İnsanların yaşadığı topraklara dışarıdan gelen bir saldırı karşısında, bir araya gelip direnmesi ve savaşması doğal. Sahip olduğu, yaşamının idamesi için gerekli kaynaklarının az olması, neslinin sürekliliği için yeni kaynaklar bulma zorunluluğundan başka yerlere yönelmesi ve savaşması da kabul edilebilir bir durum.
Fakat bu sebepler dışında orduların savaşma isteğini hiç anlayamamışımdır.Antik çağda yapılan savaşlarda diktatörlerin ve imparatorların daha fazla güç için binlerce kilometreyi aşması anlaşılabilir belki, ama bu duruma ayak uydurup onların peşlerine takılan farklı ülke ve kentlerin insanlarını anlamak güç gelirdi.
Hangi gerekçe onları sıcak yuvalarından, yurtlarından, eşlerinden ve çocuklarından ayırıp ölüme gitmesini sağlayabilirdi ?
İşte bu gerekçeye, Pers İmparatoru I.Darius 'tan (Dara) bir örnek iyi bir cevap oluşturur sanırım.
I.Darius ( Dara )
Darius M.Ö 549-485 ,kendisinden önceki kralların Afrika ve Asya'da yaptığı seferlerin aksine, yönünü Avrupa'ya çevirir. Hedefinde ise İskitler (Saka) vardır. İskitler, Orta Asyadan Kafkaslar üzerinden Asya'nın batısına ve doğu Avrupa'ya göç eden,Tuna Nehri ile Don Nehri arasında yerleşip burada M.Ö 8.yy ile 3. yy arasında varlığını sürdüren bir halk.
At üzerinde güçlü savaşçılar olan,göçebe bir yaşam süren İskitler'den Herodot ''Şahane İskitler '' diye söz eder. Kültür ve uygarlıkları onlardan sonra gelen Türk devlet ve halklarıyla devamlılık gösterdiği için tarihçiler, İskitleri Türklerin atası olarak kabul eder.
Kardeşinin oğlu Artabanos karşı çıkıp, Avrupa'ya, Anadolu üzerinden Trakya'ya İskitler'e yapacağı bu seferinden Darius'u vazgeçirmeye çalışır ama başaramaz.
Pers Kral Yolu Güzergahı
Öncelikle hakimiyeti altında olan tüm ülkelere haberciler göndererek gemilerini ve yaya askerlerini hazırlamalarını ister. Dört bir yana gönderilen Pers elçilerinin tarihe ''Dünyada Pers habercilerinden daha hızlı hareket eden bir şey yoktur'' sözleriyle geçmesi belki de bu dönemdeki haraketlilikten kaynaklanır.
Günümüzde İran sınırları içinde olan, Susa'dan başlayıp Anadolu'dan devam ederek Sard ve Efes'e ulaşan 2700 km'lik Kral Yolunu elden geçirtip seyahat etmeyi kolaylaştıracak düzgün bir yol haline getirtir. Üzerinde konaklama yerleri ve köprüler yaptırır. Bu yolu Pers habercilerinin yedi günde katettikleri düşünülürse, hızlarının derecesi daha iyi anlaşılabilir.
Anadolu'dan Avrupa'ya geçişi sağlamak için İstanbul Boğazına tarihinin ilk köprüsünün yapılmasını sağlar. Boğazın uzunluğu ve suların derinliğinden dolayı üzerine taştan bir köprünün yapılmasının o çağlarda imkansızlığından dolayı Samos'lu mimar Mandrokles, sonraki dönemlerde yapılan Ponton Köprü denilen modele kaynaklık edecek bir köprü inşa eder. Ponton köprü dubaların birleştirilmesiyle yapılan daha çok askeri amaçlarla kullanılan bir köprü çeşidi.
Mandrokles, gemileri yan yana dizerek kenevirden halatlarla birbirine bağlayıp, üzerine uzatılan tahtaları toprakla kaplayıp, oluşturulan yolun kenarlarına merdiven şeklinde atların ve yayaların emniyetli geçmesini sağlayan korkuluklar yapar.
Boğaz Köprüsünün Oluşturulma Şekli
Tüm hazırlıklar tamamlanıp yola çıkılacağı zaman, üç oğlu da askere alınan İranlı Oibazes, Darius'un huzuruna çıkarak oğullarından birisini kendisine bırakılmasını ister. Darius Oibazes'e , kendisinin dostu olduğunu ve haklı bir istekte bulunduğunu, bu nedenle oğullarından üçünü de kendisine bırakacağını söyler.
