaşın seyrini ve sonunu belirleyen. Antik Çağın dört büyük savaşından biri olan Troya Savaşı (İlios) tanrılar tarafından yazılan, Kalkhas tarafından yönetilen; başrolü  Priamos ve Agamemnon adında iki kral ile  Akhilleus (Aşil), Paris, Hektor ve Helena tarafından oynanan, yaklaşık on yıl süren çok uzun metrajlı bir filmdir aslında.

Kahin Kalkhas'ın buradaki rolü hep göz ardı edilir de; herkes baş rol oyuncularına yönelir genelde. Hala öyle değil midir zaten günümüzde de? Herkesin gördüğü tanıdığı adına ister başkan densin ister yönetici; tarihi değiştirecek güçte ve ünde görünürler gözümüze. Ama hep biliriz ki yönetmenin kendisine verdiği rolü oynayan birer aktördür bunlar aslında... Asıl oyunun seyrini ve kaderini değiştiren bir yönetmenin varlığını hep hissederiz ama ya telaffuz edilmez ya perdenin arkasında durduğu için kimliği bilinmez.

Kalkhas, Apollon tarafından kendisine geleceği görme yeteneği verilmiş şanslı bir insan; bu yeteneğini kullanmakta ve insanları peşi sıra sürüklemede yetenekli bir gölge liderdir aslında. Kalkhas öyle bir yere oturtulmuştur ki anlatımlarda; onu dinleyip sözlerine uyulursa doğru yolda gitmiş olur insanlar. Yok eğer sözünü dinlemezlerse; başları belalardan kurtulmaz, işleri yolunda gitmez ve döner dolaşır Kalkhas'ta bulurlar yine çıkışı.

Troya Savaşı'nın on yıl süreceğini, Akhileus savaşa katılmazsa savaşın kazanılamayacağını önceden öngören Kalkhas'tır. Kral Agamemnon'a Tanrıça Artemis'i memnun etmek için kızı İphigenia'yı kurban etmesi gerektiğini söyleyen,Troya saflarında Aka ordusu vebadan kırılırken; Apollon'un gazabından kurtulmaları için Agamemnon'un el koyduğu rahibin kızını geri vermesini sağlayarak, Akhileus'la Agamemnon'un arasının açılmasına neden olan da Kalkhas'tır. Troya'nın düşmesi için Priamos'un oğlu prens Helenos'un ele geçirilmesi gerektiğini öne süren ve Truva Atının yapılmasına ön ayak olup atın içinde Troya'ya girenlerin arasında yer alan da Kalkhas'tır.

troya
                                                             Troya Atı

Troya seferinin hazırlıkları sürerken savaşın akibeti ile ilgili kehanetleri öğrenmek için Kalkhas'a başvurulur. Kalkhas bu savaşın ancak Peleus ve Thetis'in oğlu Akhilleus (Aşil) savaşta yerini alırsa kazanılabileceğini söyler. Bu kehaneti haber alan tanrıça Thetis henüz delikanlı olan oğlu Akhilleus'u Yunanistan'ın karşısında yer alan Skyros adasına, kral Lykamadion'un sarayına gönderir. Sarayda Akhilleus'a kadın giysileri giydirilerek gizlenmesi ve donanmaya katılamaması amaçlanır. Sarayın hareminde yaşayanlar kızıl saçlarından dolayı Akhilleus'a, Pyrha (kızıl saçlı) ismini verirler. Haremde kaldığı süre içinde kralın kızlarından biriyle birlikte olduğu ve Neoptelemes (Pyrrhus) adında bir oğlunun olduğu söylentiler arasındadır.

Kehanet üzerine Akhilleus'u aramaya çıkan Homeros'un insanların en zekisi ve en kurnazı diye adlandırdığı Odysseus, Akhilleus'un kimliğini açığa çıkarıp, onu alıp getirecek bir kurnazlık düşünür. Gezgin satıcı kimliğine bürünüp kralın sarayına ve haremine girer. Kadınların önünde açtığı bohçanın içinde işlemeli ve süslemeli kumaşların yanında bir kaç kıymetli silah da vardır. Kızların arasında yer alan Akhilleus bu silahları görünce dayanamaz ve silahlara el atar. Böylece kimliği ortaya çıkınca, Odysseus onu önüne katıp, sefer için toplanmış olan Aka ordusunun olduğu yere getirir.

troya
                      Kadın kılığında saklanan Akhilleus'un Odysseus tarafından bulunuşu
                                                  (Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi)

Ordu yola çıkmadan önce yapılacak seferle ilgili Kalkhas'ın kehaneti istenir. Bu sırada bir yılan
sunaktan çıkıp yakındaki ağacın dallarına tırmanır. Serçe yuvasındaki dokuz yavruyu yedikten sonra taş olur. Bunun üzerine Kalkhas savaşın dokuz yıl süreceğini, onuncu yılda Troya'nın düşeceğini söyler.

Donanma yola çıkar; uzun bir yolculuğun ardından Anadolu topraklarına varılır. Karaya çıkıp savaşa başladıklarında bakarlar ki ne geldikleri topraklar Troya'dır, ne de savaştıkları kral Priamos. Akhilleus kralı yaralayınca; Mysia'da (Balıkesir civarı) olduklarını ve Kral Telephos'la savaştıklarını fark edip tekrar gemilerine dönüp yola koyulurlar. Çıkan kuvvetli bir fırtına donanmayı geldikleri yere, yani Yunanistan'da Aulis kentine geri atar.

Burada bir süre dinlendikten sonra donanma toparlanmış yola çıkmaya hazırdır fakat yelkenleri hareket ettirecek rüzgar bir türlü esmez. Orduda başlayan sabırsızlığa inat, yaprak kıpırdamaz. Günler bir birini kovalayıp, beklenen rüzgar bir türlü çıkmayınca; iş Kalkhas'ın sözlerine kalır yine.

Kalkhas Agamemnon'a bir av sırasında Artemis'e ait bir geyiği öldürdüğünü ve bu nedenle tanrıçanın kendisine kızgın olduğunu, ancak kızı İphigenia'yı tanrıçaya kurban ederse öfkesinin yatışacağını ve ordunun tanrıçanın gazabından kurulacağını söyler. Agamemnon bunları duyunca kabullenemez önce, fakat ordunun ileri gelenleri topluluğun menfaatinin kendi menfaatinin üstünde olması gerektiğini, böyle bir işe girişip bunca insanı topladığına göre Kalkhas'ı dinleyip, ordunun menfaati için kızını feda etmesini söyleyip baskı yaparlar.

iphigenia
                                        İphigenia'nın kurban edilme sahnesi

Agamemnon sonunda razı olur ve İphigenia'yı Akhilleus'la evlendireceği bahanesini öne sürerek, kızını Aulis'e getirmesi haberini iletmek üzere karısına haberciler gönderir. Bu çağrıya uyan karısı Klytaimestra kızını da yanına alıp Aulis'e gelir. Gerçeği öğrenince Agamemnon'a engel olmaya çabalar ama başarılı olamaz.Akhilleus bahane olarak kendisinin gösterildiğini duyunca duruma kızıp Agamemnon'dan bunu yapmamasını ister ama nafile. Kral bir kere karar vermiştir ve hiç kimse bunu değiştiremeyecektir. İphigenia kurban olarak sunağa çıkarılır. Tam bıçak boynuna saplanacağı sırada tanrıça kıza acır ve onu yukarı alarak yerine dişi bir geyik bırakır.( Bu efsane dinlerin ve mitlerin içinde farklı isimlerle ama aynı yöntemle İbrahim-İsmail'de olduğu gibi çok işlenen bir temayı oluşturur.)

Rüzgarlar esmeye başlar ve filolar yola koyulur. İphigenia Artemis tapınağında tanrıçanın rahibelerinden biri olarak hayatını sürdürür. Artemis kendisine ait bir canlıya verdiği zarardan ötürü Agamemnon'u affeder fakat, karısı Klytaimestra, kocasının kızına zarar vereceği bu davranışını hiç bir zaman affetmeyecektir. Duyduğu kin ve öfke nedeniyle önce onu Aigisthos isimli bir gençle aldatacak, savaş bitip evine döndüğünde ise Agamemnon'u öldürecektir. Anne olan bir kadının gazabının, tanrının gazabından bile tehlikeli olduğuna müthiş bir örnektir bu.

Aka ordusu Truva kıyılarına ulaştıklarında, kuşatma sırasında çevredeki yerleşimlere baskınlar düzenleyip köylerde yağmalar yaparlar. Yağmalanan kentlerden biri de Khyrse (Ayvacık, Gülpınar) kentidir. Burada bulunan Apollon Tapınağı yağmalanarak; başta rahibin kızı Khrysies olmak üzere, bir grup kadın ve eşya ganimet olarak alınır. Agamemnon'un payına Khryseis, Akhilleus'a ise Briseis düşer. Rahip kızını geri alabilmek için Agamemnon'a yalvarıp sonuç alamayınca, tapınağa dönüp adaleti sağlaması için Apollon'a yakarır. Bu olayın ardından askerler arasında veba salgını baş gösterir ve dokuz gün boyunca hastalık orduyu kırar geçirir.

Sahneye Kalkhas çıkar yine tabii ki; Apollon'un tapınağının yağmalanmasına öfkelendiğini ve bu vebayı başlarına saldığını, bu nedenle Khryseis'in geri verilmesi gerektiğini söyler. Agamemnon  önce ödülünden vaz geçmek istemez ama tanrının gazabını yatıştırmanın başka yolu olmadığını görünce razı olur. Kalkhas'ın bu önerisi Troya Savaşının da seyrini değiştirir. Agamemnon krallık gururunu korumak için kendi ödülünden vaz geçmesi karşılığında Akhilleus'un ödülü olan Briseis'e el koyar. Buna öfkelenen Akhilleus restini çeker ve artık savaşmayacağını söyleyip çadırına çekilir.

akhilleus ve patroklos
                                        Akhilleus Patroklos'un yarasını sararken

Akhilleus'un savaş arenasından çekilmesiyle ibre Troyalı'ların  tarafına döner. Arkadaşı Patroklos'un Hektor tarafından öldürülmesi üzerine, intikamını almak için Akhilleus tekrar savaşa dönmeye karar verir. Hektor'la giriştiği savaşta galip gelen Akhilleus olur ve Troyalıların ışığı, halkının göz bebeği Hektor'u öldürür. Ağabeyinin intikamı Paris tarafından alınır. Akhilleus ölümsüz bedenindeki tek ölümlü bölge olan ve sonradan kendi adını alan (Aşil Tendonu) sol ayak bileğinden okla vurularak öldürülür.
hektor
                                         Hektor, Andromakhe ve oğulları Astyanaks

Babasının ölümünden sonra savaşa katılan,Akhilleus'un oğlu Neoptelemes tarafından üçüncü kahramanımız Paris de öldürülünce artık Troya savaşının sonuna yaklaşılmış olur. Savaşı sonuçlandıracak hamlelerden biri olan yönerge yine Kalkhas'tan gelir.

Paris'in ölümüyle dul kalan Helena'nın gelenekler gereği, Paris'in kardeşlerinden biriyle evlendirilmesi gündeme gelir. Bu geleneğe yakın zamana kadar Anadolu'da bazı bölgelerde hala rastlanıyor olması ilginçtir. Helena'ya Priamos'un oğullarından, Deiphobos ve Helenos talip olurlar. Priamos, Helena'nın evlenmesi için Deiphobos'u uygun görünce; Helenos küser ve alır başını İda Dağına gider. Her şeyi bilen adam Kalkhas'ın bundan'da haberi olur tabi ki. Helenos kralın oğlu olmasının yanı sıra, kendisine bilicilik ve kehanet yeteneği veren Apollon'un da gözdesidir.

truva atı
                                          Troya Atının kentin içine alınma sahnesi

Kalkhas, Troya'nın ele geçirilmesi için Troya'nın içini iyi bilen birinin yardımı gerektiğini, bunun için de Helenos'un bulunması gerektiğini salık verir. Zeki adam Odysseus Helenos'u İda Dağın'da bulur ve küskün prens kalenin içeriden fethedilmesi için meşhur Troya Atı fikrini vererek Troya şehrinin düşmesine neden olur.

Bir aşk ve kıran kırana bir savaşın olduğu yerde, sizlerde eksik bir şeyler var diyorsunuz değil mi? Bu ikisi olur da ihanet olmaz mı? Aşk, savaş ve ihanet üçlemesinde ihanet kısmı biraz şüpheli. Bazı kaynaklar bu kısmın Troyalıları küçük düşürmek amacıyla sonradan ilave edildiğinde hem fikirdirler. Troya Atı fikrinin Odysseus'a ait olduğu kabul gören bir görüştür.

Çoğu araştırmacı; Helenos'un böyle bir ihanetin içinde olmadığı, Hektor'un karısı Andromakhe ile evlendiği ve Troya'dan sağ kurtulan bir grupla beraber Yunanistan'ın batısında yer alan bir kenti ele geçirip kendi krallığını kurduğu görüşünü savunur.

Aka ordusu Yunanistan'daki krallıkların birleşerek oluşturduğu bir ordudur. Savaşa, başlarında Odyseus. Menelaos, Nestor gibi krallarıyla birlikte katılan orduya komuta eden Kral Agamemnon'dur. Kralların kralıdır ama Kalkhas'ın hiç bir sözüne karşı gelemez görüldüğü gibi. Peki her şeyi bilen ve tanrının sözcüsü olarak kabul edilen adam kendi sonunu da bilmiş midir? Kalkhas'ın sonu ne olmuş ve geriye nasıl bir ders bırakmıştır bir sonraki yazıda değineceğim.












Creative Commons Lisansı

Bu eser Creative Commons Alıntı 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu yazının tüm hakları yazara aittir. Kaynak göstermeden kopyalanamaz ve alıntı yapılamaz.

6 yorum:

  1. çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık. olaya başka bir yönden bakmamızı sağlamanız da ayrıca güzel olmuş. bazen gölgeler arasında kalabiliyor başrol kahramanlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumunuz için ben teşekkür ederim.İyi günler.

      Sil
  2. Selamlar,

    Yazının başında bahsettiğiniz antik çağın 4 büyük savaşında bir tanesi Truva savaşı diğer 3 tanesi hangileri söyleyebilirmisiniz.

    Benim tahmin ettiğim; Issos, Kadek ve Pers - Yunan Muharebeleri ( Termopylae + Artemision + Salamis + Platea + Mykale Muharebeleri)

    Oğuzhan D.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burada dört büyük savaş derken mitolojiyi kastetdiğimi belirtmeyi unutmuşum.Mimari bezemelere,seramik süslemelerine konu edilen dört büyük mitolojik savaş.Tanrılarla Devlerin Savaşı (gigantomakhia) ,At adam Kentauroslarla Lapithlerin Savaşı (kentauromakhia) ,Pigmelerle Leyleklerin Savaşı ve Troya Savaşıdır.Örneğin Bergama Zeus Sunağının heykeltraşlık süslemelerinde gigantomakhia anlatılmıştır.

      Sil
  3. Benim sevdiğim şekilde bir anlatım. Eline sağlık.

    YanıtlaSil