Aldığı cevapla sevinç içinde oğullarını beklerken; Darius yanında bekleyen yüksek görevlilere emir verip üç delikanlıyı da öldürtüp cesetlerini babalarına gönderir. Üç delikanlı da babalarına bırakılmıştır; ölü olarak...
Mandrokles'in boğaz üzerine yaptırdığı köprüyü gören Darius, çok beğenir. Bu kadar kısa sürede böyle bir köprüyü yapabilmiş olmasından duyduğu memnuniyetini göstermek için mimarın alması gereken ücretin on kat fazlasını verir.
Mimar Mandrokles kazandığı parayla köprünün tasvir edileceği bir resim yarışması yapar. Yapılan resimler içinden, yaptığı köprünün kenarında, askerlerin karşıya geçişini izleyen Darius'un tasvir edildiği resmi seçerek bir yazıtla beraber Samos'daki Hera tapınağının duvarına astırır.
Mandroklos bu sunguyu Here için ayırdı
Balıkları bol Bosphorus'da dalgalara hükmeden bir köprü
Bu değersiz tablo bu duvarlara asılsın
Zira, Dareios'un planlarını uygulayan adam
Kendisinin ve Samos'un şerefini yükseltti.
Deniz kıyısına beyaz mermerden iki direk diktirir Darius; birine Asur, diğerine Yunan harfleriyle savaşa götürdüğü halkların dökümünü yazdırır. İmparatorluğundaki tüm ulusları götürmektedir ve bu birliklerin hesabı yapılır.
Bir diktatörün gücünü pekiştirmek, kendisinden önceki iktidarı elinde tutanlardan daha güçlü olduğunu ispat etmek için bir araya getirdiği muaazzam bir ordunun dökümüdür direklere kazınan. İtiraz edip mutlak ölümü seçmektense, savaşa gidip hayatlarını şansa bırakan, kaderine razı gelmiş tebaasının oluşturduğu birliklerin toplamı; donanmayı oluşturan altı yüz gemi ve atlı- yaya yedi yüz bin askerdir.
Diktatörler için çağlar geçip amaçlarına ulaşmak için geliştirdikleri taktikler değişiklik gösterse de sonuç pek değişmiyor. İdaresini bir diktatörün üstlenmesi şanssızlığına uğrayan ülkelerde, kimi zaman canını, kimi zaman malını, kimi zaman da itibarını kaybeden her zaman ülkelerin halkları oluyor.
.
Fakat bu sebepler dışında orduların savaşma isteğini hiç anlayamamışımdır.Antik çağda yapılan savaşlarda diktatörlerin ve imparatorların daha fazla güç için binlerce kilometreyi aşması anlaşılabilir belki, ama bu duruma ayak uydurup onların peşlerine takılan farklı ülke ve kentlerin insanlarını anlamak güç gelirdi.
Hangi gerekçe onları sıcak yuvalarından, yurtlarından, eşlerinden ve çocuklarından ayırıp ölüme gitmesini sağlayabilirdi ?
İşte bu gerekçeye, Pers İmparatoru I.Darius 'tan (Dara) bir örnek iyi bir cevap oluşturur sanırım.
I.Darius ( Dara )
Darius M.Ö 549-485 ,kendisinden önceki kralların Afrika ve Asya'da yaptığı seferlerin aksine, yönünü Avrupa'ya çevirir. Hedefinde ise İskitler (Saka) vardır. İskitler, Orta Asyadan Kafkaslar üzerinden Asya'nın batısına ve doğu Avrupa'ya göç eden,Tuna Nehri ile Don Nehri arasında yerleşip burada M.Ö 8.yy ile 3. yy arasında varlığını sürdüren bir halk.
At üzerinde güçlü savaşçılar olan,göçebe bir yaşam süren İskitler'den Herodot ''Şahane İskitler '' diye söz eder. Kültür ve uygarlıkları onlardan sonra gelen Türk devlet ve halklarıyla devamlılık gösterdiği için tarihçiler, İskitleri Türklerin atası olarak kabul eder.
Kardeşinin oğlu Artabanos karşı çıkıp, Avrupa'ya, Anadolu üzerinden Trakya'ya İskitler'e yapacağı bu seferinden Darius'u vazgeçirmeye çalışır ama başaramaz.
Pers Kral Yolu Güzergahı
Öncelikle hakimiyeti altında olan tüm ülkelere haberciler göndererek gemilerini ve yaya askerlerini hazırlamalarını ister. Dört bir yana gönderilen Pers elçilerinin tarihe ''Dünyada Pers habercilerinden daha hızlı hareket eden bir şey yoktur'' sözleriyle geçmesi belki de bu dönemdeki haraketlilikten kaynaklanır.
Günümüzde İran sınırları içinde olan, Susa'dan başlayıp Anadolu'dan devam ederek Sard ve Efes'e ulaşan 2700 km'lik Kral Yolunu elden geçirtip seyahat etmeyi kolaylaştıracak düzgün bir yol haline getirtir. Üzerinde konaklama yerleri ve köprüler yaptırır. Bu yolu Pers habercilerinin yedi günde katettikleri düşünülürse, hızlarının derecesi daha iyi anlaşılabilir.
Anadolu'dan Avrupa'ya geçişi sağlamak için İstanbul Boğazına tarihinin ilk köprüsünün yapılmasını sağlar. Boğazın uzunluğu ve suların derinliğinden dolayı üzerine taştan bir köprünün yapılmasının o çağlarda imkansızlığından dolayı Samos'lu mimar Mandrokles, sonraki dönemlerde yapılan Ponton Köprü denilen modele kaynaklık edecek bir köprü inşa eder. Ponton köprü dubaların birleştirilmesiyle yapılan daha çok askeri amaçlarla kullanılan bir köprü çeşidi.
Mandrokles, gemileri yan yana dizerek kenevirden halatlarla birbirine bağlayıp, üzerine uzatılan tahtaları toprakla kaplayıp, oluşturulan yolun kenarlarına merdiven şeklinde atların ve yayaların emniyetli geçmesini sağlayan korkuluklar yapar.
Boğaz Köprüsünün Oluşturulma Şekli
Tüm hazırlıklar tamamlanıp yola çıkılacağı zaman, üç oğlu da askere alınan İranlı Oibazes, Darius'un huzuruna çıkarak oğullarından birisini kendisine bırakılmasını ister. Darius Oibazes'e , kendisinin dostu olduğunu ve haklı bir istekte bulunduğunu, bu nedenle oğullarından üçünü de kendisine bırakacağını söyler.
Aldığı cevapla sevinç içinde oğullarını beklerken; Darius yanında bekleyen yüksek görevlilere emir verip üç delikanlıyı da öldürtüp cesetlerini babalarına gönderir. Üç delikanlı da babalarına bırakılmıştır; ölü olarak...
Mandrokles'in boğaz üzerine yaptırdığı köprüyü gören Darius, çok beğenir. Bu kadar kısa sürede böyle bir köprüyü yapabilmiş olmasından duyduğu memnuniyetini göstermek için mimarın alması gereken ücretin on kat fazlasını verir.
Mimar Mandrokles kazandığı parayla köprünün tasvir edileceği bir resim yarışması yapar. Yapılan resimler içinden, yaptığı köprünün kenarında, askerlerin karşıya geçişini izleyen Darius'un tasvir edildiği resmi seçerek bir yazıtla beraber Samos'daki Hera tapınağının duvarına astırır.
Mandroklos bu sunguyu Here için ayırdı
Balıkları bol Bosphorus'da dalgalara hükmeden bir köprü
Bu değersiz tablo bu duvarlara asılsın
Zira, Dareios'un planlarını uygulayan adam
Kendisinin ve Samos'un şerefini yükseltti.
Mandrokles'in Yaptırdığı Resmin Tasviri
Deniz kıyısına beyaz mermerden iki direk diktirir Darius; birine Asur, diğerine Yunan harfleriyle savaşa götürdüğü halkların dökümünü yazdırır. İmparatorluğundaki tüm ulusları götürmektedir ve bu birliklerin hesabı yapılır.
Bir diktatörün gücünü pekiştirmek, kendisinden önceki iktidarı elinde tutanlardan daha güçlü olduğunu ispat etmek için bir araya getirdiği muaazzam bir ordunun dökümüdür direklere kazınan. İtiraz edip mutlak ölümü seçmektense, savaşa gidip hayatlarını şansa bırakan, kaderine razı gelmiş tebaasının oluşturduğu birliklerin toplamı; donanmayı oluşturan altı yüz gemi ve atlı- yaya yedi yüz bin askerdir.
Diktatörler için çağlar geçip amaçlarına ulaşmak için geliştirdikleri taktikler değişiklik gösterse de sonuç pek değişmiyor. İdaresini bir diktatörün üstlenmesi şanssızlığına uğrayan ülkelerde, kimi zaman canını, kimi zaman malını, kimi zaman da itibarını kaybeden her zaman ülkelerin halkları oluyor.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder